Alevi Haber Ajansi

Yazar Ayhan Aydın: Alevi toplumunu yozlaştıran sahte dedelere, babalara karşı halk bilinçlendirilmeli

PİRHA – Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri sırasında hükümet kanadının düzenlediği ve çok sayıda pirin, “rızalığımız yoktur” demesine rağmen yürütülen ceme dair eleştiriler sürüyor. Yazar Ayhan Aydın, Baki Güngör adlı şahsın cemi yürütenlerden olmasına sert tepki gösterdi. Aydın, “Bu yolu para, menfaat, kişisel bazı dürtüleri için kullananlara, kendilerinde bir ulûhiyet arayanlara yazıklar olsun” dedi. Aydın, tüm aydınların, kurum yöneticilerinin, gerçek dede ve babaların bu durumlara el atmaları gerektiğini kaydetti. 

MHP’nin desteğiyle AKP’nin kurduğu Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı tarafından 61. Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri’ne müdahale edilmesine Alevi toplumunun tepkisi sürüyor.

Yazar Ayhan Aydın da anma etkinliklerine yönelik asimilasyon faaliyetlerini eleştirenlerden biri oldu.

“BU AYDINLIK YOL SAHİPSİZ DEĞİLDİR”

Yazar Aydın, Hacı Bektaş Veli Anma Etkinliklerinin yapıldığı günlerde Cemevi Başkanlığı tarafından dergah içerisinde yapılan cemi işaret ederek, konuya dair görüşlerini paylaştı. Cemi yürüten isimlerden biri olan Baki Güngör’e yönelik yazısında Ayhan Aydın’ın yazısından bazı bölümler şöyle:

“Aleviliği yaşatan gerçek dedeler ve bu yolda yozlaşanlar! Baki Güngör ve fedaileri!

Cem Vakfı Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı; dede olmayıp dede diye lanse edilen, kendimi nasıl gösteririm, buradan kendime ne elde edebilirim, nasıl Cem TV’’ye çıkabilirim, nasıl olur da posta oturup kendimi gösterebilirim diyen gösteriş meraklılarının, Ali Rıza Uğurlu’ya nasıl yalakalık yaparım da yurt dışına çıkabilirim, diyen çıkarcılara kucak açan bir kurum olmuştu.

Börekçide çalıştığını söyleyen Baki Göngör, Ali Rıza Uğurlu’nun Cem Vakfı’na çağırırken, keşfettiği üstün yeteneklerden sadece birisiydi. Bazı toplantılarda yaptığı ateşli konuşmalar birçok insan gibi Ali Rıza Uğurlu’yu da çok etkilemişti. İçinden, bunu yanıma alırsam, ağzı laf yapıyor, iyi bir silahşör olarak kullanabilirim, diye düşündü. Çünkü daha o zamanlar bile Baki Göngör’ün kendisine dönük ciddi eleştiriler ve suçlamaları vardı. Her zaman yaptığı gibi Ali Rıza Uğurlu bunların hiç birisini dinlemedi. Dolayısıyla hiçbir eleştiriyi dikkate almayan, bildiği gibi her işi yapan Sayın Prof. Dr. İzzettin Doğan’ı ikna edip onu maaşa bağlayarak Cem Vakfı’nda eleman yapması da bir sorun olmadı.

Uzun bir süre, Cem Radyo’da bin bir hatalarla dolu programlar yapmasına izin verdi, onu kullanmaya çalıştı. Vakıftaki hiçbir işi yapmayan, günlük gazetelerin kupürlerini bile toparlamayan, bir de Basın Yayın mezunu olduğunu söyleyen Baki Göngör’ün de elbette kendine ait planları programları vardı. Kurnaz ve hilece Ali Rıza Uğurlu plan yapar da, Baki durur mu? ‘Haaa ne güzel bir ortam, maaşımı alırım, bir iki program yaparım, kendi alt yapımı oluşturayım, bakın ben size neler yaparım’ diye içinden geçirdi ve bunu da gerçekleştirdi.

Baki’nin büyük hedefleri, emelleri vardı. O öyle, bir odaya sığacak, maaşla çalışacak adam değildi.

Personel kayıt için istememize rağmen ne hikmetse bir türlü Basın Yayın diplomasını getirememişti ama ne gam, bu ülke böyle bir ülkeydi zaten. Okula, diplomaya kim bakar ki, sen yeter ki güdebileceğin, sömürebileceğin geniş saf bir topluluk bul! Gerisi Allah kerim, böyle saf toplum zaten mevcut, senin fazla bir şey yapmana gerek yok salya sümük ağla, duygusal konuşmalar yap, bir söz büyücüsü ol, bu ruhsal bunalımlarla boğuşan dilenden iyi anla, ha bir de “yaşam koçu” ol veya öyle davran bak sana ne kapılar açılıyor… Bir de bakmışsın bir ülkenin başına bile geçmişsin!

Baki Güngör, zamanla kendi kimliğini ortaya çıkardı, Ali Rıza’yla (Ali Rıza Uğurlu) karşı karşıya gelip kapışmaları uzun sürmedi.

Baki (Baki Güngör) ise Bağcılar Cemevi gençliğini nasıl etkilerim, orayı nasıl içten içe ele geçiririm, bunların tümünün planlarını Cem Vakfı’ydayken yapıyordu.

“ŞİMDİ Şİİ BİR İMAM OLAN SİNAN BOZTEPE ALEVİ TOPLUMUNU ASİMİLE EDENLERİN BAŞINDA YER ALIYOR”

Ve sonuçta Ali Rıza Uğurlu’nun bir büyük yeteneği keşfetmesi uzun sürmedi: Sinan Boztepe…

Parlak, yakışıklı, çok güzel saz çalan, abi sözü dinleyen, boşlukta olan, işsiz güçsüz birisi… Tam da aradığı adamdı Ali Rıza Uğurlu’nun… Hemen cemlere soktu, hem dede, hem zakir, ağzı laf yapıyor… Tam da boşlukta olan zavallı halkın aradığı bir yeni tip daha… Kısa sürede Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı Sekreterliği’ne getirildi, büyük zatı muhterem. Derken Malatya Arapkir’den bu zatın amcası bizzat bize gelerek ‘ne olursunuz yapmayın, bizde dedelik yok, o dede değil, bu yanlış, onu televizyonlara çıkarmayın’ deyince, zaten biz de rahatsızız ama Ali Rıza Uğurlu’ya dolayısıyla İzzettin Doğan’a laf anlatamıyoruz, dedik. Ama Arapkir Onar Köyü’nden gül yüzlü Celal Arslan’la durumu müdüre de söylememize rağmen azar işiten biz olduk. Ben de dayanamayıp Cem TV’deki bir programımda “geçen hafta posta oturanlara bakıyorum, gerçek dedeler cem yürütmeli, yolumuz yozlaştırılmamalı” deyince, her programımı RTÜK üyeleri gibi dinlettiren Ali Rıza Uğurlu, bu sefer bunu fırsat bilip, dedeleri toplayıp benim programlarımın yayından kaldırılması için imza kampanyası yapıyordu.

Sonuç, şimdi bir metre kara sakal bırakan, cübbe giyen, tümüyle Şii bir imam olan, halkın parasını çarpan, bu konuda Cem Vakfı’yla mahkemelik de olan Sinan Boztepe, Alevi toplumunu yozlaştıran, asimile edenlerin başında yer alıyor.

“ALEVİ TOPLUMUNU YOZLAŞTIRAN SAHTE DEDELERE, OZANLARA, SAHTE ANALARA KARŞI HALK BİLİNÇLENMELİ”

Şimdi konumuza gelelim…

Baki Güngör…

Yayınladığı videolarında Alevi toplumuna sözde akıllar veren, bir Alevi önderi, uleması pozisyonunda kendisini gösteren, dedeliğin çok ötesinde bir Alevi âlimi kisvesine bürünen ve artık toplumun sömürülmesine karşı çıkmam nedeniyle bir eleştiri yazısı yazınca Baki Göngör’e, gel gör ki, yılanın kuyruğuna basmış oldum.

Bir dede olup olmadığı tartışılan, büyük kerametleriyle her sene bir başka ocaktan baş gösteren Alevi Şeyhi bana çok kızmış yazdıklarımdan dolayı… Şunları demiştim; “Şarlatanın biri de bu… Türkiye’yi bıraktı şimdi Avrupa’yı hidayete erdirecek… Gönüllere girecekmiş, artık hangi “gönüllere” girecek bilmiyorum.

Alevi toplumunu yozlaştıran sahte dedelere, sahte babalara, sahte ozanlara, sözde sahte analara karşı halk bilinçlenmezse, o Adnan Hocacılardan bir farkımız kalmayacak!

“2 BİNE YAKIN SÖYLEŞİ YAPTIM, 20 KİTAP YAYINLADIM”

Kişisel konulara girmeyeceğim, hatta kendi benliğime de yenilmiş değilim. Baki Göngör’ü yazıp yazmamanın benim açımdan bir önemi olmayacaktı. Ama bunlar gündeme gelmeli, dile getirilmeli, tartışılmalıdır dostlar. Bu da iyi bir fırsat oldu aslında.

Otuz yıldır tüm Anadolu’da, Balkanlar’da, Avrupa’da yüzlerce haneye mihman oldum. Her birisi benim anam, bacım, kardeşim oldu. Herkes beni sevdi, saydı, kendinden birisi olarak bağrına bastı. İki bine yakın söyleşi yaptım. 20 Kitap yayınladım. Topluma hizmet etmeyi temel şiar olarak kabul ettim.

Her türlü çirkefliklerine rağmen, bu insanlar da bu toplumda karşılık bulabiliyorsa yara çok derinlere inmiş demektir.

Tüm aydınların, kurum yöneticilerinin, gerçek dede ve babaların bu durumlara da el atmaları gerekmektedir.

Gençlerimiz, kadınlarımız büyük bir boşluktadır.

Bu boşluğu ancak; Alevi Bektaşi Yolu’nun erdemleri, geleneksel değerleri ve çağımızın gerekliliği olan bilimsel çabalar sonucunda gündeme alacağımız çözüm projeleri giderebilir.

Kültür-sanat-edebiyat-bilim bizlerin olmazsa olmazımızdır.

Kadınlarımız, gençlerimiz kültür-sanat-edebiyatla, bilimsel bilgilerle beslenmezlerse, okumazsalar, araştırmasalar, bu kitleye kurumlar bilinçli yaklaşmazlarsa bizler çok büyük boşluklara, bunalımlara düşeriz.

Bizler bu halimizle daha çok Zöhre Analar, Baki Güngörler, Sinan Boztepeler, Ali Yüceler görürüz…

Dert bizde, derman ellerimizdedir.

Ulu erenlerin kurmuş olduğu bu aydınlık yol sahipsiz değildir.

Ama bu yolun bugünkü sahipleri bizleriz.

Ulu erenler bizde gayret olmazsa ne eylesin bizim gibi bir topluluğa?

Şaşkın olmak, düşkün olmak için biz çırpınıp durursak onlar neylesin?

Bu yolun erdemleriyle hareket edip Alevi Bektaşi Yolu’na hizmet edenlere ne mutlu, aşk olsun onlara…

Bu yolu para için, menfaat için, çıkar için, kişisel bazı dürtüleri için, siyaset için, makam ve mevki için kullananlara, kendilerinde bir ulûhiyet arayanlara yazıklar olsun.

Hakk erenler onların hakkından gelsin…

Yolumuzun aydınlığında, gerçeklerin izinde yürüyenlere Allah eyvallah can dostlar…

Muhabbetlerimle…”

(HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak