Alevi Haber Ajansi

Yazar Ali Yıldırım’dan duruşma öncesi Viyana Yüksek Mahkemesi’ne mektup-VİDEO

PİRHA- Avusturya’da Aleviliğin resmi olarak “İslam Yasası” çerçevesinde tanınmasına karşı Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun itirazı üzerine görülen davanın duruşmasına 25 Ocak’ta devam edilecek. Duruşma öncesi Yazar Ali Yıldırım, Viyana Yüksek Mahkemesi’ne bir mektup gönderdi. Yıldırım, mektubunda “Alevilik tamamen kendisine özgü bir inanç sistemidir. Alevilik tarihi, doğuşu, esasları ile herhangi bir dinin mezhebi, alt kolu, yorumu olarak değerlendirilemez” dedi. 

Avusturya’da Aleviliğin resmi olarak “İslam Yasası” çerçevesinde tanınmasına karşı Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun itirazı sonucu görülen davanın duruşmasına 25 Ocak Cuma günü devam edilecek.

Dava öncesi Alevi Yazar Ali Yıldırım, Viyana Yüksek Mahkemesi’ne bir mektup gönderdi. Yıldırım, Viyana’da görülecek dava ve mektuba ilişkin PİRHA‘ya konuştu.

Yazar Yıldırım, “25 Ocak Cuma günü, Avusturya’da Viyana Yüksek Mahkemesi’nde çok önemli bir dava görülecek. Bu dava yalnızca Avusturya’da yaşayan Alevileri değil bütün Alevi toplumunu derinden etkileyen ve yakından ilgilendiren bir dava. Bizler bu dava konusunda sessiz kalmamalıyız diye düşündüm; bir yazar olarak, bir avukat, hem de Hüseyin Gazi Derneği’nin Başkan Yardımcısı olarak” dedi.

Davaya bir şekilde müdahil olmak gerektiğini belirten Yıldırım, bir dilekçe kaleme alarak Viyana Yüksek Mahkemesi’ne iletilmek üzere Avusturya’daki Alevi Federasyonu’nun yöneticilerine gönderdiğini kaydetti.

İSLAM ALEVİCİLERİNİN İŞİNE GELEN BİR DURUM

Avusturya’da İslami çerçeve içerisinde Aleviliği de değerlendirmek isteyen bir anlayışın ortaya çıktığını belirten Yıldırım, şunları ifade etti:

“Avusturya hükümeti, bütün grupları devletin çeşitli şemsiyeleri altında toplamaya çalışıyor. İslami çevreleri bir şemsiye altına topladı. Bunun içerisine Alevileri de sokmaya çalışıyor ve maalesef Avusturya’da bir grup Alevi kendisini orada ifade ederek, Alevi İslam çatısı altına, Türkiye’deki gibi Diyanet şemsiyesi altına girdiler o çevrenin yönlendirmesiyle. Devletin de işine gelen bir durum. Avusturya’daki Alevi Federasyonu’nu da onun dışında bir bağımsız Alevi duruşunu ortaya koymaya çalışıyor. İşte davanın konusu bu. Davanın konusu Aleviliğin kendisine özgü bir inanç olduğunun saptanması, bu kapsamda eğer Alevilik kendisine özgü bir inanç olarak değerlendirilirse İslam şemsiyesi altına girmeyecek ve kendi özgünlüğünü koruyacak. Tabii ki devlet ve İslam Alevicilerinin işine gelen bir durum değil bu, ama sonuçta hak, hukuk, adalet ve Alevi duruşunun gereklerini yerine getirmeye çalışan Avusturya Alevi Federasyonu, bu tutuma karşı dava açtı. Cuma günü dava tekrar görülecek. Belki bir sonuç almak mümkün olabilecek.”

Alevi kurumlarının, aydınların, yazarların bu davanın gidişatına, Aleviliğin kendine özgü bir inanç olduğu noktasının saptanmasına katkıda bulunması gerektiğinin, Alevi yolunun gereğini yerine getirmek durumunda olduklarının altını çizen Yıldırım, bu nedenle kaleme aldığı dilekçeyi Viyana Yüksek Mahkemesi’ne gönderdiğini söyledi.

İşte Yazar Ali Yıldırım’ın Viyana Yüksek Mahkemesi’ne gönderdiği mektup:

Sayın yargıç Rath,

Bu mektubu / dilekçeyi sizlere; 32 yıldır avukatlık mesleğini icra eden bir hukukçu, çok sayıda kitabı olan bir yazar, Ankara’da bulunan Alevi bir inanç merkezinin başkan yardımcısı olan bir Alevi olarak yazıyorum.

Görmekte olduğunuz davayı ve içeriğini öğrenmiş bulunuyorum.

Ve şunu bilmenizi isterim ki bu dava ve vereceğiniz karar yalnızca Avusturya’da yaşayan Alevileri değil bir bütün olarak Alevi inancına mensup tüm canları çok yakından ilgilendirmektedir.

Bu nedenle de Alevi inancının tarihine ve içeriğine ilişkin kimi bilimsel bilgileri ve toplumumuzun inancına dair bazı görüş ve düşüncelerini sizlere iletmek istedim.

Sayın yargıç,

Amacım inancımızı bir parça size anlatabilmek.

Yoksa hukukun evrensel ilkeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde devletlerin, yargının inançlara, inanç özgürlüğüne saygı duyacağını, inançları tanımlayamayacağını, insanların inançlarının ne olduğu konusunda karar verme hak ve yetkisinin yalnızca o inanca mensup insanlara ait olduğunu elbette biliyorum.

Bu kapsamda, inancımız olan Alevilik uygarlığın beşiği olan Anadolu’nun kadim ve özgün bir inancıdır. İnancımızın kökleri insanlığın binlerce yıllık tarihine uzanır.
Alevilik; insanı merkezine koyan (insanı merkez alan) Anadolu’ya özgü eşi benzeri olmayan bir felsefe, bir yaşam biçimi, bir kültür, bir öğreti ve tüm bunları içeren bir inanç sistemidir.

Alevilik İslamiyet’ten farklı, onun şartlarına, olmazsa olmazlarına uzak duran bir kadim inançtır.
Aleviler Anadolu toprakları üzerinde resmi dinsel anlayışın dışında oluşmuş ve olmuştur. Bu nedenledir ki tarihte Anadolu’da kurulan gerek Roma-Bizans, gerek Selçuklu devleti zamanında, gerekse Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyeti altında sürekli olarak Aleviler baskı ve zulüm görmüşler, aşağılanmışlar, horlanmışlar, yadsınıp yok edilmeye kalkışılmışlardır.
Alevilik Osmanlı’nın resmi dinsel anlayışı olan Şeriatı/İslamiyeti yadsıyan bir inanç/öğreti olduğundan Aleviler birçok katliama maruz kalmış, tarihsel süreçte kendi varlığını korumak için bedeller ödemiştir. Avrupa’da ortaçağda yaşanan engizisyonun bir benzeri Anadolu’da Aleviler üzerinde uygulanmıştır.

HÜMANİZM ALEVİLİĞİN TEMEL KARAKTERİDİR

Aleviler tarihte salt inançlarından/ kültürlerinden/öğretilerinden dolayı birçok katliam yaşamış olmalarına rağmen Alevi inancının temelini insan sevgisi yani hümanizm oluştur.

Aleviler insanda tanrısal özellikler görürler. Onlara göre insan tanrının yeryüzündeki yansımasıdır. İnsana gösterilecek sevgi ve saygı yeryüzündeki her türlü ibadetten daha değerlidir. İnsana değer verilmelidir çünkü insan dünyadaki her şeyin yaratıcısıdır. İnsan yaratan ve yaşatandır.

Hümanizm, insan sevgisi temelinde tüm “kerametlerin/ mucizelerin” insanda olduğuna inanır. Bunu “her ne arar isen insanda ara” özdeyişiyle dile getirir.
Aleviler insanlar arasındaki her türlü ayrımcılığa karşıdırlar.

İnsanın insan olarak doğmasından ötürü saygıya, hak ve özgürlüklere layık olduğuna inanırlar.
İnsan hakları evrensel bildirgesinde ifadesini bulan temel insan haklarının bütün insanlar için gerçekleşmesi gereğine inanırlar.
Alevi toplumu barıştan, dostluktan, hoşgörüden yana, bilime ve gelişime açık zengin sanatsal ve estetik değerleri ile insanlığın gelişimine katkıda bulunmaktadır.
Alevilik dünyada yaşayan tüm insanlık ailesini/tüm insanları dost ve kardeş bilir. Farklı olmayı insanlık için bir zenginlik sayar.

ALEVİLER DEMOKRASİDEN YANADIR

Aleviler ve Alevi inancı demokrasiye bağlıdır. Bu onun tarihsel geleneğinden, Alevi öğretisinin yapısından kaynaklanır. Aleviler kendilerini demokrasi cephesinde görür. Çünkü demokrasi genel anlamıyla halka ve çoğulculuğa dayanan ama bireyin ve azınlıkların haklarına güvence veren inançların, düşüncelerin, siyasi eğilimlerin özgürce tartışıldığı farklılıkların kendisini ifade edebildiği çoğulçuluk ilkesinin hakim olduğu ve sorumluluklarının yüklendiği bir ortamı var kılar.
Günümüz Alevi topluluğu tamamıyla demokrasiden yanadır. Yaşadıkları ortamlarda eksiksiz bir demokrasinin gerçekleşmesi için uğraş vermektedirler.

Alevi inancı özgürlükçüdür. Çünkü özgürlük insan kişiliğini ve düşüncesinin gelişmesi, gerek bireyin gerek toplumun yaratıcı, yetenekli ve sürekli gelişebilmesi için başta gelen koşuldur. Özgürlük, aynı zamanda yenilenme, gelişim ve değişim için gereklidir.

ALEVİLİK DOĞMATİK VE BAĞNAZ DEĞİLDİR, ALEVİLİK RASYONELDİR

Alevilik dogmatik ve bağnaz değildir. Aleviler kuralcı ve biçimciliği reddederler. Öze, önem verirler. Semavi dinlerde, inançlarda olan, insan yaşamının her alanına müdahale eden kendileri dışında “doğruyu” görmeyen katı donuk yaklaşımları Alevilikte bulamazsınız. Dogmatizme karşı, bilimden yana, insan aklının ve iradesinin özgürlüğüne inanırlar. Alevilik eleştirel bir yaklaşımı savunur. Alevi öğretisinde “mutlak”lık, “değişmez”lik söz konusu değildir.
Kılık-kıyafetten, ibabet etme biçimine, dünyaya, yaşama bakışta bu farklılıkları açık seçik görmek mümkündür.
Bu durum aynı zamanda Aleviliğin bir zenginliğidir. Aleviler hiç kimsenin kendileri gibi inanmak ve düşünmek zorunda olduğunu dayatmazlar. Kimseyi kendilerine benzetmek istemezler. Herkesi kendilerini ifade ediş biçimlerine göre algılarlar, eşit koşullarda bir arada özgürce yaşamayı savunurlar. Alevilik rasyoneldir. Alevilikte akıl ve mantığa aykırı düşüncelere / inançlara / uygulamalara yer yoktur.

ALEVİLİK ÇAĞDAŞTIR, SÜREKLİ BİR DEĞİŞİM VE GELİŞİMDEN YANADIR

Alevilik donmuş, kalıplaşmış bir inanç değildir. Tüm tarihi boyunca sürekli bir gelişim, değişim ve ilerleme içerisinde olmuştur. Alevilikte bir söz vardır: Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!”
Aleviler tüm çağdaş yeniliklere öğretilerini uyarlamayı bilmişlerdir. Alevilik yaşadığı ülkeye, zamana, mekana, yenilik ve değişimlere uyma yeteneğini her zaman gösterebilmiştir.

ALEVİLİK EVRENSELDİR, HOŞGÖRÜ ÜZERİNE YÜKSELİR

Anadolu Aleviliği evrensel özellikler gösterir.
Bu nedenle yalnız başına hiçbir ulusa, etnik guruba mal edilemez, onunla sınırlanıp daraltılamaz.
Alevilik yeryüzünde yaşayan tüm insanları din, dil, ırk, inanç, cinsiyet ayrımı yapmaksızın bir ve eşit olarak görür. Alevi öğretisinde “72 millete bir nazarla bakmak” ilkesi esastır. Bu tüm insanlar için eşitlik ve kardeşlik demektir.
Aleviler geçmişten bugüne hiçbir ulusa kendi dışındaki hiçbir inanca ve kültüre arşı düşmanlık beslememiştir. Tersine kardeşçe bir arada eşitçe yaşamayı öne çıkartmıştır. Çok kültürlü, çok inançlı, çok milliyetli bir barış ve kardeşlik ortamını özler.
Alevi inancı hoşgörü temeli üzerine kurulmuştur.
Aleviler hiçbir insanı inancından dolayı kınamazlar, hakir görmezler, küçümsemezler. Hiç bir insandan kendileri gibi inanmalarını talep etmezler. Kendi yollarına girmeye zorlamazlar. Kimseyi kendilerine benzetmek istemezler. İslamiyet’in fetih anlayışına şiddetle karşıdırlar. Dinsel bağnazlığa, fundamentalizmi şiddetle reddeder.

Alevilik ırkçılığı insanlık suçu olarak değerlendirir.
Uluslarüstü bir inanç bir yaşam tarzı olan Alevilik, kendisini Alevi gören, Alevi hisseden bütün uluslardan insanların ortak bir inancı kültür mozaiğidir.
Alevi inancı ve kültürü her türlü ırkçı-şovenist ve milliyetçi akımı reddeder. Ona karşı mücadele eder. Bu anlayışlarda barışçı, eşitlikçi ve evrenseldir.

ALEVİLER LAİK TOPLUM, LAİK DEVLET İLKESİNİ SAVUNURLAR

Alevi toplumu yaşadığı her toplumda kamusal ve toplumsal hayatın laiklik ilkesine uygun olarak yapılandırılması gereğini savunurlar.

ALEVİLİK DOĞA VE ÇEVRE DOSTUDUR

Alevi inancı doğa ve insan dostudur. Alevilikte “her şeyin bir canı/ruhu” olduğu inancı vardır. Dolayısıyla dağın, taşın, ağacın, ırmağın, böceğin yani doğadaki tüm canlı ve cansız varlıkların da bir canı vardır. Ve hiç bir canı incitmemek gerekir. Aleviler doğayla dosttur. Doğanın tahrip edilmesine, insanların insanca yaşayacağı ortamın yok edilerek çevrenin kirletilmesine karşı dururlar. Hatta Alevilikte ağaçların, dağların, suların kutsallığı söz konusudur. Bu kutsallık yaşam kaynağı olan doğanın korunmasından kaynaklanıyor olsa gerekir.

ALEVİLİKTE KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ VARDIR

Alevi felsefe ve öğretisinde cinsiyet ayrımcılığına yer yoktur. Kadın ve erkek toplumda eşit statüdedirler. Alevilik tüm kültür ve inanç eylemlerinde kadın ve erkeğin eşit biçimde yer almasını öngörür. Alevilikte kadın erkek eşitliği “aslanın dişisi de aslandır” özdeyişi ile dile getirilir.

SANAT ALEVİLİĞİN VAROLUŞ UNSURUDUR

Sanat Alevi öğretisini var eden temel unsurların başında gelir. Aleviliğin toplumsal/inançsal kurumlarının başında gelen “cem” adı verilen toplantılar saz, şiir, semah eşliğinde yürütülür. Alevilik’te Alevi felsefesini dile getiren şiirleri söyleyen ozanlara büyük saygı duyulur. Ozanların eren/evliya olduğu dahi düşünülür. Şiirler saz eşliğinde ezgili bir biçimde söylenir. Bir müzik aleti olan saz da Alevilikte kutsal addedilir. Kadın ve erkeklerin birlikte katıldıkları semahlar (yani dans) da Aleviliğin vazgeçilmez unsurlarındandır. Sazı, şiiri, semahı ile Alevilik estetize edilmiş bir yaşam sunar. Estetik güzellik adeta Aleviliğin kendisidir.

Sayın yargıç Rath,

Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım gibi Alevilik tamamen kendisine özgü bir inanç sistemidir.

Alevilik tarihi, doğuşu, esasları ile herhangi bir dinin mezhebi, alt kolu, yorumu olarak değerlendirilemez.

Yetkililerce içine sokulmaya çalışılan İslam ile tüm bunlardan dolayı Alevilik arasında bağlantı kurulması sözkonusu olmamalıdır.

Sayın yargıç Rath,

Bizlerin sesini duyacağınıza, bizlerin kendimizi özgün bir inanç olarak tanımlamamıza sizlerin de katılacağına ve kararınızın bu yönde olacağına olan inancımla Ankara’dan saygı ve selamlarımı iletiyorum…

Ali Yıldırım
Hüseyin Gazi Derneği Başkan Yardımcısı
Avukat- Yazar

 

Cebrail ARSLAN-Derya DÖNMEZ/ANKARA

HÜSEYİN GAZİ DERNEGİ  ANKARA – TÜRKİYE

 

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak