PİRHA-Yaşamı Yeniden İnşa Hareketi, köylere dönüş ve ekolojik yaşam çağrısını yinelerken, “Temiz su ve organik gıda ihtiyacı kaçınılmaz olarak insanların yüzünü tekrar doğup büyüdüğü topraklara yönlendiriyor, yönlendirecektir. Umarım düşlerimiz yaşamımız olur” ifadelerini kullandı.
5 Ekim 2019’da Maraş’ın Elbistan ilçesinin Axtil Köyü Kocapınar mezrasında kadınların öncülüğünde 5000 badem ağacı dikerek başlayan Yaşamı Yeniden İnşa Hareketi, faaliyetlerine ilişkin yazılı bir açıklama yayımlarken, köylere dönüş ve ekolojik yaşama yönelik çağrısını yineledi.
“İNSAN NEREYE GİDERSE GİTSİN YÜREĞİ HEP BIRAKTIĞI YERDEDİR”
Yapılan açıklama şu şekilde:
“Sosyal, siyasal ve ekonomik nedenlerden dolayı 1960’larda başlayan 70 ve 80’lerde hızlanan 90’larda ise doruğa çıkan göçler sayesinde doğup büyüdüğümüz toprakları terk etmek zorunda kaldık. Her ne kadar bazı kesimlerce “İnsanın doğduğu yer değil, doyduğu yer vatanıdır” gibi bir düşünce savunulsa da -hatta yer yer buna uygun bir yaşam pratiği de sergilense- yaşanan gerçeklik hiç de öyle değildir. Çünkü biz biliyoruz ki insan nereye giderse gitsin yüreği hep bıraktığı yerdedir.
Kaldı ki kişi kendini gittiği yere ait hissetse de -yaşanan kültür şoku ve asimilasyon sayesinde- gün gelecek ait olduğu kimliğe yabancılaşacak ve hiçbir yerde kabul görmeyecektir. Avrupa’dan gelen yöre insanlarının sıklıkla dile getirdikleri “Avrupa’da bize yabancı, memlekette Almancı diyorlar” söylemi bu bağlamda hayli düşündürücüdür.
2000’li yıllara gelindiğinde bölge köyleri hiçbir yerde rastlanmayan bir yalnızlığa terk edildi. Birkaç yaşlının ayakta tutuğu köyler adeta mezarlığa dönüştü. Ancak son yıllarda Yaşamı Yeniden ve Yerinde İnşa Hareketi’nin “Köylerimizi mezarlığa değil de yaşam alanına çevirelim” çağrısı bölgede karşılık bulmuş ve gelinen aşamada 100 binlerce meyve ağacının toprakla buluşturulması sonucu bölge adeta küllerinden yeniden doğuyor.
“ALEVİ FELSEFESİNE GÖRE HER CANLININ YAŞAM HAKKI VARDIR”
Kuşkusuz her yeni doğum sancılı olur. Bölgedeki arazilerin katma değerinin yükselmesi özellikle bölge dışındaki bazı kesimlerin iştahını kabartmış ve gayri ahlaki bir biçimde ata yadigarı arazi ve meralara saldırılar yapılmıştır, yapılmaktadır. Özcesi coğrafyadaki tahribat sadece insan ve değerlerine değil, aynı zamanda doğada yaşayan tüm canlılara uygulanmaktadır. Ve bu tahribat da özellikle Kürt ve Alevi coğrafyasında uygulanmaktadır. Elbette ki bunun sosyal ve siyasal nedenleri bilinmektedir. Ancak bu çevreler bilmeliler ki, Alevi felsefesi bu coğrafyayla bütünleşmiş bazen bir suda bazen bir ağaçta bazen bir taşta kendi ifadesini bulmakta ve doğa var oldukça bu felsefe de varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Zira Alevi felsefesine göre her canlının bir yaşam hakkı ve ruhu vardır. Dolayısıyla ekolojik yaşamın da korunması gerekiyor. Bu bağlamda demografik yapıyı değiştirmeye yönelik HES, maden arama ve bilinçsizce yapılan kazı çalışmalarına karşı duyarlı olmak gerekiyor. Kaldı ki doğa da boşluk kabul etmez. Pazarcığın Terolar köyünde yaşananlar bunun canlı bir örneğidir. Benzer gelişmelerin yaşanmaması için güçlü bir sahiplenme gerekiyor. Başta yöre kurumları olmak üzere bölge ile ilgili kaygıları olan herkesin tez elden gelişmelere karşı duyarlı olması elzemdir. Birçok insan bunu bölgecilik ya da toprak fetişizmi olarak görebilir. Ancak yaşanan gelişmelerin önü alınmaz ve karşı bir tutum geliştirilmezse, yakın zamanda bunun hem sosyal hem de ekonomik sonuçları olacaktır.
“KIRAÇ TOPRAKLAR SU İLE BULUŞTURULACAK”
Coğrafyada yaşanan bu olumsuzluklara rağmen, -yeterli olmasa da- bölge ile ilgili önemli çalışmalar da yapılmaktadır. Özellikle de Yaşamı Yeniden ve Yerinde İnşa Hareketi’nin çalışmaları ve çağrıları gerek yurt dışında gerekse metropolde yaşayan bölge insanının yönünü kadim topraklara çevirmiştir. Bu gelişmelere paralel olarak metropollerdeki konutlara taş çıkaracak yapılar inşa edilmektedir. Bu inşa süreci sadece barınma alanında değil, sosyo-kültürel alanda da yürütülmektedir. Söz konusu Sevdilli köyünde yapılan “Hasan Usta Kültür ve Cem Evi” , Kürecik merkezde yapılan “Kürecik Halk Kütüphanesi”, Yapılı pınar köyünde yakın zamanda inşaatı başlayacak olan “Ali Haki Edna Köy Evi” bunlardan bazılarıdır.
Diğer yanda kıraç topraklar su ile buluşturularak, modern ve sulu tarıma yönelik önemli adımlar atılmıştır. Gelinen aşamada sadece Alxas köylerinde 50 bini geçkin meyve fidanı toprakla buluşturulmuş, ki, bunun 18 bini Alxasın tarihe tanıklık eden Axtil köyünde dikilmiştir. Bunun yanında badem, alıç, aspir gibi besin değeri yüksek bitkiler yetiştirilerek, ürün çeşitliliğine gidilmiştir. Kuşkusuz yapılacak toprak analizleri sonucunda bu çeşitlilik daha da artacaktır. Söz konusu katma değeri hayli yüksek olan “salep”, “ahududu”, “bibriye”, “lavanta”, “ada çayı” ve “goji berry” bitkisini yetiştirmeye yönelik çalışmaların olduğunu biliyoruz. Benzer çalışmaların Kürecik ve Sinemilli köylerinde de yapılmaktadır. Özellikle Elbistan’ın Nergele köyünde Avrupa ve bölgede yaşayan halkın dayanışması ile on binlerce meyve fidanı toprakla buluşturulmuştur. Festival havasında geçen fidan dikimine hareketimiz imkanları ölçüsünde güç ve destek vermiştir.
“UZUN BİR ARADAN SONRA MUHABBET CEMİ DÜZENLENDİ”
Bölgede, Yaşamı Yerinde ve Yenide İnşa Hareketi çalışmalarını sadece ekonomik alanda değil aynı zamanda sosyal ve kültürel alanda da yürütmektedir. Bu bağlamda Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) ile birlikte Maraş’ta 2 günlük bir program gerçekleştirildi. Birinci gün Ate Elif, Hemî Tazı ve Ali Koto’nun mekanları ziyaret edilmiş, ardında Sinemilli Ocağının Kantarma köyünde uzun bir aradan sonra muhabbet cemi düzenlenmiştir.
Bölgenin su, kanalizasyon, yol, telefon, internet vb. birçok alt yapı sorunu oluğu bilinmektedir. Mevcut sorunlar kişilere ve kurumlara bırakılmayacak kadar ağırdır. Burada resmi kurumların ve yerel yönetimlerin de devreye girmesi gerekir. Bu da ancak sorunlara duyarlı bir toplumla mümkündür. Bu bağlamda Yaşamı Yeniden ve Yerinde İnşa Hareketi bölgede halkla birlikte ilk defa -150 yıldır çözüm bekleyen Axtil’in Serçe kuyusu mezrasının su sorununun giderilmesi için- bir imza kampanyası başlatmış ve toplanan imzalar gerekli mercilere teslim edilmiştir.
Aynı zamanda sorunu gündeme taşımak için yazılı ve görsel basına bilgi verilmiştir. Görsel basının bizzat bölgeye gelerek, sorunu kamuoyuna taşıması, yerel mercileri harekete geçirmiş ve sorunları giderme konusunda bölge halkına söz vermiştir.
“HER AĞAÇ KENDİ KÖKÜ ÜZERİNDE YEŞERİR”
Elbette ki yapılacak çalışmaların hem ekonomik hem de bir insan değeri vardır. Bu da ancak kooperatif, dernek, vakıf benzeri örgütlenmemeden geçer. Bu tür örgütlenmeler hem benzer çalışmaları çoğaltacak hem de kadim inancımız gereği ihtiyaç sahibi kesimlere yardımda bulunacaktır. Zira birçok kesim bırakalım tarla bağ-bahçe sahibi olmaya, köyde bir ev yeri bile yoktur. Söz konusu kooperatif türü örgütlemeler hazine arazilerini satın alarak, ihtiyaç sahiplerine paylaştırabilir.
Yukarıda dile getirilen arzu ve istekler birçok kişi ve kuruma ütopik gelebilir. Ancak biz biliyoruz ki toprak tohumu kabul etti. Yapılması gereken bu tohumun yöre sanatçıları, yazarları, kanaat önderleri, iş insanları, inanç önderleri ve duyarlı tüm kesimleri tarafından yeşertilip, paylaşılmasıdır. Söz konusu ilgili kesimlerle bölgenin geleceği ile ilgili bir çalıştay düzenlenebilir. Diğer yanda toplumbilimciler de yakın gelecekte köylere tersi bir göçün yaşanacağını ve ekolojik bir yaşamın kaçınılmaz oluğunu belirtiyor. Kaldı ki bölgede yaşanan gelişmeler bu sosyolojik tespitlerimizi doğrulamaktadır. Özellikle de temiz su ve organik gıda ihtiyacı kaçınılmaz olarak insanların yüzünü tekrar doğup büyüdüğü topraklara yönlendiriyor, yönlendirecektir. Umarım düşlerimiz yaşamımız olur. “Her dar la sar koki xa heşın dawı” (Her ağaç kendi kökü üzerinde yeşerir)”
PİRHA / İSTANBUL
Yoruma kapalı.