Alevi Haber Ajansi

Cumartesi Anneleri: Güçlükonak Katliamını unutmadık-VİDEO

PİRHA-Cumartesi Anneleri 928. hafta açıklamasında üzerinden 27 yıl geçen Güçlükonak Katliamı’nda hayatını kaybedenler için adalet istedi.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbeti sormak, fail ve sorumluların yargılanması talebiyle başlattıkları eylemin 928. hafta açıklamasında Cumartesi Anneleri, 15 Ocak 1996’da Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde bir minibüsün içinde önce kurşunlanıp ardından yakılan 11 kişi için adalet istedi. “Güçlükonak Katliamı’nı unutmadık” başlıklı açıklamayı İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Maside Ocak okudu.

“GÜÇLÜKONAK KATLİAMINI UNUTMADIK”

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Gözaltında kaybetmelerde, yargı dahil tüm süreçler hakikatin inkârı ve cezasızlıkla sonuçlanıyor. Bu durum, zulme maruz kalan kayıp yakınlarının yaşadığı acının toplum tarafından anlaşılması ve tanınmasını engellediği gibi hakikatin toplumsallaşmasını da engelliyor. Bu yüzden 928 haftadır ısrarla yaşadıklarımızı tekrar, tekrar anlatıyoruz. Hakikate ve adalete ulaşmayı bir hak ve siyasal bir talep olarak dile getiriyoruz. 928. haftamızda bir kez daha 15 Ocak 1996’da gözaltındaki 11 köylünün bir minibüs içerisinde kurşunlanıp, yakılmasıyla sonuçlanan Güçlükonak Katliamı’nı kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Devletin kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun raporuna göre askerler, 10-12 Ocak 1996’da Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç bu baskında gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü. Köylüler gördüğü ağır işkence sonucu öldü. 15 Ocak 1996’da da Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi.

“10 KİŞİNİN BEDENİ KÖMÜR HALİNE GELDİ”

Öner, korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti. Tabura giden korucuları beklemeyen askerler, korucuları da öldürdü. Askerler, daha önce öldürülen altı köylüyle birlikte, toplam 10 kişinin cansız bedenini minibüsün koltuklarına bağladı, başlarına da çuval geçirdi. Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü Ramazan Nas da taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.

Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996’da Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu “Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini” açıkladı. Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmî açıklamaları kuşku verici buldu. Kuşkularını İnsan Hakları Derneği ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı. Bu paylaşım üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gitti. Heyetin ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmî açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Olay yerinin güvenlik güçlerinin kontrolünde olması, minibüste bulunan silahlı beş korucunun üzerlerine açılan ateşe hiçbir biçimde karşılık vermemesi, sürücü dışında aracın içindekilerin kaçmaya çalışmaması, ağır hasar alan minibüse eşlik eden askerlerin ve askeri araçların zarar görmemesi, adeta yanarak kül olmuş kişilerin kimliklerinin sapasağlam olması gibi çok sayıda çelişkili durum vardı.

“BU KATLİAMI DEVLET GÜÇLERİ YAPMIŞTIR”

Heyet, ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna, “Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır” açıklamasında bulundu ve hazırladıkları raporla birlikte Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay’a başvurdu. Heyet, defalarca savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Ancak bir sonuç alınamadı. Bugüne kadar yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen davada ise Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm oldu.

928. haftamızda adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz: Dönemin Devlet Bakanı Adnan Ekmen’in “Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik” dediği Güçlükonak Katliamı’nın faillerinden hesap sorulmaması, işlenen suçun onaylandığı anlamına gelir. Bu katliamın hukuken suç olduğunu tespit etme, faillerin üzerindeki cezasızlık zırhını kaldırma ve toplumun yaşananları tüm açıklığı ile öğrenmesini sağlama görevinizi yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak’ta katledilen 11 insanımız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 229 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak