Alevi Haber Ajansi

İki muhalefet partisinin eylemine iki farklı muamele-VİDEO

PİRHA-Gazeteci Yasin Kobulan, CHP’nin Adalet Yürüyüşü’nü 15 gün boyunca takip etmiş. Şimdi de diğer bir adalet nöbetini kayıtlara geçiriyor. HDP’nin “Vicdan ve Adalet Nöbeti” izleyen Gazeteci Kobulan, aradaki onlarca farktan sadece gazeteciler açısından olanını yaşadıklarından yola çıkarak PİRHA’ya anlattı.

HABERİN VİDEOSU

CHP’nin yürüyüşünü biz de ajans olarak izlemiş ve haberlerini aktarmıştık. CHP’nin ‘Adalet Yürüyüşü’nü takip edenler arasında çok azı HDP’nin “Vicdan ve Adalet Nöbeti”ni izliyor. Bunlardan biri de 15 gün CHP’nin yürüyüşünü takip eden Dicle Haber Ajansı Muhabiri Yasin Kobulan.

CHP’NİN YÜRÜYÜŞÜ: GAZETECİLİK YAPABİLİYORDUK

Kobulan, öncelikle 15 gün boyunca takip ettiği CHP’nin Adalet Yürüyüşü’ndeki ilk izlenimlerini şöyle aktarıyor:

“Orada da aynı şekilde önemli oranda polis, çevik kuvvet, TOMA’lar, panzerler vardı. Ama biz TOMA’ları hiçbir zaman kitlenin yanında görmedik. Orada bariyerleri görmedik. En basitinden orada biz gazetecilik yapabiliyorduk. Yani ‘basınız’ dediğimizde tüm engelleri kaldırıyorlardı. Gidebiliyorduk. O da Adalet Yürüyüşü’ydü. Muhalif bir partinin yapmış olduğu bir yürüyüştü. Olması gerekendi o.”

HDP’NİN NÖBETİ: GAZETECİLİK ENGELLENİYOR

Ardından da HDP’nin nöbet alanından bahsediyor aradaki farkı anlatabilmek için:

“Ama burada en basitinden biz kapıdan girdiğimizde üç bariyerden aranarak geçiyoruz. Son bariyeri zaten basın kartını göstermeden geçemiyoruz. Ama ilk başladığı günden bu yana GBT kontrollerimiz yapılıyor. GBT kontrolü yapılmadan hiçbir basın buraya alınmıyor. Sarı basın kartı özellikle dayatılıyor. Ve basın sabahtan geliyoruz ama saat 11’e kadar girişte bekletiliyoruz. Sayıyla alınıyor. Burada hem basına karşı hem de buradaki eyleme karşı bir tutum olduğunu görüyoruz. Bu açıdan karşılaştırma yaptığınızda gerçekten burada gazetecilik de engelleniyor. Gazetecinin en doğal hakkıdır çalışma alanında olan olayı yansıtmak. Ama bunun önüne geçilmeye çalışılıyor. Var olan gelişmenin aktarılmasının önüne geçiliyor. Bu açıdan kıyaslama yaptığımızda aralarında dağlar kadar fark olduğunu söyleyebiliriz. İçeriye girdikten sonra bir şekilde haber yapıyoruz. Ama dediğim gibi dışarıya çıkmak sorun girmek sorun. ”

61’İNCİ KİŞİNİN GİRMESİ YASAK

Kobulan konuşmasında sürekli içeride ve dışarıda kelimelerini kullanıyor. Bunun nedenini ise şu sözlerle ifade ediyor:

Kapıdaki durum zaten bunu gösteriyor. Kapıya geldiğinizde basın da olsanız şöyle bir durum söz konusu. Şimdi burada 61. kişinin buraya girişi yasak. Orada mesela halk birikiyor, halk toplanıyor, sivil toplum örgütleri toplanıyor. Hepsi engelleniyor ve tamamen tecride alınmış olan bir nokta. Görüyorsunuz zaten cezaevi avlusu gibi bir yer yani. Böyle olduğundan kaynaklı burada basın da bundan nasibini alıyor. Buradaki politikaların sonucunda basın da dışarıda kapıda nasibini alıyor. Bu da sadece girişleri engelliyor. Orada ortaya konan tutum buranın yansıtılmaması. Bunu gösteriyor. Ama bunun önüne de geçemiyorlar. Bir şekilde haberleri yapılıyor, bir şekilde burası yansıtılıyor. Sosyal medyalar aracılığıyla vesaire bir şekilde burası aktarılıyor.”

ANA AKIM MEDYANIN AMBARGOSU

Gazete ve televizyonlara yansımaları da gazetecilere yönelik tutumları kadar farklı. Adalet Yürüyüşü ulusal ve uluslararası basının ilgisinde takip edilirken, muhalif kanallarının dışında haberleri görmek oldukça zordu. Kobulan, “Bunun nedeni ana akım medyanın havuz medyasının buna yönelik ambargosuydu” diyor.

Kobulan sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Diyarbakır’a kıyasla şimdi baktığımızda İstanbul’un göbeğinde biraz daha yer edindi. Bu önemli ama gerçekten burada bu bariyerler özellikle ana akım medyanın da buraya girmesini engelliyor. Bu onların da önünde ana akım medyanın da buradaki haberle ilişkisini kesiyor diyebiliriz.”

“HER GÜN TUTUKLU GAZETECİ DAVASI İZLİYORUM”

Adliye muhabiri Kobulan tüm bu baskıya karşı 170’e yakın gazetecinin cezaevinde olduğu bir dönemde ‘adalet’ kavramının kendileri için de ne kadar önemli olduğunu şu sözlerle özetliyor:

“En basitinden kendi açımdan söyleyeyim haber müdürümüz şuanda cezaevinde. Onun haricinde her gün tutuklu gazeteci davası izliyorum. Böyle bir ortamda baktığımızda adalet kaçınılmaz olan bir şey. Ama şunu da görmemiz gerekiyor. Türkiye’de 17 bin hakim savcı vardı. Ama şuan da bakıyoruz bunların beşte biri ihraç edilmiş hatta cezaevinde. Şimdi böyle bir yerde, böyle bir ülkede adalet beklemek de çok sıkıntılı bir talep. Bu açıdan burayı da görmek gerekiyor. Böyle bir yerde yargı nasıl bağımsız olacak, adalet nasıl tesis edilecek bunların iyi düşünülüp tartışılması gerekiyor. Bir hukuk devletinde bu yaşanıyorsa oluşacak tablo da budur yani.”

Sevim KAHRAMAN/İsmet SEFER

İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak