PİRHA- 10 Ekim Ankara Gar Katliamında davalı taraf olan İçişleri Bakanlığının kendi avukat vekâlet ücretlerini mağdurlardan tahsil etme girişimine tepkiler büyüyor. Bombalı saldırı sonucu yüzde 94 engelli olan Gökhan Yaralı, “Karşımızda bir tür vicdansızlar ordusu bulunuyor. Sivas’ı, Maraş’ı, Çorum’u unuttuk. 10 Ekim de unutulmasın” diyerek katliamın 4. yılında yapılacak anmaya dikkat çekti.
HABERİN VİDEOSU
10 Ekim Ankara Gar Katliamının mağdurları, davalı taraf olan İçişleri Bakanlığının kendi avukatlık ücretlerinin ailelerden talep etmesine tepki gösterdi.
IŞİD saldırısı sebebiyle vücudunun birçok yerinde kalıcı hasar oluşan Gökhan Yaralı, İçişleri Bakanlığının talebini “vicdansızlık” olarak yorumlarken “Katliamdan sonra 90 gün hastanede yattım. Bir bacağımı kaybettim ve yüzde 94 engel oranına sahip oldum. Kulağımda, dolaşım sistemimde çeşitli hasarlar oluştu. Bununla birlikte birçok arkadaşımı da kaybettim” dedi.
“PARA TALEBİ NE VİCDANİ NE DE AHLAKİ”
Gökhan Yaralı, mağdur olan taraf iken söz konusu bakanlığın para talebini öğrendiğinde “Hiç vicdani bulmadım” diyerek şunları aktardı:
“Kanayan bir yaramız var. Bunun üzerine ‘tuz ekmek’ tabiri gibi cuk oturdu. Bu olayı kafamda çok düşündüm ve bizden talep edileni iki yere konumlandırdım. Bir; bunu istemek ne ahlaki ne de vicdani geldi bana. 7- 8 yaşındaki çocuklardan, eşini kaybetmiş kişilerden, kolu-bacağı kopmuşlardan ‘şu kadarlık bir dava açtım. Bu kadarını kazandın. Kaybettiğin kısmın avukatlık ve mahkeme masraflarını talep ediyorum’ demek bana hiç vicdani gelmedi. Olayın hukuksal boyutuna da baktığımda, evet bu olayı vicdansız bir şekilde düşünebilirsin ama mahsup edersin. Evet ben sana şu kadar para ödemekle yükümlü oldum ondan düşersin. Kişiye parasını verirsin, tedavisini yapsın, çocuğunun okulunu ödesin vesaire… Ama bunu da yapmadı. Hem ‘senin paranı ödemiyorum’ diyor. ‘Bütçede yer yok’ diyor. Hem de işin kendisine gelen kısmında ‘paramı da alırım’ diyor. Bu bana ne insanı geldi ne vicdani. Hukuki bir yere de oturtamadım.”
“KARŞIMIZDAKİ VİCDANSIZLAR ORDUSU”
Mağdurlar olarak 4 yıllık süreçte hiçbir kazanımlarının olmadığına vurgu yapan Yaralı, dava sürecinin devam ettiğini söyleyerek şöyle devam etti:
“Davam sürüyor. İstenen bu avukatlık ücretini duyurabildiğimiz kadar insanlara duyurmak istiyoruz. Çünkü bu bir vicdan olayı. Düşünebiliyor musunuz, 4 yaşındayken babanızı kaybetmişsiniz, devlet sizden ‘bana şu kadar borçlusun’ diyor. O çocuğun yerine kendinizi koyabiliyor musunuz? Eşinizi kaybetmişsiniz, kolunuzu, bacağınızı kaybetmişsiniz… Birçok tedavi masraflarını cebinizden karşılamışsınız ve karşınızda bir vicdansızlar ordusu.”
“BİZİM DERDİMİZ UNUTULMASIN”
Katliamın dördüncü yılında yapılacak kitlesel anma törenine de değinen Gökhan Yaralı, saldırının yaşandığı yerde henüz bir anıt olmamasını ise şu sözlerle eleştirdi:
“Önce şunun altını bir çizelim; bu Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı. Belki de Avrupa’nın en büyük katliamlarından… Cumhurbaşkanlığı Sarayına 3 kilometre, Anıtkabir’e 700 metre mesafede yaşandı. İnsanların çanta ile giremediği yere iki kişi 100 kilo patlayıcı sokup bizleri öldürdüler. Yaklaşık 700 insan fiziki zarar gördü, 100’ün üzerinde insan katledildi. Bugün orada bir anıt var mı? Bu ülkenin yönetenleri, oradan geçerken bir anıt olmamasından dolayı rahatsız olmuyorlar mı? O insanları seversin ya da sevmezsin. Ölenler arasında öğrenciler, işçiler, memurlar, avukat, doktor bu ülkeye emek veren insanlar vardı. Barış, emek, demokrasi adına gelen insanların katledildiği bir alan orası. Sembolik konan bir anıt sürekli saldırıya uğruyor ve yönetenler bu işe sessiz kalıyorlar. Biz, ‘cebinizden para çıkmasın. İzin verin bizler yapalım’ dedik. ‘Elimizi o taşın altına da sokalım’ dedik. Fakat bu ülkede her şey unutuluyor. Sivas’ı unuttuk. Maraş’ı, 1977 1 Mayıs’ını unuttuk ve bugün de 10 Ekim’i unutuyoruz. Bizim derdimiz unutulmasın. Şu çok vicdani değil mi; evet anıt yok. Anma yapacağız ama dönemin başbakanı çıkıp ‘2015 Haziran ile Kasım arasında olanları anlatırsam kimileri insan yüzüne çıkamaz’ diyor. Bu araştırılması gereken bir konu değil mi? Bunu söyleyen devletin 2 numaralı insanı. Hatta yürütmenin başı. Bedenini orada bırakan bir insan olarak merak ediyorum, ne oldu 2015 Haziran ile Kasım arasında? O süreç arasında onlarca patlama oldu ve Davutoğlu bu konuyu ‘terör’ meselesi konuşulurken dile getiriyor. Bir sürü katliam oldu. Her şeyden önce bundan sonraki katliamların önüne geçmek için bunların aydınlatılması gerekir.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.