Aladağ’daki yangın haber bültenlerine düştüğü andan itibaren tüm ekranlara üşüşen kravatlı tellallar, yangına nasıl da “başarıyla müdahale edildiğini” anlatmaya koyuldu. “Aladağ’ın itfaiye bakımından ne kadar zengin ve şanslı bir bölge” olduğunu da onlardan öğrendik. “Neyse ki belediyenin yanısıra Orman Bölge Müdürlüğünün itfaiye araçları da yangına müdahale etmişler”di. Bu tellaları dinleyenler 3 katlı binadaki herkesin kurtarıldığını müjdelediklerini düşünürdü. Oysa o yangın en küçüğü 6 yaşında olan 11’i çocuk 12 kişiyi aramızdan aldı, geriye kalanların tamamı yaralı. Bu tellallar ekranlarda bizim beynimizi yerken Aladağ’a ulaşan, kasksız ve oksijen maskesiz itfaiyenin yanısıra itfaiyenin en az 10 katı sayıda ve tam teçhizatlı çevik kuvvet vardı. Aladağlılar TOMA ile 29 Kasım 2016’da tanıştı.
Sistemin kara bekçileri o gece de iş başındaydı. Çocukların o binadan çıkamaması için gerekli her önlemi itina ile almışlardı. Sistemin kara bekçileri çocuklara kendi yaşamlarını kurtarmak için en ufak bir şans vermediler. Onların işi bu. Memleketin dört bir yanında vurdumduymazlıklarını kuşanmış dolanırlar. Okullarda, iş yerlerinde, hastanelerde, evlerdedirler. Dillerinden büyük laflar eksik olmaz, böbürlenmekte ustadırlar ama iş insan hayatına gelince onları sadece cenazelerde elleri kulaklarında görürsünüz. Korumak, gözetmek değil ardından cenaze namazı kılmak, hamasi ya da duygusal nutuklar atmaktır işleri. Görev tamamdır!
Oysa ki, kızlar kaçmasın diye kilitlenmiş olan yangın çıkış kapıları açık olabilirdi. Kaçmaları ölmelerine yeğ tutulabilirdi. 4 adet yangın çıkış kapısı için tanesine fazladan 400 TL ödenip dışardan açılmayan içeriden ise iter itmez açılan yangın kapısı alınabilirdi. 25 TL değerindeki kaçak akım rölesi 11 çocuğun yaşamı için çok görülmeyebilirdi. Ya da daha basiti, yurdun kapısı çocukların üstlerine kilitlenip gidilmemiş olabilirdi. Yangınla birlikte anında kesilen elektriklerin karanlığında çocukları en güvenli çıkışa yönlendirecek acil çıkış aydınlatmaları ve yönlendirme tabelalarının tanesi 34 TL’dan 20 tane alınıp monte edilmiş olabilirdi. İlla halı döşenmesi gerekiyorduysa yurdun her yanına, kaplanmış halıların metrekaresine 14 TL daha fazla ödeyip yangından alev almayanından döşenebilirdi. Çocukların üzerine çöken çatıya inşa edilirken 3-5 bin lira fazla harcansa en az bir saat daha çökmeyebillir, çocukların kaçışına imkan tanırdı. O çocuklar en az on değişik şekilde ölmeyebilirdi. Bunlar gibi önlemlerden sadece birisi bile alınmış olsaydı çocuklar ölmeyebilirdi. Ama ölmeleri için yapılabilecek her şey yapıldı; hiçbir şey yapılmadı!
Bilmeyenler için bir bilgi notu! Oyunun bundan sonraki perdesi ise şöyle oynanacak: Sistemin kara bekçileri çocuklarını kaybeden ailelerin çevresini yavaşça saracak. Tevekkül tavsiye edecekler, devletten, cemaatten davacı olunmaz deyip yüksek yüksek yerlerden selamlar getirecekler. Direnenlere aba altından sopa gösterip işle güçle tehdit edecekler. Çocuğunun ateşi, içine düşmüş olan anneler, babalar, kardeşler önce direnecekler ama yalnızlıkları ile başbaşa sistemin kara bekçilerinin karşısında kalıverince yavaşça acılarını içlerine gömüp mücadelenin bir yerinde vazgeçecekler, vazgeçirilecekler. Adalet taleplerini öte dünyaya havale edip çocuklarının hesabını soramamış olmanın acısıyla yavaş yavaş ölecekler.
Gündem Çocuk Derneği kapatılmadan önce pek çok aileye adalet mücadelesinde destek oluyordu. Onlar gibi çocuklarını kaybeden ailelerin, cinsel istismar mağduru çocukların yanında duruyordu. Bunun için kapatıldı!
Size bir kötü haberim daha var: MEB’e bağlı yurtların ve okulların %90’ının durumu Aladağ’daki yurttan daha iyi değil belki daha da beter. Çocukları emanet ettiğiniz okullar, yurtlar onların fiziksel güveniklerini sağlamaktan çok uzak. Uzaklar, çünkü milli eğitim sistemimiz çocukların fiziksel güvenliği konusunda kör, sağır!
Milli Eğitim Bakanı’nın “Yurtta denetim yapılmış ve herhangi bir sorun tespit edilmemiş” açıklamasında yanlış bir şey yok aslında. Sorun denetimin kendisinde. Eldeki mevzuat ve personelle her gün sabahtan akşama denetim yapsalar da fark etmezdi. Çünkü odağında çocuğun yararının olmadığı sadece idari bir prosedürü tamamlamak üzere “mış gibi” gerçekleştirilen denetimler faydadan çok zarar getirir. Öyle de oldu.
Biz bunu 2010’da Efe Boz’dan öğrendik. 6 yaşındaki Efe’nin bize kendi ölümüyle anlattığı hikaye ile aynıdır Aladağ’daki 11 çocuğun hep birlikte haykırdıkları. Çünkü biz daha 2010’da Efe’nin babası Kemal Boz, annesi Nurdan Boz ve ablası Yağmur Boz 120.000 imza ile ve adalet talebiyle İstanbul’dan Ankara’ya yürümeye başladığında söyledik “Bir çocuğun ölümü yalnızca kendi ölümü değildir, başka çocukların da ölümüdür. Onun ölümüne neden olanların çocuklarının da ölümüdür”[1] diye. Efe, 2010 Mayıs’ının 12’inci günündeki ölümüyle bize kendisinden sonra bugüne kadar ölecek en az 125 çocuğun ölümünü haber vermişti. Eğer birşeyler yapmazsak daha bir çoğunun da öleceğini haber veriyor, hala.
677 nolu KHK ile kapısına kilit vurulan, masalarına, kitaplarına, bilgisayarlarına el konulan Gündem Çocuk Derneği 2011’den bu yana eğitim ortamlarında çocuk ölümlerini engelleyebilmek için de çalışıyordu. Bu Kasım ayı bizim için önemliydi çünkü 5 yıllık çabanın, mücadelenin sonuna gelmiştik. Kapatıldığı 11 Kasım gününün sabahında Okullarda Fiziksel Güvenlik Uygulama El Kitabının tasarımını yapan ekibin toplantısı vardı. Fiziksel güvenlik kontrol listelerinin paylaşılacağı web sitesinin adına karar vermeye çalışmıştık hep birlikte. Yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığımız okullarda fiziksel güvenlik kontrol listeleri tamamlanmıştı ve okullarda, yurtlarda bu konudan sorumlu kişilerin kolaylıkla kullanabileceği bir rehber haline getirmek için çalışmayı sürdürüyorduk. Olmadı, yarım kaldı. Aladağ’daki çocukları kurtarmaya yetemedik, yetişemedik.
Oysa o listelerden yurtlarla ilgili olanın yangın ve acil durumlar başlığının yatakhane bölümünün altında şu soruları sormuştuk:
Yangın ve acil durumlar
Yatakhane
Yangın Algılama Sistemi
– Yatakhanede yangın algılama sistemi var mıdır?
– Yatakhanedeki yangın algılama sistem aparatlarının periyodik bakım ve kontrolleri yapılmış mıdır?
– Yatakhanedeki yangın algılama sistem aparatları periyodik bakım ve kontrollerin yapılabilmesine uygun ve ulaşılabilir yerlerde midir?
Yangın Söndürme Sistemi
– Yatakhanede yangın söndürme sistemi var ve çalışır halde midir?
– Yatakhanedeki yangın söndürme tüplerine en fazla 25 m’de ulaşılabilmekte midir?
– Yangın söndürme tüpleri zeminden 90 cm’yi aşmayacak şekilde monte edilmiş midir?
– Yatakhanedeki söndürme cihazlarının yıllık kontrolleri yaptırılmış mıdır?
– Yatakhanedeki söndürme cihazlarının içindeki söndürücü maddenin dört yıllık kullanım süresi aşılmış mıdır?
– Yatakhanede söndürme cihazlarının bulunduğu yerler uygun şekilde işaretlenmiş midir?
– Yatakhanede yangın dolapları var mıdır?
– Yatakhanedeki yangın dolaplarının ve hortum makara sistemlerinin periyodik kontrolü yaptırılmış mıdır?
Acil Çıkış Yolları
– Yatakhanede güvenlik ve kontrol sistemlerinin bulunduğu yerlere (yangın dolapları, elektrik panoları vb.) kırmızı zemin üzerine fosforlu sarı veya beyaz renk yazı ile itfaiyenin güncel telefon numarası yazılmış mıdır?
– Yatakhanede serbest kaçışları engelleyecek şekilde çıkışlara veya kapılara kilit, sürgü ve benzeri bileşenler takılmış mı?
– Yatakhanede herhangi bir acil durumda üst katlardan kaçan kişilerin doğru çıkışa yönlenebilmeleri için uyarı levhaları konulmuş mudur?
– Yatakhanede herhangi bir acil durumda üst katlardan kaçan kişilerin bodrum kata inmelerini önlemek için, zemin kat merdiveni bodrum kat merdiveninden kapı veya benzeri bir fiziki engel ile ayrılmış mıdır?
Acil Durum Aydınlatması ve Yönlendirmesi
– Yatakhaneden kaçış yollarında, kullanıcıların kaçışı için gerekli aydınlatma sağlanmış mıdır?
– Birden fazla çıkışı olan bütün binalarda, kullanıcıların çıkışlara kolaylıkla ulaşabilmesi için acil durum yönlendirmesi yapılmış mıdır?
– Yatakhanedeki yönlendirme işaretleri; yeşil zemin üzerine beyaz olarak, ilgili yönetmelik ve standartlara uygun sembolleri ve normal zamanlarda kullanılacak çıkışlar için “ÇIKIŞ”, acil durumlarda kullanılacak çıkışlar için ise, “ACİL ÇIKIŞ” yazısını ihtiva etmekte midir?
– Yatakhanedeki yönlendirme işaretleri, yerden 200 cm ilâ 240 cm yüksekliğe yerleştirilmiş midir?
– Yatakhanenin kaçış yollarında yönlendirme işaretleri dışında, kaçış yönü ile ilgili tereddüt ve karışıklık yaratabilecek herhangi bir ışıklı işaret veya nesne var mıdır?
Okul ve yurtlardaki farklı mekanlar için bu ve benzeri 600’ün üzerindeki soruyla okullarda ve yurtlardaki fiziksel güvenlik durumunu belirlemeye ve yetkililerin, çocukların yaşamını korumak için ne yapılması gerektiğini bulmasını kolaylaştırmaya yarayacaktı bu rehber.
Ama durmayacağız! Bu rehberi yayımlamak bizim Efe Boz’a, Yunus Eser’e, Umut Balık’a, Fadime Yalçın’a ve okullarda, yurtlarda yaşamı elinden alınan tüm çocuklara borcumuz! Bitirmemize izin verilmeyen “Okullarda Fiziksel Güvenlik Uygulama El Kitabı”nı en kısa zamanda tamamlayıp yayımlayacağız. Kayıplara karışanların yerine kitabımızdan 60.000 adet basıp dağıtmak için yeni destekçiler bulacağız, gerekirse her okulun, her yurdun kapısına götürüp kendimiz bırakacağız. Her okul müdürüne, her yurt müdürüne elden teslim edeceğiz. Çocukların yaşam hakkını korumak için verdiğimiz mücadelede anneleri, babaları yalnız burakmayıp ayağa kalkmaya ve çocuklarını emanet ettikleri okulların fiziksel güvenliği için harekete geçmeye çağıracağız.
İçişleri Bakanı’nın ağzından “vurduk kilidi, haydi açabiliyorsanız açın” lafını işittik ama bu bizi durdurmayacak. Gündem Çocuk’un kapısına kilit vurmak için koşa koşa gelenler asıl işlerinin, Aladağ’daki yurdun yangın kapısındaki kilidi söküp atmak olduğunu anlayana kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Çünkü, çocuklar için daha iyi bir dünya
Başlık, Haydar Ergülen’in bir şiirinden alıntılanmıştır.
Mehmet Onur Yılmaz
Yoruma kapalı.