Alevi Haber Ajansi

Üçpınar köylüleri maden ocağı mağduru: Su kurudu, tarım ve hayvancılık bitti-VİDEO

PİRHA-Ordu’nun Ünye ilçesine bağlı Üçpınar köyünde yaşayan yurttaşlar siyanürle altın aranan maden ocağından dolayı tarımın ve hayvancılığın olumsuz etkilendiğini belirterek ayrıca Alevi oldukları için köylerine su getirilmediğini anlattılar. Köyde yaşayan yurttaşlar; “Bahçelerimiz küf tuttu ve kurudu. Devlet Alevileri öcü gibi görüyor. Su gelmesi için defalarca dilekçe yazdık hiçbir sonuç alamadık” dedi.

Ordu’nun Ünye ilçesine bağlı Üçpınar Köyü’ne yapılan siyanürle altın aranan maden ocağı köydeki tarım ürünlerine ve hayvancılığa zarar veriyor. Üçpınar Köyü’nde yaşayan yurttaşlar yaşadıkları zorlukları anlatarak maden ocağının kapatılmasını istediler. Köy sakinleri ayrıca Alevi oldukları için köylerinde şebeke suyu olmadığının da altını çizerek dağlardan imece usulü su getirdiklerini anlattılar.

“BAHÇELERİMİZ KÜF TUTTU VE KURUDU; SUYUMUZ YOK”

Konuya ilişkin PİRHA’ya konuşan yurttaşlar yaşadıkları sorunları şöyle anlattı:

Köy sakinlerinden Elmas Çatan; “Siyanürle altın aramadan dolayı fındıklarımız küf tutmuş durumda. Her şeyi etkiliyor. Dün değil ondan önceki gün kiraz topladık kirazlarımızın çoğu çürüdü ve yere döküldü. Hepsi bu siyanürden kaynaklı. Fatsa bizi çok etkiliyor. Biz Fatsa’ya gittik. Çayır çimen yaptırdık demişler ama çimen tutmamış. Çimenler kurumuş siyanürden dolayı. Çok fazla zararımız oldu. Kuraklık olduğu zaman sularımızı dağlardan derelerden taşıyorduk ama kuraklık olmasa da biz tepenin başında oturuyoruz, önceden beridir suyumuz yok. Şimdi su dinamosu ile su aldık o da kesildi. Devlet bize getirmedi hiçbir zaman. Bizim gibi birçok köy var burada. Suyu dağlardan bidonlarla, düğümlerle taşıyoruz. Defalarca dilekçe yazdık ama hep oyaladılar bizi. Gelecek diyorlar ama hala gelmedi.

“DEVLET BİZE SU İMKANI SAĞLAMADI”

Yeter Başbay ise sorunlarını şöyle anlattı:

“Köyümüzde şebeke suyu bulunmamaktadır. Biz kendi suyumuzu kendi imkanlarımızla getiriyoruz. Üç beş kişi birleşiyoruz bulduğumuz dağ ormanlarından, fındık bahçelerinden suyu kendimiz getiriyoruz. Devlet bize su imkanı sağlamadı. Nedenini de bilemiyorum. Defalarca dilekçede yazdık bu konuyla ilgili ancak gelecek diyorlar, baraj yaptık getireceğiz diyorlar ama hala ortada su yok. Buna dair bir umudumuz da kalmadı. Yaz olduğu zaman da sularımız kesiliyor. Arabalarımızın arkasına düğümlerle suları doldurup getiriyoruz, köyümüzde kullanıyoruz. Yağmur yağdığı zaman suları biriktiriyoruz ve onları bahçelerimizde kullanıyoruz, seralarımızda kullanıyoruz.

“SİYANÜRDEN DOLAYI KÖYÜMÜZDEKİ HER ŞEY VERİMSİZLEŞTİ”

Siyanürle altın aramadan dolayı fındıklarımızın dalları kurudu. Fındık bahçelerimiz küflenmeye başladı. Diktiğimiz ürünler büyümüyor. Biberlerimiz, patlıcanlarımız diktiğimiz gibi kaldı. Eskiye göre bu yıl çok çok farklı. Ürünlerimiz ayrıca çiçeklenmiyor da. Henüz ektiğimiz hiçbir üründen verim alamadık. Bunun hepsi siyanürle altın aramadan kaynaklıdır. Fatsa’da olan maden bizi çok etkiliyor. Köyümüzdeki her şey çok verimsizleşti. Biz buradaki siyanürlü altın aramaya karşı çok mücadele verdik ve hala mücadelemizi de veriyoruz. Biz sadece yaşadığımız havayı, ormanlarımızı, suyumuzu, çevremizi, doğamızı koruyoruz. Biz siyanüre karşı değiliz aslında ama bize zarar veriyor bu. Ve biz verdiği zararlara karşıyız. Yapacaklarsa başka bir şekilde yapsınlar. Yani çok kötü bir şey. Bu köyün çoğunluğu başka şehirlerde, büyük şehirlerde yaşıyor. Ama burası bizim köyümüz ve biz ara ara geliyoruz. Buralara gelmeden duramayız. Havamızı, suyumuzu, yiyeceğimizi savunuyoruz sadece. Onları korumaya çalışıyoruz. Bizim devletle, devletin çıkardığı altınla bir sorunumuz yok. Yerinde ve dengeli çıkarsınlar istiyoruz. Yerleşim yerlerinden uzak olsunlar, halka zarar vermesinler. Soluduğumuz hava bile bize güzel gelmiyor artık.”

“SU VE HAYVANCILIK OLUMSUZ ETKİLENDİ”

Salim Aslan siyanürlü altın aramadan dolayı ürünlerden verim alamadıklarını ve hayvancılığın da olumsuz etkilendiğini belirterek şunları aktardı:

“Bizim en büyük derdimiz su. İkincisi de hayvancılık. Ben arı üreticisiyim. Burada tonlarca arı üretiyorum. Kestanelerimizi yok etmeye çalışıyorlar. Yerin üstü altından çok daha değerli. Atalarımız, babalarımız, dedelerimiz bu topraklardan geçinmişler. Fındıklarımızı yok ederek, diğer ürünleri yok ederek bunun peşindeler. Yani orada çıkacak olan altın üç beş kişinin çıkarı için ama bizim köyümüz aşağı yukarı 400-500 haneli. Bir köyün gelirlerini yok etme peşindeler. Biz buna elimizden geldiği kadar direnmeye çalışacağız.

“KÖYÜMÜZ SUSUZLUKTAN YANIYOR”

Biz köylü olarak birleşip kendi gücümüzle ve imkanlarımızla suyu dağlardan getiriyoruz. Şu köyde devletin bir tane yapmış olduğu çeşme yok. Biz kendi imkanlarımızla kazma kürekle, kepçe gücüyle elbirliği ile burada dağlardan aşağı getirip oradan halka veriyoruz. Ama yetersiz. Neden yetersiz çünkü köyümüzün bir tarafı susuzluktan yanıyor yaz geldiği zaman. Bu su sadece bizim köy değil bu çevredeki köylerde 4-5 köyün suyunu buradaki ormandaki su karşılıyor. Ama çevre köylerden de üç beş kişi haricinde kimsenin sesi çıkmıyor. Kimse bizim gibi direnmiyor. Biz bu maden şirketini çalıştırmamaya gayret edeceğiz. Bunun için direnmeye devam edeceğiz. Ürettiğimiz bütün tarım ürünleri küfleniyor ve çürüyor. Hiçbir şekilde verim alamıyoruz. Devlet çiftçiye destek de vermiyor ki küf ilacı alalım ya da gübre alalım. Her yıl zam her yıl zam veriyor. Biz bu ilaçları kullanamadığımız için hiçbir tarım ürününden verim alamıyoruz. Siyanür o kadar kötü bir şey ki her şeyi çürüttü.

“SÜNNİ KÖYLER DİRENMİYOR”

Biz Alevi bir köyüz. Çevremizdekiler Sünni. Onlara da su verilmiyor. Sadece Alevi olarak bakmamak lazım ama onlar devlet ne yaparsa doğrudur diye bakıyor. Ama öyle değil. Biz devletin karşısına geçip kendimizi savunuyoruz yanlış yaptığını söylüyoruz. Biz köylü olarak gidiyoruz nöbet tutuyoruz ama onlar bize destek vermiyor. Oysaki tüm köyler birlik olmalı ve mücadeleyi öyle vermeli. Yardımlaşmamız, dayanışmamız lazım ama olmuyor. Biz tek başımıza burada elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Buradan iktidara sesleniyorum, başta Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanlığı’na. Bu şirketi buraya göndermesinler. Bu şirket buraya geldiği zaman alenen bizi ezmeye kalkışacaklar. Biz buna izin vermeyeceğiz. Bizim köyümüz bir şirketten daha büyüktür.”

“DEVLET ALEVİLERİ ÖCÜ OLARAK GÖRÜYOR”

Ali Yılmaz köylerinin sorunlarına dair şunları anlattı:

“Suyumuzun kaynaklarını kurutuyorlar. Siyanürlü altın aramadan dolayı suyumuz da düzgün akmıyor eskisi gibi. Tadı da güzel değil. Biz çok mağdur olduk. Nerede su kaynağı varsa gidip buluyoruz ve imece usulü onu köyümüze getirip kullanıyoruz. Bidonlarla, patpatlarla ihtiyaçlarımızı karşılamak için. Devlet buraya hiç bakmıyor, el atmıyor. O yüzden buraya su gelmedi getirmiyorlar da. Devlet Alevi kesimlerine pek kulak asmıyor. Bizi öcü olarak görüyorlar. Siyanürle altın aramadan dolayı bütün fındık bahçelerimiz küflendi ve kurudu. Bizim tarımımız onların altınlarından daha değerli. Buraları yok etmeye çalışıyorlar. Bizde ne olursa olsun memleketimize sahip çıkacağız.”

Rohat EMEKÇİ-İsmail SİVASLI/ORDU

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak