Alevi Haber Ajansi

Reklam

Turan Eser: Diyanetin bütçesi cüzdanınıza, uygulamaları vicdanınıza sığar mı?

PİRHA-AKP tarafından TBMM’ye gönderilen 2022 bütçesini değerlendiren BirGün Gazetesi yazarı Turan Eser, “Demokratik, sosyal, laik ve bir hukuk devleti bütçesi olmaktan uzaktır. Bir tür dinin MGK’sı olan bu yeni vesayet kurumu Diyanet, 2021 yılı için 12.9 milyar TL bütçeye sahip iken 2022’de 3.2 milyarlık artışla 16.1 milyar TL bütçeden pay alacak” ifadelerini kullandı. Eser, bütçe politikasında ve kanununda Alevilerin, gayrimüslimlerin ya da inanmama hakkını kullanan vatandaşların haklarının olmadığını belirtti. 

BirGün Gazetesi yazarı Turan Eser, “Diyanetin bütçesi cüzdanınıza, uygulamaları vicdanınıza sığar mı?” başlıklı yazısında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) gönderilen 2022 yılı bütçesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na (DİB) ayrılan paya dikkat çekerek, “Bütçe, halkın talep ve ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak mezhepçi ve bir tek adam rejimi bütçesini politikası uygulamaktadır. Mezhepçidir; zira 83 milyon insanın vergisinin en önemli dilimi, diyanet, saray ve güvenlikçi politikaların vesayetini güçlendirmeye aktarılmaktadır” dedi.

“DEMOKRATİK, LAİK VE HUKUK DEVLETİ BÜTÇESİ OLMAKTAN UZAK”

Reklam

Eser, bütçe verilerini 18. yüzyıl krallarının vergi ve bütçe zihniyetine benzetirken, şu ifadeleri kullandı:

“Demokratik, sosyal, laik ve bir hukuk devleti bütçesi olmaktan uzaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı iktidar emrinde örgütlenen mezhepçi bir kurum olmanın ötesinde, devlet ve siyasal islamcılığın üretimindeki dincilik ile toplumsal Sünnileştirme ve eleştirel ve sorgulayan akılları ise dindarlaştırma yoluyla iktidara “biat toplumu” yaratma görevi üstlenmiştir.

Bunu ise, eğitimden, sağlığa, ekonomiden siyasete, hukuktan sosyal politikalara, çocukların hayatlarından ailelerin hayatlarına kadar her alanda müdahil olarak yapmaya çalışıyor. İktidarın yarattığı her türlü tahribatı hutbelerle aklayarak, ezen ezilen ilişkisinde, ezenlerin lehine Muaviye zihniyeti sürdürmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı elinde 130 bin din bürokrasi ve devasa din bütçesi ile aynı zamanda demokratik-toplumsal muhalefeti bastırmak ve haksızlıklara itiraz etmek hakkını kullanan halka şükür etmesini vaaz ediyor.

AKP hükümeti ve Cumhur İttifakının vergi ve bütçe politikalarındaki adaletsizliği ve vicdansızlığının sonucu, vergi gelirlerinin yüzde 80’ni, çalışandan toplarken, yandaşlarına ve bildiğimiz 5li yandaş müteahhitlerine zenginlik ve vergi muafiyeti cenneti bir Türkiye vaat etmektedir. Yandaş İslamcı vakıfları, değişik uygulama ve yöntemlerle gelir vergisinden muaf tutmak, iktidar ve AKP’li belediyelerin olanaklarını bu kesimlere peşkeş çekmek ise ayrı bir hukuksuzluk olarak sürüyor. Tüm zenginliğin yüzde 80’ni elinde bulunduran yüzde 10’lik kesim, adaletsiz ve vicdansız şekilde sadece yüzde 20 vergi ödüyor. Halk ise merkezi bütçenin yüzde 80’ni karşılayan ve bu bütçenin de en mağdur kesimini oluşturmaktadır.”

“SİYASAL İSLAMCI YANDAŞLARI HEDEFLEYEN BÜTÇE”

“Sosyal ve demokratik devletlerin asli görevi, sosyal ve kamu hizmetlerini halkına eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir şekilde sunmak iken, AKP hükümeti vergilerimizi kamu hizmetlerine aktarmak yerine, yandaş özel sektöre ve siyasal islamcı yandaşlarına aktarmayı hedefleyen bütçe yapmayı hedeflemiştir” diyen Eser, AKP’nin yoksulların yükünü kaldırmak yerine, zenginlerin daha çok kazanmasını teşvik eden bir bütçe politikası yaptığını savundu.

“DİYANET’İN BÜTÇEDEN ALACAĞI PAY 3.2 MİLYARLIK ARTIŞLA 16.1 MİLYAR TL”

Eser, Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan bütçenin büyüklüğüne değinerek, “Devletin 130 bin imamlı en büyük asimilasyon merkezi haline gelen camisi, Diyanet İşleri Başkanlığı kurumudur. Bir tür dinin MGK’sı olan bu yeni vesayet kurumu Diyanet, 2021 yılı için 12.9 milyar TL bütçeye sahip iken 2022’de 3.2 milyarlık artışla 16.1 milyar TL bütçeden pay alacak.

Diyanetin bütçesindeki bu yüzde 24.02’lik artışı sağlayan AKP iktidarı, her nedense emeklilerin, emekçilerinin maaşlarına yansımadı. Emeklilere ve emekçilere açlık zammı reva gören bir zihniyet, Diyanet’in bütçesi Sağlık, Kültür, Eğitim, Bilimden ve halktan daha da önemli görmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı, 2022 bütçesindeki paya bakılırsa, 17 bakanlıktan 7’sini aşan bir bütçeyi arkasına aldı” diye konuştu.

“BÜTÇE POLİTİKASINDA ALEVİLERİN, ATEİSTLERİN, GAYRİMÜSLİMLERİN HAKKI YOK”

Eser, bütçe politikasında ve kanununda Alevilerin, gayrimüslimlerin ya da inanmama hakkını kullanan vatandaşların haklarının olmadığını belirtti. “Türkiye’de çoğunluk inancına sığınmış siyaset kültürü ve iktidar, sayıca az olanları yok sayıyor. İnanç özgürlüğü hakkı, sayısal çoğunluğa ve egemen din anlayışına göre düzenleniyor. AKP hükümetiyle birlikte tüm cumhuriyet hükümetleri bu gerçeği değiştirmemiş ve yurttaşları arasında ayrımcılık yapmıştır” diyen Eser, şu ifadelere yer verdi:

“Diyanet İşleri Başkanlığı’na önceki yıllardaki ve 2022 yılı için ayrılan ödenek bunun kanıtıdır. 90 bin camiye ve 130 bin imamı ve din görevlisi bürokratı finanse eden bu çarpık ve ayrımcı laiklik uygulamasını bilmeyen yok. Kamuoyunun ezberlediği ve fakat demokratik kamuoyunun etkisiz kaldığı bir uygulama olarak giderek güçlenen ve laiklik karşıtı bir kambur haline koruyor.

Cumhuriyet hükümetleri, Diyanet’e ayrılan ödeneğin, Sünnilerden, Alevilerden, Gayri Müslimlerden toplanan vergilerle oluşturuluyor. Hizmet ve kaynak ise sadece, devletin belirlemiş ve tarif etmiş olduğu Sünni-Hanefi inancına aktarılıyor. Bu önemli ve ciddi bir ayrımcılık uygulamasıdır. Eşitlik ilkesini hiçe sayan haksız bir uygulamadır. Cumhuriyet hükümetleri resmi olarak benimsediği, desteklediği, beslediği ve toplumun onun etkisinde tektipleştirmeye çalıştığı, Sünnilik-Hanefi inancı dışındaki diğer inançları da, başta Aleviler olmak üzere inkar ediyor. AKP dahil tüm Cumhuriyet hükümetleri Anayasanın 10. Maddesine göre Alevilerin eşit haklara sahip olduğunu, uygulamada kabul etmedi. Bu açıdan bakıldığında AKP hükümeti eğer “laiklik ilkesi” gereği bütün inançlara eşit mesafede olacaksa o zaman 2022 Bütçesinde bu benzer yardımların bütün inançlara nüfusları oranında yapılmalıydı. Bunun olmaması, somut bir ayrımcılık olmasının yanı sıra üzücü ve ilkel bir yaklaşımdır.”

“DİYANET, LAİKLİK KARŞITI BİR KURUMDUR VE KAPATILMALIDIR”

“Gelin size “kul hakkı” yenilen ve hakları ihlal edilen gerçek mağdurları anlatayım” diyen Eser, şunları söyledi:

“Şeyhülislamlık kurumunun devamıyız” diyen Diyanet kurumu yıllardır Alevilerin, Caferilerin, Şiilerin, Gayri müslimlerin, ateistlerin, kadınların ve çocukların haklarını ihlal ediyor. Haram ettikleri vergileri utanmadan yiyorlar. Yıllardır farklı inançların haklarını gasp edip, dinsel ayrımcılığın daniskasını yapıp ve temel insan haklarını ihlal ederken, “kul hakkı” yemiyor musunuz?

Diyanet İşleri Başkanlığı laiklik karşıtı bir kurumdur. Eşitlik, laiklik, din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğüne karşı kurulmuş resmi devlet Sünniliği yaparak, demokratik, laik, sosyal ve bir hukuk devletine aykırı faaliyetlerin odağıdır.

Cemaatlerin ve tarikatların istismarını önlemek için varlığı savunulan bu kurum ile birlikte tarikatlar ve cemaatler holdingleşiyor ve siyasallaşıyor. Şeffaf olmayan ve denetimleri yapılmayan birer rant merkezleri haline gelmiştir. Yani Diyanet’in varlığı cemaatlerin ve tarikatların istismarını önleyen değil, besleyen ve üreten bir kurum haline gelmiştir.

Bu kurum laik bir düzenin hukukuna sığmaz. Devletin asli görevi ise dinsel telkin, fetva, faaliyet üreten değil, din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünü sağlayacak laik ve hukuksal bir kurum kurmalıdır.

Çünkü; laik devlet, din, mezhep ve dindar üretmez. Bu özel alana aittir. O nedenle tüm siyasi partilere ve özellikle de muhalefet partilerine çağrım; laik bir devletin yapması gerekenlerini parti programlarına ve seçim taahhütlerine almalıdır.

• Laik devlet vicdana müdahale etmez.

• Vatandaşı zorla din kalıbı içine sokmaz.

• Toplumsal ve dinsel çeşitliliği resmi din çimentosu ile homojenleştirmez.

• Alevi, Hıristiyan, Musevi, Ezidi, Ateistin vergisini, Sünni din bürokrasisine aktarmaz.

• Kamu bütçesi ile mezhepçi “Diyanet TV-Radyo” açmaz.

• Kamu bütçesi ile dini finanse etmez.

• Din adamlarına maaş vermez.

• Dini kuralları ve fetvaları ile özel hayat düzenlemez. Ahlak ve din polisliği yapmaz.

• Mercedes’li, cübbeli, sarıklı, sakallı ve 130 bin imamlı din bürokrasi ile din hizmeti vermez.

• Dinci, şeriatçı, cemaatçi, FETÖ’cü ve siyasal İslamcı girişimleri kollamaz, beslemez ve büyütmez.

• Yargı sistemi Diyanet’in fetvalarına göre karar vermez.

• Dindar ve kindar nesil için eğitimi dinselleştirmez.

• Aleviliğin ve farklı inançların tanımını yapmaz.

• Farklı inançlar ve inanmayanlar üzerinde sosyal baskı mekanizmaları kurmaz.

• Sayıları 25 bini aşan cami yaptırma dernekleri ve binlerce dinci Vakfın açılmasını teşvik etmez. Bunlara merkezi ve yerel yönetimlerden bütçe aktarmaz.

• Anayasa’nın 136. Maddesi gereği “Diyanet İşleri Başkanlığı laiklik ilkesi doğrultusunda görevlerini yerine getirir” deyip, DİB’nın 633 sayılı kanunundan da laiklik ilkesini çıkarıp, “İslam dininin ibadetleri doğrultusunda Kuran ve Sünneti referans alarak hizmet verir’’ diyerek halkını kandırmaz!

• “Laiklik var” ve “dinde zorlama yok” diyerek, zorunlu din dersi vermez.

• Kadınların vergisi erkek imamların din bürokrasisini kurmaz.

• Diyanet’i korumak için, Siyasi Partiler Yasası’na 89. Maddeyi koymaz.

• Siyasal ve toplumsal alanda dinsel vesayet kuramaz.

• Alevilerin Cemevlerine tanım getirmez, köylerine zorla cami yapmaz.

• Hac organizasyonu yapamaz.

• Kadının köleleştirilmesine hizmet edecek fetvalar vermez.

Şimdi siyasi partilere sormak lazım, “kul hakkı” yiyen kim, yurttaşların olması gereken eşit hakların ihlal eden kim?

Peki siyasi partiler laik düzen, laik yaşam ve laik siyaset için, din istismarına dayalı siyasetini değiştirmeye aday mı?

Biz halk olarak laiklik talebimizi siyasilere daha yüksek sesle duyurmak, siyaset kurumlarının ve hükümetlerin yarattığı dünyevi sorunların siyasallaşmış uhrevi dinci popülist demagojilerle çözülmeyeceğini anlatacak mıyız?

Herkesin kendi inancını özel alanında özgürce yaşayacağı, inanç özgürlüğünün herkes için güvence altına alındığı ve ayrımcılıkların son bulacağı, çoğulculuğun ve sosyal ve hukuksal adaletin herkes için eşit kullanabileceği laikliğin tek çözüm olduğunu iktidara ve siyasi partilere anlatmaya devam edecek miyiz?

Yoksa cüzdanınızı ve vicdanınızı diyanete ve dinci politikalara teslim mi edeceğiz?”

(HABER MERKEZİ)

Reklam

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak