PİRHA-TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TBMM’deki haftalık basın toplantısında konuşarak “Bu halka düşmanlık eden kimse bizim düşmanımız onlardır. ‘Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız’ dediğimiz için korksunlar, haklılar! Hesap soracağız” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın toplantısında iktidar-mafya ilişkilerini gündemine aldı. İktidara, “Yargıyı ele geçirmişsiniz, mutlusunuz. Ama korkun, sizin ve küçük ortağı olduğunuz iktidarınızın iddianamesini halk yazıyor” diyen Baş, suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in itiraflarını gündemine aldı.
“PİSLİK ÜSTÜNE PİSLİK, REZİLLİK ÜSTÜNE REZİLLİKLER İFŞA OLUYOR”
TİP başkanı Erkan Baş, “İktidar, yıllardır suç üstüne suç işleyerek güzelim ülkemizi kopkoyu bir karanlığa mahkum etti” diyerek şu konuşmayı yaptı:
“Bir avuç zengin daha zengin olurken hayatları mahvolan milyonları susturmak için baskıyı, şiddeti, devlet olanaklarını yetmediğinde karanlık güçleri devreye sokan iktidar artık bunların hiç birinin işe yaramadığını görüyor ki büyük bir panik içindeler.
Yapılması gereken nedir? Mesela suçlananların görevlerini bırakması değil mi? İstifa etmesi veya görevden alınması beklenir. Mesela bir soruşturma başlatılması değil mi? Her normal insan bunu bekliyor ama olmuyor.
Neden, çünkü çok ama çok büyük suçlar var ve bir yerden başladığında devamı gelecek! Bir tuğla çekildiğinde, duvarda bir delik açıldığında bu mafya saltanatı, bu halk düşmanı iktidar yıkılacak, o yüzden birbirlerine daha fazla sarılıyorlar.
Günlerdir kamuoyu görüyor, pislik üstüne pislik, rezillik üstüne rezillikler ifşa oluyor. Sonuç nedir? İktidarın kirli ilişkilerinde adı geçen gazeteciler, insan içine çıkamaz hale geliyor, görevlerini bırakmak zorunda kalıyorlar ama aynı işi yapan sözde siyasetçiler görevlerine devam ediyor.
Milyonlarca liralık vurgunları yapanlar, dünyanın çeşitli ülkelerine kaçmış orada hayatlarını sürdürüyorlar siyasetçiler hala görevlerinin başında! Bazıları ise vatan-millet-din edebiyatı yaparak, küfürler hakaretler ve tehditlerle kendilerini savunmaya çalışıyor. Ortada yüzlerce suç var açılmış tek bir soruşturma yok! Ama halka, halkın temsilcilerine saldırarak üstlerindeki kirden kurtulmaya çalışıyor.”
“NE YAPTI AHMET?”
“Bakın bugün AKP’nin en rezil yayın organlarından birinde değerli yol arkadaşım Ahmet Şık için “TİP’li hain” ifadesi kullanılmış. Biraz evvel minik ortağın Genel Başkanı doğrudan sevgili Ahmet’i hedef alan açıklamalar yaptı.
Önce şunu söyleyeyim: Ahmet Şık bu ülkede gazeteciliğin medarı iftiharlarından biridir. Kontrgerilla, devlet içindeki çeteler, tarikat-ticaret-iktidar bağlantıları hakkında buldukları, yazdıkları, söyledikleri bu ülkenin araştırmacı gazetecilik tarihine geçmiştir.
Gelin hep beraber hatırlayalım: Ne yaptı Ahmet neden bugün hedef haline getirilmek, ölüm tehditleriyle susturulmak isteniyor?
Ahmet yıllardır olduğu gibi halka karşı işlenen tüm suçların açığa çıkması için mücadele eden gerçeğe aşık bir gazeteci olarak, bu kadar pislik ortalığa dökülmüşken susamaz.
Belki de ilgili suç örgütü lideri konuşmaya başlamadan önce, bu iktidarın bugün artık herkesin gördüğü bildiği suçlarını açığa çıkartmak için yazılar yazdı. Herkes video izlemek ile yetinirken, Ahmet bu suçların üzerinin örtülmesine izin vermemek için harekete geçti. Yurttaşlık görevini, gazetecilik görevini, milletvekilliği görevini yerine getirdi. Bu suçların araştırılması için Meclis komisyon kurması engellenince, yargı tek bir adım atmayınca, bağımsız bir komisyon kurup bu rezillikleri kayıt altına almak için çalışmaya başladı. Ve hepsinden önemlisi, korkudan kıpırdayamaz hale getirdiğiniz halkı göreve çağırdı. Sokağa çıkan insanlara polis saldırdığında onların önünde durdu.
O yüzden çok korkuyorlar. Bakın bu ülkede yargı ne halde? 10 Ekim Katliamı’nın faillerini cezalandırmak yerine, hayatını kaybedenlere, yakınlarına dava açılıyor. Musa Orhan cezalandırılsın dedikçe Ezgi Mola’ya soruşturma, suça karışan AKP’liler soruşturulsun dedikçe HDP’ye kapatma davası açılıyor. ‘Suç örgütleri yargılansın’ dedikçe Ahmet Şık’a soruşturma açıyorlar! Özetle haftalardır ortalığa saçılmış yüzlerce suç varken, tek bir laf edemeyen iktidarı, yargıyı, suç örgütünden para alan vekiller, ‘gazeteciler’ değil Ahmet Şık’ın sözleri rahatsız ediyor.”
“ONLARIN VATAN DEDİKLERİ BEYAZ SARAY’DIR”
Vatan diyorlar, millet diyorlar, devlet diyorlar, din-iman diyorlar. Öyleyse biz de ilan edelim: Onların ‘vatan’ dedikleri, kara para aklayanların otelidir. Onların ‘vatan’ dedikleri, bölge taşeronluğu teklif etmeye hazırlandığınız Biden’ın Beyaz Sarayı’dır. Onların’ millet’ dedikleri, silah temin ettikleri cihatçı katillerdir. Onların ‘devlet’ dedikleri, Mehmet Ağar’dır, Korkut Eken’dir, çetelerdir, cemaatlerdir, patronlardır. Onların ‘din iman’ dedikleri, halkın masum duygularını kullanan çocuk istismarcısı tarikat şeyhleridir. İşte bu yüzden korkuyorlar. Korkmakta haklılar. ‘Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız’ dediğimiz için korksunlar, haklılar! Hesap soracağız!”
“KORKUYORSUNUZ, HAKLISINIZ! KORKUN!”
“Gar Katliamı’nın hesabı daha kapanmadı. Yakıp yıktığınız Suriye’nin hesabı kapanmadı. Uğur Mumcu’un, Hrant Dink’in, Berkin’in, Ethem’in, Ali İsmail’in hesabı kapanmadı. Soma’nın hesabı kapanmadı. Açlıktan intihara sürüklediğiniz yurttaşlarımızın hesabı kapanmadı. Korkuyorsunuz, haklısınız! Korkun! Sokak dediğimiz için korkuyorsunuz!
Siz hakın parasını ailenin malı haline getirirken, bu halkın zenginliklerini Demirören’e, Sancak’a, Sezgin Baran Korkmaz’a peşkeş çekerken çekirdek mi çitleyecektik? İkizdere’de direnen ninemiz, Cengiz’in küfürlerini sineye mi çekecekti? Her gün şiddete uğrayan kadınlar ölüm sırasını mı bekleseydi? Boğaziçi’ndeki öğrenciler, Melih Bulu’dan masallar mı dinleseydi? Bunlar sizin hayalleriniz ama bunlar olmayacak, bunları kabul etmeyeceğiz!”
“VAKİT YOK, KAYBEDECEK NEYİMİZ KALDI”
“Bilin ki, kendimiz için, çocuklarımız, torunlarımız için, ülkemiz için, bugünümüz ve geleceğimiz için kaybedecek tek bir günümüz yok. İşimiz, aşımız, fabrikalarımız, topraklarımız, denizlerimiz, akarsularımız, göllerimiz, dağlarımız tek tek elimizden alındı. Kaybedecek neyimiz kaldı? Hepsini tek tek geri almak için vaktimiz yok. Çete iktidarından kurtulmak için vakit yok! Açlıktan sefaletten kurtulmak için vakit yok! Haklarımız için vakit yok! Kanal İstanbul için, İkizdere için, Marmara Denizi, Salda Gölü için vakit yok! İstanbul Sözleşmesi için vakit yok!
Muhalefet elini taşın altına koysun diyenlere sesleniyorum, biz varız buradayız. Tüm tehditlere rağmen bir adım geri atmadan sesimizi, mücadeleyi yükseltiyoruz ama herkes bilsin ki asıl muhalefet halktır.”
“MUHALEFET SİZSİNİZ”
“Muhalefet sizsiniz. Gelin birlikte mücadeleyi büyütelim. Bu karanlıktan çıkış hepimizin ellerinizde. Ahmet Şık hakkında soruşturmalar açarak, HDP hakkında kapatma davaları açarak bu ülkedeki toplumsal muhalefeti sindirebileceğini sanan iktidar mensupları… Onuruyla mücadele edenlerin korkacağını, geri adım atacağını zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
Bu ülkenin halkları siyaset yapacak, Kürt halkı siyaset yapacak, buna kimse engel olamayacak. Ahmet Şık, gazeteciliğini yapacak, vekilliğini yapacak. Buna kimse engel olamayacak. Ama bu ülkede mafya, çete liderleri, karanlık ilişkiler içindekiler siyaset yapamayacak.
Yargıyı ele geçirmişsiniz, mutlusunuz. Ama korkun, sizin ve küçük ortağı olduğunuz iktidarınızın iddianamesini halk yazıyor halk! Biz çok huzurluyuz! Ne bir tek cemaatle ilintimiz olmuş ne de bir tek mafya üyesiyle yan yana durmuşuz. Hiç birimizin cebine tek bir kuruş kara para girmemiş, tek bir ihalede adımız geçmemiş. İşte bu sayede faşizminize, baskılarınıza tehditlerinize boyun eğmiyoruz, buradayız. Buradayız, Burada kalacağız.
‘Mezarlıkta olurdunuz’ diye tehdit edenlere sesleniyorum, Ahmet Şık öldüremediğiniz Metin Göktepe’dir, öldüremediğiniz Uğur Mumcu, öldüremediğiniz Hrant Dink’tir. Siz ezelden beri katledilen gazetecilerin, faili meçhul siyasi cinayetlerin arkasındaki ellersiniz. Biz şimdi toprağın altında olan size teslim olmayanların mücadele arkadaşlarıyız.
Meclis’te ne işi var diye soranlara bir kez daha söylüyorum, halktan görev aldık, hırsızları, çetecileri, halkın parasına, toprağına çökenleri rahat bırakmamak için buradayız. İşimiz, sizden hesap sormak, gerçekleri yüzünüze de haykırmak.”
“HAPSE GİRERİZ AMA HALKI ÖLÜME TERK EDENLERDEN OLMAYIZ”
“Hapse mi tıkmak istiyorsunuz? Olur, istediğinizi yapabilirsiniz. Ülkeyi koskoca bir hapishaneye çevirmişsiniz, biraz daha küçük bir hapishanede olsak ne olur. Hiç mi hapis görmedik? Üç beş yıl daha yatacakmışız ne çıkar. Ama katillerle el sıkışıp, halkı yoksulluğun, salgının pençesinde ölüme terk edenlerden olmayacağız. Bu halka çektirdiklerinizi izleyerek kahrımızdan ölmeyeceğiz.
Ölmekse burada ölürüz, şimdi, sizinle kapışarak ölürüz. Bu halka düşmanlık eden kimse bizim düşmanımız onlardır. Buradaydık ve burada olacağız! Özgürlük isteyenin karşısına çıktınız. Hakkını arayanın karşısına çıktınız. Eşitlik isteyenin karşısına çıktınız. ‘Bunlar Fethullahçı’ dediğimizde yargıladınız, kirli oyunlarınızı anlattığımızda yargıladınız. Şimdi korkup susmamızı bekliyorsunuz.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.