Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı (TİP) Erkan Baş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu.
Dersim’de 10 gündür kayıp olan Gülistan Doku hakkında konuşan Baş, “Bu olaydan da Rabia Naz cinayetinde olduğu gibi kötü kokular geliyor.” dedi. Doku’nun bulunması için ne gerekiyorsa bir an önce yapılmasının
önemini vurgulayan TİP Genel Başkanı, AKP’ye bugün katılan beş belediye başkanının da tehdit ve rüşvetle transfer edildiğini söyleyerek, “AKP’nin yıkımını bu hamleler durduramaz” dedi.
Erkan Baş ayrıca, üniversitelerdeki yemek zamlarına, silahlı fotoğrafıyla gündem olan akademisyene, işsizlikteki artışa ve metal sektöründe gündemde olan işçi grevlerine değindi.
Baş’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“İŞSİZLİK CUMHURİYET TARİHİNİN REKORUNU KIRDI”
Birkaç gün önce Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Madenci Anıtı önünde bir basın açıklaması yaparak 2019 yılı iş cinayetleri raporunu açıklamak istediler. Tabi polis saldırısına uğradılar ve 6
arkadaşımız apar topar gözaltına alındı. Türkiye’de kötü ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle 2019 yılında
1736 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. İşsizlik 2019 yılında Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 4 milyon 566 bin kişiye ulaştı. AKP iktidarı işsizlik rakamlarıyla da oynuyor elbette. İnsanlar aylarca yıllarca iş arayıp bulamıyorlar ülkemizde “umudunu kesenler” diye bir kategori bile icat ettiler. Sadece bir yılda iş aramaktan umudunu kesen insan sayısı 630 bin oldu.
ATAMA BEKLEYENLER İNTİHARIN EŞİĞİNDE
Türkiye’de kamuda iş bulmak AKP döneminde yandaşlara kıyak dışında bir anlam taşımıyor. Bakın, atama bekleyen 620 bin sağlık emekçisi adına elimize ulaşan bir mektuptan birkaç cümle okuyayım:
“Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca bir televizyon programında açıklama yaptı, ‘Eylül, Ekim ayları içerisinde, geri kalan 17 bin kişilik atamayı yapacağız’ dedi. Eylül, Ekim ayları geçti sabrımız kalmadı Biz atama
bekleyen sağlıkçıları umursamadığı hepimiz tarafından kabul edilmiştir. Çoğumuzun intihar seviyesinde olduğunu da bilmenizi istiyoruz.” Atama bekleyen 620 bin sağlık emekçisine 29 bin kişilik kadro açacağız
diyorlar, ancak onu da yapmıyorlar. Yıllarını okula, sınava vermiş, aylardır iş bekleyen insanların durumu ortada. Bu insanların başına gelecek her türlü olumsuzluktan AKP iktidarı sorumludur.
TEHDİTLE, RÜŞVETLE TRANSFER YAPIYORLAR
Bakın dün bir haber okuduk. AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan açıklamış: 100 belediye başkanı transfer edeceklermiş. Bugün 5 tanesi gelecekmiş sonra parça parça alacaklarmış. İşin aslı nedir diye biraz
araştırdık. Tabii ki karşımıza AKP-Saray Rejiminin ABC’si çıktı. Tehdit, rüşvet, rant. Belediye başkanlarını tehdit ediyorlarmış, bize katılmazsanız borçlarınızı ödemeyiz, belediyeye para vermeyiz. Bize katılırsanız
borçlarınızı öderiz diye rüşvet teklif ediyorlarmış. Ve AKP’li olun siz de zenginleşin diye rant ortaklığı teklif ediyorlarmış.
METAL SEKTÖRÜNDE GREV
Ancak AKP ne yaparsa kendisini kurtaramayacak. Ülkenin yoksulları, işçiler, gençler, kadınlar dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de ayağa kalkıyor. AKP iktidarının yıkılışını kutlamaya hazırlanıyoruz
hep birlikte. Bakın metal işçileri greve hazırlanıyor. Metal devleri artan işsizliğe, AKP’nin grev erteleme hukuksuzluğuna güvenerek metal işçilerinin yüzde 26 ile 34 arasında olan zam taleplerine önce yüzde 6, sonra yüzde 8 zam teklif etti. Aylardır süren görüşmeler sonucunda MESS’in bu işçi düşmanı teklifi işçi
temsilcileri tarafından reddedildi. Türkiye’de 150 bin metal işçisi direnişe, greve, hakları için ayağa kalkmaya hazırlanıyor. Yanlarında olacağız, selamlıyoruz.
“ULAŞTIRMA BAKANI HESAP BİLMİYOR”
Bir akıl dışı proje, müthiş bir israf ve kendisini Kaf Dağı’nda sanan iktidarın egosuyla karşı karşıyayız. Hepsi çok tehlikeli sonuçlar doğuruyor ve hepsinden bir an önce kurtulmamız lazım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TMMOB, meslek kuruluşları, birçok bilim insanı raporlar hazırlıyor bu proje bilime aykırı, topluma zararlı,
deprem riski var diyor. Saatlerce, günlerce konuşuyor, sempozyumlar yapıyor. Karşısında verilen cevap ne biliyor musunuz? “Çatlasanız da patlasanız da Kanal İstanbul’u yapacağız”.
Bilim yok, toplumsal sorumluluk yok, çoğunluğu ikna etme çabası yok. Başka ne yok; Akıl yok akıl.
Dün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan açıklama yaptı. Kanal İstanbul’dan yılda 50 bin gemi geçireceğiz ve 5 milyar dolar gelir elde edeceğiz. Bakan Bey, hiç hesap yapmadan, matematik bilmeden uçuyor.
Tamam bizim belki öyle büyük paralarımız yok ama ilkokul diploması olan herkes 4 işlem biliyor ve bu bakana gülüyoruz! Bakanın yaptığı hesaba göre her geçen gemiden 100 bin dolar almaları lazım ki bunun mümkün
olmadığını biliyoruz.
Hesap bilmemek diyoruz, o var ama bu meselede Ulaştırma Bakanı’nın açıklamasında da görüldüğü gibi başka bir şey daha var. Toplumu aptal yerine koymak, yalanla tekeri yürütme alışkanlığı var. İstanbul’un
arazilerini petrol zenginlerine satıp iktidarları için destek ve kaynak
bulmak dışında hiçbir anlamı yok! İstanbul Depremi adım adım gelirken her an bunun için çalışmak
gerekirken bütün kaynaklar insanlarımızın depremden en az hasarla can kaybı olmadan atlatmak için kullanılması gerekmez mi?
“ÜNİVERSİTELER AÇGÖZLÜ POLİTİKALARA KARŞI DİRENİYOR VE KAZANIYOR”
Türkiye’de ayağa kalkan, direnen, haksızlıklara geçit vermeyen gençler de var. Ülkenin birçok yerinde üniversite öğrencilerinin sesini duyurmaya çalıştığı günlerden geçtik. Devlet üniversitelerinin içlerindeki özelleştirilmiş kantinler ve yemekhaneler, vakıf üniversitelerininse tamamı öğrencileri bir kar kapısı olarak görüyor. Ama öğrenciler bu açgözlü politikalara karşı direniyor ve hatta kazanıyor.
İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri başta olmak üzere, direniş ağlarını ören ve bu yağma düzenine dur diyen bütün öğrencilere en devrimci dayanışma selamlarımı gönderiyorum.
Ayrıca, AKP’nin ülkeyi getirdiği halden olumsuz etkilenen ve bu düzene intihar ederek karşı koyan Sibel Ünli’yi de anmadan geçemeyeceğiz. Çünkü onun bütün öğrenciler gibi bizim de omuzlarımıza yüklediği sorumluluk,
bu ülkeden bu düzeni acilen def etmeyi gerektiriyor.
Öğrenciler bu ülkenin geleceğidir. Yemek ücretsiz verilmeli, barınma hakkı sağlanmalı, ulaşım hakkı sağlanmalı, insanca yaşayabileceği eğitim görebileceği olanaklar sağlanmalı, devlet karşılıksız burs vermeli.
“SEZEN ZAMBAK’I DUYURMAK İSTİYORUZ”
Ege Üniversitesi’nde hayatını kaybeden Sezen Zambak kardeşimizi de kamuoyunun bilgisine sunmak istiyoruz. Babası Metin Zambak üniversite kampüsü içerisinde hayatını kaybeden kızının kendisinden koparılmasında
sorumluluğu olanların cezalandırılması için yoğun bir çaba içinde. Düşünün değerli arkadaşlar, gencecik bir yavrumuz üniversite öğrencisi bir kardeşimiz kampüs içinde adına kaza denilen bir cinayette hayatını
kaybediyor. Kampüs içinde kendisine çarpan traktörü kullanan şoförün ehliyetinin yetersiz olduğu da ortaya çıkıyor. Anlamı şu: Ege Üniversitesi de yetersiz ehliyetli bir kişiyi o traktöre bindirdiği için sorumlu ama henüz bir karar çıkmıyor. Baba Metin Zambak hem sorumluların cezalandırılması için çaba harcarken bize ulaşıp; “Ege Üniversitesi’nde okuyan binlerce çocuğun korkulu rüyası olmasın istiyorum. Kendilerini
sorgulasınlar ki başka bir çocuğun da başına bizim yaşadığımız felaketin bir benzeri gelmesin” diye çığlık atıyor.
“RABİA NAZ OLAYINDA OLDUĞU GİBİ KÖTÜ KOKULAR YAYILIYOR”
Gülistan Doku isimli genç öğrenci kardeşimiz 21 yaşında. Gülistan’dan 5 Ocak gününden bu yana haber alınamıyor. Gülistan’ın başına ne gelmiş olabileceğine dair endişelerimiz var. Var çünkü bu ülke Rabia Naz
cinayetini yaşadı. Onca çabaya, arayışa, ısrara rağmen henüz Rabia’ya ne olduğu açığa çıkarılmadı. Ülkemizde iktidara yakın olan, AKP’yle iş tutan, devletin üst kademesinde tanıdığı olanlar işledikleri suçlardan
sıyrılma hakkı kazanmak istiyorlar. Bu olayda da Rabia Naz olayında olduğu gibi kötü kokular yayılıyor.
Gülistan’ın erkek arkadaşı olan kişinin de babasının polis olduğu ve Emniyet’in bu olayı örtbas etmeye çalıştığı yönünde duyumlar alıyoruz. Buradan iktidara ve Emniyet güçlerine açık çağrı yapıyoruz. Gençlerimizin, çocuklarımızın hayatlarını karartmayın. Hiçbir cinayeti örtbas etme çabasına girişmeyin. Biz tüm Türkiye olarak takipçisiyiz.
“GRUP YORUM DEVRİMCİLERİN TÜRKÜSÜ OLMUŞTUR”
Grup Yorum Türkiye devrimci hareketinin ve mücadele tarihinin onurlu simgelerinden biridir. Yaptıkları çalışmalarla emekçilerin, devrimcilerin, sazı sözü türküsü olmuştur. Direnişlerde, eylemlerde,
yeri geldiğinde cezaevlerinde kavganın ezgisini yaparak ülkemiz gençlerinin yüzünü sola dönmesine de hizmet etmişleridir.
Şunu da söyleyelim, tarih boyunca sanata, edebiyata, türküye, şarkıya engel olan, bunları hapsedenler adım adım bir faşist iktidara yol almaya çalışanlar olmuştur. Bugün Grup Yorum üyelerinin tutuklu olması, 200
günü aşan açlık grevine, ölüm orucuna mecbur bırakılmalarına karşı çıkmak faşizme karşı çıkmaktır.
Grup Yorum’la dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha duyuruyoruz. Grup Yorum’un talepleri derhal kabul edilmeli, iktidar sonuç alma şansı olmayan devrimci sanata düşmanlık politikalarından derhal vazgeçmelidir.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.