PİRHA – Asi-Der Başkanı Tevfik Usluoğlu, Suriye’deki katliama dair yapılması gerekenleri sıraladı. “Birinci talep, Alevi kurumlarının, soykırımın durdurulması için uluslararası barış gücünü Suriye’ye gönderilmesi konusunda harekete geçirmeleri gerekiyor” diyen Usluoğlu “Önce yaşam hakkının garantiye alınması gerekiyor” vurgusunu da yaptı.
Suriye’de HTŞ ve Türkiye’nin desteklediği SMO tarafından Alevilere yönelik katliamlar sürüyor. Binlerce sivilin katledildiği soykırım girişiminde Alevilere ait köyler boşaltıldı, şehirlerde ise ev ve iş yerleri yağmalandı.
Son süreçte kadınların kaçırılıp köle pazarlarında satıldığı Suriye’ye dair yaşananları Antakya, Samandağ ve İskenderun İlçeleri Kültür, Yardımlaşma, Dayanışma ve Çevre Gönüllüleri Derneği (Asi-Der) Başkanı Tevfik Usluoğlu ile konuştuk.
“Ruanda’dakinden dahi daha büyük bir soykırım mevcut” sözleriyle konuşmasına başlayan Usluoğlu, Suriye için acil yapılması gerekenleri anlattı. Tevfik Usluoğlu, son 3 hafta içerisinde sadece Hama şehrinde 20 köyün boşaltıldığına işaret ederek “Bahsettiğim bu köylere Suriye’nin farklı yerlerinden getirilen cihadist teröristler yerleştiriliyor ve demografik değişim sistematik olarak yapılıyor. Şunu ifade etmekte fayda var, sistematik bir şekilde bir Alevi soykırımı var” dedi.
“TALEBİMİZ, DEMOKRATİK VE UYGAR BİR SURİYE”
Asi-Der Başkanı Tevfik Usluoğlu, Suriye’deki katliamlarla ilgili en son Şeyh Gazel Gazel’in açıklamasının önemine vurgu yaparak şöyle devam etti:
“Manda döneminde Alevi devleti kurulduğunda Alevilere Lazkiye Müftülüğü verilmişti ve şu an Gazel Gazel, bir Alevi şeyhi olarak Lazkiye müftüsü olarak görev yapmaktadır. Şeyh Gazel Gazel, açıklama yaptığında kendiliğinden bir açıklama yapmaz, en azından 135 Alevi din insanının onayını alır ve bunun dışında avukatların, mühendislerin, doktorların, bilirkişilerin, kanaat önderlerinin onayını alarak bu açıklamayı yapar.
Şeyh Salih Mansur ise HTŞ militanları Ceble, Lazkiye hattına girdiklerinde, onlarla oturup yaptıklarıyla ilgili ‘Özellikle ‘domuz Aleviler’ demenizi kabul etmiyoruz. Bizler bu ülkenin asli unsuruyuz ve azınlık değiliz’ açıklamasını yapar. Şeyh Gazel Gazel açıklama yaptığında da Şeyh Salih Mansur, Şeyh Süleyman El-Ahmet, Şeyh Salih El-El Âli’nin torunları ve Avukat İsa İbrahim gibi birçok isim yanında yer aldı. Bu isimler özelikle Aleviler açısından temsiliyet probleminin aşılması ve muhatap alınacak liderliğin ortaya çıkması açısından anlamlıdır. Dolayısıyla Aslında Aleviler açısından bir liderliğin olduğu ve bu öncülüğün Şeyh Gazel Gazel’in ismi ile bütünleştiğini ifade etmekte bahis görmüyorum.
Şeyh Gazel Gazel açıklamasında üç unsuru öne çıkardı:
1- Alevi soykırımını durdurmak için derhal uluslararası barış gücü ile koruma.
2- Soykırım suçlarının yerinde tespiti ve suçluların hesap vermesi için bağımsız bir uluslararası heyetin görevlendirilmesi.
3- Uluslararası insani yardım için insani kurumların aktif olması ve bu yardımların hak sahiplerine ulaşması için uluslararası destek ve yardımlar için koridor açılması.
Ancak Alevi katliamları devam ederse, camilerden cihat çağrıları yapılarak Alevilerle ilgili, insanlık suçları sürdürülürse Alevilerin özerk ya da ayrılma hakkının baki olduğu da ifade edildi. Dolayısıyla bunları önümüze koyduğumuzda karar elbette ki Suriyelilerindir. Ama bizim cenahımızdan yorum yapmamız gerekirse öncelikli talebimiz tüm bölge ve insanlık adına adil, eşit, demokratik, özgür, ekolojik, cinsiyeti olmayan küresel çapta bir uygarlık, ülke ve bölge konseptinin öne çıkması idealimizdir. Demokratik Suriye içerisinde var olan tüm halkların eşit ve adil yaşaması ve öncelikli olarak ‘yaşam hakkının’ öne çıkması en zorunlu ve hayati talep olması gerektiği konusunda söylemimizi bir daha yenileyebiliriz. Çünkü Suriye’deki şu an en temel olan ‘yaşam hakkı’ problemidir. İnsanlar şu an katlediliyor ve işlerinden çıkardıkları için aç durumdalar. Sadece insanların evleri değil hayatları yağmalanıyor. Evler boşaltılıyor. İnsanlar katliamdan kaçmak için ağaçlık alanlara sığıyor. Ormanlar yakılarak insanlar katledilmeye çalışılıyor.
“HERKESİN BİR AN ÖNCE KATLİAMA MÜDAHİL OLMASI GEREKİR”
Suriye’deki katliama karşı tüm dünya kamuoyunun ses çıkarması gerektiğini söyleyen Tevfik Usluoğlu, değerlendirmesine şu cümlelerle devam etti:
“Uluslararası kamuoyundaki yetkililerin, ülkemizdeki ilerici güçlerin, demokratların, vicdanı olan herkesin bir an önce müdahil olması insani bir zorunluluktur. ‘Bugün Suriye’de bir Alevi soykırımı var ama yarın ne olacak?’ diye bir soru sorduğumuzda mesela Şam Süryani Katolik Başpiskoposu Yohanna Cihad Battah, bu konuda bir açıklama yaptı. Alevilere karşı işlenen insanlık suçunun ‘Allah-u Ekber’ gibi dini sloganlar altında gerçekleştiğini vurguluyor. Suriye’de bir soykırım var ve Süryanilerin hatta tüm Hıristiyanların da ciddi risk altında olduklarını ifade etti. Katliam ve soykırım riskinin yüksek olma kaygısı açıklaması tarihsel gerçeklere bağlamakta ve bu coğrafyada ötekileştirilen halkların onlarca defa soykırımdan geçtiklerini ifade edebiliriz.”
SURİYE’NİN DEMOGRAFİK DEĞİŞİMİ!
Suriye’de sadece Alevilerin katledilmediğini de vurgu yapan Tevfik Usluoğlu “Suriye savaşı başladığından bugüne kadar Araplar, Türkmenler, Kürtler, Süryaniler Ermeniler, Aramiler de katledildi ve bu katliamlar sistematik bir şekilde sürdürülmektedir. Bunun temel nedeni ise bölgedeki zenginliklerin yağmalanmasıdır. Suriye halklarının bugüne kadar elde ettiği kazanımların yok edilmesidir aslında. Net konuşmak gerekirse, sahildeki hastaneler, fabrikalar, her şey sökülerek bu süreçte İdlip’e taşındı. Örneğin İsrail eliyle vatandaşlık ve nüfus müdürlüğü, tapu genel müdürlüğü, göç idaresi ve pasaport idaresi yok edildi. Aslında Suriye’de bir demografik değişimin sistematik olarak hesaplandığını söyleyebilirim” dedi.
DEMOGRAFİK DEĞİŞİM ÇABASI!
Tevfik Usluoğlu, Suriye savaşı başladığından bugüne kadar Alevilerle birlikte Araplar, Türkmenler, Kürtler, Süryaniler, Ermeniler ve Aramilerin de katledildiğini söyledi. Usluoğlu, katliamlar sistematik bir şekilde sürdürüldüğünü belirterek şunları kaydetti:
“Katliamların temel nedeni ise bölgedeki zenginliklerin yağmalanmasıdır. Suriye halklarının bugüne kadar elde ettiği kazanımların yok edilmesidir aslında. Net konuşmak gerekirse sahildeki hastaneler, fabrikalar, her şey sökülerek bu süreçte İdlip’e taşındı. Örneğin İsrail eliyle vatandaşlık ve nüfus müdürlüğü, tapu genel müdürlüğü, göç idaresi ve pasaport idaresi yok edildi. Aslında Suriye’de bir demografik değişimin sistematik olarak hesaplandığını söyleyebilirim.
Bilinçli bir şekilde Esatfobi geliştiriliyor. Bu durum bilinçli bir şekilde Alevi fobinin geliştirilmesine dönük kullanılan bir söylemdir. Nitekim Alevilere dönük soykırım, ‘Esad artığı güçlere dönük operasyon’ ifadesi ile gerçekleştiriliyor.”
“ULUSLARARASI KAMUOYU MÜDAHİL OLSUN”
Tevfik Usluoğlu, Alevilere dönük katliamın başka halklara da evrilebileceği uyarısını yaparak şöyle devam etti:
“Derhal uluslararası kamuoyunun müdahil olması, Alevi kurumlarının, demokratik kitle örgütlerinin ve dünyadaki tüm kamuoyunun sürece müdahil olması ve Alevilerin bu soykırımdan bir an önce kurtulması gerekiyor. Çünkü Aleviler üzerinde bu soykırım sürdürüldüğü takdirde emin olun başka halklar da katledilecektir. Çünkü Suriye’deki savaş başladığında bu yapıldı, bundan sonra da yapılma ihtimali var. Bu durum sadece Suriye’ye değil Irak, İran, Türkiye’ye de sıçrayabilir. Komşu da yanan ateş burayı da yakar.”
“KAMUOYU DESTEĞİ ÇOK ZAYIF”
Tevfik Usluoğlu, katliamlara karşı Alevi hareketinin yapması gerekenlere de değindi. Öncelikli olarak uluslararası barış gücünün Suriye’ye gönderilmesi gerektiğini söyleyen Usluoğlu şu cümlelere yer verdi:
“Bugün Avrupa ülkeleri özellikle bu göç politikalarının yanlışlarından kurtulmak için Suriye’nin başına getirilen HTŞ ile anlaşma halindeler. Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki radikal İslamcı bir yönetimin ne Suriye’de ne de bölgede demokratikleşme ve halkların geleceğini güvenceye alma ihtimalinin olmayacağını net olarak ifade edebiliriz. Onun için Alevi kurumlarının ya da demokratik kurumların, uluslararası kamuoyu üzerinden baskı kurması ve bu baskılarla soykırımının durdurulması için uluslararası barış gücünü Suriye’ye gönderilmesi konusunda harekete geçirmeleri gerekiyor. Birinci talep bu olmalı. Çünkü önce yaşam hakkının garantiye alınması gerekiyor. Bu durum şu ana kadar başarılamadı. Çünkü şu an çok zayıf bir kamuoyu desteği söz konusu. Gerek Alevi kurumları gerek dünya kamuoyu bu meseleye gerekli duyarlılığı ve desteği vermedi. Bu durum Türkiye’de de geçerli. Sosyal medyada, televizyonlarda, eylemlerde yani her alanda Suriye’de bir Alevi soykırımının olduğunu ifade edip devletler üzerinde baskı kurmamız gerekiyor. Şu an Suriye’de 171 bini Suriye dışından gelen yabancı cihadis terörist var. Son dönemde 25-30 bin teröristin daha Suriye’ye getirildiği iddiaları dolaşıyor. Kısa vadede kamuoyunun öncelikle bunları etkisiz hale getirmesi gerektiğini ifade etmekte fayda var. Yürütülen algı operasyonunun durdurulması için kamuoyu baskısı arttırılıp Suriye hakikatinin doğru bir şekilde anlatılarak insani duyarlılığın öne çıkarılması gerekiyor.
Toplumsal anlamda birçok sorun olduğu gibi bölgede ve dünyada bir Alevi sorunu var ve bu sorun çözülmeden bölge ve dünyadaki demokratik mücadelenin sonuç almasının mümkün olmadığını ifade edebilirim. Alevi sorunu eşittir bir demokrasi sorunudur. Onun için Alevi olmayanların ve Alevi olanların bu meseleye duyarlılık gösterip demokratik bir dünya için bu konuda duyarlılık göstermeleri gerektiğini bir daha ifade etmek istiyorum.”
Eren GÜVEN / İSTANBUL
Yoruma kapalı.