PİRHA- Kızıldeli Ocağı Yol Hizmetkarı Mustafa Sazcı, okullara imam atanmasına tepki gösterdi. Sazcı, “Siyasal iktidarın İslam’ın kalıpları içerisinde bir eğitim formatını topluma dayatarak; Türk, Sünni, Hanefi, erkek ve heteroseksüel bireyler dışında kalan bütün halkın hayatını yaşanmaz hale getirmek istiyor” dedi. Sazcı ciddi şekilde laiklik kavgasının verilmesi gerektiğini kaydetti.
AKP iktidarında eğitim politikaları, büyük oranda dini eğitim ve ‘tek din-mezhep’ öncelenerek oluşturuldu. Öğrencilerin ve velilerin tercihlerini görmezden gelen eğitim politikaları nedeniyle dini eğitimin ağırlığı, hemen her yıl katlanarak arttı.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından imzalanan, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” kapsamında okullara “manevi danışmanlık” hizmeti adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi atanıyor. İlk olarak Eskişehir ve İzmir’de okullara atamalar yapılırken, proje kapsamında tüm illere buna benzer atamaların yapılması planlanıyor. Projeye eğitimciler, veliler ve demokratik kamuoyu tepki gösterirken, birçok kentte eylemler yapılıyor.
Kızıldeli Sultan Ocağı Yol Yürütücüsü Mustafa Sazcı, okullara imam atanmasını PİRHA’ya değerlendirdi.
“ANADOLU’DA YAŞAYAN MİLYONLARCA HALK YAŞANMAZ HALE GETİRİLDİ”
Çocukların ÇEDES ve benzeri projelerle hedef alınmasına tepki gösteren Mustafa Sazcı, “1980 yılından bugüne siyasal faaliyet yürüten hükümetlere baktığımızda Anadolu coğrafyasında yaşayan Türk, Sünni, Hanefi, erkek ve heteroseksüel bireyler dışında milyonlarca halkın hayatını yaşanmaz bir hale getirmek için faaliyetlerini yürüten bir iktidar siyasal rejim ve bu egemen yapının kazanımına odaklanmış bir siyasal yapı söz konusu. Tıpta da olduğu gibi bir sorunu tesis etmek, ardından tedaviye odaklanmak gerekiyor. Teşhisi yapılmamış bir şeyin tedavisi maalesef olmuyor. Özellikle 2000’li yıllarda AKP iktidarının kullandığı bir slogan vardı, bu slogan “Kindar ve dindar nesiller yetiştireceğiz” şeklindeydi. Biz bunu ilk başta sanki AKP’nin gençlik örgütlenmeleri ile birlikte bu faaliyetlerin yürütüleceğini düşündük ve yanlış bir tahlil yaptık. Aksine iktidar bunu toplumun tabanına yaydı” diye belirtti.
“TÜRKİYE’DE LAİKLİK KAVGASI VERİLMELİDİR”
AKP iktidarının siyasal İslam’ında boşluk tanımadığını söyleyen Sazcı, “Siz bir adım geri attığınızda size 2-3 geri adım attırmayı becerebiliyor. Yürütülen mücadelede ve bulunduğunuz noktada laikliği ve sekülerizmi aslında mücadelenin mihenk noktası haline getirerek, kesintisiz bir şekilde bu ülkede laiklik ve sekülerizmin mücadelesini vermek zorundayız. Türkiye’de gerçekten ciddi bir şekilde laiklik kavgası verilmelidir. Çünkü Türkiye’de bulunan Hanefi kalıbına sığmayan kitlelerin tek yaşam sigortası laikliktir” dedi.
“BİZDEN OLMAYANLARLA İLETİŞİM KURMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUZ”
Yapılan eylem ve etkinliklerde “Türkiye laiktir laik kalacak” ifadesinin doğru olmadığına vurgu yapan Sazcı, “Maalesef ki sloganlara indirgediğimiz zaman, 1 Mayıslarda ve diğer yürüyüşlerimizde, eylemlerimizde, basın açıklamalarımızda, “Türkiye laiktir laik kalacak” ifadelerini kullanıyoruz. Ancak Türkiye siyasal tarihini tahlil ettiğimizde göreceğimiz gerçeklik Türkiye’nin hiçbir zaman laik olmadığı. Ancak laik olması gereken bir ülke olması gerektiğini vurgulamak mücadeleyi de buraya oturtmak gerekiyor. Alevilerin yapabileceği elbette ki çok şey var. Yalnızca Alevilerin yaptığı mücadele nihayetinde toplumun diğer kesimlerini etkilemeyecekse, yıllardır vermiş olduğumuz eşit yurttaşlık mücadelesi gibi sönümlenecektir. Çünkü yıllardır biz eşit yurttaşlık için kendi sesimizi çıkarmaya çalışıyoruz, çabalıyoruz. Eşit yurttaşlık mücadelemiz, toplumun diğer kesimlerinin etkisi olmadığı için mevzi kazanamıyor. Mevzi kazanamamasının tek sebebi gerçekten biz bizden olmayanlarla iletişim kurmakta güçlük çekmemiz. Türkiye siyaseti de özellikle laik, seküler hatta mücadele eden siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları olmak üzere kendilerini gerçekten mücadele edebilecekleri konforlu mevcut alanlara çektiler. Aksine bu mücadele Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde değil, Antalya’nın Kepez ilçesinde verilmeli” diye ifade etti.
“2023 SEÇİMLERİNDE ENDİŞELİ LAİKLERİN SORUNLARI GÖRÜLMEDİ”
Alevilerin bulunduğu alanlarda yerelleşemediğine dikkat çeken Sazcı, “Bulunduğumuz alanlarda bu mücadele elbette ki yalnızca Alevilerin yürüteceği mücadele olmamakla birlikte toplumun diğer kesimleriyle ortaklaşabilecek yeni bir platform, yeni bir mücadele alanının ya da mücadele hattının oluşturulması elzemdir. Bir diğer acı bir nokta ise, Enes Kara, üniversiteli öğrenci intihar etmek zorunda kaldı. Tarikat yurdunda kaldığı süreçte. Onun dışında Mehmet Salih Tuğrul Antalya’da Akdeniz Üniversitesi’nde okuyan bir canımızdı yanılmıyorsam hukuk veya tıp öğrencisiydi. Bulunduğu yurtta yurt görevlisi tarafından kafası kesilerek katledildi. Ancak o günlerde şunu gördük: Türkiye siyasetinde güya laikliğin savunucusu olan siyasal İslamcı iktidara karşı laiklik mücadelesi verdiğini iddia eden bazı siyasal partiler o günlerde oy kaygısı nedeniyle sessiz oldular. Yani laiklik o günlerde rafa kaldırıldı diyebiliriz. 2023 seçimlerinde endişeli muhafazakârlar diyerek muhafazakârları incitmemek üzerine kurgulanan angajmanda aslında endişeli laiklerin sorunları görülmedi” diye belirtti.
Sazcı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“2023 seçim hazırlıkları sürecinde şu ifadeler sürekli kullanıldı: Endişeli muhafazakârlar! Türkiye siyaseti hep o endişeli muhafazakarları incitmemek üzerine kurgulandı. Bugün Türkiye’deki en büyük tehlike endişeli laikler. Endişeli laiklerin sorunlarını taleplerini göz önünde bulundurmayan hiçbir siyasal hareketin de başarıya ulaşmayacağını düşünüyorum. Bugün nasıl mevzi kaybediyorsak ve de AKP iktidarı nasıl güçleniyorsa bizlerin laikliği gerçekten rafa kaldırarak, laikliği paspas ederek daha fazla mevzi kaybedeceğimizi ve mevcut bulunduğumuz güçten de düşeceğimize inanıyorum.”
“LAİKLİĞİ SADECE EĞİTİM VE EŞİT YURTAŞLIK MÜCADELESİ İLE BİR TUTMAMAK LAZIM”
Şeriatın ayak seslerinin değil, şeriatın kendisinin geldiğini ifade eden Sazcı, “Laiklik meselesini sadece eğitimle alakalı veya Alevilerin eşit yurttaşlık hakkını alması ile bir tutmamak gerekiyor. Türkiye siyasetine baktığımızda, gerçekten bir şeriat düzeni yavaş yavaş getirilmeye, dayatılmaya, çalışılıyor. Eskiden Anıt Kabir’e giden bir teyze şeriatın ayak sesleri geliyor dediğinde belki anlayamadık veya İzmirli laik teyze heyecanlanmış diyorduk. Gerçekten şu süreçte gördüğümüz şeriatın ayak sesleri değil, şeriatın kendisinin geldiğini görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, mevcut siyasal partilerin içerisinde bulunduğu durum, siyasal partilerin tarikatlarla seçim pazarlığına oturması, kendilerini kısmen laik olarak ifade eden partiler de dâhil laikliği gerçekten rafa kaldırarak cemaatlerle, tarikatlarla hala oy pazarlıklarına girmesi durumunun yaşanmasına bir örnektir” dedi.
“ANTALYA’DA SEÇİMLERİ SÜLEYMANCILAR BELİRLER”
Antalya’nın Manavgat ilçesinde seçimleri Süleymancıların belirlediğini vurgulayan Sazcı, “Antalya’da da seçimleri yine Süleymancılar belirler. Süleymancılarla oturmayan pazarlık yapmayan parti kazanamaz böyle bir siyasal hat oluşturuldu, O tarikatların herhangi bir talebi anında kabul edilebilir duruma geldi. Anayasal olarak yasal olmamalarına rağmen bugün Antalya’da rahat rahat örgütlenmelerini yapabiliyor, çeşitli yurtlar açabiliyorlar. Mesela Manavgat’ta tarikat yurtları var. Ben bir Alevi genci olarak devlet yurduna alınmadığım süreçte özel yurda başvurdum özellikle bana söyledikleri tek şey şu. Etkinliklerimiz oluyor, sohbetlerimiz oluyor, muhabbetlerimiz oluyor dâhil olursan gelebilirsin. Böyle bir hat oluşturulmuş ve Alevi gençleri de dâhil olmak üzere kendini laik olarak tanımlayan sol sosyalist olan gençler dahi bu tarikat yurtlarına mecbur kalıyor” diye belirtti.
“BU ÜLKEDE ENDİŞELİ LAİKLER SORUNU VAR”
Özel ve resmi KYK yurtlarında da danışmanlık adı altında Diyanetten hoca atandığına da dikkat çeken Sazcı konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Devlet yurtları elbette ki geçmiş dönemlerde bugüne nazaran biraz daha iyiydi ancak tarikat yurtlarından farklı bir yurt modeli yok. Bugün bütün KYK yurtlarına imamlar atanıyor. Biz bunlara ses çıkartmadığımız sürece AKP iktidarı bugün ilkokullara, ortaokullara, liselere din görevlilerini tayinini devam ettirecek. Bu yaşanan durum bizim bu mücadelede ne kadar mevzi kaybettiğimizin bir şekilde kanıtıdır. Bu süreci önlemek için ancak ortak bir mücadele hattı örülmeli. Bunun için farklılıklarımızı bir kenara bırakarak toplumun hayat sigortası, yaşam sigortası olan laikliğin savunuculuğu konusunda ciddi bir mücadele, ciddi bir kavga verilmeli. Bu kavgada hiçbir zaman oy kaygısına düşülmemeli. Bu ülkede artık endişeli muhafazakârlar sorunu değil, endişeli laikler sorunu var.”
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
İLGİLİ HABERLER:
> -Veli-Der Şube Başkanı Aydın: Okullara imam atanmasına güçlü şekilde karşı koymalıyız-VİDEO
> -‘Okullara imam atanması bilimsel, laik eğitimi ortadan kaldırır’-VİDEO
> -‘Dincilik giderek kurumsallaşıyor, itirazları yükseltmek lazım’-VİDEO
> -‘İmamlar camilere dönsün, okulların psikolojik danışmana ihtiyacı var’- VİDEO
> -‘Hükümetin temel hedefi adım adım şeriata gitmek’- VİDEO
> -‘Okullara imam atanmasına karşı mitingler yapacağız, hukuki süreç başlatacağız’-VİDEO
> -‘Laiklik adına okullara imam atanmasına karşı ortak bir mücadele verilmeli!’
> ‘Okullara imam atanması herkesi Türk ve Müslüman yapma projesidir’-VİDEO
> ‘Eğitimin görevi inanç aşılamak değil, çocuklarınızı imamlara teslim etmeyin’- VİDEO
Yoruma kapalı.