PİRHA – Şahkulu Sultan Dergahında yapılan panelde ‘Yaşar Kemal romanlarında Aleviler ve Alevilik’ başlığı değerlendirildi. Akademisyen Çiğdem Boz, Yaşar Kemal’ kitaplarındaki Alevi vurgusunun yoğunluğuna dikkat çekerken, Doç. Dr. Cemal Salman ise Kemal’in, Alevilikten yoğun bir şekilde beslendiğini vurguladı. Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya da Yaşar Kemal’in, doğrudan Alevi mirasları içerisinden unsurlar anlattığını söyledi.
Şahkulu Sultan Dergahı Vakfı tarafından yapılan kültür ve sanat buluşmalarının bu haftaki konusu ‘Yaşar Kemal romanlarında Aleviler ve Alevilik’ oldu.
Panelin konuşmacıları arasında Prof. Dr. Çiğdem Boz, Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya ve Doç. Dr. Cemal Salman yer aldı.
Programın açılışını Yazar Ayhan Aydın yaptı. “Aydınlık yolumuzu hiç karartmadan yol alacağız” diyen Ayhan Aydın, konuşmasında Şahkulu Sultan Dergahının tarihsel rolüne de değindi.
Panele katılanlar arasında Yaşar Kemal’in eşi Ayşe Semiha da yer aldı. Salonu selamlayan Semiha, “Burası Yaşar Kemal’in bir dost mekanı. Sizlerle birlikte olmaktan ötürü çok mutluyum” dedi.
“PANELİ SURİYE’DE ZULME UĞRAYANLARA ATFEDİYORUM”
Prof. Dr. Çiğdem Boz, ilk sunum yapan isim oldu. Akademisyen Boz, konuşmasında Suriye’de devam eden Alevi katliamına da değinerek ‘Yaşar Kemal romanlarında Aleviler ve Alevilik’ konferansına nasıl karar kılındığını şu cümlelerle anlattı:
“Aleviler, bin bir renkli halıdaki motiften birisi. Yaşar Kemal, özellikle bizim gibi topluluklara ‘halının altına silinen bir toplum olmayın’ diyor. Toplumu anlamaya çalışan toplum bilimciler olarak Yaşar Kemal, bizlere önemli doneler veriyor. Romanlardan, edebiyattan akademik çalışma çıkarmamız nedeniyle eleştiri de alıyoruz evet. Alevi nefreti gerçeği de mevcut. Çok uzak değil, şu an sınırımızda dahi Aleviler katlediliyor. O nedenle bizlerin Aleviliği konuşmamız lazım. Bu nedenlerle bu paneli rızalığınız varsa Suriye’de zulme uğrayanlara atfetmek istiyorum.”
YAŞAR KEMAL’İN KİTAPLARINDA GEÇİM BİÇİMLERİ
Prof. Dr. Çiğdem Boz, sunumunun devamında “Ben Bu Dağın Maralıyam: Alevilerin geçim biçimlerini Yaşar Kemal romanlarında aramak” başlığını değerlendirdi. Çiğdem Boz, konuşmasında şunları söyledi:
“Geyik avının bir laneti var. Geyik ne zaman gözden düşüyor diye baktığımızda, bunun erkekleşmeyle alakası olduğunu söylemek mümkün. Alevileri de bu dağın maralı olarak gördüm. Hep bir kırımdan kaçan, ince olup aynı zamanda zayıftırlar şeklinde bir bağ kurdum. Aralarında bir bağ var.
Yaşar Kemal’in kitaplarında Tahtacılar, Abdallar, ağıtçı kadınlar, hayvancılık, balıkçılık yapanlar da var. Yoğunluklu geçim kaynağı olarak tarımla uğraşanları görürüz. Mevsimlik işçileri, pamuk toplayanları görürüz. Çok özel bir geçim kaynağı olarak Sarız bölgesindeki, Binboğalar tarafında kökçülük işini de görüyoruz. Çok ağır ve zahmetli bir iş.
Bir diğer geçim kaynağı olarak da eşkiyalar karşımıza çıkıyor. Yaşar Kemal kitapları denilince ilk akla gelen geçim kaynaklarından birisi de bu oluyor. Ama kitaplarda bir tane Alevi eşraf da buldum. Musa Kazım Ağa… Alevi olduğunu 12 yüzüğünden anlıyoruz. Girit’e gitmeden önce pir ocağından olduğunu söylüyor. Dolayısıyla toparladığımızda Musa Kazım haricinde bir zengin Aleviye rastlamadık. Zanaatları olduğunu biliyoruz ancak şehirlerde bu zanaatlar işe yaramıyor.
Yaşar Kemal kitaplarını okuduktan sonra, Alevi ocaklarının zanaatlara göre ayrıldıklarını bilmiyordum, bunu fark ettim. Davulcular Ocağı, Kavalcılar ocağı gibi…”
“YAŞAR KEMAL, ALEVİLİKTEN BESLENMİŞTİR”
Doç. Dr. Cemal Salman ise “Âşık, Ocak, Ziyaret: Yaşar Kemal’de kırsal Aleviliğin kutsalları” başlığını değerlendirdi. Akademisyen Salman, sunumunda şunları söyledi:
“Elime aldığım ilk kitap ‘Sarı Sıcak’ oldu. Bilmediğim dünyadan büyülü hikayeler okudum. Aleviliği edebiyatın bir yerine yerleştirecek olursam bu şiir ile olur. Yaşar Kemal de Aleviliği duvara işleyen bir tasvir vardır. Her bir kelimeyi nakşeder, iştah ve içtenlikle anlatır. Yaşar Kemal’le ilgili toplam 97 makale yazılmış ancak Alevilerin var-yok haliyle uğraşmak mı istememişler bilemiyorum. Yaşar Kemal, ‘Aleviler çok zulüm gördüler. O nedenle onları çok sevdim’ diyor.
Benim Yaşar Kemal’den seçtiğim kutsallar; aşıklar, ocaklar ve ziyaretler… Bunların üçü ‘Alevilikte kutsal nedir?’ sorusunun da karşılığını veriyor.
‘Aşık’ dediğimiz bazı yerlerde ‘Zakir’ ve ‘Hakk aşığı’ olarak da geçiyor. Alevilikte bağlama, öylece ele alınıp çalınan bir saz değildir. Alan araştırması yaptığım yıllarda Sivas Yıldızeli’nde bir dede ile tanıştım. Aynı zamanda aşıklık da yapıyordu. Soyadımın ‘Salman’ olduğunu söylediğimde uzunca bir şiiri ezbere okumuştu. Yani bir tablete ya da ekrana bakma hali yoktu.
Alevilikte ziyaretleri öylesine bir yer olarak görmüyoruz. Doğanın da bir ruhu olduğuna inanan; belki bir ağaç, belki ulu birinin yatırı da kutsal olabilir. Yıldızeli’nde alan araştırması yaptığımda 44 kutsal mekanı olduğunu not etmiştim.
Yaşar Kemal’in kitaplarında adında ‘Alevi’ geçmese bile Alevi ritüellerini okursunuz. Binboğalar Efsanesi’nde örneğin semah dönenler var.
Yaşar Kemal de aşık olmayı çok istermiş. Hikayelerinde aşıklığı, dengbejliği kutsallıkla anlattığını görüyoruz.
‘İnce Mehmet’ bahsettiğim tüm temaların en çok işlendiği kitaptır. ‘Sefil Ali’ figürü örneğin… Kırkgöz Ocağı çok derin anlatılıyor örneğin. Özetle şunu diyebiliriz; adı konulsun ya da konulmasın, Yaşar Kemal Aleviliğin sözünden, sesinden beslenmiştir.”
“KUTSALINIZ YOKSA SİZ DE YOKSUNUZ”
Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya: “Dağın Öteki Yüzü ve Binboğalar Efsanesi: Kutsalın gücü, kutsalın göçü” başlığı altında sunum yaptı. “Yaşar Kemal külliyatı Aleviler tarafından hep kaçırıldı” diyerek söze başlayan Yalçınkaya, şunları söyledi:
“Kutsalın göçü nereye göçtü? Kutsal ile temas, bir anlamda ölümle temastır. Kim kutsalın kendisi haline gelmişse ölmüştür. Kutsal olan ölmek zorundadır. Aleviler, kendi kutsallaştırdıklarıyla kişisel düzeyde ilişki kurarlar. Örneğin Haydar Usta ‘Beni Allaha rezil etmeyin. Allah benim babamın oğlu mu?’ diyor. Allaha beddualar ediyor. Yani Allah ile ilişkisi böyle yani. Bireysellik, bedduayı da içeriyor. Tanrı ile ilişki, bizim bütün deyişlerimizde Yaşar Kemal’in kitaplarında anlattıklarıyla birebir aynıdır. Yaşar Kemal’in doğrudan Alevilerin adını zikrederek anlattığı kitap Binboğalar Efsanesidir.
Yaşar Kemal’in kitaplarında bütün kutsallıklar yerseldi. Ama göksel unsurlar da vardır tabi. Bizde göksel unsur olarak ay ve güneş vardır. Güneş anadır, baba ise aydır. Bugün halen Kürt coğrafyasında güneşe doğru dua edilir. Yaşar Kemal, doğrudan Alevi mirasları içerisinden unsurlar anlatıyor.
Yaşar Kemal’in kitaplarında en az görülen kutsal nesnelerdir. Kutsalınız yoksa siz yoksunuz. Peki bizim kutsalımızın Sünniliğin içinde ne işi var? Alevilerin kutsallık anlayışı Sünnilerin kök anlayışından kök olarak daha eskidir. Dolayısıyla kutsalı olmayanın dini çalışmaz. Her din ikiye bölerek çalışır. Kutsallık iki uçludur; negatif ya da pozitif… Ama Sünni kutsalın sadece Allah’ı vardır. Sünni Ortodoks, Aleviliğin sapmasıdır. Kutsal, bugün bizden Sünni topluluklara doğru göçüyor. Çocuklarımıza, dedelerimizin hikayelerini ‘batıl inanç’ olarak anlatırsanız kendi kutsalınızı terk etmişsiniz demektir.”
Programın sonunda Dede Ali Doğan, Yaşar Kemal adına verilecek lokma için gülbeng okudu.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.