Konsensus’un sahibi ve Genel Müdürü Murat Sarı, olası referandum sonuçlarını değerlendirdi.
Kamuoyu araştırma şirketi Konsensus’un sahibi ve Genel Müdürü Murat Sarı, başkanlığı öngören anayasa referandumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Referandumda ‘hayır’ çıkması durumundan AKP+MHP bloğunun erken seçime gideceğini ifade eden Sarı, ‘evet’ durumunda ise, “Seçim Sistemi Yasası” ve daha sonra “Siyasi Partiler Kanununda” değişiklik” yapılacağını söyledi.
HDP’nin referandumda kilit rol oynadığını savunan Sarı, “HDP seçmeninin referandumda oy kullanması ise “Hayır Eğiliminin” işine yarıyor. Kaldı ki bir hayır kampanyası düzenlemesi ise bugün “hayır” vermeyi düşünen MHP tabanını “evet” eğilimine yönlendirebilir. Karışık bir denklem. İşte bu yüzden, her iki taraf için de “bıçak sırtı” giden referandumda HDP tabanı kilit faktörlerden biridir” değerlendirmesinde bulundu.
Kamuoyu araştırma şirketi Konsensus’un sahibi ve Genel Müdürü Murat Sarı, BirGün’den Meltem Yılmaz’ın sorularını yanıtladı.
»Anketlerin ağırlıklı olarak manipülasyon amaçlı kullanıldığı bir ortamda, tarafsız anketlerinizle dikkat çekiyorsunuz. Anayasa referandumuna ilişkin öngörünüz nedir?
Referandum sonucunu önümüzdeki iki ay içerisinde gerçekleşecek olan kampanyalar belirleyecek gibi. Sürdüreceği kampanya daha başarılı olan eğilim referandumda ipi göğüsleyecek. Bugün için baktığımızda “evet” ve “hayır” oy oranları neredeyse aynı.
Anketlerde “kararsızım” cevabını verenlerin oranı da oldukça yüksek. Özellikle yüzde 12 oranında bir kesimin” referanduma kadar fikrim değişebilir” demesi biz araştırmacıların tahmin konusunda işimizi zorlaştırıyor. Bu yüzde 12’nin, yüzde 37’si “evet”çiler, yüzde 58’i “hayır”cılar ve yüzde 5’i de oy kullanmaya gitmeyeceğini belirten seçmenlerden oluşuyor. Bu kitlenin ne yöne kayacağı referandum sonucunu etkileyecektir.
AKP seçmeninin ne kadarı evet diyor?
1 Kasım 2015’te AK Parti’ye oy veren seçmenler arasında “evet” oyu vereceğini belirtenlerin oranı yüzde 80’ler düzeyinde, “hayır” oyu vereceğini belirtenlerin oranı ise yüzde 10’lar düzeyindedir. Yüzde 10’luk bir kesim ise kararsız.
»AKP içindeki kararsızlar neden kararsız?
AKP içindeki kararsızlar ile CHP içindeki kararsızların oranı hemen hemen aynı. Çünkü seçmen, parti bazında düşünmüyor, geleceğini düşünüyor. Referanduma partiler üstü bir bakış açısıyla bakıyor. İşte bu nedenle AKP seçmeni de gelecek kaygısı nedeniyle kararsız kalıyor.
“HAYIRCI’LARIN HEDEFİ MHP SEÇMENİ OLMALI”
MHP seçmeni açısından durum nedir?
1 Kasım 2015’te MHP’ye oy veren seçmenin yüzde 25’i Referandum’da “evet” oyu vereceğini belirtirken, “hayır” oyu vereceğini belirtenler yüzde 55 düzeyindedir. MHP tabanının yüzde 20’si ise daha kararını vermemiş gözükmektedir. Özellikle MHP seçmeninin çoğunluğunun oyunun renginin kahverengi olması, MHP yönetiminin tabanına daha henüz neden “evet” dediğini anlatamamasından kaynaklanmaktadır. Vatandaş 1 Kasım 2015’te AK Parti’ye iktidar görevi verirken MHP’ye de muhalefet görevi vermiştir. Bugün “hayır” oyunun savunucuları MHP hariç diğer muhalefet partileridir.
Bu tabloya bakarak, “Hayır” oyunu savunanlar için öncelikli hedefin MHP seçmeni olduğunu mu düşünmeliyiz?
Evet. Çünkü AK Parti bundan yaklaşık 1 yıl önce yapılan genel seçimlerde yüzde 50 eşiğini aşamamıştır. AK Parti’nin bu eşiği aşabilmesi için yanında, oy potansiyeli yüksek olan bir diğer partiyle bu seçime girme zorunluluğu vardır. Fakat AK Parti’nin MHP ile yaptığı bu referandum koalisyonu AK Parti tabanında da düşük bir oranda olsa da “evet” oyu verecek seçmen kaybına uğramasına sebep olmaktadır. Fakat bütün bunların yanı sıra AK Parti ve MHP’nin 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası koalisyon hükümetini kuramamış olmaları da özellikle MHP seçmeni bazında çekimserliği ve hayırların artmasına sebep olmaktadır.”Bu aşamaya gelecektik neden o zaman AK Parti ile hükümeti kurmadık” sorusu MHP seçmeninin kafasını karıştırmaktadır.
“Evet” eğilimi için en önemli dezavantajlardan bir diğeri ise MHP tabanının, AK Parti karşısında muhalefetin savunduğu bir siyasi fikrin veya adayın etrafında kolayca kümelenebilmesidir. Bunun en güzel örneği Belediye seçimleridir. Örneğin İstanbul’da bir önceki genel seçimde yüzde 12’ler düzeyinde oy alan MHP, en son yerel seçimlerde yüzde 4’ler düzeyine düşmüş, sonra tekrar yüzde 10’ların üzerine çıkmıştır. İstanbul’da, genel seçimlerde yüzde 30’lar düzeyinde olan CHP oyları ise en son yerel seçimde yüzde 40’a yükselmiştir. Anketler göstermektedir ki CHP’nin yerel seçimlerdeki bu yükselişinde MHP genel seçim seçmeninin azımsanmayacak önemde payı vardır.
‘HAYIR KAMPANYASI KAPSAYICI OLMAK ZORUNDA’
Referandum öncesi muhalefetin yürüteceği kampanyanın başarılı bir sonuç vermesi için en önemli gereksinim nedir? AKP’nin kullandığı gibi, milliyetçi söylemlere oturtulmuş bir kampanya mı yoksa bunun bir rejim değişikliği olduğunu vurgulayacak bir kampanya mı daha etkili olur?
Muhalefetin yürüteceği kampanya kapsayıcı olmak zorunda. Paketin tümüne karşı çıkmak yerine vatandaşın onaylamadığı maddelere yoğunlaşarak kampanyayı bu maddeler üzerine kurmaları kendilerine puan kazandıracaktır. Bu onlara yapılan değişiklikleri çarpıtma eleştirilerine uğramadan aynen metindeki gibi anlatmalarını sağlayacaktır. Örneğin eğer vatandaş tarafından onaylanmıyorsa “Cumhurbaşkanına Bütçe yapma yetkisi verilmesini” sertleşmeden incitmeden vatandaşa anlatmalılar. Tam tersi bir örnek ise eğer seçmen tarafından onaylanıyorsa “Cumhurbaşkanının devletin başı olması” değişikliğini eleştirerek gündeme getirmeleri kendilerine puan kaybettirecektir.
CHP seçmeninin kimi seçimlerde olduğu gibi, bu referandumda da sandığa gitme oranının hayal kırıklığı yaratma ihtimali var mı?
CHP’lilerin sandığa yüksek katılımla gitmesini bekliyorum. Gözlemlediğim kadarıyla, CHP örgütü diğer seçimlere nazaran daha yüksek düzeyde motive olmuş durumda. Cumhuriyet’ten yana ulusal hassasiyetleri olduğu bilinen CHP’liler, parti yönetiminin bu değişiklikler “rejim değişikliğine yol açar” söylemi sonrası kenetlenmiş durumda. Referandumda, sayısal bazda en az fireyi verecek parti CHP.
Özellikle HDP’li vekillerin TBMM’deki görüşmelere belirli bir aşamadan sonra protesto edip katılmamaları, akıllarda “HDP acaba 12 Eylül 2010 referandumunda olduğu gibi sandığa gitmeyerek çekimser mi kalacaklar” sorusunun oluşmasına sebep oluyor. Bu da CHP’yi “Hayır” eğiliminde yalnızlaştırıyor. Fakat görünen odur ki bu yalnızlık CHP’nin oy potansiyelinde yükselmeye sebep oluyor. Kısacası CHP’li seçmenin sandığa gidip çok az bir kayıpla büyük bir bölümünün de partilerinin savunduğu “Hayır” oyu kullanacağını düşünüyorum.
HDP’nin kilit faktör olduğunu söyleyebilir miyiz?
Şu aşamada hem evet eğilimi için hem de hayır eğilimi için bütün partiler kilit faktör. Fakat HDP yönetiminin tabanına vereceği “referandumda oy kullanın” mesajı hayırcılar için önem teşkil ediyor. Dikkat ettiyseniz sadece “oy kullanın” mesajından bahsediyorum, “Evet veya Hayır oyu kullanın” mesajından bahsetmiyorum. HDP’nin referandumda aynen 2010’daki referandumda olduğu gibi çekimser kalması “Evet Eğilimi’nin” işine yaramaktadır, HDP seçmeninin referandumda oy kullanması ise “Hayır Eğiliminin” işine yarıyor. Kaldı ki bir hayır kampanyası düzenlemesi ise bugün “hayır” vermeyi düşünen MHP tabanını “evet” eğilimine yönlendirebilir. Karışık bir denklem. İşte bu yüzden, her iki taraf için de “bıçak sırtı” giden referandumda HDP tabanı kilit faktörlerden biridir.
“YÖNETİCİLERİN TUTUKLULUĞU SÜRECİ ETKİLİYOR”
Referandumda Kürt illerinin tercihi ne olur ve HDP yöneticilerinin cezaevinde olması sürece nasıl yansıyor?
HDP’nin Eş Başkanlarının cezaevinde olması sürece yansımış durumda. HDP TBMM’de grubu olan bir siyasi parti ancak ve şu an yönetici ve milletvekillerinin cezaevinde olması, HDP’nin yapılacak bir seçimde kampanya gücünü azaltıyor. Mecliste yapılan oylamalarda oylarını kullanamadılar. Şu an HDP tabanının seçime katılıp katılmayacağı sorusunun bizleri meşgul etmesi de bu sebepten.
Peki “Evet” diyenler temel olarak hangi nedenlerle evet diyor, hayırcıların en temel gerekçeleri nelerdir?
“Evet” diyenleri en çok motive eden faktör “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.” Cumhurbaşkanı 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayacağını bugün açıklasa, önümüzdeki Referandum’da “evet” oyları yaklaşık 9 puan gerilemekte.
“Hayır” diyenleri en çok motive eden faktör ise “rejim değişikliği” korkusu ve “ülke yönetimindeki her şeyin tek bir kişinin eline verilmesini” istememeleri. Eğer “hayırlar” kazanırsa hayırcıların beklentileri büyük. Hayır oyu verenlerin bugünkü mevcut yönetim şeklinden de memnun olmadığını söylemek mümkün. Özellikle referandum sonrası, kazanırlarsa kuvvetler ayrılığı prensibinin sağlamlaştırıcı adımların atılmasını bekliyorlar. Kısaca, kazanırlarsa Hayır’ı savunan partilerin işi referandum sonrası daha zor.
Öyleyse kamuoyunun neyi oylayacağına ilişkin farkındalığının gelişmiş olduğunu düşünüyor musunuz?
Seçmen, özellikle Aralık 2016’nın ortalarına kadar referandumda anayasanın bütün maddelerinin yeniden yazılıp oylanacağı düşünülüyordu. Seçmenin bu fikirde olmasının en önemli nedenlerinden biri ise iki önceki meclisin anayasa maddelerinin tek tek ele alıp yeniden yazmaya başlaması, hatta 60 madde üzerinde de uzlaşı sağlamasıydı. Fakat referandumda yapılacak değişiklikler kamuoyuna yansıyınca farkındalık arttı, anayasa değişimine destek azaldı.
Aralık başlarında yaptığımız bir araştırmada “bütün beklentilerinizi karşılayan, içerisinde başkanlık sistemi de olan bir anayasa için referanduma gidilse evet oyu mu hayır oyu mu verirsiniz?” sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 59’u “evet oyu veririm” cevabını vermişti. Yani hayır oyu veririm diyenlerin oranı yüzde 41’di. Anayasada yapılması planlanan değişiklikler yayınlandıktan sonra bu oranlar neredeyse eşitlendi.
“İKİ TARAFTA OHAL’İN KALDIRILMASINI İSTİYOR”
Dünya geneline baktığınızda, referandumlarda genel bir eğilimden söz edebilir miyiz?
Dünya genelinde referandumları ile ünlü ülke İsviçre’dir. İsviçre’de her yıl ortalama 3-4 referandum yapılır. Bunların kimisinde “evet” çıkar, kimisinde “hayır” çıkar. “Evet”, “Hayır” dedik ama İsviçre’de yapılan referandumda, oy pusulasında genelde “evet” “hayır” seçeneği olmaz. En az 2 karşıt fikir oy pusulasına tamamen yazılır. Örneğin bizim yapmayı planladığımız referandumdaki değişiklikler, İsviçre’de yapılmak istense en az 15 referandum çerçevesinde peş peşe yapılır ve sonuçlarına kimse itiraz etmez. Çünkü şeffaflık, halka seçenek sunmak ön plandadır.
Türkiye’de durum nasıl?
1961’den bu yana, Türkiye’de 6 kez referandum yapılmıştır ve sadece 1 referandumda “hayır” oyu çıkmıştır. 1988’de gerçekleşen bu referandumun en önemli özelliğinin sadece 1 anayasa maddesinin oylanmasıdır.
“1982 Anayasası’nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene alınıp alınmamasını isteyip istemediği” sorulmuştur. Ve “hayır” oyları yüzde 65 gibi bir çoğunlukla çıkmıştır. Nisan ayı içerisinde yapılacak referandumda seçmen tam 18 madde için “evet” ya da “hayır” diyecektir. Bu 18 maddenin bazıları seçmenler tarafından onaylanırken, bazıları onaylanmamaktadır. Referandum sonucunda “evet” çıkarsa seçmen tarafından onaylanmayan o bazı maddeler sorun oluştururken “hayır” çıkarsa onaylanan maddeler sorun oluşturacaktır.
Referandumun OHAL koşullarında yapılması toplumun eğilimini ne yönde etkiliyor?
Bugün 7 Kasım 1982’de yapılan referanduma karşı çıkma, “sonuçlar gerçeği yansıtmıyor” denilmesinin önemli nedenlerinden biri o referandumun “sıkıyönetim” koşulları altında gerçekleşmesidir. Yaptığımız araştırmalarda gördük ki, bu referandumda “Evet” oyu vereceğini söyleyenlerle “Hayır” oyu vereceğini söyleyenler aynı düzeyde OHAL’in kaldırılmasını istiyor. Neredeyse karşıt fikirlerin tek uzlaştıkları konu bu. Zaten Başbakan Binali Yıldırım da bir röportajında “Referanduma kadar OHAL’i kaldırırız” diyerek buna açıklık getirmişti.
Toplum nasıl bir ruh haliyle sandığa gidiyor?
Toplum, içerisinde bulunduğu günlük yaşamın her gün giderek artan sorunlarıyla sandık başına gidecek. Bu sorunların günlük yaşamı etkileyen en önemlileri: Ekonomideki dengesizlik, KOBİ’lerin yaşadığı finansman zorluğu nedeniyle iş yerlerini kapatmak için OHAL’in bitmesine beklemeleri, işsizliğin artması, alım gücündeki düşüş, hayatın pahalanması, ülkenin dört bir taraftan (FETÖ, IŞİD, DAEŞ, PKK ve uzantıları, vs…) terör saldırısı altında olması, terörün kentlerimize inmesi ve seçmenin yapılacak anayasaya değişikliklerinin bu sorunların çözümüne çare olmayacağını düşüncesi… İşte referandum öncesi Türkiye’de seçmenin ruh hali.
Hayır çıkması durumunda Erdoğan’ı ve AKP’yi ne bekliyor?
Çok net: Meclis’te anayasal değişiklik çoğunluğunu sağlayana dek erken seçim. Çünkü yapılacak bir erken seçimde AK Parti + MHP ile bu mümkün olabilir.
Evet çıkması durumunda Türkiye’yi ne bekliyor?
İki kutuplu bir siyaset bekliyor. Bir sonraki aşama “Seçim Sistemi Yasası” ve daha sonra “Siyasi Partiler Kanununda” değişiklik. Çünkü bugünkü Seçim Kanunu ve Siyasi partiler yasası ile önerilen sistem yürümez. Seçim sistemi burada önem kazanıyor. Bugünlerde dillendirilen “Dar ve Daraltılmış” bölge sistemleri. Bu iki sistemden biri devreye girerse bundan en yüksek oranda negatif etkilenecek parti MHP. Bakın, Nisan ayında yapacağımız anayasa referandumu yapmamıza sebep olan 2007 yılında yapılmış yüzde 67,5 katılımlı evetlerin yüzde 68,9 çıktığı bir anayasa değişikliğidir. Örneğin bu referandumdan yüzde 51 Evet, yüzde 49 Hayır çıkarsa sizce uzlaşma sağlanmış olacak mı? Anayasalar ülkelerin toplumsal uzlaşma metinleridir. Yüzde 49’un kabul etmediği bir anayasa çok tartışılır. Örnek olarak, yakın siyasi tarihimizi incelediğimizde “siyasi yasakların kaldırıldığı” 1987 anayasasında yüzde 50,2 ile geçen “evetler” senelerce tartışıldı.
Yoruma kapalı.