PİRHA- Üryan Xızır Ocağı pirlerinden Mustafa Mısır, Alevi toplumunun kutsallarından Xızır inancının görmezden gelindiğini ve ötelendiğini söyledi. Mısır, “Bugünkü gibi yollar, uçaklar, arabalar yoktu ve bu insanların çoğu yolsuz, yolaksız yerlerde yaşıyorlardı. Ama oturup kalkmaları Xızır’la idi. İnsanlar dört gözle Xızır ayını beklerdi. Şimdi ise Aleviler kendi eli ile Xızır’ı değersiz kılıyor’ diye konuştu.
Alevi inancında önemli bir yeri olan Xızır ayı, birçok yerde tutulan oruçlar sonrasında bağlanan cemler ve lokmaların paylaşılması ile devam ediyor.
Üryan Xızır Ocağı pirlerinden Mustafa Mısır, Xızır aylarının Aleviler için önemini ve Maraş-Malatya-Adıyaman hattındaki Xızır’ı karşılama ritüellerini PİRHA’ya anlattı.
“XIZIR İNANCI GÖRMEZDEN GELİNDİ, ÖTELENDİ”
Mısır, kışın tüm zor şartlarına rağmen rutin işlerin yapıldığına ve büyük bir heyecan ile Xızır ayının beklendiğine dikkat çekerek, Xızır’ın Alevilerin günlük işlerinden toplumsal ilişkilere dair yaşama sirayet ettiğine değindi.
Mısır, “Hızır’ın bir sıfatı yok. Bizim orada Xızır her gittiği yere bereket getiren, zorda kalanın derdine derman olandır. Xızır insan donunda insana yaklaşır, yardım eder. Xızır bereket, aynı zamanda yokluktur da. Sana her şeyi bahşedendir ama sen onun gereklerini yerine getirmediğinde elinden her şeyi alanda odur. Hakk’ı, Xızır’ı yüreğinde taşımıyorsan ve kendin Xızır olamıyorsan onu çağırmanın da bir anlamı yok. Son dönemlerde ise İslamiyet ile birlikte ehlibeytin inancımıza girmesi ile Xızır inancı görmezden gelindi, ötelendi” diye konuştu.
“BİZ PARASIZ YAŞAMAYI BİLEN BİR TOPLUMDUK”
“Aleviler doğaya inanan bir inancın evlatları. Yeri gelir çeşmenin gözüne, ağacın dibine, dağın başına veya ziyaretine gider” diyen Mısır, Xızır ayından hemen önce Maraş- Malatya hattında Gaxan (serê salê –yılbaşı) ile iç içe olan Xızır’ı karşılama ritüellerinin büyük bir heyecan ile yapıldığına vurguda bulundu.
Mustafa Mısır, şöyle konuştu:
“İnancımız yerin, göğün ve doğanın inancıdır. Bugünkü gibi yollar, uçaklar, arabalar yoktu ve bu insanların çoğu yolsuz, yolaksız yerlerde yaşıyorlardı. Ama oturup kalkmaları Xızır’la idi. İnsanlar dört gözle Xızır ayını beklerdi. Xızır ayının gelmesinden önce 21 Aralık en uzun ve en karanlık gecedir. 21’inden sonra serê salê (senenin başı) gelirdi. Geleneksek kutlamada hepimiz erkektik ve hiç kadın yoktu. Birine kadın elbisesi giydirilir, diğer erkek ise Xızır’ın donuna girer, ak sakallı yapılırdı. O kış gününde kapı kapı gezilirdi. O zaman paranın bir kıymeti yoktu, ki parada yoktu. Biz parasız yaşamayı da bilen bir toplumuz. Gittiğimiz evlerden un, bulgur alırdık. Bütün haneleri gezerdik. Toplanan un ile bir kömbe (niyaz-lokma) yapılırdı. Artan ise ihtiyacı olan ailelere bacadan bir iple bağlanarak verilirdi. Kimin getirdiği bilinmezdi.”
“DARDA OLANA ELİNİ UZATMAZ İSEN XIZIR SENİN CARINA NEDEN YETİŞSİN?”
Pir Mustada Mısır, zorlu geçen kış şartlarında toplumsal dayanışma ile kimsenin aç kalmadığını ifade etti.
Mısır, ayrıca Xızır günü genç erkek ve kadınların tuzlu gıdalar alarak su içmediğini, o gün kim rüyada gördüğü kişiye su verirse onunla evleneceğine inandıklarını sözlerine ekleyerek, “Xızır sevginin inancıdır. İnsanlar dört gözle Xızır ayını beklerdi. Hızır hangi eve gelirse bereketlidir, korunaklıdır. Saklayandır, bekleyendir, gözleyendir. Lokmalar yapılıp dağıtılırdı. Hatta lokmanın içinde Kürtçe pîroz koyardık; kimin payına düşer ise o daha çok şanslıdır. 3 gün oruç tutarlardı. Herkes tutardı ama bu oruçları en çok gençlere sevdiriyorlardı. 3 gün boyunca su içilmiyordu. Kim yediği tuzlu lokma sonrası rüyasını görür ise onun muradı kabul olurdu. Eğer rüyada bir genç bir kadın bir erkeğe yada erkek bir kadına su veriyor ise onun dileği kabul oluyordu. İnsanlar saf, temiz ve dürüstlerdi. Bir insan saf, temiz ve dürüst ise Xızır zaten onunla beraberdir. Babam bazen odun keser iken, ‘Oğlum büyük kütükleri saklayın Xızır ayında sabaha kadar yansın. Geçenlerde bulunduğumuz bir yerde köylümüz olan bir doktor hastanede yatıyordu. Köyde olan babası beni aradı ve ‘Piro, Hakk çocuğumu bana bağışlasın diye kolu komunun kapısına gittim niyaz oldum’ dedi. İnancın güzelliğine bakın. Şimdi sen onun yüreğindeki sevgiyi, inancı alırsan geriye ne kalır? Bomboş bir şey kalır. Sen darda, zorda olana elini uzatmaz, düşeni kaldırmaz, ağlayanı güldürmez isen sen dara düştüğünde Xızır senin carına neden yetişsin ki? Yanındaki, karşısında olanı sevmeyen görünmeyeni nasıl sevsin?” diye belirtti.
Ersin ÖZGÜL/ALMANYA
Yoruma kapalı.