PİRHA- Dersim’de yaşayan Alevilere yönelik asimilasyon politikalarını değerlendiren Kartal Pir Sultan Abdal Şubesi’ne bağlı cemevi pirlerinden Cemal Abdal Ocağı’na mensup Hasan Doğan, “Eskiden biz Alevileri katledip, yok edip, göç ettiriyorlardı. Şimdi ise kültürel ve inançsal olarak biz Alevileri yok ediyorlar” dedi.
Haberin Videosu
Alevilerin yoğun olarak yaşadığı ve Alevilerin ikinci serçeşmesi olarak görülen Dersim’e yönelik bir çok katliam, asimilasyon ve yerinden etme politikası uygulandı, hala da uygulanıyor. Kerbeladan bugüne kadar birçok defa katledilen Aleviler özellikle Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Dersim bölgesine yönelik birçok katliam, göç ve asimilasyon politikası uygulamıştır. Cumhuriyetin kurulmasının ardından 1938’li yıllarda ise Dersim harekatı adı altın 60 bine yakın insan katledilmiştir. Günümüzde ise Dersim’de katliamlar boyut değiştirerek bölgedeki halkın göç etmesi için barajlar yapılıyor, çeşitli baskı politikaları uygulanıyor.
Cemal Abdal Ocağı ve İstanbul Kartal Pir Sultan Abdal Şubesi’ne bağlı cemevi pirlerinden Hasan Doğan, Alevilerin yoğun yaşadığı ve geçmişten günümüze kadar farklı bir kimliğe sahip olduğu için katliamlara, baskılara ve göç politikalarına maruz kalan Alevilerin ikinci serçeşmesi olarak görülen Dersim’e ilişkin Pir Haber Ajansı’na konuştu.
“DERSİM TARİHİ SÜREÇTE İYİ İRDELENMELİ”
Dersim’in tarihi süreçte iyi irdelenmesi gerektiğinin altını çizen Doğan, “Dersim’e Osmanlı ve Selçukluların yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti’nin de tam anlamı ile giremediğini belirterek şöyle devam etti:
“Çok sayıda asker ve kolluk kuvvetini Dersim’de bulundurmalarına rağmen Dersim halkı asla mevcut düzene boyun eğmiş değil. Çünkü biz Alevi toplumunun kendi iç hukuku vardır. Cemlerimizde kurulan mahkemede haklıyı haksızı belirleriz. Biz kendi iç hukukumuzu İslamiyet’ten asırlar önce oluşturmuşuz. Dersim bugün de genç Türkiye Cumhuriyeti tarafından hep bir çıbanbaşı olarak görüldü. Bir çıbanbaşı olarakta temizlenmeliydi. Nasıl temizlemeye çalıştılar peki? 1926’da Tunceli kanunu çıkararak toplu katliamlar ve göç ettirmeler ile yapıldı. 1934 ve 38 yıllarında ise iyice hat safhaya ulaştı. Devlet kaynakları 14-15 bin kişinin katledildiğini kabul etse bile aslında 60 binin üzerinde insan katledilmiş veya sürgün edilmiştir. Bugün halen yaşayan kayıp kızlarımız vardır. Benim ailemde göç ettirmeler ve sürgünler olmuştur. Babamın amcası olan Süleyman dedemin halen mezarının nerede olduğunu bilmiyoruz.”
“DERSİM ALEVİLERİN İKİNCİ SERÇEŞMESİDİR”
Doğan, “Dersim Türkiye’deki Aleviler için ikinci serçeşmedir. Hünkar Hacı Bektaş’ı Veli Dergahı’nda Nahşi postişlerin atılması ile pir ocakları Hünkar Hacı Bektaş’ı Veli bölgesi olan Karaca Höyük’ü terk edip Dersim’i serçeşme olarak aldılar. Bugün Anadolu’daki bütün ocak sahiplerinin hepsinin ocaklarının Dersim’de olması bir tesadüf değildir. Daha dağlık bölgeler olmasına rağmen oralara gitmediler. Bunu da şöyle açıklayabiliriz: Dersim, Deylem bölgesi olduğu için oraya gittiler. Asırlar önce Alevilik Anadolu’da vardı ve Anadolu halkının bir inancıydı. Bugünkü Dersim de bunun bir devamıdır. Devamı olduğu için sisteme sürekli muhalif ve sitemin dayattığı kurallara asla boyun eğmemiştir. Kendi kendini yönetmeyi bilmiştir. Ve bir dağ gibi orada durmuştur” diye konuştu.
“DERSİM CEMEVİ, ASİMİLASYONA YOL AÇIYOR”
“Günümüz koşullarında baktığımızda Dersim bölgesinde her dönem her gelen iktidar kendi Alevisini yaratmaya çalışıyor” diyen Doğan şunları ifade etti:
“Alan çalışması yaptığımızda bir bakıyoruz Dersim’de mevcut bir cemevimiz var. Dersim’deki cemevi, Tunceli Üniversitesi ve devletin kolluk kuvvetleri hep beraber ortak hareket ederek asimilasyon politikası uyguluyorlar. Eskiden biz Alevileri katledip, yok edip, göç ettiriyorlardı. Şimdi ise kültürel ve inançsal olarak biz Alevileri yok ediyorlar. Kültürümüzün ve inancımızın içini boşaltıp, ziyaretlerimizin büyük bir bölümünü sular altında bırakıyorlar. Ayrıca inançsal değerlerimizi boşaltacak insanları bu bölgelere atıyorlar.
Dersim’de belli başlı ailelerin çocuklarına molla eğitimi verildiğini söyleyen Doğan, “Molla eğitimini tamamlayan çocuklar köylerine geri döndüğünde bugünkü hal ve hareketler ortaya çıkıyor. İşte asimilasyon dediğimiz şey bu” dedi.
“HAK HUKUK YİYENLER CEMEVİNE GİRMEMELİDİR”
Alevi örgütlülüğünün Dersimi iyi gözden geçirmesi gerektiğini belirten Doğan, “Bugün Dersim’deki cemevinin yapısını, malum bir vakfa bağlı olduğu için değiştiremiyoruz. Bu vakfın yöneticileri Türkiye’deki Aleviler tarafından suçüstü yakalandı. Cemevlerine devlet erkinin götürülüp önünde el pençe durulması veya dedelerin devlet erkinin elini öpmesi kabul edilecek bir durum değildir” dedi.
Doğan, “Devleti yöneten insanlar ne yaparsa yapsın hak hukuk yemiştir. Hak hukuk yiyen insanlar bırak cemevine, bahçesine dahi girememelidir. Buna cemevi dedeleri ve yöneticileri izin vermemeliler. Ancak Dersim Cemevi’nde bunları yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Doğan, gençliğin önemine dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Bizim için önemli olan gençliktir. Elli yaş üzeri insanı dönüştürme şansımız yok bu saatten sonra. Ancak gençlerimizi de teslim etmeyelim. Özellikle Dersim bölgesine bakıldığında bar, pavyon ve alkolün çok tüketildiği yer olarak görülüyor. Özellikle dışarıdan konsomatrisler getirilip Dersim’de çalıştırıldı. Ancak halk buna karşı çıkarak bu gibi işletmelerin kapatılmasını sağladılar.”
“GENÇLERİMİZ ZEHİRLENİYOR VE ZEHİRLETTİRİLİYOR”
Dersim’de gençlerin devlet ve kolluk kuvvetleri tarafından zehirlendiğini belirten İstanbul Kartal Pir Sultan Abdal Şubesi’ne bağlı cemevi dedelerinden Hasan Doğan şunları ifade etti:
“Kişi başına iki buçuk güvenlik görevlisi düştüğü bir ilde uyuşturucun halk tarafından kullanılması mümkün değil. Bunun anlamı gençler güvenlik görevlileri tarafından uyuşturucu bataklığına düşürülüyor. Gençlerimiz zehirleniyor ve zehirlettiriliyor. Alevi kurumları kendi yol ve erkan çerçevesinde Alevi öğretisini gençlere öğretip, aşılatarak ancak bu sorunu aşabilir. Bunun için inanç kurulunun aldığı karar gereği cemevlerinin birer eğitim yuvası haline dönüştürülmesi gerekiyor. Bu şarttır ve kaçınılmazdır. Elbette ki çürük elmalarımız var. Ama yavaş yavaş içimizdeki çürük elmaları geçmişte yaptığımız gibi temizlemeliyiz. Çünkü Alevi tarihi başkaldırı ve isyanlar tarihidir. Asla haksızlığa boyun eğmeyecek ve hakkını hukukunu savunacak güce sahiptir.” (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.