PİRHA- İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Garip Dede Dergahı Başkanı Pir Celal Fırat, “Her tür akımın asimilasyonuyla mücadele eden Aleviler, kendi teolojisini kendi kaynaklarından değil, tutarsız bilgilerle dolu arabulucu asimilasyonculardan öğrenmenin acı tablosuyla karşı karşıya” dedi. Fırat, “Muharrem’de ev ev dolaşan mevlütçü bacılar, Muharrem’de karın doyurma saati ayarlayanlar bu arabulucu tayfasının başta gelenleridir” ifadesini kullandı.
Garip Dede Dergahı Başkanı, İmam Rıza Ocağı Piri Celal Fırat Muharrem orucuna yönelik, “Şekliyle ne Sünni ne de Şiilik ne de başka bir inanca benzerliği olmayan bir onur mücadelesinin aşkı” dedi. Pir Fırat, Muharrem orucunu islam kuralları ile yapanları da eleştirdi.
“ŞAH HÜSEYİN TARİHE ŞERH DÜŞMEK İÇİN KANIYLA ÇÖLÜ SULAYANDIR”
“Çünkü yeryüzünde hiçbir topluluk mazlumlar, zulme uğrayanlar için oruç tutmamıştır her toplum kendi ruhani çıkarları için oruç tutar. Ya cennet ister ya güzel bir hayat ya korkudan ya da vicdanını rahatlatmak için” diyen Fırat, “Ve bizim orucumuz Şah Hüseyin değil mi? Onun erdemi, nitelikli kişiliği, yaşam tarzı “şimdi zulümle savaşmasam, bundan sonra dünyada zulme kimse başkaldırmaz diyerek Atı’nı Kerbelaya süren O değil mi? Artık acımız ne kadar büyük olursa olsun o çemberi Kerbela’da 1400 yıl önce kıran Şah Hüseyin değil mi? 70 kişiyle 6 bin kişilik zalim ordusuna kılıç sallamanın ne demek olduğunu öğretendir. Düşman ne denli kavi olursa olsun direnmeyi emredendir! Öleceğini bile bile, tarihe şerh düşmek için kanıyla çölü sulayandır” diye belirtti.
“KİMSE EZANLA KARNIMIZI DOYURMAMIZI İSTEMEZ”
Her tür akımın asimilasyonuyla mücadele eden Alevilerin, kendi teolojisini kendi kaynaklarından değil, tutarsız bilgilerle dolu arabulucu asimilasyonculardan öğrenmenin acı tablosuyla karşı karşıya olduklarını kaydeden Pir Fırat devamında şunları dile getirdi:
“Muharrem’de ev ev dolaşan mevlütçü bacılar, Muharrem’de karın doyurma saati ayarlayanlar bu arabulucu tayfasının başta gelenleridir.
Bizim orucumuz gece gün bitene kadar, Şah Hüseyni’nin güneş altında özgürlük suyu içinceye kadardır. Kimse bize ezana yakın ya da ezanla karnımızı doyurmamızı isteyemez. Bu durum hesaplanmış ve uygulanmış bir hesaptır. Başta iktidarlar Alevi halkımızın sorunları var, diyerek cesur adımlar atmış sonrasında kendisine Alevi seçerek tabandaki halkı ehlileştirme, taleplerinden vazgeçirme ve kargaşa senaryolarına dönüştürmüştür.
Ancak her tür baskıya direnen Alevi halk göreceli özgürlük, dışlanma ile “Sünni İslam’ın “standart “ sürümüne yama olmayı ret etmişlerdir. Kaldır başını, ne ödül için aç kal, ne de Yezit sofrasına diz çök.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.