Alevi Haber Ajansi

‘Müzik, Kırmancki dilini ayakta tutan en önemli unsurlardan bir tanesidir’-VİDEO

PİRHA-Sanatçı Ozan Yağan, çevresinde 2000’li kuşaktan Kırmancki konuşan hiç kimseye rastlamadığını belirterek “Yaşadığı sosyo-kültürel ortamdan dolayı kendi ana dilinin müziklerini hiç bilmeyen bir genç kitle var. Ancak bu duruma çözüm olarak dil kursları verilebilir, korolar ve halk oyunları düzenlenebilir, telefonlarda kullanabileceğimiz dili öğreten Kırmancki bir uygulama yapılabilir” dedi. 

Dersim’de geleneksel müziğin, sözlü tarihin günümüze aktarımında çok büyük katkısı oldu. Sözlü ağıt ve klamların Dersim’in geleneksel ritüellerinde düğünlerde, cenazelerde, Gağand(yeni yıl kutlaması), Hızır ayında yapılan ritüellerde saz ve üç telli cura ile çalınarak o bölgenin acısını, sevincini, öfkesini ve tarihini yansıtır, toplulukların bir araya geldiği etkinliklerde söylenirdi. Ağıt ve klamların, bu geleneğin ve dilin kaybolmamasına katkısı büyük olmuştur.

‘Yeni çağ’ dediğimiz teknolojik dönemde geleneksel ritüeller daha az gerçekleşiyor. Artık müzikal gelenekler de değişime evrildi. Yeni jenerasyona ne kadar ulaşıldığına dair net bir söz ve söylem yok. Bütün bu sözlü geleneğe rağmen Kırmançki kaybolmak üzere, günlük konuşma dili olmak yerine sadece yaşlıların köylerde ve ailelerin evlerde konuştuğu bir dil haline geldi.

Kırmançki dilinde yazılı eserler, görsel yayınlar, akademik çalışmalar da oldukça sınırlı olduğundan yeni nesillere dilin aktarılmasında önemli sorunlar yaşanıyor. Kırmançki dili ile ilgili çalışmalar yapılmış olsa da yine de istenilen düzeyde ne konuşuluyor ne de yazılıyor. Yapılan çalışmalar genelde sınırlı ve bölgesel kalmış durumda.

Sanatçı Ozan Yağan ile Kırmançki’nin unutulmaması için yapılması gerekenler, gençlerin Kırmançki’yi neden konuşmadığı ve ilgi duymadığı, bundan sonra dil konusunda yapılması gerekenler üzerine konuştuk.

“İŞ, OKUL VE ARKADAŞ ÇEVRESİNDE DİLİMİZİ KONUŞAMADIĞIMIZ İÇİN UNUTTUK”

PİRHA: 2000 bin yılından sonra doğan kuşak dile ne kadar önem veriyor?

OZAN YAĞAN: 1992 yılında Dersim’de doğdum, 1996 yılında İstanbul’a göç ettik. Dedem bizimle yaşardı ve kendisi Türkçe’yi az bildiği için evde ana dil konuşulurdu, o yüzden dile olan hakimiyeti kazandım. Ancak yıllar geçtikçe pratikte ezildik. İş, okul ve arkadaş çevresinden kaynaklı dili konuşamadığımız için unuttuk. Çevremden 2000’li kuşaktan dilimizi konuşan hiç kimseye rastlamadım, belki de İstanbul’da denk gelmedim. İnternette ufak bir kız çocuğu yemek tarifi anlatıyordu ana dilimizle, çok hoşuma gitmişti. Bu durum dilin yok oluşunu gösteriyor aslında. Benim tavsiyem 2000 kuşaklı gençlerin ailelerinin bu konuda biraz daha tedbirli olmaları gerekir. Ana dillerini çocuklarına benimsetmeleri gerekir ve kurumlar korolarla, dil kurslarıyla bu duruma dikkat çekip çalışmalar yapabilir.

“KIRMANCKİ BİR ESERİ TÜRKÇE’YE ÇEVİRDİĞİNİZ ZAMAN O ESER TÜM DUYGUSUNU KAYBEDİYOR”

-Dil ile müzik arasında nasıl bir ilişki var?

Kırmancki bir eseri Türkçe’ye çevirdiğiniz zaman o eser tüm duygusunu kaybediyor. Ben Kırmancki müzikleri dinlediğimde beni Dersim’e götürüyor. Varto’daki Kırmancki ile Dersim’de konuşulan Kırmancki arasında çok fark yok ama bir duygu farkı vardır. O yüzden iki yöreye ait müziklerin verdiği duygular çok farklıdır.

“DİLİ ÖĞRETEN KIRMANCKİ BİR UYGULAMA YAPILABİLİR”

-Yeni kuşağın Kırmancki müziğine ilgisi nasıl? Gözleminizi aktarabilir misiniz?

Yaşadığı sosyo-kültürel ortamdan dolayı kendi ana dilinin müziklerini hiç bilmeyen bir genç kitle var. Bunun sebebini ben aileye bağlıyorum, çözümü ise aileler geçmişte dinlediği türküleri dinletebilirler, konuştukları dilin ne olduğunu söyleyebilirler ancak aile kadar kurumların da etkisi var bu durumda. Kurslar verilebilir, korolar düzenlenebilir, halk oyunları düzenlenebilir, telefonlarda kullanabileceğimiz dili öğreten Kırmancki bir uygulama yapılabilir. Her ailenin çocuğunu bir enstrüman kursuna göndermesi gerekir, yani her gencin müzikle ilgilenmesi lazım.

“MÜZİK OLMAZSA DİL UNUTULUR”

-Yeni kuşak ne tür Kırmancki müzik dinliyor, ilgi alanı ne türdür?

Ben Kırmancki dilinin geleneksel eserlerini çok beğenirim ve sürekli dinlerim. Teknoloji geliştikçe müzik de kendini çok geliştirdi. Avrupa’da yaşayan genç müzisyenler dili bilmiyor olabilirler ama icra ediyorlar ve çok güzel eserler ortaya çıkarıyorlar. Bunu yaparsak belki gençlere dilimizi sevdirebiliriz. Müzik her zaman kendini geliştirecektir, hiçbir zaman müzikte son olmaz. Müzik geliştikçe insanların kulakları da gelişecektir.

Yeni nesilin eski yapıtları çok dinlediğini düşünmüyorum. Gençlerin tekno müzik tarzına doğru gittiğini düşünüyorum. Çıktığım sahnelerden, katıldığım ortamlardan gördüğüm kadarıyla gençlerin ilgisi var ancak tek bir eksik var o da dili bilmemeleri. Ancak dili bilmeyip, anlamamalarına rağmen bu dili icra eden birçok dostum var. Ben gençlerin ilgisinin güzel olduğunu düşünüyorum, müzik gerçekten bir dilin dayanağıdır. Müzik olmazsa eğer zaten o dil unutulur, gider. Müzik Kırmancki dilini ayakta tutan en önemli unsurlardan bir tanesidir.

OZAN YAĞAN KİMDİR?

28 Nisan 1992 tarihinde Dersim’de doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini İstanbul’da tamamladıktan sonra lisans eğitimi için Düzce’ye yerleşip Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladı. Müzikle çocukluk yıllarında tanışan Ozan Yağan, küçük yaşta bağlama eğitimi alarak, müziğe başladı. 2019 yılında ‘So’ albümünü çıkarttı. ‘Nesilden nesile Zazaca’, ‘Dersim çığlığı’, ‘Klame zonema’ adlı albümlerde Kırmancki eser okuyan müzisyenlerle birlikte Dersim’e ait eserleri bir araya getirip müzikseverlerle buluşturdu.

Nuray ATMACA-Cihan BERK/PİRHA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak