Alevi Haber Ajansi

Orhan Sarıbal: DEDAŞ tek sorumlu ama anız olsa ne olur?

PİRHA – Milletvekili Orhan Sarıbal, 15 kişinin yaşamını yitirdiği Mardin ve Diyarbakır’daki yangınlarla ilgili konuştu. Açıklanan resmi bilançonun gerçeği yansıtmadığını söyleyen Sarıbal,Bir ülkede, vicdanın tükendiği yerde insanlık beklemeyin. Onursuzluğun, haysiyetsizliğin, dışlanmanın, ötekileştirmenin, kirlenmenin, dezenformasyonun en fazlasını görüyoruz.”

Milletvekili Orhan Sarıbal, 20 Haziran’da Diyarbakır’ın Çınar, Mardin’in Mazıdağ ilçelerinde çıkan yangınla ilgili açıklama yaptı. Sarıbal, Tarım ve Orman Bakanı’nı eleştirerek “Gidip görmek, durumu analiz etmek yerine bir açıklamayla yetindi” dedi.

Orhan Sarıbal, yangın sonrası açıklanan resmi bilançonun gerçeği yansıtmadığını ifade ederek “Temel sorun şu, çok şey söylendi, çok şey anlatıldı ama işin hep sonuçları tartışıldı, sonuçları konuşuldu. Bu sonuçlara getiren sebepler olabildiğince konuşulmadı” diye belirtti.

“DEDAŞ’IN ZULÜMKARLIĞI KONUŞULMADI”

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Mecliste yaptığı basın açıklamasında iktidarın, bakanlığın, yıllardır bölgeye dair sorumluluğunu yerine getirmediğini de belirtti. DEDAŞ’ın yangındaki rolüne değinen Sarıbal, şu yorumda bulundu:

“DEDAŞ denen, defalarca gidip yerinde çiftçiye nasıl zulüm çektirdiklerini gördüğümüz bu kuruluşun, bu gücün nereden nasıl aldığını, nasıl bu kadar zulümkar olduğunu konuşan olmadı, olabildiğince ve sadece belirli bir konu üzerinden gidildi.

Neydi konu? Anız mı elektrikten mi? Bir anız meselesine takılındı, duruldu. Vali açıklama yapıyor. Anızlardan kaynaklanan, anız yakmasından kaynaklanan yangın. Vali hakikaten anızın ne olduğunu biliyor mu merak ediyorum. Anız neydi? Peki aynı vali, aynı iktidarın aynı yapının bir ön yargı kültürü üzerinden meseleyi sadece anız yakmaya getirip dayatmasının anlamı ne olabilir? Çok net ve açık oraya gidip yerinde yaptığım tespitte bu yangının DEDAŞ’ın iletim hatlarından kaynaklandığını açık bir şekilde ortaya koyduk. Kaldı ki başka kanıtlar da vardı. Ama birçok kurum ve DEDAŞ da kendi açıklamasını yaparak “bu yangın bizden kaynaklanmadı, bizden elektrik hatlarımızdan kaynaklanmıyor” diye de bir açıklama yaptı. Bu kurumu bu kadar fütursuz hale getiren acaba valinin açıklaması mı? Vali bu açıklamayı yaparken hangi sahiplerle yaptı? Hangi araştırmayı yaptı? Hangi çalışmayı yaptı? Gidip gördük. Uzun yıllardır bakım görmemiş elektrik hatları. Yangının çıktığı o direğin hemen dibine kadar gittim. Yerinde gördüm. Bir çelik direk, arada bir ahşap direk, hiçbir tabanında betonlama yok, sabitleme yok, toprağa gömülü. Bir sonra yine bir çelik direk, ortaya servis, karmakarışık! Durum idare edilsin.

Elimizde belgeler var. O belgelerde DEDAŞ’ın yetkilisi aranıyor. O yetkiliye açık bir şekilde o telefon açılıp DEDAŞ’ın oraya gelen hattının enerjisinin kesilmesi talep edilecek. Saat 22.35 22.36, 20 Haziran Perşembe gecesi. İki arama var. İkisinde de DEDAŞ’ın yetkilisi cevap vermiyor. Ne diyecekler telefonda? Çok rüzgar var. DEDAŞ’ın telleri çok gevşek. Rüzgardan dolayı birbirine değiyor. Şu anda burada elektrik tellerinin çarpışmasından dolayı ortaya kıvılcımlar çıkıyor. Derhal kesilmesi söylenecek, bu. Ama DEDAŞ’ın yetkilisine ulaşılamıyor. Aradan iki üç dakika geçtikten sonra o kıvılcımlar düştüğü yerde henüz hasat olmamış. Başaklarla bunu tespit ettiğimiz tarladaki kalan kül ve danelerden ve saplardaki renklerden rahatlıkla ayrılabilecek bir yangının başlangıcı %100 demiştik, %100 elektrik iletim hatlarından, %100 çünkü anız dediğiniz şey başaklardan tanelerin alındığı geriye sapın ve kökün kaldığı bir yapı. Böyle bir tarlada anız yani biçim yapıldıktan sonra kalan sap ve kökler yandığında, sarımsı, daha açık renkli bir kül tabakası görüyorsunuz. Bizim bildiğimiz doğal kül rengi. Yani gri, açık, kurşuna benzer bir renk. Oysa buğday tanelerinin olduğu, yani biçilmemiş buğdayın başakların hala olduğu bir tarlada yangın olduysa, oradaki kül simsiyah, siyah bir renk.

“ORMANLA BERABER 40 BİN DÖNÜM YANDI!”
15.000 dönümden bahsediliyor. Bütün raporlara, çalışmalara da bakıyorum. Yaklaşık bize gelen bilgiler 40 bin dönüm civarında. Belki bu bütün yanan alan olarak da söylenebilir. Bunun 15.000 dönümünü buğday, arpa yani yanan alanlar olarak değerlendirsek geriye nereden baksanız 25.000 dönümlük bir ormanlık, meşelik alan var. Bunu söyleyen bir tek nokta yok, bir tek kişi yok, bir tek belge yok. Bizzat gözlerimle gördüm, fotoğraflarını çektim. Ağırlıklı meşelik olmak üzere orman vasfı olan yer. Niye bu söylenmiyor? Neden? Niçin? Ormanlar kamu malı olduğu için midir? Kamu kimindir? Kamu kim? Biziz. Halk, oranın halkı. Neden bu ormanlardan bahsedilmiyor?

“SAVCILIK VATANDAŞIN KARIŞIŞINDA”
Diğer bir temel konu. DEDAŞ’ın hatlarından kaynaklandığını söyleyen vatandaş savcılık tarafından suç duyurusuna tabi kalıyor. Nasıl bir hukuk ya bu? Nasıl bir ülke burası? Vatandaş yerinde, tarlasında bunu gösteriyor. Bütün bilimsel veriler var. Kaldı ki eş zamanlı olarak bizim bu yangın elektrik direklerinden çıkmıştır. Kurum ve kuruluşlar da bir anda bütünüyle bu yangının DEDAŞ’ın iletim hatlarından, elektrikten çıktığını net bir şekilde ortaya koydular. Ve bu vatandaş da açık bir şekilde, yurttaş İbrahim Eren bu yangının olduğu yeri, ben de tanıklık ettim, kendisi de oradaydı, net bir şekilde gösteriyor. Yani bu ülkede gerçeği söylemek de suç. Savcılık bu insan hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Nasıl bir hukuk düzeni? Vali hiçbir şey görmeden kalkıp bu anız yanmasından kaynaklanmıştır diyor. Kurumlar da ona riayet ediyorlar. Ama durumu gören adam, gerçeği gören kişi, “bu olmaz, benim canımı da alsınlar, ben gerçeği söylemek zorundayım çünkü benim canım yandı yanıyor” diyor, bu adam hakkında net bir şekilde suç duyurusunda bulunuyor.

“DEDAŞ SÖMÜRGECİ BİR KURUMDUR”
Bu DEDAŞ’ı bu kadar önyargıyla korumak niye? Sömürgeci bir yapıyı, bu kadar koruma nereden gelmektedir? Hangi güçle, hangi anlayışla bu yapılmaktadır? Özelleştirmelerden tutun da bugüne kadar olan tarihsel süreci doğru değerlendirmemiz lazım. Açık bir şekilde. Özelleştirmenin göz bebeği olarak bakmışlardı DEDAŞ’a. Ve yıllarca iktidar elektrikleri de elektrik fiyatı üzerinden destekledi. Unutmayalım, söyleyelim. Şu anda hala 7 saat, 8 saat o bölgede elektrik kesintisi var. Evlerde hasta insanlar var. Solunum cihazına bağlı. Elektrik olmadan olmaz. Artık günümüz şartlarında enerji, elektrik bir insanlık hakkıdır. Söylemeden olmaz. Bugün bu kesintiler açık bir şekilde yapılmaktadır. Ve çok üzgünüm. Özelleştirmeler adı altında belirli şirketlere tanınan imtiyazlar ile o şirketleri böyle vahim ve acı bir olay karşısında bile koruma iş gücüsüyle davranan devlet erki, devleti yöneten siyasal iktidar ve onun valileri de açık bir şekilde bu sömürge sisteminin birer parçasıdır. Hatta ortağıdır. Kendi elleriyle oluşturdukları kartel, DEDAŞ o bölgenin canını okumaktadır.

“HAYSİYETSİZLİK ÇAĞI”
Bir ülkede ya da dünyada ya da nerede olursa olsun vicdanın tükendiği yerde siz hiçbir şey beklemeyin. İnsanlık beklemeyin, vicdan beklemeyin, onur beklemeyin, haysiyet beklemeyin. Onursuzluğun, haysiyetsizliğin, dışlanmanın, ötekileştirmenin, kirlenmenin, dezenformasyonun en fazlasını görüyoruz. Hala bugün iktidar ortağı anız diyor. Hala bazı kurum kuruluşlar, bazı medya anız diyor. Nedir ya? Arız olsa ne olur? Elektrik olsa ne olur? Neredesiniz? Yangın çıkabilir. Neredesiniz?”

(HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak