PİRHA – Opera sanatçısı ve Şair Ali Yılmaz, uzun bir aranın ardından üç kitap ile okurlarının karşısına çıktı. Roman, hikaye ve aforizmalar türünde kitaplar kaleme alan Yılmaz, oğlu Ali Deniz ile birlikte hazırladıkları ‘Gizemli kuyu’ adlı çocuk kitabının ayrı bir yerde durduğunu ifade etti. Yılmaz, genel anlamda okur düzeyine de değinerek, “Genel anlamda okuma çıtamız maalesef yüksek değil” dedi.
Şair Ali Yılmaz, Barış Kitap imzasıyla üç farklı türdeki yazım çalışmasını okuyucuların beğenisine sundu. Yılmaz, pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte taslak halinde olan çalışmalarını hikaye, roman ve aforizmalar alanında üç farklı kitap olarak edebiyat dünyasına kazandırdı.
Ali Yılmaz, çocuklara yönelik kaleme aldığı ‘Gizemli Kuyu’ kitabını oğlu Ali Deniz ile birlikte hazırladıklarını belirtti. Kitap içerisinde yer alan resimlerin oğluna ait olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Ali Deniz, resimleri yaptığında 11 yaşındaydı. Çocuğuma ‘Bu kitabın satışının hepsini sana vereceğim’ dedim ve daha da bir heveslendi. Yani baba oğulun ortak bir çalışması oldu” notunu düştü.
Yılmaz, pandemi dönemindeki kapanma sürecini kitaplar için bir tür odaklanmaya dönüştürdüğünü de söyleyerek, “O süreç içerisinde zamanı değerlendirmek istedim ve çalışma içerisine girdim. Sonra editörler ve yayınevim ile görüştüm. Tabii kağıtlara gelen zamlardan dolayı maliyetler de yükseldi. Artık hata mı yapıldı doğru mu bilmiyorum ama 3 kitabı yayınlama kararı aldık” diye konuştu.
SU TULUMBASINDAN ÇIKAN HİKAYE
Üç kitap içerisinden ‘Gizemli Kuyu’ adlı eserinin ayrı bir önemi olduğunu vurgulayan Yılmaz, hikayenin detaylarını da anlattı. Ali Yılmaz, çocukluğunda yaşadığı mahalledeki su kuyularından yola çıktığını belirterek şöyle devam etti:
“O yıllarda her evde su olmadığı için mahallemizdeki o tulumbalardan, kuyulardan yola çıktım. Bir gün siteler tarafına gittim, genelde betonlaşmanın fazla olduğu şehirlerde yeşil alan görmek mümkün değil. Bir gecekondu bahçesi içerisinde tulumba gördüm ve bir anda kafamda şimşekler çaktı. Bu tulumba ile ilgili ‘Ne yazabilirim?’ düşüncesi oluştu. Sonrasında ise yaşamış olduğum olayları bir araya getirerek kitap meydana çıktı. Kitap, 8 yaş üzeri çocuklara uygun tek bir hikayeden oluşmakta. Tamamen çocuk hayal dünyasını anlatan bir kitap oldu.”
“ÖYKÜLERİMİ ÖNCE ÇOCUĞUMA OKUTTURUYORUM”
Ali Yılmaz, ‘Gizemli Kuyu’ kitabının çocuklarda bir heyecan uyandıracağını ifade ederek şöyle devam etti:
“Bu kitabı yazarken oğlumu hep baz aldım. Oğlumdan bahsediyorum ama çocukların bütün olarak hayal dünyası inanılmaz. Mesela yazdığım öykülerim birçok yerde yayınlanıyor ama önce bunları oğluma okutturuyorum. Beni o kadar güzel yönlendiriyor ki çünkü onların hayal dünyası enteresan. Bazen diyorum ki bu herhalde çocuk değil, içinde büyük bir adam var! Oğlum Ali Deniz ile bazı konularda sohbet ederken beni bilgilendiriyor da mesela ‘Baba, şu cümleyi kullanma, bizim yaş grubu sevmez’ diyebiliyor. ‘Bunun yerine ne yazayım?’ diyorum, ‘Şunları şunları yaz’ diyebiliyor. Hayal dünyalarını aslında biraz da olsa yakaladım diye düşünebiliyorum.”
ROMAN VE AFORİZMALAR TÜRÜNDE YENİ ÇALIŞMALAR
Ali Yılmaz’ın yayınladığı bir diğer yeni kitabı ise ‘Hadi canım Haziran’ isimli Roman türündeki çalışması oldu. Bir çift arasında geçen ‘Yaz aşkı serüveni’ni konu edindiğini belirten Yılmaz, ilk kez roman türünde bir kitap kaleme aldığını da ekledi.
Yılmaz’ın yeni çıkarttığı bir diğer kitabı ise “Yasal uyarı, kimseye alışmayın” isimli mizah türündeki kitap oldu. Ali Yılmaz, bu kitapta yer alan içeriklerin, günlük hayatta kullandığı özlü sözlerden oluştuğunu da belirtti.
“OKUMA ÇITAMIZ MAALESEF YÜKSEK DEĞİL”
Yılmaz, 3 kitap içerisinde en çok ‘Gizemli kuyu’ eserinin bir karşılık bulmasının mutluluk vereceğini söyleyerek, çocuklara okuma alışkanlığının nasıl verilmesi gerektiğine de değindi. Yazar Ali Yılmaz “Anne, babanın evde model olması çok önemli. Eğer büyükler, kitap alışkanlığını edinmişse çocuk da bir şekilde etkileniyor. Sizi karşısında okur görürse çocuk da ister istemez okumak istiyor. Genel anlamda okuma çıtamız maalesef yüksek değil” diye konuştu.
Kitaplarını yazarken kızı ve eşine de birçok konuda danıştığını anlatan Ali Yılmaz “Eşim çok titiz olduğu için ona yazdıklarımı çok göstermemeye çalışıyorum. Bir sayfayı bir haftada düzeltebiliyor. O yüzden eşimle çok yüzleşmiyorum (gülüyor) ama birçok konuda beni yönlendiren kişidir. Edebiyat konusunda ailece beraber çalışma yapıyoruz” dedi.
Yılmaz, sözlerine şu cümlelerle devam etti:
“Çocuğunuzun yanında ne kadar edebiyatla, sanatın herhangi bir dalıyla ilgiliyseniz o bir şekilde çocuğunuza yansıyor. Çocuğu sıkmadan, kendi zevkleriniz için değil, çocuğunuzun zevkleri için; mesela baba. ‘Oğlum bak şu şeyi al hoşuna gidecek’… Hayır, işte öyle değil. Bırakın çocuk seçsin. En kötü şeyi seçse bile bırakın o seçsin. Hani maymun iştahlı deniliyor ya çocuk da deneye deneye öğrenecek, sonuçta çocuk. O yüzden suyu da çocukları da akarına bırakacaksınız. Çok sert alacağınız önlemler maalesef geri teper. ‘Hadi oku, hadi müzik yap’ bunlar boş şeyler. Bırakın çocuk deneylesin, görsün. Özellikle anne ve babadan görsün ki o yolda güzel yol kat etsin diye düşünüyorum.”
EDEBİYATLA BİRLİKTE 34 YILLIK OPERA SERÜVENİ
Aynı zamanda opera sanatçısı olan Ali Yılmaz, sanat çalışmalarının da yoğun devam ettiğini anlattı. Sahne çalışmalarının haricinde ayrıca Ankara’da mütevazı bir mekanda da müzik yapan Ali Yılmaz, “Müzik yaptığım kafeye gelenler de bana destek oluyor. Ama asıl olarak devlet opera balesinde koro sanatçısı olarak görev yapıyorum, tenorum. Bundan bir hafta önce Antalya’da Uluslararası Aspendos festivalindeydik. Aida ve Tosca operasının açılışını yaptık. Devlet Opera balesi’nde 34 yıldır çalışıyorum. Emekli olup 65 yaşında herhalde bitireceğiz ama müzik yaşantım hep devam edecek.”
“OPERADA VAHİM BİR DURUMDA DEĞİLİZ”
Sanatçı Yılmaz, opera sanatının günümüzde ne derece karşılık bulduğunu da anlattı. Ankara’da yeterli salon bulamadıklarını söyleyen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Son yıllarda inanılmaz derecede seyirci patlaması yaşadık. Balede, tiyatroda, operada… İnsanlar kesinlikle bilet bulamıyor. Üzüntümüz şu şekilde var; yeteri kadar salonumuz olmadığı için seyircimize destek olamıyoruz. Şu anda Ankara Büyük Tiyatro’da 500 kişilik bir yerimiz var. Zaman zaman büyük prodüksiyonlarda Congressium’u kullanıyoruz. Öyle bilindiği gibi vahim bir durumda değiliz, tam tersine artık insanlar, gidecekleri gün kimin baş sanatçı olduğuna bakarak operada tercih yapıyor.”
“HER GEÇEN GÜN SEYİRCİ KAPASİTEMİZ DAHA DA İYİYE GİDİYOR”
Ali Yılmaz, opera ve bale sanatının daha geniş çevrelerde karşılık bulabileceğini ancak buna devlet politikasının yön verebileceğini de ifade etti. Yılmaz, şunları söyledi:
“Bu biraz devlet politikası ile ilgili ne kadar önem verirseniz o kadar çok çevreniz de geniş olur. Türkiye’de tabii ki İtalya, Fransa, Almanya, Rusya gibi çok büyük kitlelere oynuyoruz diyemeyiz. Bizim zaten seyirci kapasitemiz belli ama her geçen gün daha da iyiye gidiyoruz. Şu an zaten Tan Sağtürk, genel müdürümüz oldu. Çok yetenekli, işini güzel yapan bir arkadaşımız. Güneydoğu’da birçok ilde baleyi sevdiren bir genel müdürle karşı karşıyayız. Belki güzel şeyleri göreceğiz ben bundan umutluyum. Diğer ülkeler 500 yıldır bu sanatın içindeler. Bizler ise 80 yıldır devlet opera balesini halkımıza tanıtmaya çalışıyoruz.
Şimdi yeni gelen gençler çok başarılılar. 30 yıl önce biz başladığımızda seviye çok farklıydı. Gelen jenerasyon biraz daha sesi ön planda tutmaya gayret ediyor ancak sahne çok önemli. İlk konservatuara girdiğimde Serap Sezer hocam ‘hadi bakayım sahnenin bu başından o başına bir yürü’ demişti. Yürüyememiştik, ayağımız, elimiz birbirine dolanmıştı. Yani sanatın bir de öyle ağırlığı var aslında. Gençlerimiz de bu konuda birazcık daha gayretli olurlarsa o altın günleri yakalarız.”
Eren GÜVEN – Buse Nehir DEMİR / ANKARA
Yoruma kapalı.