Alevi Haber Ajansi

OHAL’in Toplumsal Maaliyetler Raporu açıklandı: Cadı avı 400 yıl sürmesin-VİDEO

PİRHA-OHAL’in 2. yılında yapılan araştırma sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı. 993 sayfalık raporda OHAL’de mağdur olanların, mağdur olmayıp dışarıdan bakanların anlattıkları yer alıyor. Raporu açıklayan Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu, OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ları cadı avına benzeterek “Eğer biz itiraz etmezsek cadı avları 400 yıl da sürebilir 4 bin yıl da” dedi. 

Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu “2. Yılında OHAL’in getirdiği bireysel ve toplumsal maliyetler” raporunu açıkladı. İstanbul Taksim’de bulunan Hill Otel’de yapılan basın toplantısına HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Zeynel Özen ile Veli Saçılık, Gençay Gürsoy ve Oya Baydar katıldı.

Açılış konuşmasını yapan HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Türkiye’de OHAL’in 2. yılı dolduğu zaman bu çalışmayı başlattıklarını kaydetti. KHK ve OHAL’in tüm yönleriyle bütün toplumu etkilediğini ifade eden Gergerlioğlu, KHK’lıların ruh dünyasında şok, şüphecilik ve öğrenilmiş çaresizlik olduğunu belirtti.

“ŞEYTAN, DİNSEL VE SİYASAL ERKİN ŞEYTAN DEDİĞİ KİŞİDİR, FİKİRDİR”

Gergerlioğlu ile birlikte araştırmayı yapan Adıyaman Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu raporu iki sunum şeklinde açıkladı. İlk sunumda 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ları cadı avına benzeten Erzurumluoğlu, şöyle konuştu:

“Cadı avı Avrupa’da yaklaşık 400 yıl sürmüş. OHAL de bunun gibi. Eğer biz itiraz etmezsek cadı avları 400 yıl da sürebilir 4 bin yıl da. Önemli olan itiraz eden birilerinin ortaya çıkması. Cadı kimdir? Cadı ruhunu şeytana satmış kişidir. Peki şeytan kimdir? Şeytan da dinsel ya da siyasal erkin şeytan dediği kişidir, gruptur, fikirdir. Cadıların ortaya çıktığı tarihler Avrupa’da reform, aydınlanma, Rönesans dönemlerine rastlar. Galilo, dünyanın yuvarlak olduğunu iddia etti ve cadı sayıldı. İddiasından vazgeçtiği için yakmadılar. Kopernik kitabını öldükten sonra yayınlattı ve yayınlayan öğrencisini yaktılar. Dinsel ve siyasal erkin eylemlerinin ve söylemlerinin tersi beyanlarda bulunan herkes cadıdır. Vazgeçmezlerse cezalandırılırlar. Aydınlanma ile birlikte cadı avı safsatasına son verilmiş. Maalesef 2011’de cadılar buralarda hortladılar. Artık bu hortlağın buralarda da 400 yıl yaşamalarını engellemek için bilim adamlarının yolundan gitmek gerekiyor.”

Erzurumluoğlu, sunumun ikinci bölümünde raporu bilimsel yönleriyle paylaştı. 3 Ağustos 2018’de başlayıp 23 Eylül 2018’de biten araştırmaya Türkiye’nin 81 ilinden 3589 ve dünyanın 39 ülkesinden 187 kişi toplamda ise 3776 kişi katılmış. İnternet üzerinden online olarak toplanan veriler 19 başlık altında ele alınmış. Başlıklar şöyle:

  1. Bebek, çocuk, yetişkin ölümleri
  2. İntihar, intihar girişimi vakaları
  3. Hastalıklar
  4. İşkence, kötü muamele vakaları
  5. Uzun süreli veya hukuka aykırı tutuklama, gözaltı
  6. Fiili, fiziki saldırılar
  7. Cinsel saldırı veya taciz
  8. Sözel saldırı
  9. Maddi hak gaspları, maddi varlıklara zarar, mallara el koyma
  10. İş, meslek, yol, trafik kazaları
  11. Kaçırılma, rehin alınma vakası
  12. Kayıp, kaybolma vakaları
  13. Güvenlik soruşturması mağduriyetleri
  14. OHAL, KHK mağdurlarına karşı yapılan ‘Sivil ölüm’ uygulamaları
  15. OHAL, KHK mağduru yakınlarının ‘çalışma haklarına’ yönelik ayrımcılık veya engellemeler
  16. Bylock, mor beyin
  17. OHAL, KHK mağdurlarına veya yakınlarına karşı, yakın akrabaları, iş veya sosyal çevrelerince uygulanan dışlanma, yalnızlaştırma veya hasmane tutumlar
  18. OHAL, KHK mağduriyetlerinin veya baskılarının, mağdur aile fertleri arasında yarattığı ‘Aile içi’ sorunlar
  19. Diğer mağduriyet vakaları

EN AZ 300 BİN BEBEK OHAL’DEN TRAVMATİK ŞEKİLDE ETKİLENDİ

900 sayfalık raporda yer alan bazı bulgular şöyle:

Araştırmaya katılan OHAL mağdurlarının yüzde 82,8’i evlidir. Yani bir aileye sahiptir ve ortalama olarak iki çocuk sahibidirler. Ayrıca katılımcı mağdurların yüzde 27,8’i kadındır. Buradan yola çıkarak kolaylıkla şunu söyleyebiliriz ki OHAL doğrudan toplumu ayakta tutan temel direk olan aileye saldırmıştır ve en az 300 bin bebek ve çocuk bu saldırılardan travmatik seviyede olumsuz etkilenmiştir. Binlerce çocuk anneleri ile birlikte nezarethanelere, hapishanelere tıkılmıştır. Bunlar arasında iki yaşından küçük en az 700 bebek vardır.

Katılımcıların yüzde 84’ü hapishanelerin fiziki koşullarını insan yaşamına uygun bulmadıklarını, yüzde 67,8’i ise hapishane personelinin mahpuslara insani muamele yapmadığını düşündüğünü söylemiştir. Üstüne üstlük mahpusların yüzde 37’si içerideyken intihar etmeyi akıllarından geçirdiklerini söylemişlerdir.

KHK ve OHAL ile işlerinden atılan mağdurların yüzde 99,64’ü, 15 Temmuz 2016 sonrasında muhatap oldukları adli veya cezai soruşturmalardan hiçbirisine 15 Temmuz 2016 öncesinde muhatap olmamış bireylerdir. Yani, 15 Temmuz sonrası mağdurlar aleyhine açılan idari, adli soruşturmaların tamamına yakını konjonktüreldir. Geçmişle bir bağı veya temeli bulunmamaktadır.

Araştırmaya katılan mağdurların OHAL öncesi ortalama geliri 3 bin 500 TL iken, araştırma yapıldığı sırada 800 TL’ye düşmüştür.

MAĞDURLARIN YÜZDE 98’İ ÜNİVERSİTE MEZUNU

Yüksek okul ve üzeri okul mezunlarının Türkiye ortalaması yüzde 17 iken OHAL mağdurlarının yüzde 98,7’sinin yüksek okul ve üzeri okul mezunları oldukları, ayrıca yüzde 25’inin yüksek lisans ve doktora mezunu oldukları dikkate alındığında, Türkiye’de yaşadıkları travmalar sonrasında, yurt dışına çıkmak fırsatı verilmiş olsa, yüzde 83,9’unun, yabancı bir ülkeye gitmek ve orada yasamak isteyecek hale getirilmeleri Türkiye Cumhuriyeti için çok büyük bir sosyal sermaye, sosyokültürel güç kaybının işaretidir. OHAL’in ülkede yarattığı hak, hukuk, adalet ve özgürlük sorunları sadece bireysel veya sınırları belli olan minör toplumsal mağduriyetler yaratmamıştır. Gerçekte, ülkenin, yenilikçi, yaratıcı, özgün bilimsel araştırma, dünyadaki gelişmelere uyum, üretim ve rekabet kapasitesine de önemli ölçülerde zararlar vermiştir.

OHAL mağdurlarından ‘gözaltı ve tutukluluk’ deneyimi yaşayanlarıyla ilgili olarak elde edilen veriler, kendilerine, gözaltında ve hapishanelerde, ‘sistematik işkence’ uygulandığı yönündedir.

ÜLKE AÇIK BİR HAPİSHANEYE DÖNÜŞTÜ

OHAL rejimi ülkeyi birincil ve ikincil mağdurları açısından kapalı veya açık bir hapishaneye veya mega bir toplama kampına dönüştürmüştür. OHAL yargılamalarının cereyan tarzına bakıldığında, adil yargılamalara benzemekten daha ziyade, kuru ile yaşın ayrılmadığı bir ‘sürek avı, cadı avı’ şeklinde yürütüldüğünden, cadı avları ve cadı yargılamaları ile meşhur Orta Çağ Avrupası, Engizisyon uygulamalarına benzer yargılama yaklaşımlarının sergilendiği görülmüştür.

Modern, pozitif hukukun ‘Masumiyet karinesi’ prensibi gereğince, ‘İddia edenin, iddiasını da ispat etmekle yükümlü olması, iddia edenin, şüphelinin sanığın işlediğini iddia ettiği suçları da kanıtlaması’ gerekirken OHAL ve KHK mağdurları için hukukun bu temel prensibi işletilmemiş ve mağdurlar, ‘Kendi masumiyetlerini ispat’ zorunda bırakılmışlardır. Nitekim oluşturulan baskı ortamında suçlu olduklarını kabul etmek istemeyenlerin birçoğunun, ‘suçunu/suçluluğunu gizlemek’, ‘inkar etmek’ veya ‘örgütsel tavır veya davranış’ sergilemekle dahi itham edilerek daha şiddetli baskı ve muamelelere maruz bırakıldıklarına dair oldukça faza sayıda mağduriyet verisi bulunmaktadır.

MAĞDURLAR SİVİL ÖLÜME MAHKUM EDİLDİ

OHAL ve devamındaki süreçte, mağdurların ve yakınlarının hukuk ve iş güvencelerinin de ellerinden alınması yanında, lisans iptalleri, SGK kodlamamaları, güvenlik soruşturmaları, mülakat, özel sektör işverenlerini taciz, tehdit gibi yöntemleri ile çalışma yasakları uygulamaları ve de yurt dışı yasaklarına maruz bırakılmak suretiyle tam bir ‘sivil ölüm’ cezasına da mahkum edilmelerinin tarihteki örnekleri oldukça azdır.

OHAL’de ihraç edilip hiçbir soruşturmaya tabi tutulmayan veya belirli bir süre gözaltı ve tutukluluk yaşadıktan sonra denetimli veya denetimsiz olarak serbest bırakılan veya beraat, takipsizlik almış olsalar bile, mağdurlardan birçoğu için ‘Sivil ölüm’, ‘Sosyal güvencesizlik’ ve ‘Açlığa mahkumiyet’ uygulamaları devam ettirilmiştir.

OHAL ve KHK süreçleri, mağdurların, aile-içi ve yakın akrabalık ilişkilerine de önemli ölçülerde zararlar vermenin yanında; komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinde de çok büyük tahribatlar yapmıştır. Bu sebeple, mağdur ailelerin birçoğu bulundukları mekanlardan taşınmak zorunda kalmış, ayrıca, mağdur aileler arasında huzursuzluk, bölünme ve boşanma vakaları da ciddi oranlarda artmıştır.

HUKUK DEVLETİ OLMAKTAN TAMAMEN UZAKLAŞILDI

OHAL ve KHK’ler ve devamında yürürlüğe konulan uygulamalar Türkiye’yi ‘Hukuk Devleti’ olmaktan tamamen uzaklaştırmış ve hiç kimsenin hukuk güvencesinin olmadığı bir devlet statüsüne getirmiştir. Hukuk Devleti olamamanın ülkeyi iki yılda getirdiği nokta, yalnızca, 2 yüz 50 bin birincil mağdur, bir milyon 5 yüz bin ikincil mağdur üretme sınırlarını çoktan aşmış ve 80 milyon üçüncül mağdur üretme noktasına doğru hızla yaklaşmaktadır.”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak