PİRHA- DAD eski Eş Genel Başkanı Musa Kulu, Alevilere yönelik soykırıma karşı hem dünyada hem de Türkiye’deki tepkilerin yetersiz olduğunu belirterek, “Daha ciddi, kararlı ve üst düzeyde eylem sahibi olarak katliamın önüne geçilmesi gerekiyordu” diye konuştu. Öcalan’ın ‘Barış ce Demokratik Çözüm Çağrısı’nın yansımalarına dair de konuşan Kulu, “Aleviler hiç tereddütsüz bu sürecin tarafı değil bizzat örgütleyicisi olmakla karşı karşıyadır” dedi.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) eski Eş Genel Başkanı Musa Kulu ile Abdullah Öcalan’ın demokratik toplum çağrısı, Suriye’deki Alevi katliamı ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına ilişkin konuştuk.
“ALEVİLER SÜRECİN BİZZAT ÖRGÜTLEYİCİSİ OLMALIDIR”
PİRHA: Demokratik toplum çağrının toplumsal karşılığı nedir, Aleviler kendini bu çağrının neresinde görmeliler?
Musa Kulu: 100 yıllık Kürt sorununun çözümü, Ortadoğu’daki halkların barış ve kardeşlik içerisinde yaşaması için yapılan en büyük demokratik ve toplumsal çözüm deklarasyonu olarak okunabilmeli. Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan yaptığı çağrı Türkiye’nin içine girdiği girdabın ekonomik, siyasi, sosyal ve uluslararası çöküş noktasında hem toplumsal dinamiklerin bir çıkış yolu bulması hem de demokrasinin önünün açılması, demokratik bir cumhuriyet için bir girişi manifestosu olarak okunmalı. Çoğu çevrelerin yaptığı kuşkulu yaklaşım aslında doğru bir şey değil. ‘Ne verdiler ne aldılar’ ya da ‘Gizli pazarlık nedir’ demek bu kadar maddi ve manevi yıkıma yol açan bir sorun için rasyonel, insancıl ve demokratik vicdan sahibi insanların düşüncesinin bu tür kuşkulu sorular değil bu çıkışla yeniden bir şeyin inşa etmenin mümkün olabileceğini hem düşünmeleri hem de inanmaları gerekiyor.
Herkes şunu bilmeli ki Türk-İslam sentezi üzerine inşa edilen halklar ve inançlar hapishanesine dönüşen bu ülkede tek çıkış İmralı’nın ortaya koyduğu demokratik çözüm fikriyatıdır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, radikal demokrasinin bütün halkların ve inançların yeni bir rıza anayasası etrafında birleşerek bu sorun çözülebilir. Burada Alevilerin, Kürtlerin ve diğer halklar ile inançların barış içerisinde yaşamasının anahtarı da budur.
Yüzyıllık inkâr ve asimilasyona uğrayan Alevilerin bu radikal dönüşüm içerisinde sorumluluk ve Alevi hakikatiyle sahip çıkmaları ve kendini var etmeleri, yaşatma ve kültürlerini, tarihsel hafızasını, yaşamını idame ettirmek için bu yolda zorunlu olarak yer alması gerekiyor. Demokratik çözüm çabasının yanında durarak kendilerini var etme imkân, olanak ve örgütlenmesini sağlayacaklardır. O yüzden Aleviler hiç tereddütsüz bu sürecin tarafı değil bizzat örgütleyicisi olmakla karşı karşıyadır.
“ALEVİ KURUMLARININ BU KADAR CILIZ TEPKİLER VERMESİ KABUL EDİLEMEZ”
-Suriye’de Alevi katliamı sürüyor. Bunu durdurmaya yönelik çabaları nasıl görüyorsunuz?
Suriye maalesef çağ dışı HTŞ ve onun bileşenlerine teslim edildi. Suriye’de en örgütsüz ve güçsüz yapı Alevi toplumuydu. O yüzden HTŞ ilk olarak Alevileri bertaraf etmek için saldırı gerçekleştirdi. Ne yazık ki Alevilerin örgütsüzlüğü hem can, hem mal hem de gelecekte büyük kayıplar yaşayacakları gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu çağda insanlık dışı soykırımın yapılmasına da hem dünyada hem de Türkiye’deki Alevilerin çok cılız bir sahiplenmesi oldu. Suriye’deki Alevi katliamına Türkiye ve Avrupa’daki Alevi kurumlarının bu kadar cılız tepkiler vermesi kabul edilemez. Daha ciddi, kararlı ve üst düzeyde eylem sahibi olarak katliamın önüne geçilmesi gerekiyordu.
“DEVLETİN ADIMLAR ATMASI GEREKİYOR”
-Türkiye’de barış meselesi konuşulurken İmamoğlu ve ekibi tutuklandı, Şişli’ye kayyım atandı. Bunu nasıl okumak gerekiyor? Bunu sürece dair bir mesaj olarak okuyabilir miyiz?
İmralı’dan çıkan demokratik çözüm deklarasyonu insanlarda bir umut oldu ancak Türkiye henüz devlet olarak söz kurmuş değil. Türkiye demokratikleştiği, bütün halkların ve inançların yasal ve anayasal güvencesi sağlandıktan sonra ülkedeki bütün sorunlar çözülür. Devletin HDK, CHP ve diğer muhaliflere yaptığı operasyonlar sürece dair samimiyetsiz bir duruşunun olduğunu ortaya koyar. Devletin ülkenin demokratikleşmesi değil de tek adam rejiminin ceberrut bir diktatörlüğe dönüşme çabası olduğunu söylemek mümkün. Yapılan sürecin demokrasiye, barışa ve kardeşliğe evrilmesi için devletin adımlar atması gerekiyor.
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.