PİRHA-Muhasebecilik mesleğini bırakıp kırsalda hayvancılık yapmaya başlayan Deniz Demirtaşoğlu “Kadın olmamdan kaynaklı herkes, ‘Bu işi yapamazsın’ dedi. 2 yılın sonunda 3 inek ile başladığım yerde şimdi 12 sağılır ineğim ve buzağılarım oldu” dedi. Demirtaşoğlu, ayrıca kadınlara çağrıda bulunarak “Erkek yaparsa kadın da yapar. Yeter ki ‘Biz varız’ desinler” mesajını verdi.
Deniz Demirtaşoğlu, 2019 yılında şehir yaşantısını sonlandırarak kırsal bölgeye yerleşme kararı aldı. Şehirde muhasebecilik ve kaza destek uzmanlığı yapan Demirtaşoğlu, şu sıralar çiftçilik yaparak ailesini idame ediyor. Demirtaşoğlu, apartman alışkanlığından çıkıp müstakil bir evde, kadın birey olarak hayvanların içerisinde kurduğu yaşamı tüm detayları ile anlattı.
“HAYVANA NASIL DOKUNULACAĞINI BİLE BİLMİYORDUM”
Deniz Demirtaşoğlu, iki yıl öncesinde yaptığı iş ve şehrin verdiği yorgunluk sebebiyle değişim kararı aldığını anlattı. “Gecem, gündüzüm olmuyordu. Her şeyden önce iş sebebiyle çocuklarımdan uzak kalıyordum. Onların uyuduklarını, nasıl ‘anne, baba” dediklerini dahi göremiyordum” diyen Demirtaşoğlu, şimdi Ankara’da, Yenimahalle ilçesinin dağlık kesimi olan Yakacık Mahallesin’de kurduğu çiftlikte yaşıyor.
Henüz 38 yaşında olan Deniz Demirtaşoğlu, aileden hayvancılıkla ilgilenen kimsenin olmadığını da söyleyerek atıldığı maceranın detaylarını şu sözlerle anltıyor:
“Küçük yaşlarda köye gittiğimde insanların hayvanlarla olan ilişkilerini görürdüm. Yani turist gibi hayvan görünce koşarak gidip sevenler gibiydim. Yani hayvana nasıl dokunulacağını bile bilmiyordum.
Hayvancılık yapmaya karar verince etrafındaki insanları incelemeye başladım. Sadece bir yakınımız Çankırı Çerkeş’te bu işi yapıyordu ve ona sordum ‘bu işe girme’ dedi. Yapabileceğim bir iş olmadığını söylediler. Bunu hem kadın olduğum için hem de daha önceden hiç yapmamış olmamdan kaynaklı söylediler. Çünkü ben önceden inek gördüğümde dahi kaçardım. Çünkü boynuzları var ve benden iri bir hayvana nasıl yanaşılacağını bilmiyordum. O sebeple ailem ve kurduğum çiftliğin çevresindekiler de ‘Sen kadınsın, bir ineği nasıl zapt edeceksin? Hiç hayatında sağım yapmamışsın’ dediler. Evet bir ineği nasıl zapt edeceğimi bilmiyordum ama bu durum sevmekle alakalı diye düşünüyorum. Sevince ve sabredince her şey oluyor.”
“SATIŞ YAPMAK İÇİN DAHİ ŞEHRE GİTTİĞİMDE BUNALIYORUM”
Demirtaşoğlu ailesi, iki yıldır kırsalda yaşıyor. “Çok mutluyuz ve alıştık” diyen Deniz Demirtaşoğlu, “Sonuçta apartman dairesinde değiliz. Daima sıcak suyumuz yok. Her odanın ısındığı bir ev de yok. Çocuklarım, annem, böyle bir evde yapabilirler mi diye çok düşündüm ama gerçekten onlar da cesaretli çıktılar ve burayı sevdiler” diye de ekledi.
“Şu an satış yapmak için dahi şehre gittiğimde inanılmaz bunalıyorum” diyen Demirtaşoğlu, “İşim bitse de hemen evime gitsem diye düşünüyorum. Onun için artık şehre dönmek mümkün değil” diyerek kırsal yaşamın kendilerine huzur verdiğini belirtti.
BUZAĞILARI KENDİ ELLERİYLE BESLİYOR!
Deniz Demirtaşoğlu, sahip olduğu bütün buzağıları her gün biberonlarla tek tek besliyor. Güne bir hayli erken başlayan Demirtaşoğlu, gün içerisinde yaptığı işlerin detaylarını ise şöyle anlatıyor:
“Güne ilk olarak hayvanları gözden geçirerek başlıyorum. Sabahları ilk olarak bütün hayvanlarımın kapısını açıyor ve onları gözlemliyorum. Tavukları dışarıya çıkartıyor ardından ise koyunları salıyorum. Sonrasında ise sağım işlemine başlıyorum. Bu arada hayvanların altlarını temizliyorum. O esnada sağım işlemi de bitmiş oluyor. Ve ardından sütlerimizi süzerek bidonluyoruz. Sonraki işimiz ise hayvanların yem işlemi oluyor.”
“İNSANLAR BANA 3 AY ÖMÜR BİÇMİŞLERDİ”
Deniz Demirtaşoğlu’nun şu an 23 büyükbaş, 75 de küçübaş hayvanı mevcut. Demirtaşoğlu, mevcut üretim sayısına ulaşması sebebiyle büyük mutluluk hissettiğini belirterek sözlerine şöyle devam ediyor:
“Çevremde yıllarca hayvancılık yapmış insanlar bana 3 ay ömür biçmişlerdi. ‘3 ay sonra hayvanlarını satar ve gidersin’ demişlerdi. Şimdi hayranlıkla yanıma geliyorlar. Burada oturup çayımı içerken ‘nasıl beceriyorsun?’ diyorlar. Öyle olunca da bundan mutluluk duyuyorum.
Çevremdeki kadın arkadaşlarım da ziyaretime geldiklerinde ‘Biz bu işi yapamayız’ diyorlar. ‘Hayvanların altına girip nasıl süt sağlıyor ya da tezeği nasıl atmayı beceriyorsun?’ gibi sözler duyuyorum.”
HAYVAN YEMLERİNİ KENDİ ELLERİYLE HAZIRLIYOR!
Deniz Demirtaşoğlu, hayvanları için her gün yem hazırlama işlemi de yapıyor. Henüz yem karma makinasına sahip olamadıklarını söyleyen Demirtaşoğlu, bütün işlemi el gücü ile yapıyor. Demirtaşoğlu, “Nişasta oranını tadıp test etmediğim hiçbir yemi hayvanlara vermiyorum. Küspe kesinlikle kullanmıyorum. Mısır sılacını her sabah saman ile harmanlayıp ıslatıyorum. Ardından ezilmiş arpamızı da o yem ile karıştırıp yediriyorum” diyerek hayvanlarına gösterdiği özeni anlattı.
Demirtaşoğlu, kimi zaman paydos saatinin gece 23’ü bulduğunu da söyleyerek “Normalden daha fazla ilgilendiğim için işim biraz daha uzun bitiyor. Hayvanların yemek yiyişlerini tek tek kontrol ediyor, hangilerinin geviş getirip getirmediklerini izliyorum. Böyle olunca da sabah altıda başladığımız iş kimi zaman gece 11’de (23.00) sonlanıyor” dedi.
“HAYVANA NE VERİRSENİZ ONU ALIRSINIZ”
Bütün hayvanlarına isim taktığını da söyleyen Demirtaşoğlu, “Bütün inekler ve yavruları, benim çocuklarım. Her şey para kazanmak değil. Hayvana ne verirseniz onu alırsınız” diyor. Demirtaşoğlu ayrıca çiftçiliğe sadece para odaklı bakılamayacağını vurgulayarak “Eğer sadece kâra odaklanırsanız bu işte kaybedersiniz. Hayvan sonuçta bir canlı ve siz de bir canlı ile iş yapıyorsunuz; bir madde ile ticaret yapmıyorsunuz. Önce onu sevmeniz gerekiyor ki siz ona verdiğiniz de o da size verebilsin.”
“ŞEHİRDE YAŞAYANLARDAN PEYNİR VE TEREYAĞI YAPMAYI ÖĞRENDİM”
Deniz Demirtaşoğlu, günlük 250 litre civarında süt üretimi yaptıklarını belirtti. Süt satışını da kendisinin yaptığını anlatan Demirtaşoğlu, aktarımına şöyle devam etti:
“Süt, peynir ve tereyağı siparişlerimin hepsini arabaya yerleştiriyor ve insanların kapılarına kadar götürüp teslim ediyorum. Tabii herkesin zihninde şu var; sütçüler erkek olur ve kapı kapı gezmez. İnsanlarda genelde ‘aşağı inilir ve ürün alınır’ mantığı var. Ama ben o mantığı yıktım. Süt ve diğer ürünleri ellerimle insanların evlerine kadar götürüyor ve ürünlerim hakkında bilgi veriyorum. Bu durumda kadınlar bana çok fazla destek verdi. Tabii başlarda herkes olumsuz baktığı için ‘Beni yadırgarlar mı?’ diye de çok düşündüm. Ama artık öyle düşünüyorum. Çünkü kadınlar, beni daha çok destekliyor. Bazen yorulduğumda o İnsanlar ‘2 dakika otur hele sana bir çay verelim’ diyorlar. Bazen muhabbet dahi ediyoruz. Bu sebeple de diğer sütçülere nazaran işimi çok geç getirmek durumunda kalıyorum.
İş konusunda deneyimli olan teyzelerle de sohbetler yapıyoruz. Peyniri de tereyağını da yapmasını bilmezdim. Bunları da o sohbet yaptığım teyzelerden öğrendim. Böylelikle karşılıklı olarak hem müşterilerim hem de ben mutlu oluyoruz.”
“GEÇMİŞTE DAHA ÇOK KAZANIYORDUM AMA …”
Deniz Demirtaşoğlu, önceki meslek hayatında daha fazla maddi kazanım elde ettiğini de belirterek “Ama burada emek verip üretiyorsunuz. Önceki yaptığım iş benim için sıradan bir işti ama burada bir şeyler öğreniyorum. Ve bu konu maddiyattan daha da önce gelmeli” diye ekledi.
Yaptığı işin zorluklarına da değinen Deniz Demirtaşoğlu, deneyimlerini de anlattı. Geçmişte 11 keçi satın aldıklarını söyleyen Demirtaşoğlu, şu detayları anlattı:
“Keçiler inanılmaz inatçılarmış. Bir gün bulundukları ahırın kapısını kırıp dağa kaçtılar. O keçileri 10 gün boyunca dağdan aşağıya alamadık. 15-20 kişi toplanıp yakalamaya çalışıyorduk ancak yakalayamadık. Dağda kaldıkça da iyice yabanileştiler. Bir gün yine yakalamak için uğraşırken dağdan yuvarlanarak düştüm. Eşim de ayağını burktu. Neyse ki en sonunda hepsini yakaladık. Sonrasında tüm keçileri sattım.
Ardından aldığım koyunlar da keçiler gibi inatçı çıktı. Çitleri esneterek sürekli kaçıyorlardı. Başımızdan geçenler için ‘zor’ diyoruz ancak çok da eğlenceli. Mesela defalarca kez ineklerin tepmesine maruz kaldım. Defalarca kez İnekler beni yemliğe atarak bacaklarımı morarttı.”
ERKEK YAPIYORSA KADIN DA YAPAR!
Deniz Demirtaşoğlu, atlattığı zorlu süreç sonrasında hayvanların dilinden anlamak için eğitim almaya başladığını da anlattı. Şu an veteriner teknikerliği bölümü son sınıf öğrencisi olan Demirtaşoğlu, sonraki dönemde ise veterinerlik eğitimi almak istediğini belirtti. Hayvanların tüm iğnelerini dahi kendisinin yaptığını söyleyen Demirtaşoğlu kadınlara da şu çağrıda bulundu:
“Bir erkeğin yapabileceği her işi bir kadın da yapabilir. Yeter ki istesinler. Yeter ki içlerinde ki o inadı bırakmasınlar. Biz kadınlar aslında aileyi yönetiyoruz, çocuklarımızı büyütüyoruz. Büyütürken de neden bir erkeğin de yapabileceği bir işi yapamayalım ki? Açıkçası ben bunu düşünerek başladım. ‘Bir erkek 50 kiloluk yem çuvalını taşıyabiliyorsa kadın neden taşıyamaz?’ diye düşündüm. Ve gerçekten şu anda 50 kiloluk bir çuvalı sırtıma alıp yükleyip taşıyabiliyorsam bunu her kadın da yapabilir. ‘Ben bu işi yapmak istiyorum ama benim buna gücüm yok’ dedikleri her işi yapabilirler. Yeter ki ‘Biz varız’ desinler. Hayvancılık ve üretim çok güzel bir iş. Yapmayı düşünen kadın arkadaşlarıma destek veriyorum. Gözleri kapalı girsinler. Herkes onlara ‘Yapamazsın’ diyecektir ama inat etsinler. Ben iki yılın sonunda böyle bir hayatı aldım. Herkes bana ‘Bu işi kapatırsın’ dedi. 2 yılın sonunda 3 inek ile başladığım yerde 12 sağılır ineğim ve buzağılarım oldu.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.