Alevi Haber Ajansi

‘Yasaklanmaya çalışılan Kırmancki’ye sahip çıkılmalı-VİDEO

PİRHA-1970’lerde evde, sokakta konuşulan dil Kırmancki iken 2000’li yıllara gelindiğinde artık evlerde de Türkçe konuşulmaya başlandığını söyleyen sanatçı Mücahit Göker, “Yabancılaşmayı önlemenin yolu kurumsallaşmaktan geçiyor. Kişi ana diliyle şarkı söylediği zaman horlanmayacağını, ötekileştirilmeyeceğini bilmeli ve kaygılarından kurtulması gerekiyor” dedi.

Dersim’de geleneksel müziğin, sözlü tarihin günümüze aktarımında çok büyük katkısı oldu. Sözlü ağıt ve klamların Dersim’in geleneksel ritüellerinde düğünlerde, cenazelerde, Gağand(yeni yıl kutlaması), Hızır ayında yapılan ritüellerde saz ve üç telli cura ile çalınarak o bölgenin acısını, sevincini, öfkesini ve tarihini yansıtır, toplulukların bir araya geldiği etkinliklerde söylenirdi. Ağıt ve klamların, bu geleneğin ve dilin kaybolmamasına katkısı büyük olmuştur.

‘Yeni çağ’ dediğimiz teknolojik dönemde geleneksel ritüeller daha az gerçekleşiyor. Artık müzikal gelenekler de değişime evrildi. Yeni jenerasyona ne kadar ulaşıldığına dair net bir söz ve söylem yok. Bütün bu sözlü geleneğe rağmen Kırmançki kaybolmak üzere, günlük konuşma dili olmak yerine sadece yaşlıların köylerde ve ailelerin evlerde konuştuğu bir dil haline geldi.

Kırmançki dilinde yazılı eserler, görsel yayınlar, akademik çalışmalar da oldukça sınırlı olduğundan yeni nesillere dilin aktarılmasında önemli sorunlar yaşanıyor. Kırmançki dili ile ilgili çalışmalar yapılmış olsa da yine de istenilen düzeyde ne konuşuluyor ne de yazılıyor. Yapılan çalışmalar genelde sınırlı ve bölgesel kalmış durumda.

Sanatçı Mücahit Göker ile Kırmançki’nin unutulmaması için yapılması gerekenler, gençlerin Kırmançki’yi neden konuşmadığı ve ilgi duymadığı, bundan sonra dil konusunda yapılması gerekenler üzerine konuştuk.

“1970’LERDE EVDE, SOKAKTA KONUŞULAN DİL KIRMANCKİ’YDİ”

PİRHA- 2000 yılından sonra doğan kuşak dile ne kadar önem veriyor?

MÜCAHİT GÖKER: 1970’lerde çevremde gördüğüm, evde, sokakta konuşulan dil Kırmancki’ydi. Ancak okullarda ve resmi kurumlarda Türkçe’nin zorunlu hale gelmesiyle bu durum yavaş yavaş değişmeye başladı ve artık sokakta da Türkçe konuşulmaya başlandı. 1980’lerde mahallede konuşulan dil Kırmancki iken yavaş yavaş 2000’li yıllara gelindiğinde artık evlerde de Türkçe konuşulmaya başlandı. 1980’lerde düğünlerde Kürtçe halay çekilip, şarkı söylenmesi bile yasaklanır hale geldi ve insanlar tutuklanabildi. İnsanlar yarın bu dili öğrenip konuşursam ekonomik ihtiyaçlarımı gideremeyeceğim, o zaman Türkçeyi daha iyi öğrenip daha iyi konuşayım diye düşündüler. Ailede ana dile duyarlılığı olan kesimler biraz daha ana dillerini koruma altına almaya çalıştı. 2008 yılında UNESCO’nun Kırmancki’nin kaybolmak üzere olan diller arasında yer alan raporu insanlarda biraz duyarlılık gerekçesi oldu. Biraz daha bireysel ve kurumsal çalışmalar hız kazandı.

“DİL VE MÜZİK BİRBİRİNE ÇOK YAKIN”

-Dil ile müzik arasında nasıl bir ilişki var?

Dil ve müziğin yapı taşı sestir. Dil ve müzik birbirine o kadar yakınken ve özellikle Kırmancki’de söyleyebileceğimiz yazılı kaynaklar çok azken aileden alınan ninni, masal, hikaye, ağıt ve halay ezgileri o insanın ana diliyle konuşmayı nasıl öğreniyorsa dinlediği müzik de o kişinin müzik dağarcığını oluşturuyor diyebiliriz.

“ÇÖZÜM SÜRECİ DÖNEMİNDE KÜLTÜR-SANAT FAALİYETLERİNE GEÇİCİ BİR İLGİ VARDI”

-Gençlerin kültür-sanat etkinliklerine olan ilgisi nasıl?

Kültür-sanat etkinliklerine olan ilgiyi dönem dönem ayırırsak çok daha iyi olur. 1980-1990 yıllarında olan ilgiyle 1990-2000 yılları arasındaki ilgi birbirinden çok farklı. 2000’li yıllardan günümüze olan süreçte de çözüm sürecinde radyo, televizyon, Kürtçe seçmeli ders gibi kısa vadeli göstermelik açılımlar insanlarda rahatlama duygusu oluşturdu. Çözüm süreci döneminde Kırmancki’nin dışında da genel olarak kültür-sanat faaliyetlerine geçici bir ilgi vardı. Hem dil hem de genel kültür-sanat faaliyetlerine karşı baskılar arttıkça sadece duyarlı ve özel ilgisi olan kesimler gelmeye başladı.

“YABANCILAŞMAYI ÖNLEMENİN YOLU KURUMSALLAŞMAKTAN GEÇİYOR”

-Popüler kültürün yeni kuşak üzerinde ana diline ve kültürüne yabancılaşma etkisi var mıdır? Var ise nasıl ? Çözüm öneriniz vardır?

1990’lı yıllarda radyo ve televizyon yeni yeni yaygınlaşmaya başlayınca bir çocuk için o evde en çok kulağına gelen sesler televizyonda o zaman duyulan pop müzikti. Müzik türlerine karşı değilim her türlü müziğin dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum, kulak zenginliği açısından gereklidir ama bazı türler dayatıldığı zaman özendirme açısından bireyde yanlış yönlendirmeye sebep olabiliyor. Diğer müzik türlerini de baskılayarak çok geri planda bırakıyor. Böyle olunca da o kişi çevresinde, okulda, sokakta gördüğü ve belki bazen de özenerek popüler kültürün etkisinde kalarak o kişiyi yabancılaştırıyor. Eğer ailede bu konuda bilinç ve duyarlılık varsa, o ailelerde biraz daha korunmuş olabiliyor yabancılaşmaya.

Son dönemde yabancılaşmayı önlemek için bireysel çabalar çok yetersiz kalıyor. Dil, kültür ve sanat faaliyetleri alanında halen çalışmalar sürüyor ama bunun bireye ulaşabilmesi için dijital ve sosyal mecralar gerekli ve bu alanda da yine mevcut sistem ağırlığını hissettiriyor. Sistem bireye çok daha hızlı ulaşabiliyor böyle olunca da istenen sonuca ulaşılmıyor.

Yabancılaşmayı önlemenin yolu kurumsallaşmaktan geçiyor. O dilin ileride kişinin mesleğini icra ederken de kullanabileceği bir dil haline gelmesi, onunla ekmeğini kazanabilmesi önemli. Kişi ana diliyle şarkı söylediği zaman horlanmayacağını, ötekileştirilmeyeceğini bilmeli ve kaygılarından kurtulması gerekiyor.

Gençler tarz olarak daha çok batı enstrümanlarının kullanıldığı müzikler rock, blues, rap türleri gençlerde daha çok karşılık bulabiliyor. Bunun sebebi de sosyal mecralarda daha ulaşılabilir olan müzik türleri ister istemez daha fazla dinlenir.

Yasaklanmaya çalışılan ve her zaman geri planda tutulan Kırmancki’ye sahip çıkılmalı. Bu bilinç olabildiğince yayılmalı ve her şeye rağmen herkes bu alanda üretmeye devam etmeli.

MÜCAHİT GÖKER KİMDİR?

1962 yılında Bingöl’ün Genç ilçesinde doğdu. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Sınıf Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Kayseri, Adıyaman, Bingöl ve Mersin’de toplamda 26 yıl öğretmenlik yaptı.

Gençlik yıllarından beri bağlama çalan ve müzikle uğraşan Mücahit Göker, öğretmenlikten emekli olduktan sonra sekiz eserden beşi kendisine ait olan Dara Hênî adlı albümünü çıkarttı.

Cihan BERK-Diren KESER/PİRHA

İLGİLİ HABERLER:
1-Sanatçı Zeynep Kılıç: Kırmançki’nin kaybolmaması için gençlere ulaşılmalı-VİDEO
2-‘Müzik, Kırmancki dilini ayakta tutan en önemli unsurlardan bir tanesidir’-VİDEO
3-Ferhat Tunç: Kırmancki müzik yapan sanatçılar yeteri kadar desteklenmiyor-VİDEO

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak