PİRHA – İzmir’de, Mor Dayanışma Üyesi Deniz Uslu, 8 Mart’ın tarihsel ve politik bir anlamının olduğunu söyledi. Uslu, “8 Mart’ta, evdeki, işteki, okuldaki, öğrenci, işçi, işsiz, emekli, genç, yaşlı bütün kadınları kadın dayanışmasını büyütmek için sokaklardan vazgeçmemeye, alanlarda beraber olmaya sesimizi birlikte güçlü çıkarmaya çağırıyoruz” dedi.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, İzmir’de Pazar günü saat 16.00’da Alsancak ÖSYM önünden bir kadın yürüyüşüyle kutlanacak. Yürüyüş bittikten sonra ise Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde İzmir Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun hazırladığı performans gösterimi olacak.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken PİRHA’ya konuşan Mor Dayanışma Üyesi Deniz Uslu, kadınların 1857 yılında bir fabrika yangınında ölen işçi kadınlardan sonra dünyanın birçok yerinde ‘eşit iş eşit ücret, kürtaj hakkı, güvenceli çalışma hakkı, taciz ve tecavüze karşı’ talepleriyle sokağa çıktıkları bir gün haline geldiğini söyledi.
8 Mart’ın şimdilerde ise enternasyonal kadın mücadelesinin ivme kazandığı günlerde daha tarihsel ve politik bir anlamının olduğunu kaydeden Uslu, 8’Mart’ın takvimsel bir gün olmadığını, kadın hareketinin isyanlarını ortaklaştırabildikleri ve alanlarda haykırabildikleri bir gün olduğunun altını çizdi.
“KADINLAR HER ALANDA ERKEK ŞİDDETİNE MARUZ KALIYOR”
Türkiye’de son 16 yılda kadın cinayetlerinin arttığını söyleyen Uslu, “Cinayet dışında tacizlerin, tecavüzlerin, hem kadına hem çocuğa yönelik istismarların her gün yaşandığı bir durum var. Kadınların hayatın her alanında erkek şiddetine maruz kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar elbette tek başına belirli cezalarla son bulacak şeyler değil, zihinsel dönüşümler gerekiyor. Bunun için daha geniş çapta mücadele etmek gerekiyor” dedi.
Kadınlar katledilmesine, taciz, şiddet gibi konularda yeterli cezanın verilmesinin, hem adaletin sağlanması hem de caydırıcılık niteliği taşıdığı için önemli olduğunu söyleyen Deniz Uslu, 6284 sayılı ya da İstanbul Sözleşmesi’nde aile içi şiddetten, istismara kadar kadına yönelik şiddetin birçok biçimine dair cezaların mevcut olduğunu hatırlattı. Uslu, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Yasa’nın da kadınların mücadeleleri sonucu kazanıldığına dikkat çekti.
“HAKİMLER ELİNDE OLAN İNİSİYATİFİ DAHA ERİL KULLANIYOR”
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Yasa’nın tam anlamıyla uygulanmadığına tepki gösteren Uslu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bir kadın katilinin mahkeme salonlarında “iyi hal” davranışlarının, kravat takmasının, pişmanım demesinin mahkeme sonucunu indirim yönünde etkilediğini görüyoruz. Hakimlerin elinde olan inisiyatifleri daha eril bir şekilde kullandıklarını görüyoruz. Bu iyi hal ve haksız tahrik indirimleri aslında şu mesajı veriyor: Siz kadınları rahatlıkla öldürebilirsiniz, üç beş yıl yatar çıkarsınız ya da bir şiddet uyguladığınızda hapis bile yatmanıza gerek yok para cezasına çevirip bir kadını dövmenin bin iki bin lira karşılığında bir cezası vardır.
Bizim mevzuatımızdaki yasalar uygulanırsa belirli caydırıcı hükümleri olacağını düşünüyoruz. Fakat bizde tam tersi bir durum var. Çeşitli erkek güruhları tarafından İstanbul Sözleşmesi’ne saldırıların olduğu bir dönemden geçiyoruz. ‘Aileyi yakan yasa’ diye tarif ediliyor.
Buradan bu saldırıların arkasında elbetteki iktidarında buna yönelik tutumlarının olduğunu görüyoruz. ‘İstanbul Sözleşmesi gözden geçirilmelidir’ söylemleri ya da herhangi bir kadın örgütünün davet edilmediği toplantılar yapılması buralardaki o yanlı yaklaşımın sonucunu gösteriyor. Bir tane genelge çıkartıyorlar. Kadın cinayetlerine karşı biz bir adım atıyoruz, çözüm üretiyoruz boş durmuyoruza getirdikleri bir genelge. Ama genelgenin içeriğine baktığınızda zaten mevzuatta var olan şeylerin tekrar edildiği, üzerine gizlilik esasının getirildiğini görüyoruz.
“ÇÖZÜM, GENELGE ÇIKARMAK DEĞİL İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ GÜÇLENDİRMEK”
Şu an çözüm bir genelge çıkarmakta değil, var olan 6284’u kuvvetlendirmek, İstanbul Sözleşmesi’ni kuvvetlendirmek, en temelde de bunları uygulamak. Bunlar uygulandığı taktirde bizler belki devletin samimiyetine inanabileceğiz. Fakat gördüğümüz süreçler, meclisten yapılan söylemler, erk iktidarın kendi alanlarında kullandıkları söylemlerde kadın düşmanı politikalarının olduğunu çok fazla görüyoruz.
Kadının hamile bir şekilde sokakta gezmesine karşı olan bir iktidar, kadının kahkaha atmasına karşı olan bir iktidar, en az üç çocuk doğurun diye kürtajı da yasaklayan bir iktidar var. Böylesi problemleri kendi politikası haline getiren bir iktidardan elbetteki kadın sorunlarına yönelik iyi bir adım atacağını çok beklemiyoruz. Dolayısıyla burada Türkiye’deki kadın hareketinin daha fazla örgütlenip o güç birliğini yaratarak buralarda çözüm odaklı çalışması gerekiyor.”
8 MART PAZAR GÜNÜ ALSANCAK ÖSYM ÖNÜNDE YÜRÜYÜŞ YAPILACAK
8 Mart’da İzmir’de gerek tek tek kadın örgütleri, gerek ortak eylemlikler olacak. İzmir Kadın Platformu, 8 Mart Pazar günü saat 16.00’da Alsancak ÖSYM önünden bir kadın yürüyüşü gerçekleştirecek. Yürüyüş bittikten sonra ise Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde İzmir Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun hazırladığı performans gösterimi olacak.
“SESİMİZİ BİRLİKTE YÜKSELTELİM”
8 Mart’da İzmir’de yapılacak kadın yürüyüşü için Mor Dayanışma Üyesi Deniz Uslu, şu çağrıyı yaptı:
“8 Mart’da Dünya Kadınlar Günün’nde evdeki, işteki, okuldaki, öğrenci, işçi, işsiz, emekli, genç, yaşlı bütün kadınları kadın dayanışmasını büyütmek için; emeği, bedeni ve hakları için sokaklardan vazgeçmemeye, alanlarda olmaya, sesimizi birlikte güçlü çıkarmaya çağırıyoruz.”
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.