PİRHA–HDP Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki Sözleşmeli Öğretmenlikle ilgili TBMM’ başkanlığına kanun teklifi verdi.
HDP Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki Sözleşmeli Öğretmenlikle ilgili TBMM’ başkanlığına kanun teklifi verdi.
Teklifte şu bilgiler yer aldı:
“Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik uygulamasına dair ilk girişim, 2005 yılında “4/C’li kısmi zamanlı geçici öğreticilik” adıyla başlatılmış, ülke genelinde gerçekleştirilen kitlesel basın açıklamaları ve sendikaların iptal davası açması sonucunda 4/C’li kısmi zamanlı sözleşmeli öğreticilik iptal edilmiştir. Daha sonra Hükümet, 4/B’li sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını getirmiştir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yer alan ve devletin sürekli olmayan geçici işlerinin görülmesi amacıyla ihdas edilmiş olan 4/B maddesi, asıl istihdam modeli haline getirilmeye çalışılmıştır. Yine kamuoyunda oluşan tepkiler ve sendikaların girişimleriyle Hükümet, 12 Haziran 2011 seçimlerinden bir hafta önce 68 bini öğretmen olmak üzere 232 bin sözleşmeli çalışanı kadroya almıştır. Ancak 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından 4/B statüsünde öğretmen istihdamı, işe alımların mülakat yoluyla gerçekleştirilmesi de eklenerek geri getirilmiş ve sözleşmeli öğretmenlik adeta ana istihdam biçimi olarak uygulamaya konmuştur.
Oysa Anayasa’nın 128. Maddesinin 1’inci ve 2’inci fıkrası;
“Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.”
diyerek asli ve sürekli bir ihtisas mesleği olan öğretmenliğin, memurlar ve kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerektiğini hüküm altına aldığı gibi bu düzenlemelerin kanun hükmünde kararnamelerle yapılamayacağını da açıkça belirtilmiştir.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün hazırladığı, Türkiye’nin de 5 Ekim 1996 tarihinde imzalamış olduğu “Öğretmenlerin Statü Tavsiyesi” metninde “Öğretmenlerin çalışma koşulları, eğitimin en yüksek derecede etkinliğini sağlayacak nitelikte olmalı ve öğretmenlere, kendilerini tümüyle mesleksel uğraşlarına adama olanağı verilmelidir.” denilmiştir. Şu anki haliyle Türkiye, sözleşmeleri her yıl yenilenen, okul idareleri tarafından görevlerine son verilebilen dolayısıyla da iş güvenceleri olmayan sözleşmeli ve ücretli öğretmenlere imzacısı olduğu metindeki olanakları sağlamaktan çok uzaktır.
Tamamen aynı kamu hizmetini yürüten sözleşmeli ve ücretli öğretmenler kadrolu meslektaşlarının sahip olduğu haklardan çok uzaktadır. Evlilik, babalık, ölüm izinleri ile rapor süreleri, kıdem ve kademe ilerlemeleri bakımından kadrolu öğretmenlerin sahip olduğu haklardan kısıtlı bir biçimde yararlandırılan sözleşmeli öğretmenler ile tazminat hakları olmayan, maaş değil girdikleri ders saati başına ücret alan, resmi tatillerde ve hava şartları sebebiyle yapılan tatillerde ücret ve primleri kesilen, sigorta primleri aylık toplam ders saat sayısına göre yatırılan dolayısıyla da ayda en fazla 16-17 gün sigortalı olabilen ücretli öğretmenlere “kendilerini tümüyle mesleksel uğraşlarına adama olanağı verildiği”nden bahsetmek mümkün değildir.
Bu kanun teklifi ile; öğretmenler arasında yaratılmış olan bu ayrımın ortadan kaldırılarak eşit iş için eşit koşulların tesis edilmesi, tüm öğretmenlerin kadrolu istihdam edilerek eğitimde taşeronlaşmanın önlenmesi ve eğitimde niteliğin artırılması amaçlanmıştır.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.