PİRHA – Ayyıldız Yayıncılık, dördüncü nesil üyesi Mehmet Ali Ayyıldız tarafından yayın camiasında mücadelesini sürdürüyor. Alevi kültürüne dair 1940’lı yıllarda basılan kitaplarla ismini duyuran Ayyıldız Yayınları, günümüzde halen bu yönlü çalışmalarıyla biliniyor. Mehmet Ali Ayyıldız, Hz. Ali karakteri üzerinden yeni bir mitoloji dizisi hazırlanması ve Alevi Kütüphanesi kurulması gerektiğini vurguladı.
Ayyıldız Yayınları’nın Adana’da başlayan yayıncılık serüveni şimdi ise Ankara’da devam ediyor. 200 bin civarında kitap ile hizmet veren yayınevi, özellikle üçüncü kuşak olan ‘Bektaş Ayyıldız’ ismiyle tanınıyor.
Alevi inancının yasaklı olduğu dönemlerde de Alevi mitolojileri ve Aleviliğe dair çok sayıda kitap Ayyıldız yayınları sayesinde okuyucuya ulaştırılmış. Günümüzde halen Alevilik üzerine çalışma yapanların uğrayacağı birkaç adresten birisi de Ayyıldız yayınları olarak ifade ediliyor.
KIYIMLARDAN KURTULMAK İÇİN HORASAN’DAN ADIYAMAN’A GÖÇ…
Dört nesildir yayıncılık yapan ailenin, okurlar için çabasını Mehmet Ali Ayyıldız’dan dinledik. İnanç kimliklerini yaşatmak adına ailesinin vermiş olduğu mücadeleyle sohbete başlayan Mehmet Ali Ayyıldız, şu bilgileri paylaştı:
“Anlatacaklarımı amcalarımdan dinlemiştim; Türkmen olduğumuzu biliyorum. Horasan’dan ilk olarak Malatya’ya geldiğimizi, daha sonra Malatya’da Yavuz Sultan Selim kıyımları döneminde bizimkiler Adıyaman’ın bir köyüne kaçıyor. Daha sonra o köyde ‘Biz Kürt’üz, Müslümanız, namaz kılıyoruz’ gibi ritüeller yaparak kendilerini gizlemeye çalışmışlar. Hatta ben çocukken ilk kez köye gittiğimde Türkçe bilen çocuk yoktu. ‘Biz Kürt müyüz?’ diye aileme sormuştum. Sonra yaptığım araştırmalarda ailenin Türkmen olduğu ve o dönem kıyımlardan kurtulmak için Kürt kimliğine büründüğümüz ortaya çıktı.”
“BÜYÜK DEDEM, KÖY KÖY DOLAŞIP KİTAP SATARMIŞ”
Ayyıldız Yayınları’nın kuruluşu ise Adana’da gerçekleşiyor. Kitap basımının bir hayli karşılık gördüğü o yıllara dair Mehmet Ali Ayyıldız, şunları söyledi:
“Tahminen 1943 yılında dedem Abuzer Ayyıldız, Adana’ya geliyor ve ticaretle uğraşıyor. O dönemde para da kazanıyor ama dedemin babası o zamanlar fakir birisiymiş. İstanbul’a gidip kitap alır, gelip köy köy dolaşarak satarmış. Hatta anlatılan hikayeye göre eşeği dahi yokmuş ve köylere yürüyerek gidermiş. Nenem, kendisine bezden sırtına raf gibi bir şey dikmiş. Dedem onu sırtına bağlar ve dolaşıp kitap satarmış. O dönemler insanların yoklukla uğraştığı dönemler olduğu için bir köyde kitabı kime satabilirsin ki? Ya bir ağa vardır ya bir muhtar vardır, bir veya iki kitap satabilmek için dedem kilometrelerce yol yürürmüş. Gittikleri köyde de kitabı anlatıp üzerine konuşuyorlarmış. O dönem köylere kitap gittiği zaman bir heyecan da oluşurmuş. Mesela köyün muhtarı bir kitap aldığında o gece tüm köy ahalisi kitabı görmeye muhtarın ya da ağanın evine gidermiş.
1943 yılında dedem Adana’ya ilk matbaamızı açıyor. Bunun sebebi de babası gidip İstanbul’dan kitap alıp da uğraşmasın diye. Dedemin babasının İstanbul’dan alıp getirdiği kitaplar genelde Alevilikle ilgili eserlermiş. Hazreti Ali’nin cenk kitapları ve şu anda insanların bilmediği ama o dönem çokça meşhur olan Seyfüzülyezen Hikayesi, Battal Gazi gibi halk kahramanlarının hikayelerinin basıldığı bir matbaa oluyor.”
ALEVİ KİTAPLARI NEDENİYLE ÖLÜM TEHDİTLERİ ALINDI!
Mehmet Ali Ayyıldız, Adana’da yayın dünyasına girildiğinde Alevilik üzerinde baskının olduğunun da altını çizdi. “O dönem herkesin kimliğini sakladığı bir dönemdi” diyen Mehmet Ali Ayyıldız, babasının Alevilikle ilgili bastırdığı kitaplar nedeniyle dönemin İBDA-C isimli örgütü tarafından ölüm tehdidi aldığını da aktardı. Ayyıldız, “1940’lı yıllarda Alevilikle ilgili kitapları basıyor olmaları çok önemli ve cesaret isteyen bir durumdu. O dönemlerde Alevilikle ilgili kitap basan iki ya da üç yayınevinden birisi de bizimkiydi” diye belirtti.
60 YIL BOYUNCA ALEVİLİĞE DAİR KİTAPLAR BASILDI!
Günümüzde Aleviliğe dair okuma kültürünün pek olmadığını belirten Mehmet Ali Ayyıldız, şu sözlerle devam etti:
“Türkiye’nin en çok kitap okunduğu 1960-1980’li yıllardaki Kemal Tahir’lerin, Orhan Kemal’ler’in, Fakir Baykurt’ların olduğu o meşhur dönemdeki önemli eserlerin yerini şimdi popüler aşk romanları alıyor. Yaklaşık 20 yıldır da bu böyle. Ama babam, yaklaşık 60 yıl boyunca hiç durmadan Alevilik üzerine kitap basıp yayınladı. Hatta bunları satabilmek için kendince yöntemleri vardı. Mesela her sene bir ay boyunca Hacıbektaş’a gider kalırdı. Dünyada bile bilinen bir isimdi, ‘Bektaş Ayyıldız’ denildiği zaman Alevi kitaplarını bulabileceğiniz en sağlam kaynak oydu. Yurtdışına da posta yöntemi ile kitaplar gönderirdi.
“ALEVİ MİTOLOJİSİ, EDEBİYATA GİRMELİ”
Maalesef ailemizde sağlam bir arşivcilik olmamış. Birçok değerli kitabı sahaflardan, kitapçılardan, antikacılardan halen topluyorum. Şu ana kadar belki 300 civarında kitap topladım ama bir bu kadar daha toparlayamadığım kitap var. Bu kitapları yeniden basmak gibi bir hayalim de var. Özellikle Hz. Ali’nin cenk kitaplarının yeniden basılması gerektiğini düşünüyorum. Yeni neslin okuması için mesela bir Alevi mitolojisi, kültürü, edebiyata girmeli bence ve bu Hz. Ali ile olmalı. Ancak bildiğimiz Hz. Ali değil de mitolojik bir kahraman olarak bu cenk kitapları, iyi bir yazar ile yeniden hazırlanıp mitolojik bir Hz. Ali figürü ile yeniden basılmalı. Günümüzde gençlerin, böylesi bir kitabı çok okuyacağını düşünüyorum.”
ALEVİ KÜTÜPHANESİ OLUŞTURMAK!
Mehmet Ali Ayyıldız, Aleviliğe dair yazılan tüm kitapların, oluşturulacak “Alevi Kütüphanesi” altında toplanması gerektiğini de vurguladı. Ayyıldız, şöyle devam etti:
“Bazı kitaplar kimi dedelerin elinde, bunlar el yazmalarıyla oluşturulmuş. Başka bir örneği de yok. O kişiye de babasından kalmış. Mesela onun dijital kaydını alıp hem basılı hem de dijital bir kütüphane oluşturulması şart. Şu anda bu büyük bir eksiklik. Artık üniversitelerde yüksek lisans, doktora çalışmaları ciddi anlamda artmaya başladı ve kaynak da bulamıyorlar. Belki ileride dergahların ya da Alevi sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle bu yönlü bir kütüphane kurulabilir. Ben ayrıca Alevi Vakıflar Federasyonu’nda yönetimdeyim. Bu konuyu da sık sık gündeme getiriyoruz. İnşallah İlerideki günlerde bu yönde bir gelişme olacak.”
“DEVLETİN KÜLTÜR POLİTİKASI VAR MI?”
Mehmet Ali Ayyıldız, son olarak yayıncıların içerisinde olduğu zorluklara değindi. Kitap basımının artık büyük maliyetler getirdiğini söyleyen Ayyıldız, devletin bu sektörü sahiplenmediğini vurgulayarak şöyle devam etti:
“Dünyada yayıncılık mesleği gerçekten çok prestijli ve ileri bir durumda. Türkiye’de ise pek o kadar değil. Bunun sebebi de devletin kültür politikasından kaynaklı. Bugün gelişmiş ülkelerin kültür yayıncılığı ile ilgili çok ciddi teşvik ve destekleri var. Türkiye’de ise ‘kültür politikası’ dediğimiz zaman, bilmiyorum hükümette böyle bir şey var mı? Bize bu yönüyle nasıl bir cevap verilir? Bir yayıncı olarak bunun olduğunu görmüyorum. Mesela yurt dışında bir yayınevi, yıllık yayınlayacağı kitap sayısı kadar devletten kağıt alır ve bu kağıt için vergilerden arındırılır. Çünkü kültür kitabı, yani insanların okuması gereken kitaplar basılacaktır. Ve o ülkedeki kültür bakanlığı, kütüphane sayısı kadar yayıncının kitabından, ne bastıysa incelemeden alır. Ama bizde iş şöyle yürüyor: Bizler Kültür Bakanlığı’nın kütüphanelerine teklif veriyoruz. Örneğin o yıl 20 kitap bastık, bunları değerlendirirken kimilerini siyaseten kendilerine göre uygun bulmazlar, kimi kitapların konusu beğenilmez derken o 20 kitaptan sadece 2 kitabı ancak alırlar. Bu nedenle o kütüphanelerde kütüphane olamıyor, yayıncılar da hayatta kalamıyor.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.