PİRHA-CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun Yargıtay tarafından onanan cezasıyla ilgili olarak konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, Feminist Avukat Meriç Eyüpoğlu ile Gazeteci Ali Duran Topuz karara tepki gösterdi. Topuz, mahkemelerin siyasi mücadele verenlerin tasfiye edilmesi için kullanıldığını söyledi.
Yargıtay, geçen haftalar Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında kararını açıkladı. Yargıtay’ın kararına göre, Kaftancıoğlu’nun 3 davadan aldığı ceza onanırken yargılandığı 2 dava ise düşürüldü. Kaftancıoğlu’nun cezası onanan 3 davada aldığı cezaların toplamının ise 4 yıl 11 ay olduğu belirtildi. Ayrıca Kaftancıoğlu hakkında siyasi yasak kararı da verildi.
Konuya ilişkin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, Feminist Avukat Meriç Eyüpoğlu ile Gazeteci Ali Duran Topuz, PİRHA‘ya açıklamalarda bulundu.
“SALDIRI DALGASI ARTARAK SÜRECEKTİR”
Kaftancıoğlu’nun onaylanan cezası ile ilgili olarak “Beklenen bir durumdu açıkçası” değerlendirmesinde bulunan HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, “2016 yılında biliyorsunuz HDP’li Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekilleri, belediye başkanları, parti yöneticileri derken beş binden fazla insanın tutuklanmasını yaşadık. Şimdi 2023 yılında normalde yapılması beklenen seçimlere doğru giderken hükümet şu ana kadar terörize ettiği HDP’nin dışındaki çevrelere de saldırmaya başladı. Muhtemelen bu saldırı dalgasını yani hukuk eliyle siyasetçilerin tasfiye edilmesi meselesini önümüzdeki dönemde daha da artırarak sürdürecektir” dedi.
“İKTİDAR EKONOMİK ANLAMDA İYİCE SIKIŞMIŞ DURUMDA”
Özsoy, iktidarın ekonomik olarak da zor durumda olduğunu belirtirken, “Erdoğan ve etrafındaki ırkçı, milliyetçi müttefiklerinin topluma vadedebileceği çok fazla bir şey kalmamış. Ekonomik anlamda iyice sıkışmış durumda. Para kalmamış, enflasyon çok yüksek. Zamlar artıyor. Kuruş para yok. İktidarda kalabilmesi için toplumu ve siyasetçileri, muhalif siyasetçileri bastırmaktan başka bir çıkar yol yok, diyor” ifadelerini kullandı.
“CESARETLE İKTİDARIN KARŞISINA DİKİLEN HERKES İLE DAYANIŞMA İÇİNDEYİZ”
Muhalefete de eleştirilerde bulunan Özsoy, şunları kaydetti:
“Bir de eleştiri yapmadan da geçemeyeceğim bu konuda. HDP’liler tutuklanırken toplumdan ses çıkmıyordu. Umarım artık sıranın kendilerine geldiğini görürler, düşünürler. Nihayetinde HDP’nin Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ maalesef içinde ana muhalefetin de olduğu milletvekillerinin oylarıyla dokunulmazlıkları kaldırılarak cezaevlerine konuldu. Muhtemelen kendilerine sıra geleceğini düşünmüyorlardı. Altı yıldır boğazımızı yırtıyoruz. Yani bu iktidar kendisinin dışında olan herkesi düşman gören bir iktidar. Dolayısıyla siyasi rakip gibi görmüyor. Bir muhalefet olarak görmüyor. Direkt düşman olarak görüyor. Hain olarak görüyor, terörist olarak görüyor. Ve bu şekilde cezalandırıyor. HDP olarak tabii ki Canan Kaftancıoğlu’yla ve aynı zamanda Türkiye’de hala cesaretle bu iktidarın karşısına dikilen her insanla, her bireyle, her kadınla sonuna kadar dayanışma içindeyiz.”
“37. ACM, TOPLUMSAL MUHALEFETİN ÖNEMLİ DAVALARINDA AĞIR CEZALAR VERDİ”
Feminist Avukat Meriç Eyüpoğlu da Yargıtay’ın kararına tepki gösterirken, “Bu topraklar siyaset yapanların bu tür yasaklarla karşılaşmasına alışık topraklar. Neredeyse bütün tarihimiz bunun üzerine kurulu. Onlarca örneği var. Pek çok siyasi iktidar kendisi gibi olmayanı, beğenmeyeni bir biçimde cezayla, hapisle, vesaireyle mahkum ediyor. Zaten bütün bir Kürt hareketinin tarihi de bunun örnekleriyle dolu maalesef” dedi.
Yargılama süreciyle ilgili olarak “En başından itibaren sonu belli olan bir yargılama olduğunu birçoğumuz biliyorduk. Sürpriz yok” diyen Eyüpoğlu, cezayı veren birinci derece mahkemeye değindi. Eyüpoğlu, “37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılamanın olması cezayla sonuçlanacağının neredeyse göstergesiydi. O dönemdeki 37. Ağır Ceza Mahkemesi önüne gelen bütün dosyalarda ki bunlar toplumsal muhalefetin önemli davalarıydı. Barış İçin Akademisyenler, ÇHD davası. Onlarcasında zaten ağır cezalar verdi. Fakat Yargıtay aşamasında şöyle bir şey olmuş. Bazı cezaları onayıp, bazı cezaları bozmuşlar. Kendilerince denge kurmaya çalışmışlar belli ki. Bunu tırnak içinde söylüyorum. Komik tabii ki. Çünkü infaz açısından bu belirleyici olacak. Cezaevindeki süreç açısından” ifadelerini kullandı.
“KAFTANCIOĞLU, KARARLI VE MÜCADELECİ BİR KADIN”
Kaftancıoğlu’nu eskiden beri tanıdığını kaydeden Eyüpoğlu, “Bu yola girerken, siyaset yapma kararlılığını gösterirken, tüm bunları da bilerek girmiş ve kararlı, mücadeleci bir kadın. Toplumsal muhalefetin geneli açısından da herkes içeri girebileceğini biliyor artık. Bunun korkutucu bir şey olmadığını siyasi iktidarın da anlaması lazım. Cezaevleri arkadaşlarımızla dolu. Ama buna rağmen bir mücadele ve kararlılık da sürüyor bu topraklarda. Canan açısından da farklı gelişeceğini düşünmüyorum. Ama çok sürprizlere de gebe bir süreç. Çünkü aslında siyasi iktidar temsilcileri de kınayan açıklamalar yaptılar” dedi.
“ZATEN ALDIĞI CEZALAR HUKUKİ DEĞİL”
Eyüpoğlu, sürecin Selahattin Demirtaş’ınkinden farklı gelişeceğini öngörürken, şunları söyledi:
“Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararına rağmen hala içeride olan Selahattin Demirtaş gibi gelişmeyecek süreç, farklı gelişecek galiba. Umarım ki öyle olsun. Nihayetinde bunun Canan’ı da mücadele eden pek çok insanı da yolundan çevirmeyecek olsa bile yine de dört duvar arasına alınmak iyi bir şey değil. Hani dışarıda da çok özgür olmadığımızı bilerek söylüyorum bunu. Dileyelim ki bu sefer böyle sonuçlanmasın ve cezaevine uğurlarken cezaevinde karşılarken o sahnelerle yaşamayalım Canan’ın hikayesini. Ama hiçbir şeyin öngörülemediği, hukukun tamamen hayatımızdan çıktığı bir süreç yaşıyoruz. O yüzden hep beraber yaşayıp göreceğiz. Zaten bu cezaları alması hukuki değildi.”
“MAHKEMELER, SİYASİ MÜCADELE VEREN BİR TAKIM KESİMLERİN TASFİYESİ İÇİN KULLANILIYOR”
Gazeteci Ali Duran Topuz ise HDP’ye yönelik açılan kapatma davası ile siyasetçilerinin tutuklanmasını hatırlatarak başladığı konuşmasında, “Özellikle HDP ve HDP’den önceki Kürt siyasal oluşumlarına yönelik devlet müdahalesinden şöyle bir şey biliyoruz. Mahkemeleri siyasi mücadele veren bir takım kesimlerin tasfiyesi için kullanmak. Ben buna ‘siyaseti yargısallaştırmak’ diyorum. Siyaset üç sonuçlu bir mücadele biçimidir. Yani istediklerinizi alabilirsiniz, alamayabilirsiniz ya da bir orta yol üzerinde bir uzlaşma sağlarsınız.
Mahkemelerde ise ya berat ya mahkumiyet vardır. Üç sonuçlu olması gereken bir alanı iki sonuca sıkıştırırsanız bu daima işte egemenliği elde tutanların kendilerine hiç rakip istemediği, mahkeme yoluyla çözmek istedikleri yani siyasetin yasaklandığı bir alan gelir” ifadelerini kullandı.
“İMAMOĞLU’NUN GÖREVDEN ALINMASI GİBİ BİR SÜRECİN İLK ALAMETİ”
“Siyaset bugün Kürtler için yasaklı” diyen Topuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“HDP’ye yönelik baskılar ve kapatma davası bu anlama geliyor. Canan Kaftancıoğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazanmasını sağlayan ekibin içindeki isimlerden biri. İstemedikleri rakibi tasfiye için yargı kullanılıyor. Bunun devamının Ekrem İmamoğlu’na yönelik soruşturmalar ve suçlamaları düşünürsek Ekrem İmamoğlu’nun da İçişleri Bakanlığı’ndan görevden alınması, yerine kayyum atanması gibi bir sürecin ilk alameti bu. Görülen tepkilere, yapacakları kamuoyu oylamalarına göre de yapabilirler. Yaparlarsa şaşırtıcı olmaz.”
Barış KOP – Berfin YILDIZ / İZMİR
Yoruma kapalı.