PİRHA- Barış Grubu üyesi, Kürt siyasetçi Aysel Doğan’ın mücadelesine ve cenaze törenine yapılan sert müdahaleye dair PİRHA’ya açıklamarda bulunan DAD Eş Genel Başkanı Musa Kulu, Aysel Doğan’ın ömrünü hakikat arayışına adadığını ve ömrünün direniş içinde geçtiğini belirtti. Kulu, “Devlet Aysel Doğan’ı iyi tanıyordu. Cenazesine bile saldırmasının nedeni buydu” dedi.
Almanya’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren 2’nci Barış Grubu üyesi ve Kürt Siyasetçi Aysel Doğan’ın cenazesine gelenlere izin verilmeyerek sert müdahale edilmişti.
Diyarbakır’dan Dersim’e onlarca araçlık konvoyla götürülen Aysel Doğan’ın cenazesine kent girişinde polis sert müdahale etmiş, cenaze aracını almak isteyen polislere karşı çıkan halk, cenazeyi polislere vermemek için oturma eylemi yapmıştı. Buna karşı tazyikli su ve biber gazıyla halka müdahale gerçekleştiren polis, milletvekillerini ve yurttaşları darp etmiş, müdahalenin ardından gözaltına alınan 4 yurttaştan biri tutuklanmıştı.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Musa Kulu, Aysel Doğan’ın mücadelesini ve cenaze törenine yapılan sert müdahaleyi PİRHA’ya değerlendirdi.
“AYSEL DOĞAN HAKİKAT ÖNCÜSÜYDÜ”
Musa Kulu, devletin Aysel Doğan’ı çok iyi tanıdığının altını çizerek, “Aysel Doğan gençliğinden beri kendi hak ve hakikatini yaşayan, yaşatan, bunun için söz kuran, söz kırmanın ötesinde bütün yaşamını adayan bir candır. Bir hakikat arayışçısı. Aynı zamanda kendi inancını, kimliğini dilini, kültürünü yaşamak, yaşatmak ve bunun dünyaca kabulünü kendisine dert etmiş ve buna kendisine adamış bir öncü ve bunun bedelini cezaevinde 17 yıl yatarak, sürgünde kalarak, aynı zamanda bütün bu zulme rağmen de asla geri adım atmayan kendi hakikatini, kendi dilini, kültürünü, coğrafyasını, toplumunu, kimliğini, kültürünü savunmak için kendini ortaya koyan bir kadındır” dedi.
“DEVLET AKLI AYSEL DOĞAN’IN CENAZESİNE TAHAMMÜL EDEMEDİ”
Aysel Doğan’ın cenazesinin de devlete dert olduğunu belirten Musa Kulu, “Ama gerçek şu ki ne yaparlarsa yapsınlar, hakikat karşınızda dimdik durur. Bu kadar yürekli bir insana karşı tahammülsüzlüğün bir ifadesidir. Bunu başka bir şekilde izah etmek mümkün değil. Aysel Doğan, böyle bir kişilik olduğu için devletin buna tahammülü yoktu. Aysel’in cenazesine olan saldırı sadece Dersim’de bulunan devlet kurumlarının yahut da Valilik’in, emniyetin işi değildir. Tamamen devlet aklıyla yapılan, hatta talimatla yapıldığına inandığım bir yaklaşımdır. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar Aysel gibi binlerce Aysel var. Bu hakikati söylemekten vazgeçmeyen, bunun için bedel ödemeye hazır olan Alevi kadını, Kürt kadını var. Bu ülkede Türk’üyle Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle ama bütün farklı inançlarla eşit, özgür bir ülkede yaşama arzusunu hiç kimse durduramaz” diye konuştu.
“DERSİM’İN AĞACI DA, SUYU DA, ZİYARETGAHI DA, KUŞU DA KURDU DA AYSEL DOĞAN’I BİLİR”
Musa Kulu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aysel Doğan, büyük anayla buluştu, toprak anayla buluştu. Ama Dersim’in ağacı da, suyu da, ziyaretgahı da, kuşu da kurdu da Aysel Doğan’ı bilir. Çünkü Aysel onun için de ağlayandır. Onu korumaya çalışırken de bedelini ortaya koyandır. Ana Fatma’yı korurken de, Düzgün Baba’yı korurken de. Munzur’un kirlenmesini korurken de Ama kendi dilinin yok olmaması için ağı yakan da Aysel Doğan’dır. Aysel Doğan ölüme karşı çıkıyordu, zulme karşı çıkıyordu. Aysel Doğan, türkü tadında yaşamını sürdüren ve en sonda türküsünü, toprağıyla buluşurken Ezidi kadın elbisesini, 37-38’de kefensiz o toprağa düşen öncülerinin o halini özümsediği, ona saygı duyduğu için giydi.
Ülkede barış ve kardeşlik, eşit yurttaşlık temelinde hem Kürt’ün, hem Alevi’nin, hem Türk’ün, hem Laz’ın bir bütün inançların ve farklılıkların özgür, eşit yaşadığı rıza anayasasıyla da pekiştirilen o ülke demokrasisini kuruncaya kadar Aysel’in ve Aysel’in ardılları olarak biz bu mücadeleden asla vazgeçmeyiz. Onun anısına saygıyla daha da güçlenerek, daha da inanarak, daha da çok emek vererek onun mücadelesini yaşatmaya çalışacağız.”
PİRHA/MERSİN
Yoruma kapalı.