Alevi Haber Ajansi

Koçerlerin yaylalardaki bir günü…

PİRHA-Yazın en bunaltan günlerinde buz gibi suyun, solmayan bir yeşilin ve kristalleşmiş parça parça karın varlığı ile serinlik hissi uyandıran yaylalar…Bu yaylalarda mera alanlarının azalması nedeniyle hayvanlarını otlatmaya gelen Koçerlerin de maceraları iki bahar arasında geçiyor. İlkbahar ile başlayan yolculuk havaların soğumasıyla son buluyor. Erzurum Tekman’a bağlı Çağlar Köyü’nün Bingöl dağlarının eteklerinde bulunan yaylalarında karşılaştığımız Koçerlerle günlük hayatlarına ilişkin kısa bir muhabbet gerçekleştirdik. 

HABERİN VİDEOSU

Elazığ Kovancılar ilçesinden ilkbahar aylarında Bingöl dağının eteklerinde bulunan Çağlar Köyü’nün yaylalarına gelip sonbahar da tekrar memleketlerine giden Koçerler yaşadıklarını PİRHA‘ya anlattılar.

Koçerler, sağdıkları sütle peynir yaparak geçimlerini sağlıyor, güneş enerjisi ve panelleri ile su ve elektrik ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Her gün 100’ten fazla koyun sağan kadınlar, otlatmaya götüren çobanlar ve ev işleri ile ilgilenen kızları yayladaki yaşamlarını bizimle paylaştılar. Bir yandan yaylada her şeyin doğal olduğunu söylediler bir yandan da hayvanın para etmediğinden de dert yandılar.

PEYNİR YAPIP ŞİRKETLERE SATIYORLAR

3 aile toplamda 25 kişi. Erzurum Tekman Çağlar Köyü’nün Bingöl Dağ (Koğ) eteklerinde bulunan yaylalarında yaşıyorlar. Abdulkadir Barajkılıç, Elazığ Kovancılar ilçesinden gelmiş. Mera alanları olmadığı için Tekman’daki yaylalara çıktıklarını söyleyen Barajkılıç’ı, süt sağan kadınlara koyunları başını tutarken görüntülüyoruz.

Günde iki defa süt sağma işini yaptıklarını söyleyen Barajkılıç, “Yaptığımız peynirler de para etmiyor. Devlet sadece küpe parası veriyor, başka bir şey vermiyor. Günlük 50-60 kilo süt alıyoruz. Peynir yapıp şirkete veriyoruz” diyor.

KAZANÇ YOK, ZARAR VAR

Kazancının düşük olması nedeniyle yaptığı işi hayıflanarak anlatan Barajkılıç şöyle konuşuyor:

“Mecburen geliyoruz, otlama yeri yok, dışarıda oturuyoruz. Bu işimiz iş değil. Bunun kazancı yok. Yerimiz, yurdumuz yok. Yaz kış mera parası veriyoruz. Gidecek yerimiz yok. Biz sahipsiziz. Artık hayvancılık da yapamıyoruz, zarar ediyoruz. Eviniz olmayınca nasıl hayvancılık yapacaksınız.”

Barajkılıç, altı ay boyunca geçimlerini sağladıkları yaylalarda elektrik olmadığı için 15 günde bir Hınıs ilçesinden karşıladıklarını ifade ediyor.

GELİNLERDEN HAYIR YOK

Günde 100’den fazla koyun sağan Milkişa Barajkılıç da, dört gelinin de hiçbir yardımı olmadığından şikayetçi. Barajkılıç, “Tek başıma koyunları sağıp tek başıma peynir yapıyorum. Rahatsızım biraz. Kollarımdaki lif bezleri kopmuş, bel fıtığım var yapamıyorum” diyor.

Elif Barajkılıç da, bir yandan süt sağıyor bir yandan ise “Halimizi görüyorsunuz” sözleriyle çilesini anlatıyor.

KURT KAPAR, HIRSIZ GELİR DİYE 24 SAAT NÖBET TUTUYOR

İki yıldır bu yaylalarda çobanlık yapan 50 yaşındaki Elazığ Karakoçanlı Gazi Alınak ise, şunları söylüyor:

“Tabii ki zorlanıyoruz, insan dağın başında zorlanmaz mı. Gece 24 saat hayvanların önündesin. Gece uykusuz kalıyorsun. Kurt kapar, hırsız gelir, diye gece boyu nöbet tutuyoruz. Yaptığım iş güzel tabi, biraz da mecburiyetten, ekmek parası için çalışıyoruz. Çalışırsan aç kalmazsın.”

“BURADAKİ HER ŞEY SAĞLIKLI”

25 yaşındaki Meryem Barajkılıç da anne babası hayvanlarla ilgilenirken o da ev işlerine bakıyor. “Nereye gidersen git çalışman lazım” diyor Meryem yaptığı işi anlatırken. Yaylalarda yaşamanın bir yandan doğasıyla insanı büyüleyen bir yanı olduğunu diğer yandan koşulları ile kendilerini çok zorladığını söylüyor. Barajkılıç yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Sıcak havalarda buranın havası serin, güzel oluyor ama soğuk, fırtınalı günlerde tabi çadırlarda kaldığımız için zor oluyor. Bir de çocuklar hasta olunca burası zor oluyor. Başka zorluğu yok buranın. Tabii ki güzel tarafı çok, her şey doğal, suyu buz gibi, dolaba koymak zorunda değilsin, peyniri kendin yapıyorsun, sütü kendin sağıp eve götürüyorsun, istediğin zaman içebiliyorsun. Buradaki her şey sağlıklı. Temiz havası zaten şehirdekinden daha iyidir. Bu iş bize dedemizden kaldı. Bizimkiler buraya gelmediklerinde sanki bir şeylerini kaybetmiş gibi hissediyorlar.”

Güneş enerjisini kullanarak sıcak su sağlıyorlar. Üç tane de güneş panelleri var. Meryem Barajkılıç, güneş panelleri ile televizyon, el fenerleri ve cep telefonlarını şarj edebildiklerini söylüyor.

Sevim KAHRAMAN/Semra ACAR

ERZURUM

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak