PİRHA-215 haftadır her hafta pazartesi günü Ankara Numune Hastanesi önünde ‘İşimi geri istiyorum’ eylemi yapan Mahmut Konuk; “ . Emekçiler haklarını istedikleri için yargılanıyor, tutuklanıyor, gözaltına alınıyor, baskı görüyor, işkence görüyor. Bu devran böyle gitmez. Muhalefet kendi kendine çürüyüp düşmelerini bekliyor. Yok öyle bir şey. Direne direne kazanacağız” dedi.
215 haftadır her hafta pazartesi günü Ankara Numune Hastanesi önünde ‘İşimi geri istiyorum’ eylemi yapan Mahmut Konuk bu hafta yaptığı suç örgütü lideri Sedat Peker’in yaptığı açıklamalar üzerinden mafya-siyaset ilişkilerine değinerek en ufak bir hak arama eylemine bile müdahale eden polisin, yargının Sedat Peker’in açıklamalarına karşın hala harekete geçmemesini eleştirdi.
“SEDAT PEKER’İN İDDİALARI YENİLİR YUTULUR ŞEYLER Mİ?”
‘İşimizi geri alacağız’ diyerek 215 haftadır eylem yaptığını ve sürekli polis baskısına ve şiddetine maruz kaldığını belirten Konuk şunları dile getirdi:
“Bakın ülkede çok önemli şeyler oluyor. Halk artık her pazar günü Sedat Peker’in açıklamalarını dinlemek için hazırlık yapıyor. Sedat Peker kim? Devletin resmi kayıtlarına göre organize suç örgütü lideri olmakta suçlanıyor ve onun hakkında kırmızı bültenle arama emri çıkarılmış. Peki söylediği şeyler yenilir yutulur şeyler mi? Bugünkü Cumhuriyet Gazetesi’nde diyor ki seçim kahvesi çete liderinden! Sizin içtiğiniz, seçimde dağıttığımız kahveler benden diyor Sedat Peker. AKP’nin mitinglerinde dağıtılan kahvelerin parasını Sedat Peker vermiş. Süleyman Soylu‘nun İçişleri Bakanlığı ne yapmış? Sedat Peker’e güvenlik önlemi olarak koruma vermiş. Bu adam yurt dışına kaçak göçek gitmedi, yurt dışına pasaportla gitti. Şimdi tü kaka oldu. Adam evin içinden konuşuyor ve diyor ki biz SADAT’la Suriye’ye silah götürdük kime? El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra ya silah götürdük. Oradaki Türkmen kardeşlerimizden haber geldi. Dediler ki sizin verdiğiniz silahlarla bizi öldürüyorlar. Hadi bunu geçtiniz diyor ki Kıbrıs’ın Uğur Mumcu’su olan Kutlu Adalı’yı öldürmek için Korkut Eken benden adam istedi ben de kardeşimi gönderdim, gittiler, görüştüler. Korkut Eken’de bu olayı doğruluyor, kardeşi de doğruluyor. Ama o olayda olmadı, birileriyle temizledik diyor. Kıbrıs’taki güvenlik kuvvetlerinin komutan da bu olayı doğruluyor. Evet bana geldiler diyor. Şimdi savcılar nerede? Hadi diyelim ki suç örgütü lideri buna uymadınız, peki Süleyman Soylu bu ülkenin hala İçişleri Bakanı istifa etmemiş, görevden alınmamış.”
“SAVCILAR YOK, ADALET YOK”
Süleyman Soylu’nun Sedat Peker’in iddiaları karşısında bir siyasetçiye 10 bin dolar maaş verdiğini söylediğini hatırlatan Konuk sözlerine şöyle devam etti:
“Süleyman Soylu‘nun açıklamalarını baz alın onunla ilgili bir soruşturma yapın. Yok, yargı yok, yargı kime var? Burada açıklama yapan emekçiler için var, geçen yıl burada mafyalar savaşı başladı dediğim için benim hakkımda da bir celsede ceza verdiler. Sedat Peker AKP’nin adamı dedim, Alaattin Çakıcı Devlet Bahçeli’nin adamı dedim diye ikisine de hakaretten 1 yıl hapis cezası, bir de para cezası aldım. Bir celsede Devlet Bahçeli’ye hakaret ettim gerekçesiyle verdiler. Bir ceza maddesi uydurdular verdiler. Adı Devlet olunca devlet büyüğü oluyor. Devlet Bahçeli’ye hakaret etmişim, mafya demişim. Ben ne demişim? Mafya lideri dava arkadaşı dediğim için aldım o cezaları. Dava arkadaşı dediğim için. Ben Alaattin Çakıcı’ya bundan sonra mafya lideri demiyorum Devlet Bahçeli’nin dava arkadaşı diyorum. Ne yaptı Devlet Bahçeli’nin dava arkadaşı çıktıktan sonra Sedat Peker’i tehdit etti, sana dansöz elbisesi giydireceğim, seni Tansu Çiller de kurtaramaz dedi. Ne oldu? Sonra nereye gittiler. Mehmet Ağar, Korkut Eken, Alaattin Çakıcı ve Engin Alan marinada fotoğraf çektirdiler. Sonra o marina Sedat Peker’in açıklamaları üzerine gündeme geldi. Marina Sedat Peker’in iddiasına göre Türkiye’deki kokain ticaretinin yeni rotası. Mehmet Ağar açıklama yaptı, biz oraya gitmeseydik oraya mafya çökecekti. Süleyman Soylu Mehmet Ağar’ı suçladı Mehmet Ağar’da Süleyman Soylu’dan özür diledi. Savcılar yok, adalet yok ortada.”
“SAVCILAR İŞİ, EKMEĞİ İÇİN DİRENENLERİN PEŞİNDE”
‘Ne oluyor, ne bitiyor burada. Bir suç organizasyonu var, birinin evine, birinin marinasına çökmüşler’ diyen Konuk şunları aktardı:
“Biri çıkıp itiraf ediyor tüm bunları. İçişleri Bakanı da bunu eleştiriyor, öbürü İçişleri Bakanı‘ndan özür diliyor. Neredesiniz İçişleri Bakanı’nın açıklamalarında bir şey daha var. Bu ülkenin en önemli meselelerinden biri Hrank Dink cinayetidir diyor. Hrank Dink cinayetinin azmettiricilerinden olan Erhan Tunceli Sedat Peker’e emanet ettiler dedi. Bu bireysel bir olayda değil, sistemsel bir olay dedi. Kim var arkasında Özel Harp Dairesi’ni işaret etti. Ve adını vererek Bilecik’teki silahların sorumlusu olarak Veli Küçük’ü verdi. Nerede şimdi savcılar? Savcılar Yüksel Caddesi’nde işi, ekmeği için direnenlere, direnmiş olanlar hakkında düzenlenen fezlekelere bakıyor. Yüksel Caddesi’nde direniş başlatan Nuriye Gülmen İstanbul’da ayın 10’unda Çağlayan Adliyesi’nde 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Ne var İdil Can kültür Merkezine gitmiş. Başka, Nuriye Gülmen 9 Kasım 2016’da ‘işimi geri istiyorum’ diye Yüksel Caddesi’nde direnişi başlatan insandır. Bu ülkede başka şeylerde var. Ayten Öztürk’ü Lübnan’dan alıp getirdiler. 6 ay işkence gördü. Vücudunda 898 tane yara izi var. Şimdi ağırlaştırılmış müebbet istiyorlar. HDP’li Milletvekilleri, HDP eş başkanları, 6 milyon oy almış olan partinin eş genel başkanları tutuklu. Bir itirafçı ifadesi üzerinden. 15 tane avukat bu ülkenin güzide avukatları Çağdaş Hukukçular Derneği’nin Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları senelerdir tutuklu. 15 sene, 17 senelik hapis cezalarıyla cezalandırıldılar. Tutuklu yatıyorlar, bir itirafçının ifadesiyle.”
“MUHALEFET KENDİ KENDİNE ÇÜRÜYÜP DÜŞMELERİNİ BEKLİYOR”
‘Sedat Peker devletin içinden suç örgütünün içinden konuşuyor, bir itirafçı kadar bir değer yok mu?’ diye soran Konuk şunları söyledi:
“Bu adam hadi suç örgütü lideri İçişleri Bakanlığı’nın açıklamaları üzerinden bir şey yapın, yok devlet suskun. İkide bir siyasal iktidar sıkıştıkça bir yerlerden gaz buluyor, gaz çıkartıyor. Sıkıştıkça gaz çıkarıyorlar. Artık dayanacak şeyleri yok ve muhalefet izliyor, bekliyor. Muhalefet kendi kendine çürüyüp düşmelerini bekliyor. Yok öyle bir şey. Çürüyüp değişen bir şey olmaz. Çürüdükçe kokuşur. Bu ülkenin her tarafı kokuştu. İşte Marmara Denizi koktu, Marmara Denizi deniz olmaktan öldü. Kapitalizmin kar hırsı Marmara Denizi’ni öldürdü. Diğer denizlerin kapısında bekleyen de bu. Göllerimiz, ırmaklarımız, akarsularımız bunların hepsinin akıbetini bekleyen bu. Ormanlarımız, ovalarımız, dağlarımız, bunlar akıbetini bekleyen bu yok olup gitmek. Parsel parsel satılıyoruz ve bu ülkenin insanlarını uyutmak için her gün bir yere savaş açıyorlar, bir yerlere gidiyorlar. Bir dönem Nijerya’da gidip Abdullah Öcalan’ı yakalayıp getiren yargı önüne çıkaran devlet, bugün Mahmur’a operasyon düzenliyor adam öldürüyor ve diyor ki o PKK’nın en üst düzeydeki yöneticisiydi. İyi güzelde kardeşim yakala getir, yargıla. Ve Birleşmiş Milletlere (BM) kafa tutuyor. BM’nin gözetiminde bir mülteci kampı. Kim bu kampa kaçıp yerleşenler? Köy boşaltmalarla senin Uludere’nden, senin Beytüşşebap’ından senin Şırnak’ından göç edip giden köylülerin oluşturduğu Birleşmiş Milletler gözetiminde bir kamp. BM’yi karşına alıyorsun ve bende bir BM üyesi olarak oraya müdahale ediyorum diyorsun, gidip cinayet işliyorsun. Suçlu olabilir, ağırlaştırılmış müebbetle de senin cezanla cezalandırılabilir, alıp getirirsin yargılarsın ama gidiyorsun öldürüp geliyorsun, yargısız infaz yapıyorsun. Suçlu olup olmadığı bile belli değil, ya da ne kadar suçlu olduğu belli değil.”
“BU DEVRAN BÖYLE GİTMEZ”
Konuk son olarak şunları kaydetti:
“Halkı uyutuyorlar, halkı milliyetçilik üzerinden, halkı Müslümanlık üzerinden uyutuyorlar. Bir gün diyorlar ki işte Libya’da çıkarlarımız, bir gün diyorlar ki Suriye’de çıkarlarımız, bir gün diyorlar ki Kafkasya’da çıkarlarımız, bir gün diyorlar ki başka bir şey. Bir gün diyorlar ki işte camii açacağız, camii açılışı üzerinden, halkın dini duyguları üzerinden siyaset yapıyorlar, ömürlerini uzatıyorlar. Emekçiler haklarını istedikleri için yargılanıyor, tutuklanıyor, gözaltına alınıyor, baskı görüyor, işkence görüyor. Bu devran böyle gitmez. Biz kazanacağız, sizin baskılarınız, sizin zorbalıklarınız bize çökmeyecek. Zafer direnen emekçinin olacak. Direne direne kazanacağız.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.