PİRHA- PSAKD 25. Dönem Genel Başkanı eğitimci ve araştırmacı yazar Kemal Bülbül, 2017-2018 eğitim öğretim yılında ana sınıfı, ilköğretim 1 ve 2. sınıflarda Kuran eğitiminin verilmesinin çocuklar üzerinde olumsuz etkisinin olacağını söyledi. Bülbül, MEB ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan protokole yapılan düzenlemenin sonucu olarak doğan bu uygulamaya ilişkin, “MEB fiilen ortadan kalkmıştır. Türkiye’de MEB pozisyonuna geçen kurum diyanet işleri başkanlığıdır” dedi.
HABERİN VİDEOSU
İl milli eğitim müdürlükleri, müftülüklerle birbiri ardına protokoller imzalayarak din dersini anaokulları ve ilkokul 2 ve 3’üncü sınıflarda dışarıdan din ve Kuran eğitimi verilmesi konusunda anlaşıyor.
Eğitimi din görevlilerine teslim eden protokoller kapsamında, anasınıfından başlayarak çocuklar dini eğitimle karşı karşıya kalacak. Zorunlu din dersi 4’üncü sınıfta başlasa da Milli Eğitim Bakanlığı, il müftülükleriyle protokol imzalayarak bu derslerin seviyesini dört yaşına indirilmesi planlanıyor. Son olarak Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile müftülük arasında imzalanan protokol ile okul öncesi eğitim ve ilkokullarda kayıtlı çocuklara değerler eğitimi ve din eğitimi çalışmalarının yapılması öngörüldü.
Eğitimde yaşananlara tepki gösteren Pir Sultan Abdal Kültür Derneği PSAKD 25. Dönem Genel Başkanı eğitimci ve araştırmacı yazar Kemal Bülbül PİRHA‘ya konuştu. Bülbül, “Milli Eğitim Bakanlığı ve buna bağlı birimlerin hükmü şahsiyetini yitirmiştir. Fiilen ortadan kalkmıştır. Türkiye’de MEB pozisyonuna geçen kurum diyanet işleri başkanlığıdır” dedi.
Bülbül, Diyanet’in de eğitim anlayışının devlet dinine bağlı bir anlayış olduğunu söyledi. Bu dinin devlet ile devlet yöneticilerini kutsamak ve devleti yeryüzündeki tanrı temsilcisi gibi gösterdiğini söyleyen Bülbül, “Dikkat ederseniz Diyanetin yaptığı şey de bu. Başta bir tane devlet başkanı var. Bu devlet başkanı kutsallık atfediyor, bunun yürüttüğü tüm çalışmalar kutsal devlet, kutsal dolayısıyla varlığımız devlete armağan olsun gibi bir durum söz konusu. Bunun mazlumların masumların din ve inanç anlayışı ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok” dedi.
“ÇOCUKLARDA TEHLİKELİ YARALARA YOL AÇAR”
Din eğitiminin ana sınıfı ya da belli yaşın altında olan çocuklar için tehlikelerine dikkat çeken Bülbül sözlerini şöyle sürdürdü:
“Soyut kavramlarla eğitim yapmak yani dini anlayışını, tanrı anlayışını, cennet ve cehennem anlayışını cehennemde cezalandırma anlayışını ifade etmek, çocuk psikolojisi ve pedagoji açsından da son derece tehlikeli ve tamir edilemez derecede yaralara eksikliklere yok açacak bir şey.”
“İNANCI ŞEKİLLENDİRİYORLAR”
Bireyin neye inanıp inanmayacağının ana sınıfında şekillendirilemeyeceğini söyleyen Bülbül, “Ancak ergenlik yaşından sonra olabilecek bir şeydir. Mesela biz Alevilerde bir insanın yola girmesi ergenlik yaşından sonra olur. Ergenlik yaşından önce o inanç ritüelleriyle o inancın erkânı ve usulü ile yükümlü değildir” ifadelerini kullandı.
Bülbül, ana sınıfından bir yükümlülük başlatarak ve burayı da devlete bağlayarak devleti de insana tamamen egemen kılarak arka planında ırkçılık, gericilik ve giderek de faşizmin olduğu bir sistem yapılandırılmaya çalışıldığını vurguladı. “Bu aslında kutsal kitaba da dine de hakarettir” diyen Bülbül, Diyanet İşleri Başkanlığının bu fiili yapının dışına çıkarılmasını ve bir an önce kaldırılmasını istedi.
“BUNA SON VERİLMELİDİR”
Bülbül şu çağrıda bulundu:
“Hükümetteki devletteki pozisyonuna son verilmeli. Kaldı ki hükümetle devleti bir yana bırakalım uluslararası ilişkiler anlamında da Diyanet İşleri Başkanlığı dünya çapında misyonerlik görevi yürütüyor. Buna da son verilmeli. Bir eğitim bilimcisi olarak diyorum ki bu eğitime, insana insanın kişilik bütünlüğüne çocuğun varlığına bir saldırıdır bir hakarettir. Çocuğun varlığını zihinsel, düşünsel, kültürel yapısını bozma ve asimilasyon çabasıdır.”
Cebrail ARSLAN
ANKARA
Yoruma kapalı.