PİRHA- “Hayata Dönüş” adı verilerek yapılan, ölüm orucunda 122, operasyon sonucu ise 32 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan operasyonun yıl dönümü.
İnsanlık tarihi açısından kara bir gün olarak kayıtlara geçtiğinde tarih 19 Aralık 2000’di. Demokratik Sol Parti (DSP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Anavatan Partisi (ANAP) koalisyonu döneminde cezaevlerinde uygulamaya sokulmak istenen F tipi cezaevi sistemine karşı 19 yıl önce, 20 Ekim 2000 tarihinde yüzlerce mahkum 19 temel taleple açlık grevine girdi. Talepleri kabul edilemeyen mahkumların bir kısmı 20 cezaevinde açlık grevini ölüm orucuna çevirdi.
İçeride kritik günlere girilirken, dışarıda insan hakları kuruluşlarından oluşan bir heyet hükümet yetkileriyle görüşmeler gerçekleştirip sorunun diyalog yoluyla çözülmesine çabalıyordu. Kapalı kapılar ardında ise cezaevlerine operasyonun planları yapılmıştı. Hükümetten “teröristlerle anlaşma yapmayacaklarını, ölüm oruçlarına müdahale edilebileceğini” açıklamaları gelirken, dönemin başbakanı Bülent Ecevit, “teröristlerle pazarlık yapmayız” diyordu.
Ölüm orucunun 61. günü yani tarihler 19 Aralık’ı gösterdiğinde sabaha karşı 04.30 sıralarında eş zamanlı olarak başlatıldı. Yapılan operasyonlarda, 2’si asker -ki tutukluların öldürdüğü iddia edilmiş, hazırlanan adli tıp raporların G-3 tüfeği kurşunlarıyla arkadan vuruldukları ortaya çıktı- 30’u tutuklu olmak üzere 32 kişinin ölümüyle sonuçlanacak olan operasyon ‘Hayata Dönüş’ adıyla başlatıldı ve tarihe 19 Aralık Katliamı olarak geçti.
Operasyon sabahı çıkan gazeteler “Devlet girdi – Sahte oruç kanlı iftar” manşetleriyle çıkarken İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, “Biz bu operasyona bir yıldır hazırlanıyorduk. Jandarma, özel tim ekipleri operasyon yapılacak cezaevlerinin maketleri üzerinde uygulamalı eğitim alıyordu” açıklamasını yaparken, Saadet Partili Mehmet Bekaroğlu ise, “Bakan Türk hem arabuluculuk yapan bizleri, hem de halkı kandırdı” diyerek görüşmelerin nasıl oyalamaya dönüştüğünü söylüyordu. Hacer Arıkan adlı tutuklunun ambulanstan indirilirken “Bizi diri diri yaktılar” dediği dakikalarda Hikmet Sami Türk, “Ölüm oruçlarında insanların göz göre göre ölmesine seyirci kalamazdık” açıklaması hafızalardaki yerini aldı. Operasyondan sonra ise açıklanan Adli Tıp raporları sonrası gazeteler “Hayata Dönüş Katliamı” başlığı taşıyordu.
Operasyon sonrasında F tiplerine konulan mahkumların ölüm orucu devam etti. Cezaevinde ve dışarıda ölüm orucuna katılan 122 kişi hayatını kaybetti, yüzlercesi de sürekli ya da geçici sakatlıklar yaşadı.
Katliamda bir kolunu kaybeden Veli Saçılık yaşananları şu kelimelerle anlattı;
“5 Temmuz 2000 tarihinde benim de içinde tutuklu bulunduğum Burdur Cezaevi’ne on bir tutuklunun mahkemede ifade vermediği bahanesiyle kanlı bir operasyon düzenlendi. Silahlar, gaz bombaları, iş makinaları kullanıldı. Koğuşa sokulan dozerle benim kolum koparıldı. Atılan gaz bombasıyla Sadık Türk’ün kafatası ağır yara aldı. Operasyon sonunda onlarca tutuklu ağır yaralanırken, bir kadın tutukluya gardiyanlar tarafından tecavüz edildi. Operasyondan bir süre sonra benim koparılan kolumun sokak köpeğinin ağzında bulunması kamuoyunda geniş tepki oluşturdu.”
Tarih yıllar öncesinde Maraş katliamını yazarken, 2000 yılına gelindiğinde toplumların hafızasında silinmeyecek bir katliam daha tarihe kazındı.
Haber Merkezi
Yoruma kapalı.