PİRHA- Karikatürist Sefer Selvi, “Gündem artık öyle bir hal aldı ki komediyi tamamen bıraktım. Çünkü kendimi sorumlu ve vicdanen rahatsız hissediyorum. Hiçbir zaman kendimizi özgür hissetmiyoruz. Ama çizmek zorundayım. Habere çizgiyle isyan etme, tepki gösterme şansım var” diyor.
Haberin Videosu
15 yıldan bu yana Evrensel gazetesinde haftanın 5 günü karikatür çizen Sefer Selvi, muhalif mizahın en önemli isimlerinden…Kendine özgü mizah anlayışıyla günlük siyasal gelişmelerin yanı sıra iş cinayetlerinden kadına yönelik şiddete, işkenceden emekçi direnişlerine kadar yaşamın her alanına çizgileriyle müdahil olan Sefer Selvi, genellikle kaçınılmaz bir memleket gerçeği olarak iç karartıcı konuları ele almasına karşın yine de insanı gülümsetebiliyor… Bir haberci gözlemciliğiyle yakaladığı keskin ve sert çelişkilerden umut çıkarabilmesi belki de onun mizahının en özgün yanı… Aynı zamanda haftalık Leman dergisinde de çizmeyi sürdüren Selvi ile karikatür, mizah, hayat ve memleket meseleleri üzerine konuştuk…
Söyleşinin ardından son dönemleri anlatan bir de karikatür çizdi bizler için.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Karikatüre ne zaman ve nasıl başladınız?
Karikatüre aslında çocukluğumda, daha okula gitmeden başladım. 5 yaşında resimler çiziyordum. Ciddi anlamda karikatür çizmeye ise ortaokul yıllarında başladım. Bir arkadaş ‘Gırgır’ dergisi okuyordu bana ‘senin çizimin iyi sen neden çizmiyorsun’ dedi. Çiziyordum ama usta çizerleri gördükçe cesaret edip kendi çizdiklerimi gönderemiyordum. Ortaokulu bitirdikten sonra liseye gidemediğim için bir yılım boş geçti. O yıllarda karikatürle daha ciddi uğraşmaya başladım. İlk karikatürüm ‘Gırgır’ dergisinin “Çiçeği Burnunda” sayfasında çıkmıştı.
Karikatürist olmaya nasıl karar verdiniz?
Aslından Sivas ve Maraş olayları yaşandığında çocuktum ve gazetelerde o dehşet fotoğrafları görüyordum. Gazeteci olup bu gibi olayların haberlerini yapmalıyım diye düşündüm. Sonra çizerek bunu yapabileceğimi düşündüm. Gazeteci olamadım ama çizmeye başladım. Yıllar geçtikçe hayat insanı yaşadığı olaylarla birlikte politikleştiriyor. Çevreme baktığımda Cumartesi Anneleri’ni görüyordum. Ben animasyon filan yapıyordum ancak o dönemlerde insanlar kaçırılıp gözaltında kaybediliyordu. Çizgi film politik bir şey değil. Bir senaryo geliyor. 50-100 kişi o konuyu paylaşıp çiziyorsun. Senin isteğin dışında yapılan şeyler olduğu için iş olarak görüyorsun. Bu nedenle animasyon işini bıraktım. Daha sonra Leman’a geldim.
Komik olayları mı yoksa insanları düşündüren olayları mı çizmeyi tercih ediyorsunuz? Ya da çizerken bir mecburiyet hissediyor musunuz?
Aslında ben ikisini de yapabiliyorum. İkisini birden yapmak zordur. Politik mizah özgüven gerektirir. Ben zaten ‘Gırgır’da’ hem politik karikatürler hem de gündemi takip ederek komik espriler çiziyordum. Hatta komik hikayeler de çiziyordum. Çünkü çizgi roman da seviyorum ben. Ama gündem artık öyle bir hal aldı ki komediyi tamamen bıraktım.
Bu dönemde komedi çizdiğinizde kendinizi kötü hissediyor musunuz? Çünkü toplumsal bir karşılığı var karikatürlerin.
Komik karikatür artık çizmiyorum. İkisini karşı karşıya koyduğumda ben politik karikatür çizmeyi tercih ediyorum bu dönemde. Çünkü kendimi sorumlu ve vicdanen rahatsız hissediyorum. Bir şeyler yapmak istiyorsun.
Bir insan karikatürle kendini nasıl daha iyi hissedebilir bu yaşananlara karşı?
Ben çizdiklerimi yorumlayarak ifade ediyorum. Aslında anlatılanın öyle olmadığını bunun bir de farklı yüzünün olduğunu ifade etme imkanım oluyor. O habere çizgiyle isyan etme, tepki gösterme şansım var.
Karikatür dergilerine olan ilgi nasıl?
Maalesef dergilere olan ilgi baskı ile birlikte azalıyor. Ayrıca karikatürlerin sosyal medyadaki paylaşımlarının çoğalması da ilgiyi azaltıyor. Güçlükle ayakta duruyorlar diye biliyoruz.
“İKTİDARIN BASKISIYLA MİZAH SUÇMUŞ GİBİ ALGILANIYOR”
Tek neden teknoloji miydi, başka bir nedeni var mı?
Tabii ki iktidarın baskısının da önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü mizah bir suç unsuru gibi dava konusu oluyor ve iş bazen hapis cezasına kadar gidiyor. İnsanlar bir süre sonra mizahı suçmuş gibi algılamaya başlıyorlar.
Günceli nasıl takip ediyorsunuz?
Önceden 8-10 gazete alıp oradan takip ediyordum. Ancak artık interneti tercih ediyorum. Çünkü sürekli gündem değişiyor. Ve bir gazeteci gibi gündemi takip etmek zorundayım. Hem olayların komik yanını hem de çelişkilerini yakalayarak çiziyorum. Zaman zaman çizdiklerimin eleştirildiği de oluyor.
Evet onlardan biri de Danıştay Başkanı’nın yargıya ilişkin açıklamasını konu alan ‘hamile themis’ karikatürüydü. Kadınların yoğun tepkisine neden olmuştu. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maalesef haklı bulmuyorum tepki gösterenleri. Bence provokasyona geldiler. Oradaki bir sembol. Asıl anlatılmak istenen başka bir şey. Karikatürde mizahta birtakım sembolleri kullanabilirsin. Orada sembol bir kuş olabilirdi, at olabilirdi ve başka bir şey çizebilirdim. Yargının bağımsız olmayışı hepimizi ilgilendiren bir şey. Yargı, iktidarın güdümündeyse kadınların hakları, işçilerin hakları, gazetecilerin ve halkların hakları da korunmaz. Hamile kadın çizmek niye sorun olsun ki? Benim annem de hamile kaldı ve ben de hamilelik sonucu doğan biriyim. Mizahtan uzak insanlar yanlış yorumlayıp tepki gösteriyorlar. Karikatürün dilini bilmiyorlar. Bu bir dildir aslında. Yoksa orada kadınları aşağılamak için yapılmış bir şey değil. Zaten her karikatür kahkahalar ile gülmek için değildir. İnsanların yakılmasını, Soma’da iş cinayetinde ölen 301 madenciyi çizdik. Biz bunları insanlar gülsün diye çizmiyoruz. Yaşanan dramı ve ülkenin geldiği durumu çizdik orada.
Tüm bunlara rağmen özür dileyen bir açıklama da yaptınız…
Özür diledim ama haklı olduğumu da belirttim orada. Ben hiçbir kadını kırmam. Hayatımda kadınlar önemli bir yer tutuyor. 13 yaşındaki kızımın, annemin ve ablalarımın bende ayrı bir yeri vardır. Bu nedenle bir kadını aşağılayacak hiçbir şey yapmam ve çizmem. Yıllarca kadın hakları mücadelesi vermiş bir insanım. Tüm bunlara rağmen böyle bir şeye maruz kalmak üzdü beni açıkçası.
İktidarı eleştirdiğiniz karikatürlerden dolayı açılan davalarınız da var…
Bana en son, Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlunun Malta adasında vergi kaçırmak için para yatırdığını anlatan karikatürüm yüzünden dava açıldı. Sonra Binali Yıldırım çıkıp ‘benim oğlumun devlet daireleri ile işi olmaz’ diye bir açıklama yaptı. Buna yönelik bir karikatür çizdiğim için dava açıldı. Bir de muhtarlara yönelik yaptığım bir karikatüre yönelik soruşturma açıldı. Çok soruşturma açılıyor ama sonuçta bu bir karikatür. Savcı açıp bakıyor hakaret yok, sadece eleştiri var hatta bazen karikatürlerime gülen savcılar oluyor.
Son dönemlerde çizdiğiniz karikatürlerde barış vurgusu var. Barış sözcüğünü konuşmak bile suç sayılırken siz bu gibi konuları çizerken kendinizi özgür hissediyor musunuz?
Hiçbir zaman kendimizi özgür hissetmiyoruz. Ama çizmek zorundayım. Özellikle de bu dönemde çizmeliyim. Sen karikatürcü isen özgürlükler kısıtlandığı zaman bunlara tepki olarak yazmak ve çizmek zorundasın.
Bu son dönemlerde de sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek TTB, HDP ve HDK üyeleri dahil yüzlerce insan gözaltına alındı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sadece Suriye’ye değil, aynı zamanda Türkiye’ye de bir operasyon başlattılar. Çok mantıksız ve akıl alacak gibi değil. Hayatlarını insanları yaşatmaya adamış olan doktorların ‘savaş değil, barış istiyoruz’ demesi kadar doğal bir şey olabilir mi? Bu savaş kimi vuracak? Tabii ki savaşı çıkaranları vurmayacak. Savaşların en büyük mağdurları kadınlar ve çocuklardır. Savaş çıkmadan önce bizler, gazeteciler, yazarlar ve çizerler eleştirilerimizi yaptık. Niye yapıyoruz bu eleştirileri? Biliyoruz bu savaş yüzünden çocuklar, bebekler ölecek, evler yıkılacak, aileler yok olacak ve pek çok dram ortaya çıkacak.
“12 EYLÜL’DE BİLE KARİKATÜRCÜLER BU KADAR BASKI HİSSETMEMİŞTİ”
Özgürlüklerin bu kadar kısıtlandığı ve barış sözcüğünün suç sayıldığı böyle bir dönem oldu mu daha önce?
12 Eylül’ün ilk dönemlerinde bile karikatürcünün üstünde bu kadar baskı yoktu. Karikatürcüler hiçbir zaman bugünkü kadar baskı hissetmemiştir. Birçok karikatürcü bugün işini bırakmak zorunda kaldı.
Bu son dönemlerde iktidara yönelik çizdiğiniz karikatürlerde ‘şunu çizeyim bunu çizmeyeyim’ diye kendinizi durdurduğunuz oldu mu?
Evet oluyor. Onların adil olmadığını söylerken kendin adil ve dürüst olmak zorundasın. Çizdiğim karikatürlerde zeka pırıltısı olsun istiyorum. Yani ‘adam tam can alıcı noktayı bulmuş’ desinler istiyorum. Yoksa hakaret içeren şeyler çizmiyorum. Bu gibi şeylere dikkat ederek çiziyorum.
Aslında karikatürün alanı çok geniştir özgür ülkelerde. Karikatürde biraz hakarete de kaçabilirsin. Bu hükümet dini duyguları kullanarak karikatürü başka yerlere çekip provokasyona dönüştürebiliyor. Fransa’da kaç karikatürcü katledildi. Bu karikatürleri çizen var, karikatürden sorumlu olan var, sorumlu olmayan var. Sen bir şey çizersin sana kızarlar ama sonuçta çalıştığın ortamda sorumlu olmayanlar da saldırıya maruz kalabilir bu yüzden. Bunları da düşünmek zorundasın. Sırf kendi sorumluluğun değil. Ailene sorumluluğun var, çocuğuna sorumluluğun var. Çünkü karşındaki insan seninle aynı potansiyelde insanlar değil. Düşünce özgürlüğü olarak baksa o da düşünce ile sana tepkisini gösterir. Ben saçmalıyorsam saçmaladığımı yüzüme vurursun. Ama onu yapamadıkları için şiddete başvuruyorlar.
Sanatçıların sizce toplumsal olaylara bakışı nasıl olmalı. Ve toplumsal olaylar karşısında onlara ne gibi görevler düşüyor?
Vicdanın sesini dinleyip sorumluluğunu yerine getireceksin. Vicdan sahibiysen bazı şeyleri göze alacak ve eleştiriden kaçmayacaksın.
Alevilerin uğradığı hak gasplarına yönelik çizimleriniz oluyor mu?
Güncel karikatür ve mizah yapmak için gündemde olan şeyleri çizmek zorundasın. Alevilere yönelik baskılar gündeme geldiğinde onları da çiziyoruz. İster istemez gündemi çizmek zorundasın.
Sizce Türkiye’de Alevilerin sorunları nedir?
İnsan hakları aynı zamanda Alevi haklarıdır. Bu ülkede yaşanan adaletsizlik ve yargı bağımsızlığının olmayışı Alevi sorunudur. İnsanların sömürülüşü Alevilerin de sorunudur. İş kazaları, gazetecilerin hapse atılması, haber özgürlüğün kısıtlanması hepsi Alevilerin de sorunudur. Tüm bu sorunlar çözüme kavuştuğunda o zaman Aleviler için de sorun kalmaz ve özgürce inançlarının gereğini yaşarlar…
Siz de bir Alevi aileden geliyorsunuz. Etkisi var mı karikatürist olmanızda?
Alevi oluşum belki de benim karikatürist olmama sebep olmuştur. Çünkü muhalif yanı var. Genelde yoksul ailelerin, Kürt ya da Alevi ailelerinin çocukları oluyor. Çünkü bir ezilmişlik var. Karikatürle iktidar ve güce iğne batırıp tepkilerini kalem ile göstermiş oluyorlar.
Nasıl bir ortamda, neler çizmek isterdiniz?
Keşke özgür bir ortamda olsaydık. İnsan ilişkilerini çizseydik. Sürekli olarak işçi ölümlerini, iş kazalarını, katliamları çizmek bizde travma yaratmış durumda. Çok daha özgür bir ülkede yaşasaydık aşk, sevgi, çiçek, böcek ve hayvanları çizerdik. Onlardan da mizah çıkar. Her şeyin mizahı vardır. İş yerinde iş arkadaşınızla olan ilişkilerinize yönelik çok güzel mizah çıkar mesela. Onları çizer, mutlu olurduk…
Sevim KAHRAMAN/İsmet SEFER
İSTANBUL
Yoruma kapalı.