PİRHA- Avukat Gülseren Yoleri, silahların sustuğu, demokratik hakların güvence altında olduğu, huzurlu, konforlu bir hayat içinde yaşamanın herkesin hakkı olduğunu belirterek, “Bu süreçlerin yönetilmesinde mutlaka adım adım ve iyi bir planlamaya ihtiyaç var. Çünkü kalıcı bir takım çözüm üretilebilmesi açısından hem siyasi hem de hukuksal düzenlemelerle yürümesi gerekiyor” diye konuştu.
GADEV tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen kitap fuarında birçok yazar, okuyucualrıyla bir araya geliyor. “Hakikate Giden Yol Kitapla Başlar” mesajıyla açılışı yapılan fuarda, “Barışa giden yolda amaç-araç tartışması: Türkiye deyimi” başlıklı panel düzenlendi. Panelin moderatörlüğünü Damla Bozyurt yaparken, konuşmacı olarak insan hakları savunucusu Avukat Gülseren Yoleri yer aldı.
“GARANTÖRLER VAR”
Avukat Gülseren Yoleri, silahların sustuğu, demokratik hakların güvence altında olduğu, huzurlu, konforlu bir hayat içinde yaşamanın herkesin hakkı olduğunu belirterek, “Amacımız bu. Araçlarımız neler diye baktığımızda orada aslında bütün bu ülke deneyimlerini incelediğimizde her ülkenin, her toplumun kendi özgün yapısına uygun olarak, farklı araçlarla yol yürüdüklerini görüyoruz. Hepsinde mutlaka bir çatışma çözümü anlamında silahların bırakılması ve güvenlikçi politikaların ve güvenlik sisteminin yeniden gözden geçirilmesine dair bir mekanizmanın hayata geçirildiğini görüyoruz. Neredeyse hepsinde yine hakikat ve adalet komisyonlarının olduğunu görüyoruz. Ve özellikle pozitif barışın tesisi anlamında, kültürel barışın sağlanması anlamında yine mekanizmaların oluşturulduğunu ve bu mekanizmaların çalıştıklarını bu süreçte görüyoruz. Yine bu süreçte yine bütün ülke deneyimlerinde gördüğümüz mutlaka garantörler var” dedi.
“BARIŞ SÜRECİNİN DİZAYN EDİLMESİ GEREKLİ”
Barış süreçlerinde başarılı olan ülkelerin deneyimlerini incelendiğinde uluslararası ve bağımsız garantörlerin olduğu deneyimlerin daha başarılı sonuçlandığını gördüklerini vurgulayan Yoleri, şunları ifade etti:
“Bu süreçte siyasi ve hukuki anlamda barış sürecinin dizayn edilmesi gerektiğini görüyoruz. Anayasa tartışmaları var. Türkiye’de de yine bu benzeri bir ihtiyacın olduğunu görüyoruz. Yine başarılı barış süreçleri yaşayan örneklerde örneğin şeffaflık olduğunu görüyorsunuz. Yani şeffaflık ve denetlenebilirlik, hesap verebilirliğin birlikte yaşandığını görüyorsunuz.
Bugün kurulan komisyon biliyorsunuz işte cumartesi anneleriyle görüştü, barış anneleriyle görüştü, toplumun değişik kesimlerle görüşüyor ama sadece görüşüyor. Yani sadece onları dinliyor. Ama onların sürece aktif katılımı halihazırda söz konusu değil. Yani sadece tarihe not düşmüş oluyorlar bugünkü haliyle. Bu nereye evrilecek? Hani bundan sonra neler olacak? Bunu da tam bilmiyoruz. Şimdi bu süreçte en büyük sorunlardan bir tanesi toplumun hazırlanmaması. Şimdi biz barışın toplumsallaştırılmasından ya da bunun ihtiyacından söz ediyoruz sık sık. Toplumsallaşamıyor. Neden? Çünkü bir yandan döverken bir yandan insanlarda barış umudu üretemezsiniz. Kolay değil. Hükümetin de amacı zaten Bu umudu çok güçlü tutmayayım ki, bu umudu kırayım ki onlar da benim karşıma birlikte güçlü bir şekilde çıkmasınlar. Zaten böyle bir derdi var.
Bu yüzden de bu amaç araç ilişkisinin doğru kurulması ve dolayısıyla sürecin sağlıklı yürüyebilmesi açısından işte bize ihtiyaç var. Yani hepimize ve hepimizin bu süreci hükümetin ya da devletin ya da bu süreci akamete uğratmak isteyen herkesin tersine olumluya çevirebilmek açısından bir arada olmamıza ve dolayısıyla da güçlü bir şekilde bu sürecin takibini yapmamıza olan ihtiyacı ortaya koyuyor.
Kafalarımızın içindeki tartışmaların biraz daha güçlü bir şekilde daha yüzeye çıkmaya da ihtiyacı var. Ben biraz onu da yapmanın yararlı olduğunu düşünüyorum. O yüzden mücadelenin işte bu ortak amacı da oluşturmak ya da hükümete kabul ettirmek noktasında da özel bir perspektifinin olmasının yararlı olduğunu görüyoruz. Bu süreçlerin yönetilmesinde mutlaka adım adım ve iyi bir planlamaya ihtiyaç var ki çünkü kalıcı bir takım çözüm üretilebilmesi açısından hem siyasi hem hukuksal düzenlemelerle yürümesi gerekiyor. Aynı zamanda toplumun ikna edilerek yürütülmesi gerekiyor.
Barışı sağlamadığınız hiçbir yerde barışın olmadığı hiçbir yerde haklarımızın güvence altına alınabilmesi mümkün değil.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.