Halk TV’de yayınlanan Medya Mahallesi programında konuşan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul seçiminde sağlanan ittifaka ilişkin “Bu yan yana durabilme hali, elbette gelecekte Kürt sorunu gibi birçok sorunun çözümüne de vesile olacaktır” dedi.
Halk TV’de yayınlanan Medya Mahallesi programında Ayşenur Arslan’ın konuğu olan Kaftancıoğlu, hakkında açılan davaya ve gündemdeki konulara ilişkin konuştu.
Suriyeli mültecilerin durumuna ilişkin konuşan Kaftancıoğlu şunları söyledi:
“İnsanlar Suriyelileri işsizliğin sorumlusu olarak görüyorlar ki haklı. Diğer tarafta da iki kuruşa çalışıp hayatını idame ettiremeyen Suriyeliler var. Bunu bir iç siyasi mesele olarak görmeyip bütüncül olacak bu sorunu, Suriye’nin iç sorunlarının çözülmesine vesile olarak burada yaşayan Suriyelilerin memleketlerine dönme yolunun önünü açmaları gerekiyor. Kavga ederek değil. Bu sorun çok daha büyüyerek devam edecek. Mahallelerde kavgaları görüyoruz. Sorunlar her geçen gün derinleşiyor. Suriyeliler ülkelerin kendi içinde yürüteceği politikalarla baştan sona bütüncül bir şekilde ele alınması gerekir. Baştan bu durumun böyle yakıcı sonuçları olacağı ön görülmeliydi. İster Türk ister Suriyeli olsun, ne olursa olsun, hangi sorunları yaşıyorsa yaşasın parası olanların bir şekilde işini gördüğü, parası olmayanların mağdur olduğu bir sistem bu sorunun ana maddelerinden biri. Bu sistem bizi bu hale getiriyor.”
“SUÇU NE OLURSA OLSUN HERKESİN YARGILANMA HAKKI VARDIR”
Kaftancıoğlu, altı yıl önce attığı birkaç farklı tweet sebebiyle yargılandığı davaya ilişkin Arslan’ın, “Neden yargılanıyorsunuz” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Çünkü o kaybetti biz kazandık o yüzden yargılanıyorum. Memlekette üstünlerin hukukunun hüküm sürdüğü bir sistem var. Yargı bağımsızlığı yok. Türkiye’de yargıya güven dipte olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Neden yargılandığım kısmı o kadar aşikar ki.
Ne hikmetse 23 Haziran’dan önce birilerini aklına gelmiş tweetlerim soruşturulmuş, sonra o dosya rafa konulmuş. Ne zaman ki 31 Mart seçimlerine gelirken yine bu dosya birilerinin aklına gelmiş. Seçim ertelenir ertelenmez dosya sürece konulmuş. 13 Ocak’taki haliyle bir ek bile yapılmadan jet hızıyla 5 günde kabul edilmiş. Ne hikmetse ilk duruşmada savunma istememe rağmen kabul edilmedi, sonra da hâkim kendi kararından vazgeçerek 18 Temmuz’a dava günü verdi. Suçum çok büyük, Cumhurbaşkanına hakaret etmişim, kamu görevlisine hakaret etmişim, halkı kin ve nefrete teşvik etmişim, bunları 6 yıl önce attığım tweetlerle yapmışım. Ben Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılamam. Çünkü ben Atatürk’ün kurduğu partide görevliyim. O koltuklarda oturanlar da o makamları aşağılamasınlar diye bunu yapanları uyarma sorumluluğum var. Benim babam yıllarca Anadolu’nun bir köyünde kamu görevi yapmış biri. Kamu görevlerini kötüye kullanarak halkın üç kuruşunu çalan insanları ifade etmek durumundayım ben. Ben eleştirmezsem o zaman siyaset yapmamın bir anlamı kalmaz. 6-7 yıl öncesinde de yazdım, o günün koşullarında eleştirdiğim ve eleştirmem gereken durumları cımbızla seçip, bağlamından koparıp sundular. Ben bir yaşam hakkı savunucusuyum. Suçu ne olursa olsun herkesin yargılanma hakkı vardır. Ne olursa olsun siz 3 kadını Avrupa’nın merkezince vahşice öldürüyorsanız ben bunu kınamak zorundayım. Bu kişilerin suçu ne olursa olsun bunu yapmak zorundayım. Ne olursa olsun sen o kişileri yargılamak zorundasın. 15 Temmuz’da köprüde boğazı kesilen askerleri eleştirmişim. Neden eleştirmeyeyim. Tutarsınız yargılarsınız cezalandırırsınız. Hiç kimsenin hiç kimsenin yaşam hakkını elinden alma hakkı yoktur. Bu bir ceza değil, cezalandırma davası. Siz düşünce özgürlüğü çerçevesinde bunları yargılayamazsınız.”
“SURUÇ ANMASINA SALDIRI DEVLET ELİYLE YAPILAN EZİYET”
Kadıköy’deki Suruç anmasında polis saldırısına da tepki gösteren Kaftancıoğlu şöyle konuştu:
“Üstünlerin hukuku böyle devam ettiği sürece şu içimizi acıtan ve bundan sonra da acıtmaya devam edecek görüntülerin önüne geçemeyeceğiz. Bunlar yaşanmasın diye mücadele edenler de hukuk sopasıyla cezalandırılıyor. Yakınlarını anmak isteyenlere yapılanlar, devlet eliyle yapılan bir halka adeta eziyettir.”
“DEMOKRASİ İTTİFAKI ORTAK HAK ARAYIŞINDA YAN YANA DURABİLENLERİN ORTAYA ÇIKARDIĞI BİR SONUÇ”
Kaftancıoğlu, 31 Mart seçimlerinde ve 23 Haziran İstanbul seçiminde sağlanan ittifaka ilişkin “İstanbul İttifakı için bir araya gelen bileşenler, Demokrasi İttifakı adı altında bir yere birlikte gidebilir mi” şeklindeki soruya şu cevabı verdi:
“Demokrasi İttifakı, İstanbul’da da Türkiye’nin birçok yerinde de hukuk çatısı altında, adalet çatısı altında bir araya gelen ve ortak hak arayışında yan yana durabilen insanların ortaya çıkardığı bir sonuç. Bu yan yana durabilme hali, elbette gelecekte de Kürt sorunu gibi birçok sorunun çözümüne de vesile olacaktır. ‘Çözüm Süreci’ başladığı dönem Genel Başkanımız iki ana şey söylemişti. Birincisi; ‘Kürt sorununun çözümü için ben Genel Başkan olarak riski alıyorum ve siyasi hayatıma mal olsa bile her şeyi yapmaya hazırım’ demişti. Cumhurbaşkanı çıkıp ‘Senin bir şeyine ihtiyacımız yok’ demişti. İkinci ve daha önemli cümlesi şuydu: Kürt sorunu Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çözülmeli. Bunun anlamı neydi: TBMM halkın iradesinin temsil edildiği yer. Parlamentoda kurulacak heyet, komisyon adına ne dersek diyelim, dışarıda vatandaşlarla, sivil toplum örgütleriyle, ‘akil’ ya da farklı yapılarla bir araya gelip, orada bir irade konulduğunda rahatlıkla çözülebilecek bir sorundur. Bu seçimlerde ortaya çıkan tablo, Demokrasi İttifakı diye tarif edilen tablo, tam da bunun olabileceğini göstermesi açısından çok kıymelidir. Eğer siz yeni bir anayasayı tesis ederseniz, eğer Kürt sorunu başta olmak üzere sorunları ortaya koyar ve millet iradesiyle bunu çözmek için araçlar yaratırsanız emin olun çok kısa sürede çözülecektir.”
Yoruma kapalı.