PİRHA-TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, 1999 Marmara Depreminin 22’inci yıl dönümünde bir kez daha tehlike uyarısında bulunarak, “Ülkemiz, depremin 22. yıl dönümünde doğa kaynaklı afetlere karşı savunmasız durumdadır” dedi. Jeoloji Mühendisleri Odası, İmar Barışı ile fay zonları, dere yatakları ile heyelanlı alanları yapılaşmaya açan uygulamalar vazgeçilmesini istedi.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümü sebebiyle yazılı açıklama yaptı. “Depremin 22. yıl dönümünde; ülkemiz doğa kaynaklı afetlere karşı savunmasız durumdadır” diyen mühendisler, hükümetin deprem riskine kayıtsız kaldığını ifade etti.
Jeoloji Mühendisleri Odası, “17 Ağustos depreminde görevde olan 57. Hükümetten sonra göreve gelen 9 Hükümet de aynı şeyi yaparak deprem/afet gerçeğini unuttu, unutturdu” dedi. Yapılan açıklamada, iktidarların, ‘İmar Barışı’, fay zonları, dere yatakları ile heyelanlı alanları yapılaşmaya açan uygulamaları eleştirilerek “Deprem/afet güvenliğini hiçe sayan uygulamalar ile afet bilincinin son kırıntıları da toplumsal bellekten silinmiş oldu” denildi.
“AFET SÜREÇLERİNİN YÖNETİMİNDEN BİHABERLER”
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Ülkemiz, Ocak 2020 ile 17 Ağustos 2021 tarihleri arasında Elazığ-Sivrice, Bingöl-Karlıova, Van Başkale, Manisa-Akhisar, İzmir-Seferihisar depremleri, Van-Bahçesaray çığ düşmesi, Adana, Antalya, İstanbul, Giresun, Van, Bursa, Rize, Artvin, Samsun, Sinop, Kastamonu, Bartın’da meydana gelen sel baskınları, Antalya, Muğla, Burdur, Aydın, Osmaniye, Maraş gibi birçok yerleşim biriminde meydana gelen yangınlar, Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülen kuraklık, Marmara’da yaşanan müsilaj sorunu gibi çok farklı afet türleri ile karşı karşıya kalmıştır. Meydana gelen bu doğa kaynaklı afetler nedeniyle 400’den fazla yurttaşımız yaşamını yitirmiş, binlerce vatandaşımız yaralanmış, 100.000’den fazla konut, işyeri gibi bina ve bina türü yapı başta olmak üzere çok sayıda sanat yapısı, nehir tipi HES ve altyapı tesisi zarar görmüş veya yıkılmıştır. Yaşanan bu afetlerden dolayı ülkemiz son bir buçuk yıllık sürede 50 milyar liranın üzerinde ekonomik kayıpla da karşı karşıya kalmıştır.
İktidarlar tarafından yıllardır ülkemizde uygulana gelen yanlış politikalar deprem, yangın, sel baskını, heyelan, çığ düşmesi, kuraklık, müsilaj gibi doğa kaynaklı afetlere karşı hazırlıksız ve savunmasız durumdadır. Bu durum ülkemizde yıllardır iktidarların beton lobisinin etkisiyle uygulaya geldiği bütünleşik afet yönetim sisteminden uzak, insanı/ekosistemi odağına almayan, arsa ve arazi rantı politikalarına bağlı olarak doğa kaynaklı afet tehlike ve riskleri açısından sorunlu dere yatakları, fay zonlarının üstü, heyelanlı alanları plansız bir şekilde imara ve talana açmasının bir sonucu olduğu görülmektedir. Ülke insanımızın hala, ‘risk havuzuna’ dönüşmüş yaşam alanlarında yaşamak zorunda bırakıldığı, toplumda afet güvenliği farkındalığı konusunda ilerleme sağlanamadığı, kurumlar arası yetki ve sorumluluk ile eşgüdüm ve koordinasyonun bulunmadığı, hazırlanan strateji ve planların işe yaramadığı, afetlerle mücadele etmekle görevli kurumların altyapı, yetişmiş insan gücü ve donanımdan yoksun olduğu, yöneticilerin birçoğunun afet süreçlerinin yönetiminden bihaber ve liyakatten yoksun olduğu yaşanan son yangınlar ile Karadeniz bölgesindeki sel baskını ve heyelanlar sonrası açıkça görülmektedir.”
BETON LOBİSİNİN İSTEM VE ÇIKARLARI YÖNÜNDE İMAR VE PLANLAMA!
Jeoloji Mühendisleri Odası, Türkiye’nin afetlere karşı savunmasız durumda olduğuna vurgu yaparak önerilerini de paylaştı. Yaşanabilecek afet ve acil durumlara yönelik bilimsel, teknik gelişmeler ve ihtiyaçlar ışığında, her kesimden insanın katılımı ile “Afet Şurası” toplanması gerektiğine vurgu yapılarak şu bilgiler paylaşıldı:
“Tüm yönetim düzeylerinde afet risklerinin azaltılması anlayışı ve yönetimi yaygınlaştırılmalı; afet risklerine karşı toplumun her kesiminde bilinç düzeyinin yükseltilmesi hedeflenmeli, bu amaçla ilköğretim düzeyinden başlayarak afetlere karşı bilinç, eğitim programlarının bir parçası haline getirilmelidir.
Ülkelerin afet yönetim sistemlerinde, süreci en çok etkileyen unsur siyasi iktidarların tavrı ve kararlarıdır. İmar Barışı ile fay zonları, dere yatakları ile heyelanlı alanları yapılaşmaya açan uygulamalar gibi süreci bölen ve aksatan politikalardan vazgeçilmelidir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere ilgili Bakanlıkların toplumun ihtiyaçları yerine beton lobisinin istem ve çıkarları yönünde imar, planlama, yapı üretim ve denetim, kentsel dönüşüm, çevre, orman, tabiat varlıkları koruma gibi kanunlarda yaptıkları değişikliklerle, kentlerimiz doğa kaynaklı afetlere karşı korumasız hale getirilmiş, her depremde veya taşkında daha fazla insanımızı kaybeder hale gelinmiştir. Bu kapsamda Afet mevzuatı yeniden yapılandırılırken “İmar, Yapı Üretim ve Denetim, Çevre, Orman, Mera, Tabiat Varlıkları Koruma Kanunları” yeniden yapılandırılmalı.
6306 sayılı ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’ kapsamında yapılan kentsel dönüşüm projeleri, ülkenin 24 kenti, 80’ni aşkın ilçesi, 502’i aşkın köyünün doğrudan fay hattı ve zonları üstüne oturduğu, taşkın riski yüksek alanlar ile heyelanlı alanlar üzerinde çok sayıda yerleşim biriminin bulunduğu gerçeğinden hareketle ülkenin afet/deprem öncelikleri dikkate alınarak hayata geçirilmesi sağlanmalı; ekonomik teşvikler dahil yapı stokunun afetlere karşı dayanıklılığını sağlamak üzere güçlendirilmesi ve yenilenmesi için tedbirler geliştirilmeli ve afetlere dayanıklı yapı stoku oluşturulmalıdır.
Yaşanan her afetten sonra, barınma ve yaşam alanlarını, işyerlerini kaybeden ve afetten zarar gören yurttaşlarımızın TOKİ tarafından borçlandırılması suretiyle ev veya işyeri yapılması uygulamasından vazgeçilmeli, sağlıklı ve güvenli bir yaşam hakkı ve barınma sorunun temel bir insan hakkı olduğu gerçeğiyle konu yeniden ele alınmalı, afetten zarar gören yurttaşlarımıza ücretsiz barınma olanakları sağlayan düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Sonuç olarak, deprem/afetler karşısında risk havuzu haline gelen yaşam alanlarımızın, afetlere karşı korunması, ülkemiz insanının can ve mal güvenliğinin sağlanması için gerekli çalışmalara acilen başlanılması gerektiğini belirtiyor ve hayata geçirmelerini bekliyoruz.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.