PİRHA – Veli-Der İzmir Şubesi Başkanı Turan Özüçelik, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yarı yıl tatilinde, ‘Haydi çocuklar camiye’ projesinin MEB yönetmenliğine ve Anayasaya aykırı olduğunu hatırlatarak, iktidarın kendi ideolojik bakış açısını eğitim üzerinden empoze etmeye çalıştığını kaydetti.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yarıyıl tatilinde de çocukları camilere taşımak üzere dinci vakıf ve derneklerle protokol imzaladığı ortaya çıktı. Protokol kapsamında 6-13 yaş arası çocukların beş vakit namaz kılmak için camiye götürüleceği, cemaate yetişmeleri ve duaları ezberlemeleri durumunda puan kazanarak yarışmaya katılacakları belirtildi.
Bakanlık, okullarda “Kuran ve Sünnet Bütünlüğü” konulu bilgi yarışması adı altında ‘cinsel istismar’ hikâyesi bulunan kitap dağıtımı için izin verdiği Server Gençlik ve Spor Kulübü’yle yeni bir işbirliği protokolü daha imzaladı. MEB ile dernek arasında imzalanan “Haydi Çocuklar Camiye Projesi”nin amacı hakkında “Hedefimiz ‘Ağaç yaşken eğilir’ atasözünden yola çıkarak çocuklarımıza camide cemaatle namaz kılma şuuru kazandırmak, camilerimize gitmenin milli ve manevi sorumluluğumuz olduğu bilincini vermek ve güzel ahlaklı nesiller yetişmesine katkı sağlamaktır” denildi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Server Gençlik ve Spor Kulübü ile imzaladığı protokolle 81 ilde 2 bin 500 camide projeyi gerçekleştirerek Türkiye genelinde 50 bin çocuğa ulaşılması hedefleniyor.
Geçen sene 25 ilde pilot olarak uygulanan bu uygulama bu sene Türkiye geneli okullarda 6-13 yaş arası çocukların 21-31 Ocak tarihleri arasında yani sömestr tatilinde ‘Haydi çocuklar camiye’ gibi bir proje yürütülüyor.
Projeyi PİRHA‘ya değerlendiren Veli- Der İzmir Şube Başkanı Turan Özüçelik, Milli Eğitim Bakanlığı’nın mevcut yapısı itibarıyla böyle bir uygulamayla neyi hedeflediğini anlayamadıklarını belirtti.
Özüçelik, projede yer alan ilgili yazıda Milli Eğitim Bakanlığı’nın, ‘Mevcut yönetmelik ve esaslara aykırı olmamak kaydıyla’ diye belirtiğini ancak bu uygulamanın Anayasa’ya ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu Mevzuatı’na aykırı olduğunun altını çizdi.
Anayasa’nın Türkiye Cumhuriyeti’ni laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımladığını vurgulayan Turan Özüçelik, 1739 sayılı Milli Eğitim temel kanununu hatırlatarak, kanunda eğitimin genellik, eşitlik ve laiklik esaslarına göre düzenlenmesi gerektiği belirtti.
“BU UYGULAMA TOPLUMUN GELECEĞİ AÇISINDAN TEHLİKELİ”
İktidarın son zamanlarda kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı bir politika izlediğini belirten Özüçelik, bu uygulamada belli bir kesimin inancını gözeterek bu projeyi uyguladığını söyledi. Özüçelik, sözlerine şöyle devam etti;
“Bu ülkede milyonlarca yurttaş vergi mükellefi. Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kamusal kurumlar inanan inanmayan, müslüman, gayrimüslim, Alevi, Sünni milyonlarca yurttaşın vergisiyle kendi bütçesini oluşturabiliyor. Ama devletimiz son zamanlarda nüfusun belli bir kısmını yani kendi dinsel görüşlerine uygun olduklarını varsaydıkları bir inanç sistemin savunucularının haklarını gözeten ve toplumun geri kalan milyonlarca yurttaşının değer yargılarını, inancını, düşünce sistemini yok sayan kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı bir politika izliyor. Biz bunun ülkenin geleceğinin kurgulanması açısından son derece tehlikeli bir siyaset mühendisliği olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bu uygulamaların toplumun geleceği açısından son derece tehlikeli ve telafisi olmayan sonuçlar doğuracağını düşünüyoruz. Hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de ilgili tüm kamu kurumlarının bu tür uygulamalardan derhal vazgeçmesini öneriyoruz.”
Çocukları öteki dünya, cennet, cehennem, şeytan, melek gibi bir takım dogmalarla biçimlendirmeyi hedefleyen dinsel inanışların 6-13 yaş arasındaki çocuklar için son derece travmatik sonuçlar doğuracağını kaydeden Özüçelik, çocukların sevgiyle, hoşgörüyle, bilimle içli dışlı olmasını, pedagojinin ve bilimin evrensel ilke ve esaslarına göre eğitim politikalarının uygulanması gerektiğini savunduklarını belirtti.
“SEKÜLER DAVRANIŞ ÖRÜNTÜLEİNİ ORTADAN KALDIRMAYI AMAÇLIYORLAR”
Bu ülkede Alevi Sünni, inanan inanmayan milyonlarca yurttaşın yüzlerce yıldır toplumsal bir hayatı bölüştüğünü ifade eden Turan Özüçelik, iktidarın bu inanç sistemlerinden birini öne çıkaran diğerlerini yok sayan bir siyaset izlemesinin, toplumda çok derin bir bölünmeye ve kutuplaşmaya yol açacağını kaydetti.
Özüçelik, bu ülkenin bütün yurttaşlarını kucaklayan ve kapsayan bir Cumhuriyetin, laikliğin yeniden kazanılması gerektiğini belirtti.
Özüçelik, ülkeyi yönetenlerin geçmişte kullandıkları ‘Biz merkezi anlamda iktidar olduk, yerel yönetimlerde iktidar olduk ama bir türlü kültürel ve sosyal alanda iktidar olamadık’ sözlerini hatırlatarak, “Bu aslında çok manidar bir ifade. Devletin resmi kurumlarında, devlet mekanizmalarında resmi organlarında yukarıdan aşağıya laikliği ilga ettiklerini düşünüyorlar. Ama aşağıdan yukarıya toplumun seküler davranış örüntülerini ortadan kaldıramadıklarının farkındalar.
Yeme içme alışkanlıklarını, giyim, kuşam tarzı, kadın, erkek ilişkileri gibi Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne ülkemize nüfuz etmiş bulunan seküler davranış örüntüleri bir türlü istedikleri gibi ortadan kaldırılamıyor. Yani toplumu kendi dinsel inanç sistemlerine uygun bir şekilde yeteri kadar ele geçiremediklerini düşünüyorlar olmalı. Bu nedenle ülkenin en yaygın örgütlenme ağı olan eğitimi, okulları kullanarak aşağıdan yukarıya bütün toplumun bu seküler davranış örüntülerini bitirmek istediklerini, deyim yerindeyse toplumu aşağıdan yukarıya fet edecek bir siyaset izlediklerini düşünüyoruz.
Veli -Der İzmir Şube Başkanı Turan Özüçelik, son olarak bu toplumu dönüştüremeyeceklerini, laiklik ve seküler davranış örüntülerinin bu ülke insanının olmazsa olmazı olduğunu belirterek, buna karşı güçlü mücadele çağrısında bulundu.
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.