PİRHA – İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, Türkiye’de iki hukukun olduğunu belirterek, “Özellikle Kürtlerin kimlik talepleri burada çok önemli. Bu talepleri bastırabilmek, bu talepleri ortadan kaldırabilmek ve iktidarın kendisini tamamen gerçekleştirebileceği bir zemin oluşturabilmek için böyle bir baskı yöntemine başvuruyor iktidar” dedi.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, CAN Tv‘de yayınlanan Açık Pencere programına konuk oldu. Yoleri, İHD’nin 32. yılını ve politikalarını değerlendirdi.
Bütün otoriterlere karşı ve devlete özel bir mesafelerinin olduğunu belirten Yoleri, “İnsan hakları dediğimiz şeydeki ihlal odağı devlet. Bunu biz söylemiyoruz. Bu, dünyadaki tanımı açısından böyle. Dolayısıyla herhangi bir devlete yakın durma ihtimalimiz yok çünkü o bir ihlal odağı. Bizim mesafemizi koruma zorunluluğumuz var. Ve biz de bu konuda epey sıkı duruyoruz” ifadelerini kullandı.
Devlet politikası açısından Türkiye’de en çok reddedilen bir anlayışın olduğunu bunun da hep bir aynılaştırma, aynılaştırarak kabul etme politikasının güdüldüğünün altını çizen Yoleri, bunu şöyle bir örnekle anlattı:
“Örneğin, bir Ermeni ya da Kürt eğer ırka dayalı o kimliğini red ederse herkesin kardeşi. Ama ne zaman ki ben Kürt ve Ermeni’yim derse o zaman kimsenin kardeşi değil düşmanı olur. Ya da Kürtçe, Ermenice konuşursa hemen bir ayrımcılığa uğruyor, ötekileştiriliyor. Ama eğer bir Ermeni ben Müslümanım derse bir Türkçe isim almışsa o zaman herkesin kardeşi oluyor. Bu dini inançlar açısından da böyle. Yani Alevi ben Aleviyim dediği anda hedef haline geliyor ama Alevi kendi kimliğini saklarsa, ramazanda oruç tutuyormuş gibi davranırsa o zaman herkesin kardeşi oluyor.”
İHD, YAŞANANLARIN RAPORLANMASINDA ÖNEMLİ ROL OYNUYOR
Bu yaşananların insan hakları açısından kabul edilmesinin mümkün olmadığını söyleyen Yoleri, ‘Herkes farklı, ama buna rağmen herkes halklar ve özgürlükler noktasında eşit’ sloganını atıklarını belirtti.
OHAL ilandan hemen önce başlayan sokağa çıkma yasakları, özellikle Kürtlerin yaşadığı yerlerde yapılan operasyonlar zamanı İHD’ye ciddi başvuruların yağıldığını vurgulayan Yoleri, şubelerine yönelik ağır tehditlerle karşılaştıklarını söyledi.
Kritik dönemlerde İHD’nin önemini ise şöyle ifade ediyor Yoleri;
“Kritik dönemlerde İnsan Hakları Derneği hem başvuruların takibi açısından hem de raporlama yaparak yaşanan olayların raporlanması ve hem uluslararası alanda hem de içeride olayların duyurulması noktasında önemli işlev görüyor. Raporları hazırlarken bire bir görüşmeler yapıyoruz.
“Türkiye’de her zaman iki tane hukuk vardır” diyen Yoleri, “Bunun sadece OHAL ya da sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemde değil, 12 Eylül’de de 90’larda da bu böyleydi. 2018 geldik hala öyle. İki farklı hukuk uygulanıyor” dedi.
“MAKUL OLAN ‘TEK’E UYMUYORSA YOK OLMAKLA KARŞI KARŞIYA”
Yoleri, neden iki hukuk sisteminin işletildiğini ise şöyle açıklıyor:
“Özellikle Kürtlerin kimlik talepleri burada çok önemli. Bu talepleri bastırabilmek, bu talepleri ortadan kaldırabilmek ve iktidarın kendisini tamamen gerçekleştirebileceği bir zemin oluşturabilmek için böyle bir baskı yöntemine başvuruyor iktidar. Hakim olabilmek güç geçirebilmek, söz geçirebilmek için yaptıkları bir şey. Ortadaki talepleri tamamen yok etmeye dönük bir tablo ile karşı karşıyayız. Geçmişte bir inkar-imha siyaseti saptaması vardı. Şimdi çok daha önemli, çok daha ciddi sorunlar yaratan, çok daha büyük yıkımlar yaratan bu politikaları çok daha güçlü uyguladığı, sokağa çıkma yasakları dönemi ve beraberindeki operasyonlar dönemi böyle bir dönemdi. Bugün de bu sürecin devam ettiğini söylemek gerekir. Çünkü özellikle Şırnak gibi Cizre, Nusaybin, Sur gibi bölgelerde neredeyse bölge yıkıldı ve dolayısıyla kültürel ve tarihi dokusuyla beraber yok edildi. Aynı zamanda insansızlaştırıldı. Çünkü orada eğer barınacağımız bir eviniz yoksa varlık gösteremezsiniz. İnsansızlaştırıldı ama şimdi tekrar oraya insan taşınırken eski sahiplerinin oraya geri dönmeleri engelleyecek kısıtlamalar getirilmesi gündemde. İlk olaylar olurken de söylenen bir tespitti. Bugün de bunun değişik icraatlarıyla karşı karşıyayız. O yüzden de bugün oradakileri susturmak, hani yok edemedin, artık inkar etmen mümkün değil, o zaman başka bir siyaset gündeme geldi, onları oradan uzaklaştırmak. Kürtsüzleştirmek aslında bölgeyi bir anlamda .Oradaki hukuk her zaman dediğim gibi JİTEM en çok orada çalışmıştır, özel harekat en çok orada insan hakları ihlali gerçekleştirmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri diğer unsurları da aynı şekilde o bölgede daha çok insan hakları ihlali gerçekleştirmiştir, hatta savaş suçları işlenmiştir. Buna ilişkin İnsan Hakları Derneği’nin pek çok kez savaş hukukuna uyulması noktasında da talepleri her zaman söz konusu olmuştur. Dolayısıyla bu devlet politikasıyla yakından ilişkili. Bugün hala tek millet, tek devlet, tek bayrak… Sürekli altı çizilen bir ‘tek’ var. O makbul ’tek’in ne olduğunu hepimiz biliyoruz. O makbul ‘tek’e uymayan herkesin, susmuyorsa yok edilmekle karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Bundan öncesinde çok sayıda örnek var. Maalesef bugün de bu politikalar ve politikalara dayalı uygulamalarla karşı karşıyayız.”
“OHAL ÖZELİKLE HAPİSHANELERİ ÇOK ETKİLEDİ”
20 Temmuz OHAL ilanı ve sonrası bir darbe ortamı yaşadıklarını söyleyen Yoleri, pek çok hak gaspı, hak kısıtlamasının yaşandığını söyledi.
OHAL’in uzatılmadığını, devamını sağlayacak bir yasa teklifiyle yasalaştığının altını çizen Gülseren Yoleri, “OHAL’in en çok mağduriyet yaratan aracı Kanun Hükmünde Kararnamelerdi. Hayatımızı biçimlendirdi, işinden etti, 100 binlerce insanın tutuklanmasına sebep oldu, pasaportlarının iptal edilmesine sebep oldu” dedi.
OHAL sürecinin özellikle hapishaneleri çok ciddi etkilediğini söyleyen İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, son olarak şunları belirtti:
“OHAL sürecinde elbette çok sayıda başvuru aldık. Özellikle OHAL’den mağduriyetlere ilişkin. Bunlar haksız gözaltına alınma, işkence şikayetleri, işten atılma, haksız yere işten çıkarılan ya da ihraç edilen kişilerin başvuruları olarak ağırlıklı olarak adil yargılanma hakkına ilişkin şikayetler, hapishanelerde özellikle çok yoğun bir şikayet söz konusuydu. Çünkü çok ciddi sorunlar yaşandı. OHAL özellikle hapishaneleri de çok ciddi anlamda olumsuz noktada etkiledi.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.