PİRHA- İHD İstanbul Şubesi, Ermeni Soykırımı’nın 109. yılına ilişkin dernek binasında açıklama yaptı. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Biz tanı, tazmin et, af dile çağrımızı yineliyoruz. Bu konu tartışılmadan bu coğrafyada gerçek bir barış olamayacağını biliyoruz” dedi
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Ermeni Soykırımı’nın 109. yılında “Tanı, Af Dile, Tazmin Et” başlığıyla basın açıklaması yaptı.
“CUMHURİYET BU SUÇU YARGILAMIYOR, YÜZLEŞMİYOR”
Açıklama öncesi söz alan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Bu soykırımın ittihatçıların suçu olduğunu biliyoruz ama bu cumhuriyet bu zihniyetin devamı. Cumhuriyet bu suçu yargılamıyor, yüzleşmiyor. Evet bu büyük felaket ama bunun adı soykırım. Biz ‘tanı, tazmin et, af dile’ çağrımızı yineliyoruz. Bu konu tartışılmadan bu coğrafyada gerçek bir barış olamayacağını biliyoruz” dedi.
Ermeni Soykırımı basın metnini Gülistan Yarkın okudu. Yarkın’ın okuduğu açıklamada “Bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte suçu kabul edin. Ancak o zaman nehirlerden akan, vadilerde üst üste yığılan, uçurumlardan atılan, denizlerde boğulan mezarsız ölüler hak ettikleri gibi, haysiyetlerine uygun şekilde gömülmüş olacak. Ruhları huzura erecek. Adalet yerini bulacak” denildi.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Bundan 109 yıl önce 24 Nisan 1915’de zamanın Osmanlı toplumunun sanat, edebiyat, düşünce ve kültür dünyasının en üretken temsilcilerinin de aralarında bulunduğu 220 İstanbullu Ermeni gözaltına alındı. Önce merkez cezaevi olarak kullanılan Mehterhane’ye yani bugün Türk İslam Eserleri Müzesi’nin bulunduğu Merkez Cezaevi’ne, ertesi gün Sarayburnu’na götürülerek orada kendilerini bekleyen bir gemiye bindirilip Haydarpaşa tren istasyonuna götürüldüler. Oradan da Anadolu’nun içlerine doğru yola çıkarıldılar. Bir grup Ayaş’a, bir grup Çankırı’ya götürüldü. Ayaş’a götürülen 70 kişiden 58’i, Çankırı’ya götürülen 150 kişiden 81’i öldürüldü. Bu vahşet bununla sınırlı kalmadı. Dönemin yöneticileri olan İttihat ve Terakki Partisi ve onun tetikçi örgütü Teşkilat-ı Mahsusa aracılığı ve yerel halkın katılımıyla İzmit’ten Eskişehir’e, Kayseri’den Sivas’a, Erzurum’dan Van’a, tüm Anadolu’daki Ermeni varlığına, bütün tarihsel, kültürel, ekonomik ve sosyal dokusuyla birlikte son verildi. Ermenilerin sadece canlarına kastedilmedi. Mallarına, mülklerine, paralarına, hatıralarına, tarihlerine el konuldu. Bir uygarlık, binlerce yıllık anayurdundan tüm izleriyle birlikte silinip yok edildi. Bu süreçte Kuzey Mezopotamya’nın en eski halklarından Süryaniler, Pontus ve Küçük Asya Rumları da soykırıma uğratıldı. Daha da önemlisi T.C devleti dünyanın en başarılı ve en uzun süreli soykırım inkârını gerçek kıldı, kurumsallaştırdı ve en geniş tabana yaygınlaştırdı. İnkâr o kadar başarılı oldu ki, bugün Ermeniler kendi memleketlerinde soykırıma uğradıklarını anlatmak bir yana binlerce yıllık varlıklarını bile kanıtlamak zorunda bırakıldılar.
Türkiyeli Ermeniler bu inkâr ikliminde, inkârın hayatın her alanındaki taşıyıcıları ve sözcüleri ile birlikte yaşamak zorundayken, dünyanın dört bir yanındaki Ermeniler de ata topraklarından uzaklarda sürekli aile büyüklerinin anılarının incitilmesine katlanmak zorunda kalıyorlar.
“SÜREKLİ SORUŞTURMA VE DAVA AÇILIYOR”
Türkiye Cumhuriyet devleti, soykırımı inkâr etmekle kalmıyor, aksine 1915 soykırımını tartışmak isteyenleri de hukuken cezalandırma yoluna gidiyor. Özellikle soykırımla ilgili yapılmış açıklamalara 2018 yılından bu yana sürekli soruşturma ve dava açılıyor. Genel olarak söz konusu soruşturmalar takipsizlik kararıyla, açılan davalar beraat kararıyla sonuçlanmış olsa da son dönemde bu politikanın da değiştiğini görüyoruz. Geçtiğimiz ay sonuçlanan bir davada, yargılanan kişilere, soykırım anması nedeniyle, Türk Ceza Kanunu 301. Maddeden cezalar verildi. İnsan Hakları Derneği, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyeleri Eren Keskin ve Gülistan Yarkın aynı madde nedeniyle yargılanmaktalar. Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak, 2021 tarihinde yaptığımız soykırım anma açıklamamız, cezalandırılmak isteniyor. Bunun da Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu düşünüyoruz. Soykırımın inkârı, soykırımın sürdürülmesidir. İnkâra son verin. Bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte suçu kabul edin. Ancak o zaman nehirlerden akan, vadilerde üst üste yığılan, uçurumlardan atılan, denizlerde boğulan mezarsız ölüler hak ettikleri gibi, haysiyetlerine uygun şekilde gömülmüş olacak. Ruhları huzura erecek. Adalet yerini bulacak.”
“SOYKIRIMA SOYKIRIM DEMEK ZOR BİR DURUMA DÖNÜŞTÜ”
Açıklamanın ardından DEM Parti MYK üyesi Murad Mıhçı konuşarak, “Yıllardır en gerçekçi sözü kuran İHD, Ermeni toplumunun bir ferdi olarak bizi yüreklendiriyor. Biliyoruz ki yaşadığımız bu süreçte soykırıma soykırım demek zor bir duruma dönüştü. Yargılamalara rağman bu mücadeleyi veren İHD’nin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. 24 Nisan’la yüzleşmemin azınlık bırakılan halklardan saha çok çoğunluktaki halklar için önemi var. Çünkü yüzleşilmeyen bir toplum büyük tehdit altındadır. Korkuyoruz. Bu konularda konuşabilecek kimse kalmadı. Türkiyeli bir Ermeni olarak bu coğrafyada mücadeleye devam ediyoruz. Her iki topluma da her iki ülkeye de çağrımızdır barışı gerçekten istiyorsanız biz burada köprü olmaya hazırız” dedi.
“YÜZLEŞME YAŞAMIN SAHİPLENİLMESİDİR”
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki de “Tarihsel olarak tanığız ki bu coğrafya katliam ve direniş coğrafyası. Bu soykırımla yüzleşilmesinin önemini çok iyi biliyoruz, bu yaşamın sahiplenilmesidir. Biz biliyoruz ki değişim karşılaşmalarla, tanıklıklarla, tanık olmanın sorumluluğunun yerine getirilmesiyle mümkündür” diye konuştu.
“YÜZLEŞMEK IRKÇILIĞA KARŞI ÇIKMAK DEMEKTİR”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ise “Yüzleşmek yapılmış olanın kabul edilemez olduğunu kabul etmek ve yapılacak olana karşı tavır almak demektir. Bütün suçların, katliamların, soykırımların üstleri örtülüyor. Ermeni halkına karşı işlenen bu suçla yüzleşmek ırkçılığa karşı çıkmak demektir” dedi.
Konuşmaların ardından basın açıklaması son buldu.
PİRHA/ İSTANBUL
Yoruma kapalı.