PİRHA-İHD Ankara Şubesi, İç Anadolu Bölgesi hapishanelerinde 2019 Ekim, Kasım, Aralık aylarında yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı. Raporda, “Mahpusların gerek hücrelerinde, gerek hapishane içinde ve dışında üzerlerinin aranmasının provakatif biçimde yapıldığı, aramaların taciz boyutuna vardığı, giysi ve diğer eşyalarının tahrip edildiği belirtildi.
2019 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarında, Bolu F Tipi Kapalı C.İ.K, Kırıkkale F Tipi Kapalı C.İ.K, Sincan Kadın Kapalı C.İ.K, Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı C.İ.K, Tokat T Tipi Kapalı C.İ.K için derneğimize yapılan başvurular, avukatların müvekkillerini ziyaretleri, mahpuslar tarafından yollanan mektuplar ve aileleri tarafından yapılan başvurular doğrultusunda İç Anadolu Bölgesi Hapishanelerinde yaşanan hak ihlalleri İHD Ankara Şube Hapishaneler Komisyonu tarafından rapor haline getirildi.
İHD Ankara Şube, Ankara Şube binasında basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması metnini Şube adına Nuray Çevirmen okudu.
Açıklamada şu bilgiler verildi:
“İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde tarafımıza ulaşan başvuru ve bilgilere göre 134 Hasta Mahpus bulunmaktadır. Bunların 31’i Ağır Hasta Mahpustur. 3 Ağır Hasta Mahpustan Mehmet Yamaç ameliyat nedeniyle Kayseri Bünyan 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden Sincan 2 No’lu F Tipi’ne sevki yapılmış ve safra kesesi ameliyatı olmuştur.
Medeni Tarlan Kolon Kanseri teşhisi ile Bolu F Tipi Kapalı Cezaevinden Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne sevki yapılmıştır. Bir süre bacağındaki damar tıkanıklığı nedeniyle ameliyat edilmeden önce tedavi uygulanmış. Doktorların ameliyata onay vermesi ile Kolon Kanseri nedeniyle ameliyat edilmiştir. Şu anda Ankara’da tedavisine devam edilmektedir.
Cihat Özdemir, Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tiroid kanseri teşhisi ile Ankara 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevki yapılmış. Ameliyat edilmiş ve Ankara’da tedavi süreci devam etmektedir.
2019 yılı Ekim, Kasım, Aralık aylarında, İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde hak ihlaline uğradıkları iddiasıyla ve sağlık durumlarıyla ilgili olarak 73 kişi kurumumuza başvuru yapmıştır. Bu başvurularda yer verilen iddialara ilişkin olarak ilgili kamu kurumlarına Kurumumuzca müracaatta bulunulmuştur.”
SONUÇ VE ÖNERİLER
İHD Ankara Şube, sonuç ve önerileri maddeler halinde şöyle sıraladı:
1) Ulusal ve Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda; mahpusların hakları ile ilgili oldukça gelişmiş standartlar olmasına karşın mahpuslar, ilgili hakları ve düzenlemeleri doğrudan kullanamamakta, tutuldukları yerlerde bulunan yetkililer aracılığı ile ancak kullanabilmektedir. Hakların kullanımının, bir başka kişinin inisiyatifinde olması, bunların aynı zamanda keyfi biçimde kısıtlanmasını olanaklı kılmaktadır. Yetkililer, cezaevi müdürleri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa’dan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapmaktadır. Bu durum gerek mahpuslarda gerek ailelerinde ve gerekse mahpusların avukatlarında ve biz insan hakları örgütlerinde cezaevi sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturmaktadır. Bir bütün olarak bu saptamalar, hapis cezalarının infazında, özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek hapishanelerin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını göstermektedir. Mahpusluğun bu “ağırlaştırılmış” koşullarını etkin biçimde denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır.
2) BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. Maddesinde “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” denilmektedir. Yine BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensiplerin 1. Maddesinde “Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır” denmektedir. Oysa ki; İç Anadolu Bölgesindeki cezaevlerinde insanlık onuruna yakışır muamele yapılmamakta ve mahpuslar şiddet, hakaret ve kötü muameleye ve hak ihlallerine maruz kalmakta, hasta olanların tedavileri aksatılmakta, iletişim ve bilgi edinme hakları engellenmektedir.
“CEZAEVLERİNDE DARP VE İŞKENCE VAKALARINA SON VERİLMELİ”
3) Cezaevlerinde son dönemlerde artış gösteren işkence ve darp vakalarına son verilmeli, sorumlu olan kişiler hakkında soruşturma açılmalı ve cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.
Mahpuslara yapılan işkence, onur kırıcı ve kötü muameleler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile yasaklanmıştır.
“Madde 3: İşkence Yasağı. Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi tutulamaz.”
4) 5275 sayılı kanunun 105/A maddesinde “Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezanın İnfazı” başlığı altından düzenlenen kanun maddesine göre “Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla Açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren, koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hükümlü hakkında hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesinde düzenlenen Ayrımcılık Yasağı ilkesine göre “Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.” Ancak bu ilkeye aykırı olarak, mahkumların önemli bir bölümü bu haktan yararlandırılmamaktadırlar.
5) Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Hastaların ring araçları ile değil, ambulanslar ile hastanelere sevkleri sağlanmalıdır. Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman doktorlar tarafından yapılması sağlanmalıdır.
Dünya Tabipler Birliği Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi’ne (1981) göre, 1.a. Her insan ayrımcılık yapılmaksızın yeterli tıbbi bakım görme hakkına sahiptir.
Dünya Tabipler Birliği Tokyo Bildirgesi’ne göre: 4. Hekim, tıbbi açıdan sorumlu olduğu kişinin bakımıyla ilgili bir karar verirken klinik yönden bütünüyle bağımsız olmalıdır. Hekimin temel görevi, izlediği kişilerin sıkıntılarını azaltmaktır; kişisel, toplumsal ya da politik hiçbir güdü, bu yüce amaçtan daha üstün sayılmayacaktır.
“KELEPÇELİ MUAYENE UYGULAMASINDAN VAZGEÇİLMELİ”
6) Yukarıda yer alan iş bu Sözleşme hükümlerine aykırı olan kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama nedeniyle birçok hasta mahpusun tedavisi yapılamamaktadır.
Her hasta mahpusun tıbbi etik gereği, her hastaya uygulanması gerektiği gibi, mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda, insan onuruna yakışır bir şekilde sağlık hizmeti alma hakkı vardır. Dünya Tabipler Birliği ve Türk Tabipler Birliği de yayınladıkları birçok metinde, hekimlerin mahpusları muayenesi esnasında kişinin içinde bulunduğu her türlü kısıtlılığın ortadan kaldırılmasını ve kişiyi kelepçeli, yatağa bağlı ve benzeri bir durumda muayene ve tedavi etmemelerini salık vermektedir. Türk Tabipler Birliği, Aralık 1994’te konuyla ilgili yayınladığı bildirgede kelepçelerin açtırılmasını “hekimin görevi” olarak nitelendirmektedir.
Avrupa İşkencenin ve İnsanlık-dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) Genel Raporu’nda da kelepçeli olarak tedavinin uygun olmadığı vurgulanmaktadır. Sivil hastanenin kullanılması halinde, güvenlik düzenlemeleri konusu ortaya çıkacaktır. CPT bu bağlamda, tedavi almak üzere hastaneye gönderilen tutukluların gözetim nedenleriyle hastane yataklarına ya da diğer eşyalara fiziksel olarak bağlanmamaları gerektiğini vurgulamak ister. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.
7) Yasaklama kararı olmayan kitap, gazete ve dergilerin mahpuslara verilmesinin önündeki engeller kaldırılmalı, haber alma hakkına saygı gösterilmelidir. Süreli yayınlarla ilgili olarak 2016/12936 başvuru numaralı Recep Bekik ve Diğerleri’nin AYM’ye başvuruları 27.03.2019 tarihinde karar bağlanmış ve ücreti ödenmiş, hakkında toplatma kararı olmayan süreli yayınların verilmemesinin Anayasanın 26. maddesince güvence altına alınmış olan “ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini” karara bağlayarak şikayetçi olanlara 500’er TL tazminat ödenmesine hükmedilmiştir.
“YAKIN CEZAEVLERİNE NAKİL TALEPLERİ KABUL EDİLMELİ”
8) Ailelerinden uzakta olan mahpusların, maddi koşullar ve hastalıklar nedeniyle ziyarete gelemeyen ailelerine yakın cezaevlerine nakil talepleri kabul edilmelidir.
AİHM, Abdulkerim Avşar ve Abdulkerim Tekin’in 19302/09 ve 49089/12 numaralı başvuruları sonucu verdiği 17 Eylül 2019 tarihli kararında, ailelerinden uzak cezaevlerine nakledilen mahpusların, hastalık sebebiyle ya da maddi sebeplerle kendilerini görmeye gelemeyen ailelerine yakın bir cezaevine nakledilme taleplerinin, başvurucuların somut koşulları dikkate alınmadan reddedilmesini, Sözleşme’nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlali olduğuna hükmetmiş ve Türkiye’yi başvuruculara tazminat ödemeye mahkum etmiştir.
9) Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
10) İnfaz sistemi ve hukuk sistemi bir bütünlük içinde ele alınarak değerlendirilmeli, insan haklarına, evrensel hukuk ilkelerine uygun çözümler üretilmelidir.
Heyetlerimiz ve kurumumuz; cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’ne uygun şekilde, “bağımsız” ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir. Hapishanelerde yaşanan tüm hak ihlallerine ve sağlığa erişim engellerine karşı Adalet Bakanlığı’nı, İç İşleri Bakanlığı’nı, Sağlık Bakanlığı’nı, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu, Kamu Denetçiliği Kurumlarını ve ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.