PİRHA-Yeliz Güzel, Mücahit Göker, Şilan Ağdede ve Serdar Keskin, pandemi sürecinde ekonomik zorluk çeken müzisyenler için kolektif bir çalışma başlattı. Meslektaşlarına destek olmak amacıyla 12 Kasım’da konser vermeyi planlayan müzisyenler, “halkımızın bu projeye omuz vermesini istiyoruz” çağrısında bulundu.
Pandemi sürecinde işsiz kalan müzisyenlerin mağduriyetleri sürüyor. Kafe ve barlardaki canlı müzik yasaklarıyla birlikte sokaklarda da müzik yapıp kazanç sağlayanların önüne engeller konuluyor.
Kültür sanat emekçilerinin, ciddi gelir kaygısı taşıdıklarına vurgu yapan Mersinli müzisyenler Yeliz Güzel, Mücahit Göker, Şilan Ağdede ve Serdar Keskin, “Ufak da olsa bir şeyler yapabiliriz” umudu ile yeni bir proje başlattı. Üç müzisyen, özellikle geçimini sokaklardan sağlayan meslektaşları için bir araya gelerek proje geliştirdi.
“PANDEMİ İLE BİRLİKTE ÇOK BİREYSELLEŞTİK”
Müzisyen Yeliz Güzel, “Uzun zamandır ‘Neden biz müzisyenler bir araya gelemiyoruz? diye soruyordum” diyerek çalışmaları hakkında şu bilgileri paylaştı:
“Sanat camiasını bir araya toparlamak biraz sıkıntılı oluyor. İşin fotoğrafçı boyutu, heykel tıraşı, müzisyeni vs. gibi hepsini bir araya toparlamamız, bir arada olmamız zor olabilir. Ama en azından şöyle bir şey geldi aklıma; biz müzisyenlerin neden bir birliği olamıyor?
Hepimiz pandemi ile birlikte çok bireyselleştik. Yakın zamanda bir öğrencimin kaybı ile bu beni daha da üzdü. Bir öğrencim intihar etti. Sokak müzisyeni arkadaşımızdı ve biz, bu sebeplerden ötürü ‘Neden bir araya gelmiyoruz?’ diyerek Serdar ve Mücahit hoca ile görüştük. Hocalarımız da ‘En azından biz üç kişi olarak bir araya gelelim’ diyerek, sonrasında da sokak müzisyeni arkadaşlarımızı da aramıza alarak önce ne yapabileceğimizi, nasıl yol yürüyebileceğimizi görelim istedik. Repertuvarlar hazırladık, bir arada durabildik; bir şekilde zor da olsa zamanımızı ayarladık ve yol yürümeye başladık.
Mersin’de 25 yıldır eğitmen ve müzisyen olarak görev almaktayım. İnsanların bize karşı bir güveni varmış, bunu da arkamıza alarak sokak sanatçılarının özellikle en dezavantajlı müzisyenler arasında olduğunu gördük ve onlarla yol yürümek istediğimizi belirttik. Şimdi de bir konser düşünüyoruz. Bu konserde neler yapabileceğimizi, hep birlikte onlara maddi ve manevi nasıl katkı sağlayacağımızı görmek istiyoruz. Müziğimizi yapalım, bunu kitlelere ulaştıralım ama bir yandan da biz tek başımıza bir şey yapamıyoruz. Dernekler, STK’lar, belediyelerin, bize destek olmalarını istiyoruz.”
Yeliz Güzel, yürüttükleri projenin maddi boyutundan çok maneviyatının daha önemli olduğunu vurguladı. Yeliz Güzel, “Müzisyenler olarak bir arada duruşun bize verdiği o gücün peşindeyim” diyerek şunları söyledi:
“Çünkü şunu biliyorum; kazandığımız ya da kazanacağımız bireysel olarak her birine belki 1000 lira gibi bir şey elde ettik diyelim. Şu koşullarda belki de bir haftalık bir giderdir.
Daha önce de sizinle ‘Askıda Şarkı’ projesiyle ilgili röportaj yapmıştık, ben şunu gözlemledim; maddi katkıdan daha çok yanımdaki kişilerin duygusuyla ayaklanmaya başladım. Ve bu duygudan sonra yürüyüp, sonrasında da koşmaya başladım. İnanın bu duygu öncesinde ben de 4 ay boyunca evime kapanmış kös kös ‘ben artık ne yapacağım?’ diye kara kara düşünüyordum. Kesinlikle bu birlikteliğin sonuç getireceğine inanıyorum. Birlikte daha çok sesimizi duyuracağımıza inanıyorum. Bütün dostlardan, STK’dan, belediyelerden, bu dayanışma konserine yönelik destek, moral istiyoruz.”
“BİR İNSAN OLMA SORUMLULUĞUDUR”
Müzisyen Serdar Keskin ise kültür sanat alanının, en kırılgan meslek grupları arasında olduğuna vurgu yaptı. Keskin, pandemi sürecinde en az 103 müzisyenin intihara başvurduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Kırılganlıktan kastım şu; yani bir ekonomik kriz olur, en başta bizler etkileniriz. Bir toparlanma olur, en son toparlananlar gene bizler oluruz. Pandemi bu anlamda çok korkunç bir gerçekliği, yani bu kırılganlığın varabileceği boyutların neler olabileceğine dair çok şey göstermiş oldu. 103 müzisyenin intiharı gibi bir durumdan söz ediyoruz. Dolayısıyla İbrahim Birincioğlu’nun kaybı, hassasiyetimizi artıran bir şeye dönüştü. Birlikteliğimizi kurumsal bir evreye kavuşturabilsek mutlaka pozitif bir faydası olacaktır.
Bütün bu deneyimlerden kaynaklı, canımızı yakan İbrahim’in kaybından dolayı ‘yeniden bir şeyler olabilir mi?’ diyerek öz gücümüzün imkanları neye yeterse artık bu projeyi başlatmış olduk. Yaklaşık 2,5 ay ortak zamanlarımızda bir araya gelip provalar aldık. Aslında hoş şeyler ortaya çıktı. Söylediğimiz gibi; bu sonuçta birer sanatçı sorumluluğu olarak duruyor ama özünde bir sosyal sorumluktur. Bir insan olma sorumluluğudur. Dolayısıyla sanatçı kimliğimizi çok merkeze almayı da doğru bulmuyorum. Öncelikle insani bir duyarlılık… Marifetimiz bu olduğu için bir sanatçı dayanışması, bir sanatsal zemin duyarlılığı gibi duruyor.”
“HALKIMIZDAN BU PROJEYE OMUZ VERMESİNİ İSTİYORUZ”
Serdar Keskin, “Sanatçıların tek başına başarabileceği şeyler sınırlı. Duyarlılığın çoğalması lazım” diyerek halktan da destek istedi. Müzisyen Keskin, proje kapsamında 12 Kasım’da ilk konserlerini vereceklerini duyurarak “12 Kasım salon uygunluğu açısından da karar almak durumunda olduğumuz bir tarih oldu. 2.5 aydan beri aslında bayağı prova ürettik. Ortaya bir şeyler çıktı. Halkımızı, bu projeyi desteklemeye, bizleri, müzisyen arkadaşlarımızı desteklemeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Serdar Keskin, müzisyenlerin örgütlenmesi konusunun hayati önem taşıdığını vurgulayarak şunları söyledi:
“Hassasiyetimizi pozitif olarak paylaşan halkımızdan, bu projeye omuz vermesini istiyoruz. Öte yandan da sürdürülebilirlik meselesine ilişkin de bunun olmazsa olmaz bir zemin olduğu kanısındayım. ‘Gelişmiş ülkeler’ diye bahsettiğimiz ülkelerin pratiklerine baktığımız zaman gerçekten bu alanların örgütlü olduğunu görürüz. Bu alanlar örgütlü olduğu zaman iktidarlar, bir özne, bir muhatap olarak kabul edebiliyor. Evet Ankara’da yıllardan beri bildiğim Müzisyenler Sendikası var ama bu sendika biraz tabela sendikacılığı yapıyor. Eğer ki gerçekten bu anlamda sözünü ettiğimiz ihtiyaçlara uygun birtakım politikalar üretebilmiş olsaydı bunun sonuçlarını pandemide görürdük. 103 müzisyen arkadaşımızın intiharı gibi bir söz konusu durum olduğuna göre demek ki bu tip kurumlar gerçekten sürece müdahale edebilecek düzeyde bir şey oluşturamamışlar. Olsa, olsa işte ancak böyle somut olaylar üzerinden bir dayanışma örgütlenebiliyor. Biz bu konseri yapacağız, gerisi gelecek mi, gelmeyecek mi bilinmez. Gönül ister ki gelsin; açıkçası öyle bir hedefimiz de var. Eğer gerçekten beklentimizin daha üzerinde bir sonuç yaratırsak sanki bunun devamı gelirmiş gibi hissedebiliriz. O zaman oturur daha başka ne yapabiliriz, konuşuruz. Öncelikli hedefimiz Mersin’de yaşayan müzisyenler olarak Mersin’de bir etki yaratabiliyor muyuz?
Son olarak, bunun bir örgütlülük sorunu olduğu noktasında zaten hem fikir isek bu ülkenin genel anlamda demokratikleşmesi, örgütlülüğü sorunlarından bağımsız değil. Bunu da bir şekilde parantez içine almak gerektiği kanısındayım.”
“KÜLTÜR VE SANATI HAYATIN TÜM ZAMANLARINA YAYMAK GEREK”
Müzisyen Mücahit Göker ise son iki yılda pandeminin bütün dünyayı etkilemekle birlikte Türkiye’deki sonuçlarının çok daha farklı olduğunu söyledi. Göker, salgınla birlikte hayata geçirilen yasaklara işaret ederek şunları söyledi:
“Türkiye üzerinde yaratılan yasaklar, fırsat bilinip bizleri ayrıca etkiledi. O yasakları halen yaşıyoruz. 12’den sonra müzik yasak. Elbette iktidarların yapıklarından çok fazla umudumuz yok. Sosyal belediyecilik adı altında da halen bir şeyler yapmaya çalışanlar var. Özellikle belediyeleri anacağımız zaman, ille seçim öncesi ya da seçim arifesindeki etkinliklerde o müziği kullanmak güzel bir şey değil. Gerçekten ‘kültür ve sanat’ deniyorsa bu çok güzel kullanılıyor! Kültür ve sanatı yaymak gerekiyor; hayatın tüm alanlarına, zamanlarında gerçekleştirmek gerekiyor. Olacaksa bir destek işte 3-4 kişi bir araya geliyoruz. Bir emek sonucu 2-3 ay için bir ürün ortaya çıkardık ama bu kadar. Bunun ötesinde örneğin diğer sorunları biz çözemiyoruz. Yani salondur, ses sistemidir, afişler… Bu konularda desteğe ihtiyaç oluyor. Bu yükü hafifletmek için desteği o anlamda istiyoruz.”
Cebrail Arslan-Diren KESER/MERSİN
Yoruma kapalı.