PİRHA- Adı Dönüşüm Atölyesi. Sloganı ‘Her çöp çöp değildir.’ Peki nedir? Bu bir kerevet tahtasından bir kütüphane, bir merdiven basamağından bir gece apliği ya da masa, sandalye yani ahşaptan tasarlanarak yapılabilecek her şey.
Haberin Videosu
İstanbul’un tarihî semtlerinden Balat’ta 20 metrekare alanda tasarımlarını sergileyen sıra dışı bir atölye. “Her çöp çöp değildir” sloganı ile ömrünü tamamlayan ahşap parçaları bu Dönüşüm Atölyesi’nde can buluyor. Fener-Balat arasında surların ve üzerlerindeki yorgun binaların hemen yanındaki bu atölyenin içinde ve dışında ahşap sandalyeler, yataklar, çürümeye bırakılmış kızların umudu olmuş çeyiz sandığı ve sehpalar duruyor.
İşlerinin bir nevi çevrecilik faaliyeti olduğunu söyleyen Mehmet Sönmez, burada kullanılmayacak haldeki ahşapları sanat eserine çeviriyor. “Mümkün olduğu kadar çöpe atılmış, doğadan, toplumdan tasfiye edilmiş yakılmak üzere ve bundan sonraki varlığını belki de doğada duman olarak sürdürecek olan ahşapları yeniden odalarımızı, işyerlerimizi süsleyen ve hayatımızın bir şekilde içinde yer alan objelere dönüştürüyoruz” diyor Mehmet usta.
“İNSANLARI AĞAÇ KESME FİKRİNDEN UZAKLAŞTIRIYORUZ”
Yaptıkları işin şiir yazmak gibi bir şey olduğunu söyleyen Mehmet usta bunu ise kendi tarzıyla yapıyor. Mehmet usta, bir nebze de olsa ağaçları kesme fikrinden uzaklaştıran bu tasarımlarına ilişkin şöyle konuşuyor:
“Bizim tarzımız da bu. Değişik tatlarda, değişik renklerde, başka tarzları olan benzer atölyeler açılır ve biz çoğalırız. Biz çoğaldıkça etraf daha çok yeşillenir, deniz daha çok temiz olur diye düşünüyorum. Şu an beni heyecanlandıran ve mutlu eden şey faydalı bir şey yaptığımı düşünmem ve insanları ağaç kesme fikrinden uzaklaştırmamdır. Çünkü benim yaptığım ürünlerin, tasarımların beğenilmiş olması bile insanları ağaç kesme fikrinden uzaklaştırıyor. En azından o ürünler alınıp duvarlarda bir biçimde işlevsel hale geldiği zaman insanalar kütüphaneyi gidip bir mobilya mağazasından almayacak. Mümkün olduğu kadar kesilmiş olan ahşapları, miladını doldurmuş yer döşeme tahtası gibi çürümüş bitmiş şeylerle biz ne yapabiliriz. Belki bir duvar tablosu veya mutfağımıza bir raf yapılabilir. Biz gördüğümüz bulduğumuz nesneleri tasarım gücümüz ile birleştirerek onu tekrar hayatımıza sokmaya çalışıyoruz.”
Eski ahşapların olduğu atölye de tarihi bir mekan. Bir hurdacının yakmak için götürdüğü çift kanatlı bir kapı şimdilerde atölyeyi örtüyor. Mehmet usta, “Ben kapıyı alarak tasarlayıp, dönüştürüp üzerindeki kurtları ve eskiliği atıp onardım. Sonra öğrendim ki bu kapı burada onlarca yıl görevini yapmış tarihi Molla Aşki Camii’nin bir kapısı. O kapıyı şu an atölyemde çift kanat kapısı olarak kullanıyorum” diyor.
“BALAT İNSANI FIRINDAN ÇIKMIŞ EKMEK GİBİ SICAK”
Altolyesi surun içine düştüğü için yaptığı tasarımların Balat’ta uygun olduğunu söyleyen Mehmet usta, Balat’ı ve Balat’ta yaşayan insanları ise şöyle tanımlıyor:
“Balat’ın insanı fırında çıkmış ekmek gibi sıcacıktır ve güzel bir koku salgılar. Herkesi kendisine çeker. Çünkü küçücük şeylerle mutlu olurlar ve küçücük şeylere üzülürler. Onlara ekmeğe dokunduğunuz gibi dokunabilirsiniz. Balat’ın sokakları, tarihi, sosyal yapısı ve binaları da çok sıcak ve salaştır. Bu şehrin ortasında olmasına rağmen insan halen burada komşuluk ilişkilerini görebiliyor. Bu yüzden benim yaptığım ürünlerin kafamdaki tasarımların Balat’a uyduğunu ve yakıştığını düşünüyorum. Ve Balat halkının da beni kendine yakıştırdığını düşünüyorum.”
TEK KİŞİLİK BİR OYUN SAHNESİ
Atölye, yaya ve araçların geçiş güzergahında. Birçok gözün üzerinde olduğu bu dükkanı Mehmet usta tiyatro salonu olarak görüyor: “Hep aklıma tiyatro sahnelerinde oyun oynayan insanlar ve onu seyreden insanlar geliyor. Hep onları psikolojilerini merak etmişimdir. Bu aslında tek kişilik bir oyun sahnesi gibi. Ama seyirciler değişen ve on binler. Dolayısı ile benzer bir psikoloji yaşıyorum. Ancak çalışmalarımı filan olumsuz yönde etkilemiyor.”
ÖĞRENCİLER İÇİN İSE BİR OKUL
Bu atölye öğrencilerin tasarımlarını yapacağı bir okula da dönüşüyor kimi zaman.
Mehmet usta, “Gelip buradan öğrenip, dönüşüm nasıl oluyor, nasıl tasarlanıyor, ne neye nasıl dönüşebilir ve biraz da kendi yaratıcılığını katarak öğrenenler şu an ege kıyılarında bu işi yapıyorlar. Bazen ilkokul öğrencileri geliyor onlara sunum yapıyorum. Onlara dönüşüm, tasarım ürünlerinin ne olduğunu örneklerle gösteriyorum” diyor.
Sevim KAHRAMAN/İsmet SEFER
İSTANBUL
Yoruma kapalı.