PİRHA-Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Türkiye’deki toplumsal sorunların ele alındığı, yeni dönemde izlenecek yol haritası ve toplumsal dinamikler ile kurulacak temaslara ilişkin İstanbul’da 2 gün boyunca yaptığı “Örgütlenme Çalıştayı”na Çanakkale Gelibolu’dan katılan Pomak bileşenleri temsilcisi Şaban Korkmaz, “Türkiye halklarının demokrasi mücadelesinin bir parçasıyız” değerlendirmesinde bulundu.
Haberin Videosu
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Türkiye’deki toplumsal sorunların ele alındığı, yeni dönemde izlenecek yol haritası ve toplumsal dinamikler ile kurulacak temaslara ilişkin yaptığı Çalıştaya Çanakkale Gelibolu’dan katılan Pomak bileşenleri temsilcisi Şaban Korkmaz Pir Haber Ajansı’nın sorularını yanıtladı.
HDK’de yer alma gerekçelerini sıralarken “Şuanda var olan dilimiz bile bir şifre dili gibi. Sadece aile içinde konuşulan onun dışında mesela bizim köylerimize gittiğinizde kahveye girdiğinizde hemen herkes susar. Susmasının nedeni gelmeden önce o dil konuşuluyordur, hemen bir misafir geldiğinde Türkçeye geçilir” diyen Korkmaz sorularımızı yanıtladı.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Adım Şaban Korkmaz. HDK’nin Pomak bileşenlerinin temsilcisiyim.
Nereden geliyorsunuz?
Çanakkale Gelibolu”dan.
Kaç yıldır HDK bünyesinde çalışıyorsunuz?
Kuruluşundan bu yana 6 yıldır HDK’nin bileşeniyiz.
Pomak halkı HDK’yi ne kadar tanıyor, HDK’ye yaklaşımı nasıl?
Pomak halkı ve bize benzeyen diğer halklar Türkiye’de artık asimilasyon açısından yok olma çizgisine gelmiş halklar. Bugüne kadar bize sunulan yegane şey bu asimilasyonu tamamlamak. Bir an önce iyi bir iş sahibi olabilmek için, iyi bir şey sahibi olabilmek için bizim tamamlamamız gereken bir süreç olarak asimilasyon önümüze konulmuştu, öyle veriliyordu. HDK’nin kurulmasıyla birlikte HDK bize bir umut oldu. Biz ölmekte olduğunu var saydığımız halklaşmamızı tekrar canlandırabiliriz ya da geriye döndürebiliriz gibi. Bize benzeyen halkların var olduğunu gördük en azından. Kendi dili olan, kültürü olan. Bizim yok olmamız şehirleşmeyle beraber oluyor. Alıp da şehre getirirseniz iki kuşak sonra dilimizi unutuyoruz, her şeyi unutuyoruz. Var olan biçim neyse onu alıyoruz, o formasyona giriyoruz. HDK ile birlikte en azından kültürel olarak varlığımızı devam ettirme umudu doğdu bize. Varlığımızı sürdürüyoruz HDK’de.
Aynı zamanda HDK olarak Türkiye’nin demokratikleştirilmesi iddianız var, sorunların demokratik çözümünün bu yol üzerinden geçtiğini söylüyorsunuz.
Zaten o yani. Kendimizi tarif ederken biz Türkiye halklarının demokrasi mücadelesinin bir parçasıyız. O demokrasi ne kadar genişlerse biz de köylerimizde daha rahat dilimizi aktarma, daha yüksek sesle söyleme. Şuanda var olan dilimiz bile bir şifre dili gibi. Sadece aile içinde konuşulan onun dışında mesela bizim köylerimize gittiğinizde kahveye girdiğinizde hemen herkes susar. Susmasının nedeni gelmeden önce o dil konuşuluyordur, hemen bir misafir geldiğinde Türkçeye geçilir. O sanki bir ayıpmış gibi algılanır. Bu da demokrasi mücadelesiyle aşılır Türkiye’de. Bizim için önemli bir şey Türkiye’nin demokrasi mücadelesi.
HDK bünyesinde diğer halklarla, diğer inançlarla ilişki içindesiniz. Bu ilişkilenme nasıl? Mesela Kürtlerle, inanç olarak Alevilerle, Ermenilerle ilişki, iletişim içindesiniz. Bu nasıl bir sonuç doğuruyor?
Biz Türk ve Kürt ulusunu iki büyük ulus olarak görüyoruz. Diğer halkları tanıdıkça kendimiz de açığa çıkıyoruz. Görüyoruz orada çok tanınmayan bir halk yani bizim açımızdan tanınmayan bir halk. Farklı kültürlerle karşı karşıya gelince bir hoş oluyoruz tabi. Bak bizim de dışımızda birileri var. Aynı sorunları yaşıyormuşuz. Ortak dertlerimiz varmış, diye düşünüyoruz. Bunları kendi halkımıza taşıdığımızda ilginç şeyler oluşabiliyor.
Suay Abak/Turabi Kişin
Yoruma kapalı.