Alevi Haber Ajansi

Hayrettin Eren’in ablası Cemile Eren: Bedenler ölür fikirler ölmez-VİDEO

PİRHA- Cumartesi Anneleri eyleminin 660. haftasında konuşan Hayrettin Eren’in ablası Cemile Eren, kardeşinin ve gözaltında kaybedilenlerin yalnızca bedenlerinin öldüğünü fikirlerin ölmediğini kaydetti.

Haberin Videosu

Cumartesi Anneleri 660. haftada gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in akıbetini sormak ve yaşanan adaletsizliği bir kez daha dile getirmek için bir araya geldi. “Failler belli kayıplar nerede” pankartının açıldığı eylemde gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren ve 15 Kasım 1937 yılında Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Seyit Rıza’nın resimleri, kırmızı karanfiller ve barışı temsilen beyaz tülbentler bırakıldı.

Eylemde açılış konuşmasını yapan Maside Ocak idamının 80. yılında Seyit Rıza ve arkadaşlarının akibetlerinin açıklanmasını talep etti.

“HESABI BU DEVLETTEN SORACAĞIM”

Eylemde konuşan Fehmi Tosun’un kardeşi Kıymet Tosun, 19 Ekim 1995’te ağabeyinin İstanbul’da gözaltına alınarak kaybedildiğini söyledi. Tosun, devletten ağabeyinin katillerini bulmasını isteyerek “Bu hesabı devletten soracağım” dedi.

“ADALET O GÜN BUGÜNDÜR RAFTAN İNMEDİ”

Kıymet Tosun’un ardından konuşan Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, her hafta sözün bittiği yerde olduklarını kaydederek ağabeyinin bu ülkede insanların insanca yaşayabilmeleri için mücadele ettiğini kaydetti. Bir Çerkez delikanlısı olan ağabeyinin Gayrettepe Karakolu’nda gözaltına alınarak kaybedildiğini ifade eden İkbal Eren, o zaman da şimdi olduğu gibi OHAL’de olduklarını, hak aramanın zor olduğunu, hukuk ve adaletin rafa kaldırıldığını ve o gün bugündür de raftan indirilmediğini belirtti. Tüm hukuki çabalarının sonuçsuz kaldığını ve görgü tanıklarının ifadelerinin dikkate alınmadığını kaydeden İkbal Eren, “37 yıldır ağabeyim olmadan nefes alıyoruz. Aldığımız her nefeste ağabeyimin ve bütün gözaltında kayıpların akıbetlerini ortaya çıkarmak oldu.” dedi.

37 yıldır iktidara gelen her hükumete Hayrettin Eren dosyasının ulaştırıldığını ifade eden İkbal Eren, 2011 yılında dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri ile görüştüğünü ancak hiçbir taleplerini yerine getirmediğini söyledi. Sevdiklerinin yaşama haklarının ellerinden alındığını vurgulayan İkbal Eren, “Yüreği yanan bir anne meydanlarda yuhalatılırken, yüreği yanan bir anneye ‘Gözün aydın oğlunu öldürdük’ denilirken, siz de gözaltında kaybetmek insanlık suçu diyorsanız bu meydanda hep birlikte hukuk ve adaleti büyütebiliriz” şeklinde konuştu.

“ONLARA ÖLDÜ DEMİYORUM”

İkbal Eren’in ardından söz alan Faruk Eren, 37 yıldır adalet aradıklarını, bu meydanda ilk oturmaya başladıklarında bir gazetecilerin bir de polislerin kendilerini takip ettiğini söyleyerek, şimdi cezaevinde olan gazeteci Ahmet Şık’ın zaman zaman kendileriyle birlikte dayak yediğini, yine cezaevinde olan İsminaz Temel’in kendilerini takip ettiğini belirtti. Faruk Eren’in ardından söz alan Hayrettin Eren’in ablası Cemile Eren, kardeşi Hayrettin’in daha iyi bir dünya kurmak için mücadele ettiğini, babasının Hayrettin’i yurt dışına göndermek istediğini ancak Hayrettin’in kabul etmeyerek “Ben halkım için mücadele veriyorum. Bir gün anlayacaksınız ve bizlerle iftihar edecesiniz” dediğini ifade etti. “Bir yerde bir dilenci gördüğüm zaman ona para verme bahanesiyle çömelip yüzüne bakıyordum acaba Hayrettin mi diye” sözleriyle acısını anlatan Cemile Eren, 37 yıldır 37 saat bile unutmadıklarını, Hayrettin ve burada fotoğrafları olanların hiçbirine öldü demediğini çünkü yalnızca bedenlerin ölebileceğini fikirlerin ölmeyeceğini vurguladı.

“37 YILDIR HAYRETTİN EREN DOSYASINDAN SONUÇ ALINAMIYOR”

660. haftanın basın açıklamasını Hayrettin Eren’in yeğeni Setenay Yarıcı okudu.

Yarıcı, 37 yıldır tanıklara, somut delillere ve tüm hukuk yolları denenmesine rağmen sonuç alınamayan Hayrettin Eren dosyası için bir araya geldiklerini söyledi.

26 yaşındaki Hayrettin Eren 70’li yıllardaki gençlik hareketinin içinde yer aldığını belirten Yarıcı, “12 Eylül askeri darbesinin ardından hakkında yakalama kararı çıkartılarak aranmaya başlandığını vurguladı.

Hayrettin Eren’in 21 Kasım 1980 tarihinde Saraçhane Haşim İşcan Geçidi’nde arkadaşı ile birlikte gözaltına alındığını ifade eden Yarıcı, Eren’in önce Karagümrük Karakolu’na oradan da aynı operasyonda gözaltına alınan 8 kişi ile birlikte Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube’ye götürüldüğünü belirtti.

Eren’in ailesinin Karagümrük Karakolu’na gittiğini ve gözaltı kayıt defterinde Hayrettin’in adını gördüklerini söyleyen Yarıcı, Karakoldakilerin ‘Hayrettin’i Gayrettepe’deki Siyasi Şube’ye gönderdiklerini söyledi’ dedi.

‘HAYRETTİN EREN GÖZALTINA ALINMAMIŞTIR, HALA ARANIYOR’ CEVABI HİÇ DEĞİŞMEDİ

Yarıcı, Karakoldakilerin yönlendirmesiyle Gayrettepe’ye giden anne Elmas Eren, Hayrettin’in gözaltına alınırken kullandığı babasına ait 34 F 6798 plakalı otomobili Siyasi Şube’nin bahçesinde gördüğünü ama oğlunu soran Elmas Eren’e “gözaltında böyle biri yok” cevabı verildiğini ifade ederek şöyle devam etti:

“Onunla aynı operasyonda yakalanan 8 kişi mahkemeye çıkarıldıklarında, “Hayrettin Eren de bizimle birlikte gözaltındaydı” diyerek suç duyurusunda bulundu. “Hayrettin Eren’in gözaltına alındığının tanığıyım. Onu hem karakolda, hem de siyasi şubede gördüm” diye savcıya ifade verdi. Savcı aileye, “ Size inanıyorum ama bu davayı açarsam meslek hayatım biter” dedi. Eren Ailesi Milli Güvenlik Konseyi başta olmak üzere tüm resmi makamlara başvurdu. “Hayrettin Eren isimli şahıs gözaltına alınmamıştır, hâlâ aranıyor” cevabı hiç değişmedi.”

12 EYLÜL ZİHNİYETİ DEVAM EDİYOR

37 yıldır devleti yönetenlerin Hayrettin Eren’in akıbetini gizleyerek, onu kaybedenleri cezasız bırakarak 12 Eylül zihniyetini devam ettirdiklerini söyleyen Yarıcı, Eren Ailesi’nin ve İHD’nin sürdürdüğü hukuk mücadelesine rağmen, devletin etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmediğini vurguladı.

Dosyanın takipsizlik, zaman aşımı kararlarıyla hukuka aykırı bir şekilde kapatılmak istendiğini belirten Yarıcı,”tüm hukuki yollar tükenince dosya 2014 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı”dedi.

“12 EYLÜL’Ü DE HAYRETTİN ERENİ DE UNUTMADIK”

Hayrettin Eren 12 Eylül’ün işkence merkezi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube’de kaybedildiğini söyleyen Yarıcı,  sözlerine şöyle devam etti:

“İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı, Siyasi Şube Müdürü Tayyar Sever, Siyasi Şube Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar, Hayrettin’e işkence yapan timin şefi Fikret Işınkaralar, Hayrettin Eren’in kaybedilmesi suçunun failleridir. Başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylül cuntacıları ve destekçileri Hayrettin Eren’in kaybedilmesinin sorumlularıdır. Gözaltında kaybetme zamanla sınırlı olmayan insanlığa karşı suçtur. 37 yıldır gerçeği açığa çıkarmayan, Hayrettin Eren’i kaybedenleri koruyan tüm iktidarlar bu suçun ortaklarıdır.  12 Eylül darbecilerini koruyanlara karşı, 12 Eylül’ü güncelleyenlere karşı, bize unutmayı dayatanlara karşı “12 Eylül’ü unutmadık! Hayrettin Eren’i unutmadık” diyoruz.”

Öte yandan Diyarbakır’da 458. haftasında oturan kayıp yakınları ve İHD Diyarbakır Şubesi, Tansu Çiller’in başbakan olduğu dönemde  binlerce kişinin kaybedilmesinden sorumlu olduğu belirtildi.

(HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak