PİRHA- ABF İnanç Kurulu Başkanı Hasan Kılavuz, İzmir ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri’nin cemevleri ile ilgili aldığı kararların geçici olduğunu belirterek, “kalıcı olması için Alevi inancı ve hakları devlet nezdinde tanınmalıdır” dedi.
Haberin videosu;
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) İnanç Kurulu, ve Mersin Cemevi Başkanı, Seyid Sabun Ocağı Piri Hasan Kılavuz, gündemde olan konuları PİRHA’ya değerlendirdi.
İzmir ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin sınırları içinde yer alan cemevlerinin ‘ibadet alanı’ olarak imar planlarına işlenmesine dönük kararların geçici olduğuna dikkat çeken Kılavuz, İstanbul ve İzmir belediyelerinin aldığı kararların önemli, ancak bu ülkede geç alınmış kararlar olduğunu ifade ederek şunları belirtti;
“Alevilerin beklentileri daha büyük. Hükümet nezdinde bu kararların alınması lazım. Cemevlerinin kabulü için Aleviler onlarca yıldır mücadele veriyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay kararları alınmışken, cemevlerinin yasal statülerin kabul edilmemesi doğru değildir. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce ‘100 günde cemevleri yasasını kabul edeceğiz, yasal statüye kavuşturacağız ve bu işin sonu işte geliyor bitireceğiz’ dediği halde arada kaç yüz gün geçti daha konulara değinmedi. Cumhurbaşkanının söylediği bu konuyu zaman zaman buraya gelen bütün devlet yetkililerine hatırlatıyoruz.
“İSTANBUL VE İZMİR’DE ALINAN KARARLARI SELAMLIYORUZ”
İstanbul’da ve İzmir’de alınan kararları selamlıyoruz. Ama bu yeterli değildir. Yani burada mevcut iktidarın karşısında Ana muhalefet partisinin belediyelerin aldığı bu kararlar ne denli kalıcı olur, onu bilemeyiz. Yarın bu siyasi hareketlerin değiştiğini düşünün, o belediye başkanlarının yerine 5 yıl sonra bir başka belediye başkanı geldiği zaman belediye meclis çoğunluğu da sağladığı zaman bu kararları tanımıyoruz deyip iptal ederlerse bunun karşısında kim duracak. Bunun için bu kararlar bizleri düşündürüyor. Bizleri onun için bunların geçici olduğunu, kalıcı kararların alınması gerekiyor diyoruz. Bugün iktidarı elinde tutanların bu işi ciddiye alarak bu kararları alması lazım. İnanç kurulu olarak zaman zaman biz dedelerle yan yana geldiğimizde bu konuları görüşüyoruz. Ülkemizde Alevilerin ibadet yerleri ile ilgili alınan kararların hepsi geçicidir. Bunlar bağlayıcı kararlar değildir. Biri karar veriyor, biz de o kararın arkasında sürüklenen kurumları yöneticiler konumuna düşüyoruz. Bu olmaz ve doğru da değildir. Yani yarın öbür gün hayal kırıklığına da uğrayabiliriz.Belediyeleri ise devletin kalıcı olarak aldığı kararları kendi bulundukları alanlarda uygularlar. Yalnız bu belediyelerde kalmamalı köy muhtarlıklarına kadar gitmelidir. Bugün köylerimizde taziye evleri var. Köy sınırları içerisinde devlete ait yerler var ama hiç ayrılmıyor. Orada bir köylü ya tarlasını ya da bostanını bağışlıyor ve bir taziye evi yapıyor. Yukarıdan aşağıya bu kararlar alınırsa her yerde cemevleri, taziye evleri Alevilerin ibadet yerlerinin önü açılmış olur ki biz bunu bekliyoruz. 80 milyonluk nüfusu, 81 ili, binlerce ilçesi, köyleri ve mezraları olan ve 80 milyon içinde 20 milyon Alevi inancında olan insanların ibadet yerleri resmi olarak daha kabullenilmiyor. Bu acı verici bir durumdur. Ama bütün bunlara rağmen neresinde olursa olsun en küçük bir çalışma da olsa biz bunu selamlıyorum. Ama bu tam yüzde yüz güven telkin eden bir karar değildir. Yarın bu kararlar şu veya bu şekilde bozulursa ne olur. Mesela biz bunun örneğini diğer yerlerde görebiliyoruz. Bazı belediyeler bir takım cemevleri için yer yapıyor, o binayı o ildeki Alevilerin hizmetine sunuyor ve ‘cemevi olarak kullanabilirsiniz’ diyor. Arada çok zaman geçiyor ya parti meclisinde bir değişiklik oluyor, belediye başkanı değişiyor. Bir de bakıyorsun ki oranın statüsü değişti, oraya farklı alanlarda hizmetler yapıyor cemevinin işlemsel görevleri ve ya da cemevine düşen görevler orada birebir yapılmıyor. İşte bu eksikleri gördüğümüz zaman illaki yeri hiçbir zaman değişmeyecek, paraları bozulmayacak bir nitelik kazanması lazım.”
“ALEVİLERİN AĞZI POLİTİKALARDAN ÇOK YANMIŞTIR”
“Madem ki bu İstanbul ve İzmir’de bu karar alınmış, şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin kazandığı bütün kentlerde aynı anda aynı günde bu kararlar alınsaydı ve basın açıklaması ile bütün belediyelerimizin sınırları dahilindeki cemevlerine bu statüleri tanıyoruz ve cemevlerinin yerine göre belirleniyor deselerdi Alevilerde daha büyük özgüven doğardı” diyen Kılavuz şunları belirtti;
“Bu kararlar biraz politiktir, politikalarda da Alevilerin ağzı çok yanmıştır. Umarım sonu hüsran olmaz, bu kararlar hayata geçer bizde yerleşim birimindeki Alevilerin bu karardan faydalandığını gördükçe yaşadıkça duydukça, yürekten kutlarız selamlarız. Sabırla bekliyoruz ama takipte edeceğiz. Çünkü geçmişte de Cumhuriyet Halk Partisi, parti meclisinin aldığı bir karar vardır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında alınan kararda, bütün illerdeki Cumhuriyet Halk Partisi belediyeler cemevlerine gereken yardımı yapsınlar, sahiplensinler denildi. Bu kararı uygulayan bir elin parmaklarını geçmedi. Belediyeler tarafından desteklenerek yapılan cemevlerine dönük yaklaşımlarını da gözden geçirmeleri gerekiyor. ‘Yani ben bir cemevi yaptım, siz de orada hizmet yürütün ama benim dediğim olsun, benim söylediğim orada çalışsın, benim işaret ettiğim dede orada hizmet yapsın’ derse o olmaz. Zaten bunu kim yaparsa yapsın Aleviler tarafından kabul edilmez. Yapılsa bile o cemevi, cemevi olmaktan çıkar, bir partinin bürosu gibi çalışmış olur. Onun için eğer hakikaten Alevilerin inanç ve ibadetlerini özgürce ifade etmeleri gerekiyor ve buna inanıyorum deyip, bu binayı bu yeri bunlara tahsis ediyoruz, hatta tahsisten de çok o mekanın tapusunun cemevlerine verilmesi bizi sevindirir. Biz bunların dışındaki bütün kararları geçici bakıyoruz. Alevilerin geçici değil bizim tek beklentimiz cemevlerinin mutlaka bu ülkede kabullenilmesidir. Bizim mücadelemiz bu olacaktır.”
“ASİMİLASYON KATMERLİ OLARAK DEVAM EDİYOR”
Aleviler üzerinde yüzyıllardan beri sürüp gelen asimilasyonun olduğunu, günümüzde de bunun en katmerlisinin devam ettiğini söyleyen Pir Kılavuz, şunlara dikkat çekti;
“Bu asimilasyona karşı Aleviler, kanaat önderleri, kurum yöneticileri, seyidleri, Alevilik konusunda hizmet veren yazarlar ve akademisyenleri bir bütün olarak yürekli durmaları gerekiyor. Eğer cesaretli ve korkusuz durmazlar, bildikleri doğrulardan geri adım atarlarsa ve suskun davranırlarsa bu asimilasyon gittikçe hız kazanır. İşte okullardaki çocuklarımıza tüm çırpınışlarımıza rağmen namaz öğretmeleri, oruç tutturmaları, umreye götürmeleri gibi uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz. Kim bilir bunların içinde kaç yüz tane Alevi çocuğumuz umreye götürülüp getirilmiştir. Çünkü biz duyduğumuz zaman, Umre’den dönüş yapmışlar. Ülkemiz ne yazık ki bu hale gelmiş. Cemevlerimizdeki hizmetlerimize bakalım. Biz Aleviyiz, bizim inanç ve ibadetimiz budur, burada durmalıyız, dilimizi kullanmalıyız, Kürtçeyse Kürtçe, Türkçeyse Türkçe, hangi ibadet dilini kullanacaksa, onu kullanarak, ama kendi gelenek göreneklerimizi, bin yıllardan akıp gelen bugüne kadar sakladığınız gizlediğimiz sözleri yürekten söyleyelim, insanlara cesaret versin. Ama ne yazık ki ondan da feragat ediyor ve söylemiyorlar. Eğer biraz cami cemaati varsa cami cemaatine göre konuşuyor, iki tane imam varsa imamları çağırıyor ona göre konuşturuyor ve hatta imamı çağırıyor iman hizmeti yürütüp, dede yanında duruyor. Böyle olduğu sürece bu asimilasyon gittikçe hız kazanıyor.”
“BİR BÜTÜN OLARAK ALEVİLİĞE SAHİP ÇIKMALIYIZ”
“Alevi örgütlenmesi niçin kuruldu?” diye soran Kılavuz “Alevi inanç ve ibadetinin bütün ögelerini korkusuzca bu ülkede anlatmak yol göstermek, önderlik yapmak için kuruldu. Ama çoğunda cami imamı gibi orada hizmetler yapılıyor. Bugün ülkemizde şu anda binin üzerinde cemevi var ama dört dörtlük cemevi diyebileceğimiz nitelikte olan. Onun dışında olanlar cami taklitçiliği yapıyor. Cemevlerinde bazı dedeler kendi içinde tepki gelir diye kendi inancını tam olarak yürütemiyor. Dolayısıyla bu yaklaşımlar asimilasyonunun önüne geçemiyor. Geçememesinin yegane sebebi de cesaretli olunmamasıdır. Bir bütün olarak hepimiz Aleviliğe sahip çıkmamız gerekiyor. Bulunduğumuz her yerde inancımız neyi gerektiriyorsa ona göre hareket edip, inancına sıkı sıkıya sarılmalıdır. İşte bu tür duruşlar olursa asimilasyonun önüne birazcık olsun geçilebilir. Bir bütün olarak önüne geçmenin tek yegane imkan ve yolu varsa o da cemevlerinin yasal statüsünün mutlaka kabul görmesidir. Eğer bu olursa bunun üstesinden gelebiliriz. Yoksa bu eğitim sistemiyle, medya propagandası ile, tarikatların taklitçiliği ile veyahut da devlet başkanları tarikat şeyhlerinin yan yana oturdukları sürece bu asimilasyonun önüne geçilemez. Aile bireyleri, özellikle de kadınların inancın değerlerini ihmal etmemeleri lazım. İnkar etmedikleri sürece de Bozatlı Xızır yar ve yardımcısı olsun” dedi.
Diren KESER/MERSİN
Yoruma kapalı.