PİRHA- Burdur’dan Bakırköy’e, Sincan’dan Tarsus’a dek cezaevlerinden gelen mektuplar, mahpusların adalet, sağlık, iletişim ve yaşam koşullarına dair karşı karşıya oldukları hak ihlallerini ortaya koyuyor. Görülmüştür.org aracılığıyla kamuoyuna ulaşan bu mektuplar, içeride devam eden sessiz çığlığın sesi olmayı sürdürüyor.
Türkiye cezaevlerinden yükselen sesler, yaşanan hak ihlallerini, keyfi uygulamaları ve toplumsal adalet talebini gözler önüne seriyor. Son iki ayda Görülmüştür.org aracılığıyla yayımlanan mahpus mektupları, tahliyelerin keyfi biçimde engellenmesinden sağlık hizmetlerine erişim sorunlarına, sansürden kültürel üretim alanlarının kısıtlanmasına kadar pek çok başlıkta ciddi ihlalleri belgeliyor. Kadın mahpusların kişisel mahremiyete dair aktardıkları ise cezaevlerinde yaşanan yapısal sorunların derinliğini bir kez daha ortaya koyuyor.
32 BİN SAYFALIK GEREKÇELİ KARAR
Ankara Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nden Bülent Parmaksız, hakkında verilen kararın gerekçesinin tam 32 bin sayfa olduğunu aktararak, Türkiye yargı tarihine geçtiğini düşündüğü bu hacmi “Henüz karar bize tebliğ edilmedi” diyerek paylaşıyor. Gerekçenin uzunluğu, yargının işleyişine dair soru işaretlerini büyütüyor.
Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden Harun Kaya ise “10. Yargı Paketi”ne rağmen tahliyelerin keyfi biçimde ertelendiğini vurguluyor. 30 yılını doldurmuş arkadaşlarının tahliyelerinin infaz kurulu tarafından 8 ay daha uzatıldığını belirten Kaya, cezaevlerindeki otoriter yaklaşımın, toplumun diğer kesimlerine de yayıldığını şu sözlerle aktarıyor:
“Kurulun böylesi keyfi tasarrufları yeni değil. Ülkedeki otoriterleşme eğilimleri arttıkça benzer hak gaspları cezaevlerinin dışına da taşıyor. Barıştan geçmeyen hiçbir demokratikleşme çabası başarıya ulaşamaz.”
SANSÜR, SAĞLIK VE TECRİT UYGULAMALARI
Antalya Döşemealtı S Tipi Cezaevi’nden Burhan Güneş, gönderdiği mektupların sansürlendiğini belirterek, iki sayfalık yazısının tamamının cezaevi idaresi tarafından kesildiğini bildiriyor. Kırşehir Cezaevi’nden Orhan Çaçan ise ağız içi araması dayatması nedeniyle sağlık hizmetlerine erişemediklerini ve hastaneye gitmeyi reddetmek zorunda kaldıklarını ifade ederek, “Normalde daha fazla yoğunlaşıp üretebileceğim bir yer ama en kısır dönemim oldu. İlk kez tek kalıyorum, bu da zorlayıcı” diyor.
KADIN MAHPUSLAR: SANSÜR, HASTALIK VE BASKILAR İÇ İÇE
Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden Meral Remziye Turmuş’un mektubu ise hapishanelerin başka sorununu gün yüzüne çıkarıyor: Kişisel mahremiyete yönelik ihlaller. Koridor duvarına açılan bir delikle, banyoların gözetlenmeye çalışıldığını aktaran Turmuş, bu uygulamayı “Röntgenciliğin gerekçesi olur mu?” diyerek eleştiriyor:
Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nden Fatima Aktaş ise, yakın zamanda hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder’e duyduğu saygıyı ve bıraktığı mirasa sahip çıkma kararlılığını dile getiriyor.
Aynı cezaevinden Faysal Encü, çölyak hastalığı başta olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına rağmen tedaviye erişimlerinin engellendiğini belirtiyor.
KÜLTÜREL ÜRETİME BASKI
Birçok mahpus, mektuplarında sadece koşullardan değil, üretim alanlarına yönelik baskılardan da söz ediyor. Mahpuslar çizim ve yazılarına el konulmasından, resim malzemelerinin yasaklanmasından ve edebi faaliyetlerin engellenmesinden yakınıyor.
Ayhan Kavak, “Sürgün sergisini birlikte açar mıyız bilinmez” diyerek yaşadığı belirsizlik içinde direnişin tek yolu olarak yazmayı gösteriyor. Aynı şekilde, diğer mektuplarda da kitap, kâğıt, kalem gibi temel üretim araçlarına yönelik kısıtlamalar öne çıkıyor.
HAPİSHANLERDEN TOPLUMA UZANAN ÇAĞRI
Tüm bu mektuplar, cezaevlerinin fiziksel sınırlarını aşarak kamuoyuna ulaşıyor. Ortak bir tema ise her satırda hissediliyor: adalet beklentisi, hak ihlallerine karşı direnç ve barışa duyulan ihtiyaç.
Görülmüştür.org’un uzun süredir sürdürdüğü bu belgeleme çalışması, sadece bireysel tanıklıkları değil, aynı zamanda sistematikleşmiş sorunları da gözler önüne seriyor. Mektuplar, içerideki sessizliğin kalıcı suskunluğa dönüşmemesi için kamuoyunu tanıklık etmeye ve bu sesleri duymaya çağırıyor.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.