Alevi Haber Ajansi

Hakan Tahmaz: Bu koşullarda Kürt sorununda çözüm beklenemez!-VİDEO

PİRHA- Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, tarihi fırsat olarak değerlendiği sürecin, somut adımlarla ilerlemesi gerektiğinin altını çizerek, “Muhalefet hareketinin bunu daha içselleştirerek güç vermelidir. Alevi kurumları, emek, meslek örgütleri, barış ve insan hak temelli çalışanlara büyük görev düşüyor. Biz bir eşiği aşmalıyız. Bu eşiği bir kaç ay içerisinde aşarsak yürüyeceğimiz yol daha netleşir, daha berraklaşır” dedi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan 27 Şubat’ta paylaşılan ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın yankıları sürüyor. Çağrı ülkenin tüm farklı kesimleri ve uluslararası kamuoyunda yankı bulurken, aradan bir ay geçmesine rağmen devlet ve iktidar halen somut bir adım atmış değil.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken 6 Mart’ta Suriye’de Alevilere yönelik soykırım saldırıları devam ederken, yakın zamanda ise CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli ve Beylikdüzü belediye başkanlarının da aralarında olduğu 48 kişi tutuklandı. CHP’li Şişli Belediyesi’ne ise kayyım atandı.

Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, Suriye ve Türkiye’deki gelişmelere dair PİRHA’ya değerlendirmelerde bulundu.

“TÜRKİYE İÇİN TARİHSEL BİR FIRSAT”

27 Şubat tarihinde açıklanan çağrının Kürt siyasi hareketi için tarihsel bir dönüşüm ve Türkiye içinde tarihsel bir fırsat olduğunu söyleyen Hakan Tahmaz, “Özellikle de bizim gibi Kürt sorunu merkezli çatışma çözümlü çalışan insanlar, kurumlar için de tarihsel bir önemi var. Öcalan o metinde hem silahlı mücadele süreci, hem bölgesel gelişmeleri hem Türkiye’de gelinen noktayı, silahlı mücadelenin anlamı üzerine yeni tespitler yapıyor. Silahlı mücadeleyi, silahlı çatışmayı sonlandırmaya karar vermiş durumda. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Kıymeti bizim için şuradan geliyor; Türkiye’de Kürt sorunu, Kürt çatışması dediğimizde devlet, sivil toplum ve bütün Türk aklı bunu bir parantez içine alarak bölünme, terör parantezine alarak yaklaşıyordu. Bazı kulaklar sağırdı, duymak istemiyorlardı. Bu Türkiye toplumunun çok geniş kesiminde duyulmuyordu. O nedenle sadece devletle sınırlı, Türk siyaseti ile sınırlı bir şeyden bahsetmedim” dedi.

“CHP ÖNEMLİ YENİ BİR POZİSYONA GEÇTİ, KIYMETLİDİR”

Kürt sorununun demokratik ve hukuki zeminde çözümünde CHP’nin kendi realitesine uygun bir biçimde oldukça önemli bir yeni pozisyona geçtiğini belirten Hakan Tahmaz, “Kürtlerle eşit yaşamak isteyen herkes bu sorunun çözümüne, bu sorunun eşit yaşam hakkına, özgür yaşam hakkı için elinden geleni yapsın dedi. İkincisi bunu yaparken ikinci önemli nokta toprağa bağlı güç, egemenlik paylaşımı tezinden geri çekildi. Bugün bunun anlamı dikkat ediyorsanız kimliğe saygı ve memleketin demokratik geleceği ve bekası için bir şeyden söz ediyor. Bu beka kelimesini iktidar kullanıyor ama Öcalan’ın kullandığı anlamda söylersek başka dış güçlerin oynadığı role dikkat çekiyor. Bunu Türkler için bir beka, Kürtler için bir beka işareti oldu. Bunun için kıymetli buluyoruz ama üzülerek bir parantezde de belirteyim ne sivil toplum örgütü ne toplumun farklı kesimleri ne de Türk siyasi hareketi bunu tam idrak ettiği kanaatinde değilim. Bugün ortaya çıkmış toplumsal fırsatı değerlendirmek gerekir. CHP’nin bizim beklediğimiz ölçüde olmasa da kendi realitesine uygun bir biçimde oldukça önemli bir yeni pozisyona geçti. Geçti en azından “Biz bu işin karşısında durmayacağız. Bu çağrının karşılık üretmesi, PKK’nin silahı bırakması, kongreyi toplamaları için bizim üstümüze düşen ne varsa yaparız” anlamına gelen bir tutum takındı. Bunun da çok çok kıymetli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

“İKTİDARIN İŞİ BUGÜN DAHA KOLAY; GEREKLİ ADIMLARIN ATILMASI LAZIM”

Sürecin nihayete ulaşmasının önündeki en büyük belirsizlik olarak görülen devlet ve iktidarın adım atmamasını değerlendiren Tahmaz, “Ben bu şu anı 2015 Dolmabahçe açıklaması süreci öncesine çok benzetiyorum. O zaman da tartışma PKK’nin kongreyi toplaması devletin yapması gereken işler ve tabi o süreçten bir farkı var. O zaman Kürt sorununun demokratikleşmesi için adımlar atılması bekleniyordu kongre için. Bugün aslında iktidarın işi daha kolay. Kongrenin başarıyla sonuçlanması için atması gereken adımlar var. Yani silahı bırakanların toplumsal yaşama katılımının yolu, yöntemi üzerine bir şey söylemesi lazım, yasal düzenleme yapması lazım. Abdullah Öcalan’ın kongrede görüşlerini, tutumunu, yaklaşımını etkin bir biçimde sunacağı zemin sunması gerekir. Bunun nasıl olacağına biz karar veremeyiz. Üçüncüsü kongrenin güvenlikli zeminde gelişebilmesi için askeri hareketliliği ve siyasi operasyonun durdurulması gerekir. Çünkü ne konuşuldu bilmiyoruz. Kamuoyuna açıklanmış bir şey yok. Ama karşılıklı kimim adım atacağı üzerine bir tartışma var” diye belirtti.

“BELİRSİZLİK ORTAMINDA SİLAH BIRAKMANIN BAŞARILI ÖRNEĞİ YOK”

“Dünyada belirsizlik ortamında bir silah bırakmanın başarılı örneği yok” diyen Hakan Tahmaz, hak temelli demokratik siyaset alanının iktidarca darlaştırıldığına dikkat çekerek, şunları dile getirdi:

“Benim görebildiğim kadarıyla bunun altını çizerek söylüyorum. Dünyada belirsizlik ortamında bir silah bırakmanın başarılı örneği yok. Kastettiğim şu; silahı bırakma politik güvenlik, demokratik zemin oluşturularak olur. Ama bizim görevimiz bitti diyor, ben burada bir sorun olduğu kanaatindeyim. Demokratik mücadele zemininde bu kadar itirazın bastırılmaya, muhalifleri yargı yoluyla tasfiye etmeye çalışıldığı bir ortamda toplumsal destek sürece mümkün değil. Hatırlarsanız 2014 Kasım’ında Kobane ile dayanışma eylemleri sonrası ortaya çıkan bir güven sorunu vardı. Aralık ayında mecliste bir yasa tasarısı sunuldu ve o yasa tasarısı da güvenlik yasa tasarısıydı. Mecliste CHP, HDP milletvekilleri yasanın çıkmaması için çaba sarf ettiler. Çünkü demokratik alanı, hak temelli, demokratik siyaset mücadele alanını darlaştırdı. Şimdi aynı şekilde yapılıyor. Bakın Eğitim-Sen’e sendikal faaliyetleri nedeniyle yöneticilerine ev hapsi verildi. Bir sürü gazetecilere yönelik operasyonlar var.”

“BERTARAF EDİLMEZSE DAHA KÖTÜ SONUÇLARI OLABİLİR”

Demokratik siyaset alanına böylesi müdahalenin tarihsel fırsatın gerçekleşme ihtimalini kırdığını sözlerine ekleyen Hakan Tahmaz şöyle devam etti:

“Daha da vahimi şu dağdakilerin silah bırakmasını istiyoruz sonra devlet aklı ya da devlet içinde birisi orada siyaset yapanların, siyaset yapma biçimlerini bahane ederek, Kürtlükleri, Kürt hareketinden olmaları bahane edilerek operasyon yapılıyor. Bu gerekçe yapılmış. Çok açık bir şekilde Kürtlerin batıda seçilmesini sağlamak, Kürt kelimesini kullanan bir dönemde geçiyor. Şimdi bunun sürece, bu tarihsel fırsatın gerçekleşme ihtimalini kırıyor. Artık silah toplumsal hayattan silah çatışması çıkacak. Kürt sorunun demokratik çözüm mücadelesini hukuk ve parlamenter zeminde sürdürülmesi için bir fırsat doğacak. Bir iktidar bundan neden korkar. Çünkü siyaset bagajı ile bu süreç uymuyor. Tıpkı 1919’da ki gibi. Şimdi bunun bertaraf edilmesi gerekir. Bertaraf edilmesinin nedeni daha büyük sorunlarımıza kapı aralayacak bir eşikteyiz. Öcalan’ın da metinde ifade ettiği gibi bölgesel gelişmeler, uluslararası gelişmeler, Türk siyasetinin, toplumun geldiği yer açısından daha kötü sonuçlar olabileceğini düşünüyorum.”

“SURİYE’NİN GELECEĞİ İLE TÜRKİYE’NİN İLİŞKİSİ İÇ İÇE GEÇMİŞ VAZİYETTE”

Hakan Tahmaz, Suriye’de Alevilere yönelik katliam saldırılar ve Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’ye yansımasına dair şunları kaydetti:

“Bunun en kestirme örneği Suriye’de yaşandı. Öncelikle tabi ki böyle bir katliamın olması sonrasına Türkiye’de yaşayan insanların gözü, kulağı Suriye’de. Böyle bir katliamla karşı karşıya gelmesi silahsızlanma ve sürecinin toplumsallaşmasının destek görmesini engelleyen önemli bir unsur. Bir soykırım olmasının ötesinde.

Kuzey Doğu Suriye yönetimi ile Şam yönetimi bir barış anlaşması imzaladı. Bunun ne kadar hayata geçeceği ayrı bir tartışma ama bu barış anlaşması oldukça kıymetli. Suriye açısından da kıymetli. Sonuçta bizim açımızdan da kıymetli. Çünkü Suriye’nin geleceği ile Türkiye’nin ilişkisi iç içe geçmiş vaziyette. Hem Kürtler açısından hem Türkiye açısından. Ama Türkiye ne yazık ki anladığımız ve hissettiğimiz kadarıyla bu barış anlaşmasından pek hoşlanmadı ve o anlaşmanın kadük kalması için diplomatik girişimler yaptı. Bu da hem süreç açısından hem Suriye’nin geleceği açısından Türkiye’nin kendi ayaklarına kurşun sıkması gibi bir şey olacak. Neden? Suriye istikrara kavuşmadığı sürece Türkiye’de ne yaparsak yapalım çözülebilecek durumda olmayacak.”

“ALEVİLERİN VE KÜRTLERİN KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMEDİĞİ KOŞULLARDA İŞ ZORLAŞIR”

Güvenlik merkeziyetçi bir yaklaşımla toplumsal sorunların çözülemeyeceğini dile getiren Tahmaz, “Çünkü bu sorun Türkiye’nin sorunu olmaktan çıktı. İstanbul’da kayyım atayacaksınız, muhalifleri susturacaksınız, gençleri susturacaksınız sonra PKK’den karşılık üretmesini reel bir karşılık üretmesini bekleyeceksiniz. Bu hayal ürünüdür. Aynı şey Suriye’de ki çatışmaların sürmesi durumunda da Kürtlerin, Alevilerin kendilerini güvende hissetmediği koşullarda bu iş zorlaşır. Kongre toplanabilir açık söyleyeyim. Silah bırakma kararını alabilir. Ama mesele ortada durduğu için, çatışma sürdüğü için PKK değil de başka birileri yeni bir çatışma alanına kendilerini güvende hissetmek için yönelir. Türkiye bunu göze almış vaziyette davranıyor. Yani burada da çok bariz bir şekilde devletin, toplumun bekasından daha çok siyasi bagajı belirleyici olur. 21. yüzyılda bu kadar büyük güçlerin, farklı aktörlerin bir arada aynı sorunla ilgilendiği bir yerde bu kadar kapalı devre ve güvenlikçi merkeziyetçi, tekçi bir yaklaşımda toplumsal sosyal hiçbir sorun çözülemez” şeklinde konuştu.

“BU KOŞULLARDA SONUÇ BEKLENEMEZ, BU EŞİĞİ AŞMALIYIZ”

Tahmaz, 27 Şubat’ta açıklanan çağrının Türkiye’nin demokratikleşmesine kapı açacak bir fırsat olduğunu kaydederek şunları ekledi:

“Benim görebildiğim kadarıyla hükümet şuanda sürece ilişkin herhangi bir açıklama içerisinde değil. Ama başka bir durum var ortada. Bir toplum bu işin niteliğinin farkında değil. İkincisi de İmamoğlu operasyonu ile ortaya çıkan bu durum iki şeyi gösteriyor. Kürtlerin demokratik alanda siyaset yapmasına ilişkin daha güçlü bir iradenin şekillenmesi. Görüldüğü gibi bütün Newroz’larda Türkiye’nin demokratikleşmesi ile Kürt sorununun çözülmesi arasında bağı güçlü bir şekilde vurgulandı. Hiç kuşkusuz ki Özgür Özel’in konuşmaları bu paraleldeydi. Bu hattı geliştirecek bir yola girilmesi gerekir. 27 Şubat’ta ki çağrıda Türkiye’nin demokratikleşmesinin kapısını açacak bir fırsat.

Muhalefet hareketinin bunu daha içselleştirerek güç vermelidir. Şu anda bir taraftan askeri operasyonlar sürüyor. Yani bu koşullarda nasıl sonuç beklenebilir. Özellikle muhalefetin çeşitli kurumları, Alevi örgütleri, emek örgütleri, meslek örgütleri, barış çözüm çalışanlara, hak temelli çalışanlarına büyük görev düşüyor. Biz bir eşiği aşmalıyız. Bu eşiği bir kaç ay içerisinde aşarsak yürüyeceğimiz yol daha netleşir, daha berraklaşır diye düşünüyorum.”

Ersin ÖZGÜL/İZMİR

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.