Alevi Haber Ajansi

Gezi gazisi Aydın Aydoğan: Ülkede adalet yok ama direnenler var, korkmuyorum-VİDEO

PİRHA- Gezi direnişine bağımsız katıldı. Her iş çıkışında Taksim’e gidip direnişe ortak oldu. Polis onu sağ ayağından gaz fişeğiyle yaraladı. O günden sonra hukuk mücadelesi başladı Aydın Aydoğan’ın. “Tüm delilleri sunduk ama mahkemeye kabul ettiremiyoruz” derken öfkesini gizleyemiyor. “Evet hukuksuzluk var ama direnen insanlar da var” diyerek adaletin bir gün işleyeceğine de işaret ediyor. 

Haberin Videosu 

Aydın Aydoğan yaklaşık 5 yıl önce Gezi direnişi İstanbul Taksim’de katıldı. Akşam iş paydosu sonrası hemen her gün direniş alanına geldi. Polis’in attığı gaz fişeği sağ ayağına isabet etti ve yaralandı. 3 ameliyat geçirdi, vücut bütünlüğü bozuldu.

48 yaşında Aydın Aydoğan. 3 çocuğu var. Bir çocuğu ise bir süre önce lösemiden yaşamını yitirmiş. Yaşama tutunmaya çalışıyor. Haksızlıklara hep karşı gelmeyi bir görev bilmiş adeta. 3 ay önce çalıştığı Beşiktaş Belediyesi’nden de işten çıkarılmış. İşsizlik maaşı bile alamıyor.

Aydoğan direngenliğini hiç bırakmıyor. “Bu ülkede adaletsizlik var ama direnen insanlar da var” diyor.

Mahkemeye, vurulmasına, yaralanmasına ilişkin tüm delilleri sunmalarına rağmen kabul edilmemesine öfkeleniyor. “Tüm delilleri sunduk kabul ettiremiyoruz” diyen Aydoğan adaletin bir gün geleceğine, hukuksuzluğun sona ereceğine yürekten inanıyor.

Gezi gazisi Aydın Aydoğan, Gezi direnişine nasıl katıldığını, nasıl vurulduğunu, dava süreçlerini, duygularını, yaşamına dair notları PİRHA‘ya anlattı.

N.M.-Gezi direnişine İstanbul’dan katıldığınızı biliyorum. Hangi duygu ve düşünce ile direnişe katıldınız?

Aydın Aydoğan- Gezi direnişi günlerini hatırlarsak, AKP iktidarının insanların hayat alanlarına müdahalesi ile toplumun büyük bölümü tepki gösterdi. Ondan önceki günleri hatırlarsak kaç çocuk yapılacağına, üniversitelilerin kızlı-erkekli beraber oturamayacağına ve insanların yaşam tarzlarına müdahalesi sonucu ben de tepki olarak katılmaya karar verdim. Çünkü bunun sıkıntılarını AKP iktidarı geldikten beri çekiyorduk zaten. Ben hayatımda bir fiil yaşamış birisiyim. Gezi Parkı’na ayın 1’inde (01 Haziran) geldim ve ayın 11’ine kadar gelip kalmaya başladım. Ayın 11’inde çadırlardan kalktığımızda baktık ki polisler meydanlarda geziyor. Buraya nasıl geldiklerini düşünürken, İstanbul Valisi’nin bir gün önce ‘parka müdahale etmeyeceğiz’ sözünü bildiğimiz için öylesine geziyorlar dedik. Fakat baktık ki saat 11.00’e doğru parka müdahale etmeye başladılar. Biz arkadaşlarla merdivenlerin oraya kadar indik, onlara mukavemet gösterdik.

“TÜM DELİLLERİ SUNDUK KABUL ETTİREMİYORUZ”

Gezi direnişi sırasında polisin attığı gaz fişeği ile ayağınızdan yaralandınız, şikayetçi oldunuz.Sizi yaralayan polis ya da polisler bulunabildi mi? 

Bizi vuran polislerin ismi aslında o günkü görev listesinde belliydi. Polisler 24 saatlik görev listeleriyle görev yapıyordu. Bize silah kullanan polislerin isimleri belli bile. Bu dosyanın Adnan Çimen adında ilk savcısı vardı ve 17-25 Aralık’tan dolayı içeri aldılar. Savcı bunları bulmuştu ve 16 polisin ifadesini aldı. Hatta bunlar iki tane Emniyet Müdürü’nün ismini verdi. Onlar da gelip ifade verdiler. O gün orada görev yapan kişi 16 polisten biri. Fakat savcılık bunlar hakkında ‘kovuşturmaya gerek yok’ yazısı verdi. Biz buna dair ne yapmamız gerekiyor diye istişare ederken, savcı dosyayı ‘kriminal dairesine göndereceğim’ dedi. Ölen savcı buna dair söz verdi. Kırıminalden gelen sonuçlarda 5 polisin bizlere vurma görüntüleri vardı. Görüntüleri ayrıca aktüel kameralardan da buldum. Bunu ‘vurulduğu ispat edilememiştir’ diyen İdare Mahkemesi’ndeki dosyaya delil olarak sunduk. İşte benim orada vurulduğum sırada, ayağım sakat topallaya topallaya parka kaçarken görüntülerim çıktı. Bunları da sunduk ve delil olarak kabul etmediler. Yani biz onlara hiçbir şey kabul ettiremiyoruz.

“İLK MÜDAHALEYİ TTB ESKİ BAŞKANI PROF. DR. ÖZDEMİR AKTAN YAPMIŞTI”

Saat kaç gibi ve nerede vuruldunuz?

Saat 12.00’ye çeyrek kala vuruldum. Saat 11.00 ila 11:30 arası  yukarıdaydım ve aşağı indim. Aşağı geldiğimde inşaat çalışmasının olduğu yerde bulunan konteynırın arkasında arkadaşlar sıkışmıştı. Sağ ve soldan tomalar, polisler miğferlerin arkasına gizlenip ateş ederek geliyorlardı. Biz de inip tepki gösterelim, dedik. Birkaç arkadaş vuruldu, onları parka doğru götürdük. Benimle birlikte bir arkadaş kaldı ve bir şey göremediğimiz için kaçalım dedi. O sırada polisleri arkamda kalabalık bir şekilde gördüm. Fakat ellerinde silah olan 2 polise dönmem ile vurulmam bir oldu. Yere düştüm ve arkadaşlar beni çeke çeke götürdüler. Bana ilk müdahaleyi Türk Tabipler Birliği Eski Başkanı Özdemir Aktan yaptı. Parkın içinde kanamamı durdurdu. İdare mahkemesine şahit olarak sunduk ve ‘orada vurulmadınız’ diyerek kabul etmediler.

Peki direnişe bağımsız mı katıldınız yoksa bir dernek veya parti ile mi katıldınız?

Benim orada arkadaşlarım vardı zaten ve onların yanına gidip geliyordum. Ben ayrıca o zaman bir turizm firmasında çalışıyordum. Harbiye’ye de sık sık gidip geliyordum. Bazen akşama kadar bazen de sabaha kadar kalıyordum. Bireysel olarak katıldım ben.

Peki dava açtınız, soruşturmanız sürdürüldü. Dava dosyanız Faili Meçhul Suçlar Bürosu’na gönderildi. Şu an ki durumunu bize aktarır mısınız?

272 kişilik toplu Gezi dosyası vardı. 8700 küsur kişi yaralandı. Devlet bunların 272’sini esas aldı ve şikayetlerini kabul etti. Berkin Elvan da bunların içinden biriydi. Toplu Gezi Davası denen şeyi her alan savcının başına bela oluyordu. İlk Adnan Çimen, sonra Faruk Kurtoğlu aldı ve daha sonra bir günlük savcı geldi. Onlar aldıktan sonra savcı Mehmet Selim Kiraz geldi. 17-25 Aralık’tan gözaltına alınan savcılar dosyayı epey ilerletmişler. Yani bunlarda intikam alırcasına onları aldılar. Başlarına bela oldu bu dosya. Ölen savcı dosyaya dair çok şey yaptı. Bütün dosyaları alıp tek tek çalıştı. Yanına ilk tepki ile gittiğimde bana yaptıklarını, emniyete yazdıklarını ve dosyayı kriminale göndereceğini anlattı. Ama ömrü yetmedi. Bizden birisi gibi görüyordum. Epey ilerletti dosyamızı. Berkin Elvan’ı vuranı da o buldu. Yargılanıyorsa onun sayesinde yargılanıyor.

Avukatınız kim?

Avukatım Özgür Urfa. Biz karar aldık, bu yıl da bittikten sonra Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz.

“2 BİN 500 LİRAYI ÖDEYECEK GÜCÜM YOK”

Peki 2500 TL vekalet ücreti talep edilmiş sizden. Neden? Ödeyecek misiniz ?

Kesinlikle ödeyecek gücüm yok,  işsizim. O ayrı bir vaka onu da ayrıca anlatmak istiyorum. İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nde idare hakkında, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Müdürlüğü ve Valililik hakkında 101 liralık tazminat davası açtık. 1 liralık maddi, 100 liralık manevi tazminat davası açtık.  Bununla ilgili davamız sonuçlandı ve gerekçede oradaki vurulma görüntüleri ispat edemedik dediler. Biz de vurulma görüntüleri, hastane raporlarını sunduk. Bu çok önemli: hastane raporlarımızı değiştirdiler. Beni ambulansla Taksim İlk Yardım Hastanesi’ne gönderdiler. 6 kişi gittik ve ambulansın içi kan gölüydü. Savaş filmindeki sahne gibi hepimiz yerde yatıyoruz. Sedyelerde yer yoktu. Film çektiler ve aşağı temptomun koptuğunu, yapacakları bir şeyin olmadığını söylediler. O sırada çevik kuvvet hastaneye baskın yaptı. Gezi’de vurulan kaç kişi varsa hepimizi dışarı çıkardılar. Sanki suçluyuz. Bahçeye uzattılar, ters çevirdiler ve kalkmamıza izin vermediler. Bunları yaşadık. Baktım ki burada bir çare olmayacak kendi imkanlarım ile Bakırköy Hastanesi’ne gittim. Devlet işte burada açtığımız 2500 TL’lik davayı kabul etmemek için şöyle bir uyanıklığa gitti: Hukuktan anlamadıkları için uyanıklık yapıyorlar, şark kurnazlığı diyorum. Ben İdare Mahkemesi’nin soruşturma dosyasındaki kararının bir örneğini de Valiliğe yolladım. Tabi Valilik bunu aldı tepki gösterdi, ‘senin burada bir yetkin yok’ diye. Bu dosya 2 yıldır Danıştay’da ve sonucun çıkmasını bekliyorum. Aslında Danıştay kararı gelmeden bunu icra takibine koymaları yasal değil. Fakat ‘ben yaptım oldu’ mantığı ile bizden paramızı isteyerek bunu baskı altına alalım düşüncesi var. Ben bunu ödeyemem. Ne yapabilirler? Gelirler evime eşyalarımı haciz edebilirler, başka ne yapabilirler?

“YILBAŞINDAN SONRA ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURACAĞIM”

Peki Anayasa Mahkemesi’ne başvurdunuz mu? AİHM’ e gidecek misiniz?

4.5 yıl oldu ve yılbaşından sonra Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız. Anayasa Mahkemesi ve AİHM 5 yıl boyunca soruşturmalarda bir ilerleme olmazsa, bu dosyaları öncelikli alıp kabul ediyor. Yılbaşından sonra Anayasa Mahkemesi’ne ve yüksek ihtimalle oradan da bir şey çıkmayacağını bildiğimiz için daha sonra AİHM’e gideceğiz. Ne yazık ki ülkemizde adalet arayamıyoruz, yurt dışında arıyoruz. İşte Zarrab davasında olduğu gibi ülkede sağlanmayan adalet yurt dışında aranıyor.

Biraz sizi tanıyalım. Nerede doğdunuz, evli misiniz, çocuğunuz var mı ?

48 yaşındayım. 4 çocuğum vardı birisi 10 ay önce lösemi hastalığından vefat etti. Kürt’üm. Mezhepler, ırklar bu ülkede tehlike olarak görüldüğü için de potansiyel suçluyum. Biraz hayatım ondan dolayı alt üst oldu. Kendi sağlığımı da ihmal ettim. Diğer 2 çocuğum üniversiteye, ufak kızım ortaokula gidiyor. İşte böyle hayatımızı idame etmeye çalışıyorum. İstanbul Bahçelievler’de oturuyorum. Şu an işsizim ve işsizler ordusuna yeni katıldım. Çalıştığım Beşiktaş Belediyesi’nden hukuksuz bir şekilde işten çıkarıldım. Onunla ilgili de İş Mahkemesi’ne başvurumuz var. Zulmün rengi ve siyaseti yok. Zulüm her yerde aynı. Bize bugün sol belediyecilikten söz edenlerin görüyoruz ki hiçbir farkı yok AKP’den.

“AKP İKTİDARI TOPLUMU BÖLÜYOR”

Gezide öldürülenlerin, yaralananların çoğu Aleviydi. Sizde Alevi misiniz ?

Ben Alevi değilim. Bence bu memlekette bu ayrılıklar üzerinden beslenmeye çalışan insanlara bir cevap vermemiz lazım. Bizim aynılıklar üzerinden yürümemiz lazım. Bu coğrafyada herkes mağdur ve mazlum. Aslında bunu AKP iktidarı çok iyi kullanıyor. Toplumu Kürtsün, Alevisin ve şu, bu diye ötekileştiriyor. Biz aynı gemideyiz.  Biz bu memleketinin, Aleviler bu memleketin vicdanıdır. Sünniler de bu ülkenin vicdanıdır ama bu siyasi çıkmaz çarkının peşine düştükleri için bir gün bedelini çok ağır ödeyeceklerini inanıyorum.

“ZULMÜ İLİKLERİMİZE KADAR YAŞIYORUZ”

İşsizim dediniz şu an.  Gezi direnişi sırasında çalışıyordunuz ama değil mi ?

Gezi Direnişi sırasında ben bir turizm firmasında çalışıyordum. Ondan sonra 2-3 kez kimliğimden dolayı işten çıkarıldım. Çalıştığım yerlerde bu sıkıntıyı çok yaşadım. Gazetelerde çıktıktan sonra işten çıkardılar. En son işe girdiğim yerde ise ‘sen iyi birisin ama seninle organik bağımız olmasın, sigorta yapmadan çalış’ dendi. Ben de ‘hiçbir bağım olmasın’ dedim ve kabul etmedim. Bunları neden yaşadık ? Çünkü o zaman ki iktidar halen aynı dili kullanıyor ve bizler için terörist, kemirgen, çapulcu, hain ve dış mihrakların ajanı diye TV’lerde söylüyor. Yani en yakınlarımla ben denendim. Komşularımla denendim. Bu zulmü halen iliklerimize kadar yaşıyoruz. Gezi’den terör ve terörist çıkartmaya çalışanları gördük işte… Valisi ve Emniyet müdürü terörden içeride. Bizi vuran polislerin kaç tanesi FETÖ’den gözaltında şu an. Yani böyle bir komedi.

“TEM EVİMİ BASTI, BEN YOKUM DİYE OĞLUMU GÖZALTINA ALDILAR”

Peki ayağınızdan kaç kez ameliyat oldunuz ?

3. ameliyatı oldum. Bir ameliyat daha olmam gerekiyor. Çocuğum hasta diye biraz da ben ihmal ettim. Bu sorun sonucu tahribat daha da büyümüş. Vücut bütünlüğüm de bozuldu ve diğer ayağımda da problem başladı. Bunları bize reva görenlere yazıklar olsun diyebilirim ben. 5 yıldır bu zulmün acısını çekiyoruz. Nasıl çekiyoruz? Ankara AŞTİ’de biz 3 arkadaşı ihbar var diyerek aşağı indirdiler. Sabaha kadar tuttular. Atatürk Havalimanı’nda beni tanıyan polisler ters kelepçe yaparak gözaltına aldılar. Bir gün sonra bıraktılar. Onlardan da şikayetçi oldum ve tazminat kazandım. Toplum içinde rencide ettiler, yere yatırdılar. Çocuğumun hastanede olduğu bir gün ben evde yokken evimi TEM basıyor ve ben yokum diye oğlumu alıp götürüyorlar. Bir gün sonra oğlumu bulduk. İhbar var ama diyorlar, ne ihbarı olduğunu ve kimin yaptığını söylemiyorlar.

“3 AYDIR İŞSİZİM, İŞSİZLİK MAAŞI ALAMIYORUM”

Peki tekrardan ameliyat olacak mısınız ve maddi sorun yaşıyor musunuz ?

Yılbaşından sonra bir ameliyat daha olacağım. Tabi çok yaşıyoruz. Çalıştığım yerden 25. Maddeden tutanak tutularak hukuksuzca işten atıldım. 29. Madde olarak SGK’ya bildiriyorlar ki işsizlik maaşı alamayayım. O madde de işverenin iyi niyetini suistimal etmekmiş. Bu yüzden kıdem tazminatı ve işsizlik maaşı alamayayım diye böyle bildiriyorlar. 3 aydır işsizim.

“TARİH DİRENENLERİNDİR, KORKMUYORUM”

Hukuksal bir mücadele yürütüyorsunuz. Bu hukuki mücadeleyi kazanacağınıza inanıyor musunuz?  

İnanıyorum. Neden inanıyorum? Gerçekten buna inancım var. Ben adliyeye gittiğim zaman savcılarda bizim doğru bir şey yaptığımızı biliyorlar. Ama suskunlar, suç ortaklığı suskunluğu diyorum ben buna. Aslında bir taraftan da içerden bizi alkışlıyorlar. Hatta geçen gün bir suç duyurusunda bulunmak için gittiğimde savcının biri ‘korkmuyor musun, niye uğraşıyorsun?’ dediğinde ‘ korkmuyorum çünkü sizin durduğunuz yer ile bizim durduğumuz yeri kayıt altına alıyorum ve bu günler böyle durmaz, geçecek. O gün geldiğinde tarih sizi değil bizi yazacak’ dedim. İşte Pir Sultan’ı öldürteni, Spartaküs’ü çarmıha geren imparatoru kimse söylemez. Pir Sultan’ı, Spartaküs’ü söylerler ama onların ismi bile okunmaz. Tarih direnenlerindir. Ben böyle inanıyorum. İnanın böyle çok mutluyum. Neden biliyor musunuz? Gönül rahatlığıyla uyuyorum. Bize bunu yapanlar çok mutsuzlar. Uyuyamıyorlar. Çocuklarının geleceklerinden tedirginler. İnanın ben ne zerre kadar mutsuzum ne de korkuyorum. Doğru yaptığıma inanıyorum ben.

“GEZİYE KATILMAKTAN PİŞMAN DEĞİLİM”

Pişman değilsiniz Gezi’ye katılmaktan değil mi ?

Pişman değilim. Bana sorsalar bugün olsa yine yaparım. Hani geziciler teröristi ne oldu? Kendi emniyet müdürleri, valileri terörist çıktı. Yarın belki onların da bu suçtan içeri girmeyeceği ne malum.

“BİZE YAPMADIKLARI ZULÜM KALMIYOR”

Peki buradan AKP Hükümetine nasıl seslenmek ve ne mesaj vermek istersiniz ?

AKP hükümetinin zaten şu anda siyasi bir iradesi yok. İradesini bir kişinin eline ipotek etmiş. Buradan şöyle seslenebiliyorum: İçlerinde en azından vicdanını kaybetmemiş insanlar varsa adaletten ve hukuktan ayrılmasınlar. Çünkü inandıkları din de bunu söylüyor. En azından bu dini vecibelerini yerine getirsinler. Hani demişler ya ‘adalet mülkün temelidir.’ Nerede temeli imiş? Biz adliyeye gittiğimiz zaman bize yapmadıkları zulüm kalmıyor. Bunları görüyoruz yıllardır. Kendileri de inanmıyor artık bunun böyle gitmeyeceğine. Böyle hukuksuz, mesnetsiz şekilde insanları baskıyla sindireceklerini zannediyorlar. Aslında bu çoğalarak büyüyecek. Direnmek nedir biliyor musunuz? Direnmek, baskıyı gördüğü zaman daha da artar. İşte bunu Gezi’de gördük. 8-10 tane çadırı yaktılar ve bu katlanarak büyüdü. Gezi ruhu, Gezi’den sonra beden bulamadı. Muhalefette bir beden bulabilseydi belki AKP iktidarının ömrü bu kadar uzun olmayacaktı. Gezi ruhu beden bulamadığı için bunlar kendilerine çok güzel bir zemin hazırladılar ve hukuksuz zeminden hala yararlanıyorlar. Bu hukuksuzluk bitecek, buna inanıyorum. Ülkede adalet yok ama direnen insanlar var.

Nilgün METE
Semra ACAR- Kamera/foto

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak